Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Et Yiyen Gizemli Mezarlar: Esrarı Çözülemeyen 10 Lahit

"Lahit" kelimesi Yunanca "etobur/et yiyen" kelimesinden türemiştir. Bu taş mezarlar, Antik Mısır’da, Helenistik Dönem'de ve Roma İmparatorluğu'nda bin yıl boyunca kullanıldı.

0 7.533

“Lahit” kelimesi Yunanca “etobur/et yiyen” kelimesinden türemiştir. Bu taş mezarlar, Antik Mısır’da, Helenistik Dönem’de ve Roma İmparatorluğu’nda bin yıl boyunca kullanıldı. Hatta resmetme sanatı için bir araç haline geldiği Hıristiyanlık dönemine kadar da kullanılmaya devam etti. Bu üst sınıf tabutlar genel olarak ölü tasvirlerinin yanı sıra bu kişilerin umutları, hayalleri ve korkuları hakkında bize ipucu veren süslü bir görüntüye sahip. Bu görüntüler kültürler arası biçimsel etkilerle beraber bu kültürlerin toplumsal ve manevi idealleri yansıtıyor.

10- Etobur Lahitler

Türkiye’de bulunan antik kent Assos, gizemli, et yiyen lahitleriyle ünlü. Bir bedenin çürümesi genellikle 50 ila 200 yıl kadar sürerken Assos lahitleri bir cesedi 40 gün içinde tamamen yok edebilir. İnsan yiyen bu tabutlar andezit taşından yapılmış. Bazı araştırmacılar, bu hızlı ayrışmada taş tipinin etkisi olabileceğini düşünürken bazıları ise lahitlerde bulunan alüminyumun buna neden olabileceğini öne sürüyor.

Assos nekropolü, MÖ yedinci yüzyıla dayanıyor, bulunan ilk lahit ise bundan iki yüzyıl sonra ortaya çıktı. İlk gömüler o kadar süslü olmamakla birlikte düz örtüler ve ölünün adını taşıyan kübik taş bloklarla çevriliydi. Fakat bu Roma döneminden kalma lahitler zamanla içinde kimin bulunduğunu gösteren zarif oymalar ve yazıtlarla daha detaylı hale geldi.

9- KV55 Numaralı Mezardaki Gizemli Firavun

1907’de arkeologlar, Mısır’daki Krallar Vadisi’nde bulunan KV55 numaralı mezarda gizemli bir lahit keşfettiler. Bugüne kadar, bu mezarın içinde bulunanların kimliği bir sır olarak kaldı. Araştırmacılar burada dört kanopik kavanoz, yaldızlı bir mabet, bir çeşit ev eşyası ve bir lahit buldular.

Bazıları bu lahdin Kraliçe Tiye’ye ait olduğuna inanırken bazıları bu kişinin Kral Smenkhkare olduğu konusunda ısrarcı. En yaygın teoriye göre, burası aslında Akhenaten’in ebedi istirahatgahıydı. Araştırmacılar geçtiğimiz günlerde Kahire’deki Mısır Müzesi’nde unutulmaya yüz tutmuş bir kutuya rastladılar. İçinde 500 adet altın levha, kafatası parçaları ve Fransızca bir not vardı. Bu bulgular KV55’teki bu lahdin içinde altın bulunduğunu gösteriyordu. Bu nedenle birçok insan bu lahdin gizemli olduğuna inanmaya devam ediyor. Kaymaktaşından yapılmış bu içi boş dört kanopik kavanoz içerisinde Akhenaten’in kızları olduğuna inanılan kadın heykelleri içeriyor.

8- Meşhur Çocuk Lahdi

1888’de British Museum, eski zamanlarda meşhur bir çocuğun kalıntılarını içeren bir lahit satın aldı. Bu çocuk, yedi yaşındaki Tjayasetimu, yani eski Mısır kraliyet korosunun bir üyesiydi. Sadece 122 santimetre (4’0 ″) olan bu çocuk boyalı bandajlara sarılmış ve cenazeden önce yüzü bir örtü ve altın bir maske ile kapatılmıştı. Araştırmacılar, bandajların altında ne olduğunu araştırmak için bilgisayarlı tomografi kullandılar.

Kullanılan tomografi ile çocuğun omuz hizasındaki saçlarının yanı sıra süt dişlerini arkaya doğru iten yetişkin dişleri görüldü. Uzmanlar, çocuğun kolera gibi salgın bir hastalıktan öldüğüne inanıyor. Lahit, Tjayesetimu için fazla büyük, bu da acele bir cenaze törenine işaret ediyor olabilir. Tabut üzerindeki hiyeroglifler ve resimler, Tjayasetimu’nun “şarkıcı” olduğunu ortaya koyuyor ve bu da Amun Tapınağı’nın korosunda seçkin bir rol oynadığını gösteriyor. Genç müzisyen, öyle önemliydi ki kraliyet ailesine ve Antik Mısır’ın en zengin ailelerine yakışacak bir cenazeyi hak etmişti.

7- 3.000 yıllık Ayak izleri

2005 yılında, Cambridge Fitzwilliam Müzesi’ndeki araştırmacılar, 3.000 yıllık bir lahit kapağında bazı parmak izleri buldular. Uzmanlar, bu izlerin vernik kurumadan önce kapağı tutmuş olan bir tabut ustasına ait olduğunu söylüyor. MÖ 923 yıllarına dayandığı düşünülen lahit, Nespawershefyt adlı eski bir Mısır rahibine ait. Parmak izleri 2005 yılında bulundu, 1 yıl sonrasında ise Mısır’ın 4.000 yıllık tabut tasarımını anlatan Nil’de Ölüm adlı sergide gösterime sunuldu.

Bilinen en eski insan parmak izi ise yaklaşık 26.000 yıl önce günümüz Çek Cumhuriyeti’nde seramik bir heykelciği tutan bir çocuğa ait. Bununla birlikte, insanlık öncesi parmak izleri çok daha eskilere dayanıyor. Buna önek olarak, arkeologların Almanya’nın Neu Konigsaue kentinde bir silah yapım aracında 80.000 yıllık bir Neandertal parmak izini keşfetmeleri verilebilir.

6- Tuhaf Lahit

İsrail Antik Eserler İdaresi 2015 yılında inşaat işçilerinin saklamasının ardından 1.800 yıllık bir lahde ulaştıklarını bildirdi. 2,4 metrelik (8 fit), 2 tonluk kireçtaşı tabut, inşaatçıların elinde zarar görmüştü. Lahdin tasarımında, bir gorgon başı, aşk tanrısı, boğa başları, çiçek aranjmanları ve bir genç adam resmi bulunuyor. Ölüye ait olduğu düşünülen bu tasvirde, tipik Roma tarzında kısa kollu, işlemeli bir gömlek giymiş kıvırcık saçlı bir insan görmek mümkün.

Askelon’da bulunan bu lahit, MS üçüncü yüzyıla dayanıyor ve o dönemde Antik kentin nüfusu, lahdin tasarımını da oldukça etkileyen Yahudiler, Samiriyeliler ve pagan Romalılardan oluşuyordu. Eski Eserler İdaresi temsilcileri tabutu “İsrail’de keşfedilen en nadir lahitlerden biri” olarak tanımladı.

İlgili Yazılar

5- İpekyolu Lahdi

1999’da arkeologlar, eski İpek Yolu boyunca kültürler arası etkileşimin boyutunu yansıtan beyaz, mermer bir lahit keşfettiler. Çin’in Shanxi eyaletinde bulunan tabut, MS 592 ile 598 arasında defnedilen Yu Hong ve karısına ait. Lahit, Çin tarzı çatılı bir evi andırıyor. Panelleri ise 4,200 kilogram (9,259 lb) ağırlığında ve aslanların üzerinde duruyor. Zerdüştlüğü yansıtan bu panellerde yarı kuş yarı insan vücutları, lotus çiçekleri, bağdaş kurmuş meditasyon figürleri ve Budist görüntüleri hemen yanında bir ateş sunağı yer alıyor.

Yu Hong, altıncı yüzyılda yaşayan bir Orta Asya diplomatıydı. DNA testleri sayesinde aslında Kafkas olduğu ortaya çıktı ve bu da onun Orta Asyalı tüccarlar, müzisyenler ve göstericilerden oluşan bir Sogdian kültüründen olduğunu gösteriyor.

4- Tabnit Lahdi

1887’de ABD’li bir bakan, esrarengiz Fenike kültürünün en büyüleyici eserlerinden biri olarak kabul edilen bir lahit keşfetti. MÖ beşinci yüzyıla dayanan lahit, Astarte’nin rahibi ve Sidon hükümdarı Tabnit’e ait. Tabut, Tabnit’in kalıntılarını koruyan yağlı, kahverengi bir sıvı içeriyor ve sadece dudakları, burnu ve boğazı gibi üst tarafları çürümüş haldeydi. Yapılan otopsi sonucu Tabnit’in çiçek hastalığından 50 yaşında öldüğünü ortaya çıkardı.

Tabnit lahdinde hiyeroglif ve Fenike yazısından oluşan gizemli bir karışım bulunuyor. Bu yazı Mısır ile kuzey komşuları arasındaki bağlantıyı kanıtlıyor. Ancak Tabnit ilk sergilendiğinde kalıntıları güneş ışığına maruz kaldığı için bu yazılar maalesef yok oldu. Bugün geriye kalan tek şey ise kemikler. Ayrıca lahdin bulunması ve British Museum’a taşınması uluslararası bir skandala ve Osmanlı tarafından radikal bir tepkiye neden olmuştu.

3- Baş Rahip Hiyeroglifleri

2015 yılında arkeologlar, Amun Ra’nın baş rahibinin gizemli, kutsal hiyerogliflerle kaplı lahdini keşfettiler. Luksor’un batı yakasında ortaya çıkarılan tabut, 22. Hanedanlığa (MÖ 943-716) dayanmakta. Alçı kaplı ahşap lahit, Firavun III. Amenhotep döneminde (MÖ 1391-1353) Nubia’nın veziri Amenhotep-Huy’un mezarında bulundu. Ölünün adı Ankh-f-n-khonsu idi. Lahdin önünde çiçek ve kurdelelerden oluşan bir taç, bir kolye ve resmi bir sakal dikkat çekiyordu.

22. Hanedandan kalma olan lahit, içindeki 14. yüzyıldan kalma mezardan daha genç. Mezar odası ayrıca, Amun Ra’nın baş rahibinin geleneksel leopar derisi kıyafeti giymiş şekilde ritüel sunumlar yaptığını kanıtlayan bir tablet içeriyordu.

2- El Değmemiş Etrüsk Lahit

2015 yılında, el değmemiş bir mezarda kazı çalışmaları yürüten İtalyan arkeologlar, esrarengiz Etrüsk medeniyetine ışık tutan iki lahit keşfettiler. Bir çiftçi, Perugia yakınlarındaki tarlasını sürerken yanlışlıkla 2400 yıllık mezarı ortaya çıkardı. Bu lahit kaymaktaşı ve mermerden yapılmıştır ve bir erkek iskeleti içeriyor. Üzerinde uzun bir yazı ve ölünün kimliğini ele veren “Lars” adı bulunuyor. İkinci lahit boyalı alçıdan yapılmış. Bununla birlikte, bu kırılgan ebedi istirahatgâh geçmişte bir noktada paramparça olmuş ve binlerce parçaya dağılan bu yer gizemini hala koruyor.

Etrüskler, Batı İtalya’da Toskana çevresinde MÖ 900-500 yılları arasında yaşadılar. Avrupa’nın çoğuna yazı, şarap ve yol yapımını öğreten Etrüskler hakkında çok az şey biliniyor. Bu nedenle bu lahitler çok önemli değer taşıyor. Araştırmacılar, bu eski mezarların Etrüsklerin sosyo-politik durumlarına, geleneklerine ve dini inançlarına dair- özellikle ölümden sonraki hayatla ilgili– bir ipucu sağlayacağına inanıyorlar.

1- Sakallı Adamın Gizemi

Bir Roma-Mısır lahdine eklenen mumya portresi, keşfinden bu yana arkeologların ilgisini çekmeye devam ediyor. MS 170 ile 180 yılları arasına dayanan bu ölü tasviri, uzun zaman önce lahdinden ve mumyasından çıkarıldı. Sakallı Adam’ın kimliği ise bir sır olarak kalmaya devam ediyor. Yıllarca bu adamın küçük suratı araştırmacıların kafasını karıştırmakla beraber ama aynı zamanda büyüledi. Pigment analizi sayesinde gizemli adamın kimliğine biraz da olsa yaklaşabileceği düşünülüyor.

Bugüne kadar yaklaşık 900 mumya portresi bulundu. MS 1. yüzyılda Mısır’ın Roma işgali ile başlayarak ortaya çıkan bu portreler yaklaşık 200 yıl boyunca popüler kaldı. Faiyum akropolünde keşfedilen bu portreler o kadar el değmemiş halde ki araştırmacılar onları karşılaştırarak aile üyelerini belirlemek için kullandılar.

Çeviri: Özge Sertbaş

Kaynak Listverse

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More