Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Antik Atina’dan Günümüze Miras: İlk Demokrasi Denemeleri

Antik Yunanlılar bize, güzel sanatlar, nefes kesen tapınaklar, zamanın asla yıkamadığı tiyatrolar ve bazı çok büyük filozofları bıraktılar, ancak belki de en büyük ve en kalıcı mirasları demokrasidir.

0 1.174

MÖ 5. ile 4. yüzyıllar arası dönemde Atina’da, olağanüstü bir yönetim sistemi, “demokrasi” vardı. Bu sistemde tüm erkek yurttaşlar, eşit siyasi haklara, eşit ifade özgürlüğüne ve siyaset sahnesine doğrudan katılma fırsatına sahipti. Ayrıca yurttaşlar sadece kendi kararlarını verdikleri bir doğrudan demokrasiye katılmakla kalmamış, kendilerini yöneten kurumlarda aktif olarak görev almış ve siyasi sürecin tüm aşamalarında yer aldıklarından doğrudan kontrol olanağı da elde etmişlerdi.

Antik Kaynaklar

Diğer şehir devletlerinde de, özellikle Argos, Siraküza, Rodos ve Erithrai’de zaman zaman demokrasi yürürlükte olmuştu. Bundan başka, kimi oligarşik sistemlerde bile yüksek derecede siyasi eşitlik vardı, ancak MÖ 460’dan 320’ye kadar olan dönemde yaşanan ve tüm erkek yurttaşların yer aldığı Atina demokrasisi kesinlikle en gelişmiş olanıydı.

demokrasi (dēmokratıa) sözcüğü demos’u yani tüm yurttaşları, halkı  ifade ediyor.

Demokrasinin işleyişini anlatan çağdaş kaynaklar genelde Atina’dan bahseder ve bunlar arasında Aristoteles Okulu’ndan Atinalıların Anayasası; Yunan tarihçiler Herodot, Tukididis ve Xenophon’un eserleri; Demosthenes gibi hatiplerin 150’yi aşan hitabet metinleri; taşlara kazınmış kararlar, yasalar, sözleşmeler, örnek yurttaş pâyeleri ve daha fazlası ve Aristofanes’inkiler gibi Yunan Komedileri sayılabilir. Ne yazık ki, antik Yunan’daki diğer demokrasilerle ilgili kaynaklar o kadar azdır ki, bu nedenle Antik Yunan’daki demokrasi deyince anlatılanlar hep Atinalılarla ilgili olmaktadır.

Antik dönem atinası

Meclis ve Kurul

Demokrasi (dēmokratia) sözcüğü, yurttaş topluluğunu ifade eden “dēmos” ve yönetim demek olan “kratos”tan türemiştir. Bu da tüm erkek yurttaşların Atina’nın ana demokrasi organı olan meclise (ekklēsia) katılabileceği anlamına gelir. MÖ 4. ve 5. yüzyıllarda Atina’nın erkek yurttaş nüfusu dönemine bağlı olarak 30.000 ile 60.000 arasında değişiyordu. Meclis, Pniks tepesinde, yaklaşık 6000 yurttaşı alabilen bir alanda ayda en az bir kez, ama genelde iki veya üç kez toplanırdı. Yurttaşlar mecliste konuşma yapabilir ve ellerini kaldırarak oylamaya katılabilirlerdi. Çoğunluk belirleyiciydi ve günün sonunda alınan kararlar kesindi. Kurayla seçilen ve bir kereye mahsus olarak görev yapan dokuz başkan (proedroi), oylamayı organize eder ve değerlendirmeyi yapardı.

Mecliste ele alınan başlıca konular arasında askeri ve mali konularda karar almak, gıda tedarikini organize etmek ve sürdürmek, yasal uygulamaları ve siyasi yargılamaları başlatmak, elçi göndermeye karar vermek, antlaşmaları onaylayıp onaylamamaya karar vermek, para toplanması veya harcanması için oy kullanmak ve askeri konuları tartışmak yer alıyordu. Mecliste, şehir devleti için çok güçlü ve tehlikeli hale gelen herhangi bir yurttaşı Atina’dan sürgüne göndermek için de oy kullanılırdı. Bu gibi durumlarda, seçmenler kırık bir çömlek parçasına (ostrakon) isim yazarlar ve gizli oylama yapılırdı. Tartışmalardaki önemli bir husus, belki de yurttaşın en değerli ayrıcalığı haline gelen ifade özgürlüğü (parrhēsia) idi. Gerekli tartışmalardan sonra, geçici veya özel kararlar (psēphismata) kabul edilir ve yasalar (nomoi) çıkarılırdı. Meclis, kararların uygulanmasını ve yetkililerin görevlerini doğru bir şekilde yapmalarını da sağlardı.

Perikles yazan ostrakon

Atina’da (ve Elis, Tegea ve Taşoz’da) hangi konuların meclisin gündeminde ele alınacağını kararlaştıran veya konuların öncelik sırasını belirleyen küçük bir kurul (boulē) da bulunmaktaydı. Bu kurul ayrıca, kriz ve savaş durumlarında, meclis toplanmadan da karar alabiliyordu. Boulē veya kurul, kurayla seçilen ve arka arkaya iki yıldan fazla olmamak kaydıyla bir yıl görev yapan 500 yurttaştan oluşuyordu. Boulē, Attika’nın 139 bölgesini temsil ediyor ve meclisin bir tür yürütme komitesi olarak hareket ediyordu. Meclis adına bir idari komite ve yetkiliyi denetleyen de yine bu organdı. 50 prytan, toplantılarını Atina agorasında yer alan, kutsal hazinelerin korunduğu ve Bouleuterion olarak bilinen binada yapıyorlardı.

meclis zorlayıcı kanunlar çıkarabiliyor, sürgün kararları bile alabiliyordu.

Rotasyon esasına göre seçilen (ve prytan’lar olarak adlandırılan 50 yurttaşın oluşturduğu) boulē’de, on kabileden biri yürütme komitesi olarak görev yapıyor ve bu yolla her kabile yılda bir kez olmak üzere yürütme sorumluluğunu üstlenmiş oluyordu. Bu yürütme komitesinin günlük olarak kurayla seçilen bir başkanı (epistates) vardı. 50 kişi, Atina agorasında Bouleuterion olarak bilinen binada buluşur ve kutsal hazineleri korurdu.

Tüm bu siyasi kurumlarla paralel olarak, her yıl kurayla seçilen 6.000 jüri üyesi ve başyargıçlardan (archai) oluşan hukuk mahkemeleri (dikasteria) vardı. Gerçekten de, rastgele seçilmeyi sağlamak için özel olarak hazırlanmış renkli taşların (kleroterion) yer aldığı delikli levhalar vardı ve seçim iki turda  gerçekleşiyordu. Meclis tarafından çıkarılan kanunlara itiraz mercii olan ve sürgün, yurttaşlığa alınma ve borcun affedilmesi ile ilgili kararların alındığı mahkemeler işte bu mahkemelerdi.

Bu karmaşık sistem, şüphesiz ki, iktidarın kötüye kullanılması olasılığına karşı bir kontrol mekanizması ve denge oluşturma ve her bölgenin eşit olarak temsil edilmesi ve bölgelere eşit yetkiler tanınmasını sağlama amacını taşıyordu. Önemli pozisyonlara atanan kişilerin rastgele seçilmesi ve görev sürelerinin kesinlikle sınırlı olmasıyla, herhangi bir bireyin veya küçük bir grubun doğrudan, ya da kimin seçileceği asla önceden bilinemediğinden, rüşvet mekanizması vasıtasıyla dolaylı olarak karar verme sürecine hükmetmesi veya gereğinden fazla etkilemesi olasılığına karşı önlem alınmış oluyordu.

İlgili Yazılar
Taş kleroteri; Atinalıların jüri hizmeti için vatandaşları seçmek için kullandıkları siyah veya beyaz jetonları rastgele dağıtan bir cihaz. (Atina Agora Müzesi)

Yönetime Katılım

Görüldüğü gibi, mecliste sadece 18 yaş ve üstü erkek yurttaşlar söz alabiliyor (en azından teorik olarak) ve oy kullanabiliyordu, yargıçlar ve jüri üyeleri gibi pozisyonlara gelebilmenin şartı ise 30 yaşın üzerinde olmaktı. Dolayısıyla, bunların dışındaki kadınlar, köleler ve yerleşik yabancılar (metoikoi) ise siyasi sürecin dışında kalıyorlardı.

Tüm erkek yurttaşların katılımı ve şehir devletinin yönetiminde aktif olarak rol aldıkları, Thukydides’ten alınan şu alıntıdan anlaşılmaktadır:

Politikaya katılmayan bir yurttaşı sadece kendi işlerine bakan değil, işe yaramaz biri olarak da görüyoruz.”

Demokrasi ideali tanrıça Demokratia’nın tanrısal kişiliği ile temsil edilerek demokratik yönetime saygınlık kazandırılmaya çalışılıyordu. Şehir devletinde politikaya doğrudan katılmak, aynı zamanda Atinalıların benzersiz bir kolektif kimlik geliştirdikleri ve muhtemelen de sistemleriyle de belli bir gurur duydukları anlamına gelmekteydi; bunu, Perikles’in, MÖ 431’de yani Peloponez Savaşı’nın ilk yılında Atinalıların ünlü Cenaze Töreni Söylevinde görebiliyoruz:

Atina anayasası, belli bir azınlığın değil tüm halkın çıkarlarına saygı duyulduğu için demokratik olarak adlandırılıyor. Sorunumuz kişisel ihtilafların çözümü olduğunda, herkes yasalar önünde eşittir; eğer bir kişiyi kamusal sorumluluk mevkilerinde diğerlerine göre öne çıkarmak ise, önemli olan belirli bir sınıfın mensubu olmak değil, o kişinin liyakat sahibi olup olmadığıdır. Hiç kimse, eğer devlete hizmet edebilecek yeteneklere sahipse, yoksul olması nedeniyle politika sahnesinden uzak tutulamaz. (Tukididis. 2.37)”

Aktif katılım teşvik edilmekle birlikte, belli dönemlerde meclise katılanlara ödeme yapılarak uzakta yaşayan ve izin alamayan yurttaşların da katılımı özendirilmeye çalışılmıştı. Ancak ödenen para sadece masrafları karşılamak içindi, çünkü kamu görevlerinden kazanç sağlama girişimleri ciddi şekilde cezalandırılıyordu. Yurttaşların şehir nüfusunun yaklaşık % 10-20’sini oluşturduğu ve bunlardan sadece 3.000 kadarının politikaya aktif olarak katıldığı tahmin edilmektedir. Bu gruptan belki de 100 gibi az sayıda -en zengin, en etkili ve en iyi konuşmacı- hem meclisin karşısında, hem de komplo amaçlı gizli politik toplantılar (xynomosiai) ve gruplar (hetaireiai) aracılığıyla perde arkasından siyasi arenaya hakim olmuşlardı. Bu gruplar gizlice buluşmak zorundaydı, çünkü ifade özgürlüğü olmasına rağmen, bireylere ve kurumlara yönelik ısrarlı eleştiriler, tiranlık komplosu suçlamalarına ve dolayısıyla dışlanmaya yol açabiliyordu.

Tukididis ve Aristofanes gibi demokrasi eleştirmenleri, sadece yargılamaların seçkin bir kesim tarafından yönetildiğine değil, dēmos’un iyi bir hatip ya da popüler liderler (demagoglar) tarafından çok sık yönlendirilebileceği, duygularına kapılabildikleri veya yerinde kararlar vermek için gerekli bilgiye sahip olmadıklarına ilişkin de eleştiriler getiriyorlardı. Belki de Atina dēmosunun aldığı en kötü kararlar, MÖ 406’da Arginussai Savaşı’nı kazandıktan sonra altı generalin idam edilmesi ve MÖ 399’da Sokrates’e ölüm cezası verilmesiydi.

Yunan mahkemelerinde suçlu (ortada bir delik) veya masum (sağlam bir merkez) oyu vermek için kullanılan bronz oy pusulaları. C. MÖ 300. (Agora Müzesi, Atina)

Sonuç

Atina’nın Altın Çağı’nda hüküm süren demokrasi, MÖ 411’de yerini oligarşik bir sisteme bıraktı. Tukidides’e göre bu anayasa değişikliği, eski düşman Sparta’ya karşı Perslerden çok ihtiyaç duyulan desteği kazanmanın tek yolu gibi görünüyordu ve de bu değişikliğin kalıcı olmayacağı düşünülüyordu. Bununla birlikte, biraz değişikliğe uğramış biçimde demokrasi bir süre sonra Atina’ya geri döndü ve her halükarda Atinalılar, iki bin yıl sonra sonraki medeniyetleri etkilemek üzere kendi siyasi sistemlerini oluşturmaya yetecek çok şey yapmışlardı.

Tarihçi K.A. Raaflaub’un ifadesiyle, antik Atina demokrasisi;

“temel ilkesini eşi görülmemiş ve oldukça aşırı bir ölçüde gerçekleştiren benzersiz ve gerçekten devrimci bir sistemdi: hiçbir şehir devleti, köken, ekonomik güç, sosyal konum, eğitim, kişisel nitelikler ve genelde toplumda statüyü belirleyen diğer faktörlere bakılmaksızın tüm yurttaşlarına eşit siyasi haklar vermeye cesaret edememişti.”

Bu tür idealler ileride, modern dünyadaki tüm demokrasilerin temel taşlarını oluşturacaktır. Antik Yunanlılar bize, güzel sanatlar, nefes kesen tapınaklar, zamanın asla yıkamadığı tiyatrolar ve bazı çok büyük filozofları bıraktılar, ancak belki de en büyük ve en kalıcı mirasları demokrasidir.

Çeviri: Sinan Akbaytürk

Kaynak ancient.eu

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More