Antik Dönem Araba Yarışları: Fanatikler İçin Bir Spor
Araba yarışının hem sürücü hem de atlar için son derece tehlikeli olduğunu unutmamak önemliydi. Yarış arabasını kullanmak güç, yetenek ve cesaret gerektirirdi. Sürücüler nadiren arabanın sahibi olan kişilerdi, zaten araba sahiplerinin yarışlara katılması bile zorunlu değildi.
Şimdilerde insanlar zenginlikleriyle hava atmak için hızlı arabalar kullanıyor veya kollarına tasarım çantalar takıyorlar. Antik Yunan dünyasına döndüğümüzde ise, bir ata sahip olmak başlı başına bir statü sembolüydü. Bu gelenek Roma İmparatorluğu döneminde de devam etti ve gerçekten atçılık faaliyetlerinde bulunan hemen herkesin seçkin sınıfa ait olduğu varsayıldı. Araba yarışları istisna değildi… Zenginler övünürken, risk alan taraf sürücüler, atlar ve hatta taraftarlardı.
Araba Yarışı’nın Bilinmeyen Kökenleri
Antik dünyada araba yarışları, çeşitli hükümetlerin ve liderlerin yönetimi altında gerçekleştirilen yüzlerce yıllık popüler bir spor faaliyetiydi. Ancak kesin kökenleri bilinmemekle beraber seramiklerdeki sanatsal öğelerden yola çıkılarak Miken uygarlığına ait bir spor olduğu düşünülmektedir. Ayrıca, Homeros’un İlyada’sındaki Patroclus’un cenaze törenindeki yarışlar bu spora dair ilk edebi referans olarak görülebilir.
Pindar tarafından aktarılan bir efsaneye göre Olimpik Oyunları araba yarışlarının başlattığı söylenir. Hikâyede; Kral Oenomaus, kızı Hippodamia’nın taliplerine meydan okuyarak onlarla yarışmayı teklif eder ve sonra zaferini onurlandırmak için Olimpiyat Oyunları’nı bulacak olan Pelops’a yenildiği anlatılır.
Olimpik Oyunlara MÖ 680’de eklenen Araba Yarışları, dört atlı (tethrippon, Greek: τέθριππον) ve iki atlı (synoris, Greek: συνωρὶς) arabalardan oluşuyordu. Dört atlı arabalar daha tehlikeli bulunduğundan hipodromda düzenlenirdi.
Romalılar, araba yarışlarını muhtemelen Yunanlardan almış olan Etrüsklerden görmüşlerdi, fakat Roma efsanesi başka bir hikâye anlatmaktadır. Mite göre; araba yarışları MÖ 753 yılında Roma’yı kurduktan hemen sonra Sabinli erkeklerin dikkatini dağıtmak için Romulus tarafından düzenlendi.
Araba Yarışı’nın Özellikleri
Genelde insanla spor, atletizm ve gösteri arasında ayrım yapmayı tercih etseler de araba yarışı seyircilerle kamuya açık alanda gerçekleşen bir performans olduğundan daha çok gösteri olarak kabul ediliyordu.
Araba yarışının hem sürücü hem de atlar için son derece tehlikeli olduğunu unutmamak önemliydi. Yarış arabasını kullanmak güç, yetenek ve cesaret gerektirirdi. Sürücüler nadiren arabanın sahibi olan kişilerdi, zaten araba sahiplerinin yarışlara katılması bile zorunlu değildi. Sürücüler genelde araba sahibinin ailesinden biri veya köleydi. Sürücünün yarışı kazanması onu her ne kadar farklı bir sosyal sınıfa taşısa da para doğrudan araba sahibine ödenirdi. İşin aslı, sürücüler sadece hayatta kalabilmek için ün kazanırlardı. Buradan hareketle, yaşama dair beklentinin çok yüksek olmadığını söylenebilir.
Araba Yarışları’nda Takımlar ve Taraftarlar
İzleyici için yarışın en heyecan verici kısmı tehlikeli ve hatta ölümcül olan hipodromun sonundaki dönemeçti. Seyirciler (diğer aktivitelerden farklı olarak kadınlar bile yer alırdı) bazen desteklemek bazen de hoşnutsuzluk yaratmak için çağrılırlardı. Grup dayanışması ve bunun sonucunda ortaya çıkan şiddet, bugünkü modern futbol taraftarlarınınkinden çok da farklı değildi.
Tunuslu bir Erken Hristiyan Dönemi yazarı olan Tertullian’a göre; önceden sadece iki takım vardı: yazı ve kışı simgeleyen Kırmızı ve Beyaz. Takım sayısı Mavi ve Yeşil’in de katılmasıyla sonunda iki katına çıktı ve her takımın bir yarışta en fazla üç arabası olabiliyordu.
İmparatorlar ve diğer seçkinler tarafından desteklenen Maviler ve Yeşiller yavaş yavaş en prestijli takımlar haline geldiler. Kayıtlardan, yarışlar boyunca Maviler ve Yeşiller arasında sayısız olayın patlak verdiği anlaşılıyor. Günümüze ulaşan literatür nadiren Kırmızılar ve Beyazlardan bahsedilmesine rağmen etkinlikleri yazıtlarda ve lanetli tabletlerde belgelenir.
Kalabalık Seyirci için Gösteri
Roma Dönemi boyunca yarışlar genelde arenada yapılırdı. En merkezi olan, Circus Maximus 621 m. uzunluğunda, 118 m. eninde ve 250.000 kişilik oturma kapasitesine sahipti. Roma’da bilinen en eski arena idi.
12 turu içeren Yunan Araba Yarışları’ndan farklı olarak, Roma Araba Yarışları arenanın etrafında 7 turdan oluşuyordu. Yarış bir kez başladı mı arabalar her ne olursa olsun sadece ileri gidebilir, hatta naufragia denen kasıtlı çarpışmalar yapabilirlerdi. Amaç düşmanı zayıflatmak, sonra onu yenmekti.
Arabaların tasarımı basitti: arkası açık iki tekerlekli bir kabin. Ayrıca aynı tür arabalar savaşlarda da kullanılırdı. Diğer aktivitelerinden farklı olarak, muhtemelen güvenlik için sürücüler her zaman özel kıyafetlerini giyerlerdi. Dönemin resimlerinden, beyaz renkli başlıklar ve kolları manşetli giysiler giydikleri görülüyor. Yunan sürücüleri dizginleri ellerinde tutarken, Roma sürücüleri dizginleri bileklerine doluyorlardı.
Ünlü Sürücüler
Spor tarihi boyunca, bugün bile benzersiz bir ünlülük statüsü elde eden çok ünlü birkaç sürücü vardı. Bu ünlü sporculardan biri, 27 yaşında bir çarpışma sonucu ölmeden önce 2000’den fazla yarış kazanmış olan Scorpus’du.
En ünlü sporculardan bir başkası ise 4.257 yarıştan 1.462 sini kazanıp, 24 yıllık kariyerden sonra 42 yaşında emekli olan Gaius Appuleius Diocles’di. 35,863,120 sesterses ($15 milyar) değerindeki kazancıyla spor tarihinin en zengin yıldızları arasında yerini almıştır.
Ayrıca atlar da ünlü olabiliyordu, fakat hayat standartları düşüktü. Bugünkü beyzbol oyuncularında olduğu gibi Romalılar ünlü olan atların isimleri, ırkları ve soyları ile ilgili istatistik tutuyorlardı.
Araba Yarışlarının Gerilemesi
Araba yarışları Roma’nın düşüşünden sonra önemini kaybetti. Bazı kayıtlara göre Nika ayaklanmasının bu gerileyişi başlattığını belirtmektedir. Nihayetinde imparatorlar, paganizmi bastırmanın bir yolu olarak Olimpiyat Oyunları’nı ve Pazar günleri düzenlenen halk eğlencelerini de içeren belli başlı sporları yasakladı. Diğer önemli bir faktör ise paraydı. Roma’nın düşüşü ile ne yatırım yapacak para ne de eğlendirecek insanlar kalmıştı.
Günümüzde araba yarışları antik şekliyle var olmasa da, spora tapma ve şiddet kültürü hala varlığını sürdürmeye devam ediyor; taraftarlar şeref, statü ve tabii ki para için yarışan eğitimli sporculara hala bağırıyorlar. Bu belki de, derinlerde, spor eğlencesine duyulan özlemin zaman içinde çarpıcı biçimde gelişmemiş olduğunu göstermektedir.
Çeviri: Ayşegül Atalay