Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

“Mummy Mia”: Feyyum Mumya Portreleri

Mısır mumyaları ilk olarak, cesetlerin su kaybederek kurumasına yol açan çöl kumu nedeniyle doğal olarak korunmuşlardır. Bilinçli mumyalama ise, 2. Hanedan döneminde (MÖ 2800) başlamış ve Yunan ve Roma dönemlerinde de devam etmiştir.

0 4.668

Bir mumya, bir vampir ve Frankenştayn bir bara giderler… ve klasik bir Hollywood korku filmi isterler. Mumyalar, uzun yıllardır korku filmlerine konu olmuş, bu da Mısır’daki mumyaların ürkütücü olduğuna dair yaygın bir inanca yol açmıştır. Mumya deyince hemen aklımıza, tabutlarından fırlayan, kaskatı kesilmiş, beyaz ketenlere sarılı cesetler gelir. Popüler kültürde, kadim Mısır’daki bu mumya uygulamasına pek sempatiyle bakılmamıştır. Fakat, modern eğlence dünyasını örten şalı kaldırdığımızda, karmaşık bir malzeme külliyatıyla başbaşa kalırız.

Mumyaların Tarihi

Mısır mumyaları ilk olarak, cesetlerin su kaybederek kurumasına yol açan çöl kumu nedeniyle doğal olarak korunmuşlardır. Bilinçli mumyalama ise, 2. Hanedan döneminde (MÖ 2800) başlamış ve Yunan ve Roma dönemlerinde de devam etmiştir. Cesetler törenle mumyalanır ve yaklaşık 40 gün boyunca suyunu kaybetmesi için kurumaya bırakılır. Ardından, keten bezlere sarılıp düz bir zemine uzatılır, yüzüne bir maske veya kaba işlenmiş bir kabartma yerleştirilir.

Yüksek statüdeki bir kişinin mezarı, öbür dünyaya götürebileceği değerli eşyaları ve servetini yansıtan objelerle doldurulur. Tabutlar ve mezarlar, vücudun şeklini alacak şekilde kişiye özel de yapılabiliyordu. Farklı dönemlerde bu tekniğe, özel tılsımlar, mumyalama araçları ve kurutma yöntemleri gibi değişik uygulamalar da eklenmiştir.

Roma dönemi Mısır’ında, mumyaların “maske”lerinde, ahşap plakalar üzerinde olağanüstü gerçekçi ve güzel resimler görüyoruz. Mumyalarla ilişkili olan bu portreler, öbür dünyada kullanılmak üzere fiziksel ve ruhsal bir fonksiyona da işaret ediyorlardı.

Mısır’ın her tarafından bulunup derlenen bu “mumya portrelerinin” yaklaşık 900’ü bugün bilinmekte. Resimler, sıcak ve kuru Mısır iklimi nedeniyle çok iyi korunmuş durumda, çoğunluğunda renkler sanki zamanın acımasız eli hiç dokunmamış gibi hâlâ capcanlı. Mumya portrelerinin çoğu Feyyum Havzası ve Roma kenti Antinoopolis’in nekropollerinde bulunmuş olduğundan “Feyyum Portreleri” genellikle coğrafi bir tanımdan ziyade stilistik bir tanım olarak kullanılır.

Portreler MÖ 1. yüzyılın sonları veya MS 1. yüzyılın başlarından itibaren Roma İmparatorluk Dönemi’ne tarihleniyor ve stilistik olarak diğer Mısır eserleriyle bağlantılı bir devamlılık arz etmiyor. Tersine, iklim koşulları nedeniyle bu tür malzemelerin hayatta kalma olasılığının daha düşük olduğu Akdeniz’in kuzey kıyılarını rastlanmakta. Freskler, mozaikler ve diğer malzemeden elde edilen kanıtlar, mumya portrelerine hakim olan Greko-Romen geleneklerine büyük ölçüde bağlı kalınarak üretildiğini gösteriyor.

Feyyum Mumya Portrelerindeki Teknik ve Malzemeler

İlgili Yazılar

Feyyum Mumya Portreleri, düz, ahşap zeminler üzerinde boyanmış ve vücudu saran bezlerin içine oturtulmuş. Portreleri boyamak için iki tür teknik kullanılmış; ilki ile, balmumu boyama ile çarpıcı renkler, kalın fırça darbeleri ve keskin kontrastlar oluşturma amaçlanmış. İkincisi, tempera boya tekniği ile yapılan resimlerde de, tonlama tekniği çokça kullanılarak yumuşak renklerin ortaya çıkması sağlanmış. Genel olarak bakılırsa, yapılan resimlerde, insan yüzlerini gerçekçi (idealize edilmiş olsa bile) olarak yansıtabilmek için kullanılan gölgelendirme, tonlama ve ışıklandırma ile aslına inanılmaz derecede yakın görüntüler elde edilmiş.

Feyyum Mumya Portreleri: Maskelerin Arkasındaki İnsanlar

Genel olarak, portrelerde hatırı sayılır bir servete veya statüye sahip genç insanları karşımıza çıkıyor. CAT taramaları bize, mumya ve resmi arasındaki yaş ve cinsiyet bağlantısını vermekte. Ancak burada, belirli bir yaşı resimleme geleneğine uyulmak yerine o dönemdeki düşük ömür beklentisi nedeniyle mumyanın yaşının gerçek durumu yansıtmadığı görülmektedir. Portreler arasında, kılıç kuşanmış asker kıyafetli erkekler ve altın varaklı taçları ve karışık saç stilleri ve mücevherleri olan kadınlar vardır. DNA analizi, ölenlerin mezarlarında Roma portre stilini benimseyen Mısır’ın yerli halkından kişilerin bulunduğu ve bunların askeri ve üst sınıflarda hâkim  bir fenomen olan Roma kültürüne karşı büyük bir özenti içinde ve o kültürle bütünleşmiş  olduğunu göstermektedir.

Feyyum Mumya Portreleriyle İlgili Problemler

Bu portreler inanılmaz biçimde korunmuş olsa da, önemleri, kullanımları ve oluşturulmalarıyla ilgili soru işaretleri hâlâ devam etmektedir. Kimin resimlediği, hangi malzemelerin kullanıldığı, bu malzemelerin nereden temin edildiği, kişi hayattayken mi öldükten sonra mı resmedildiği gibi sorular üzerinde araştırmalar sürmekte. Bazı portrelerin, benzerlikleri ve tarzları dikkate alınarak izi geriye doğru sürülmüş, bunların muhtemelen aynı ressam tarafından ve aynı atölyede üretildiği düşünülmektedir.

Kaplamalar için kullanılan ahşabın bir kısmının Mısır’da rastlanmayan cinsten olduğu anlaşılmıştır ve muhtemelen Kuzey Avrupa’dan ithal edildiği düşünülmektedir. Kırmızı pigmentler Güney İspanya’ya kadar izlenmiştir.  Kırmızı pigmentler Güney İspanya’ya kadar izlenmiştir,  altın varakların oluşu sadece büyük bir zenginliğe işaret etmekle kalmayıp yüksek vasıflı sanatsal bir elden çıktığı anlaşılmaktadır. Öğrenilmesi gereken o kadar çok şey var ki…

Tüm bu araştırmalar, Roma hâkimiyetindeki Mısır’ın yaşamı konusunda bilgilerimizi artırmaya yardımcı oluyor. Feyyum Mumya Portreleri 2000 yıl öncesinden bize sesleniyor ve  o dönemin simâlarına ilişkin çok değerli ve çarpıcı bir pencere sunuyor.

Çeviri: Sinan Akbaytürk

Kaynak classicalwisdom

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More