Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Türkçe İlk ve Tek Mısır Hiyeroglifi Kitabı: Hurûf-ı Berbâ’iye Tercümesi

Hiyeroglif, özellikle antik Mısır anıtlarında kullanılan resimsel yazı sistemlerinden bir karakterdir. Hiyeroglif sembolleri, genellikle tasvir ettikleri nesneleri temsil edebilir, ancak genellikle belirli sesleri veya ses gruplarını temsil ederler. Hiyeroglif terimi, “kutsal oyma” anlamına gelir ve Mısır dilinde “tanrıların sözleri” ifadesinin Yunanca çevirisidir.

0 716

Hiyeroglif, özellikle antik Mısır anıtlarında kullanılan resimsel yazı sistemlerinden bir karakterdir. Hiyeroglif sembolleri, genellikle tasvir ettikleri nesneleri temsil edebilir, ancak genellikle belirli sesleri veya ses gruplarını temsil ederler. Hiyeroglif terimi, “kutsal oyma” anlamına gelir ve Mısır dilinde “tanrıların sözleri” ifadesinin Yunanca çevirisidir. Bu terim, erken dönem Yunan-Mısır temaslarında daha eski hiyeroglifler ile (demotik) günlük yazı arasındaki farkı belirtmek için kullanılırdı.[1]

Mısır hiyeroglif yazısı tamamen resimlerden oluşuyordu, ancak her durumda tasvir edilen nesne her zaman tanımlanamaz. Okunabilen en eski örnekler, hiyerogliflerin gerçek anlamda yazı olarak kullanıldığı dönemi gösterir, yani, fonetik değerlerle ve Eskimoların veya Amerikan Kızılderililerinin resim yazısı gibi değildir. Yazının kökeni bilinmemektedir. Görünüşe göre, bunun ilk olarak Eski Krallık öncesi dönemde (MÖ 2925’ten hemen önce) ortaya çıktığı düşünülmektedir. Bu dönemde Mısır ile Mezopotamya arasında temaslar vardı ve yazı kavramının Sümerlerden ödünç alındığı düşünülmüştür. Bu elbette mümkündür, ancak eğer öyleyse, iki sistem işaretlerin kullanımında o kadar farklıydı ki açıktır ki bağımsız olarak gelişmişlerdir.[2]

İsimler ve birkaç başlık dışında, en eski yazıtlar okunamaz. Birçok durumda, daha sonraki dönemlerden bilindik bireysel hiyeroglifler kullanılmış olsa da, yazıtın bütünü olarak anlamı belirsizdir. Bu yazının, daha sonraki dönemlerde olduğu gibi sesleri tam olarak temsil etmediği açıktır.[3]

MÖ 3. hanedanlık döneminde (MÖ 2650 – MÖ 2575 civarı), hiyeroglif yazısının birçok prensibi düzenlenmiştir. O zamandan itibaren, erken bir Kıpti sürümü tarafından (MÖ 4. ve 3. yüzyıllar civarı) değiştirilene kadar sistem neredeyse değişmeden kalmıştır. Kullanılan işaretlerin sayısı bile 2.000 yıldan fazla süreyle yaklaşık 700 olarak sabit kalmıştır. MS 2. ve 3. yüzyıllarda Hristiyanlığın yükselişiyle birlikte, sadece eski Mısır dininin değil, hiyerogliflerin de nihai çöküşü gelmiştir. Mısır Hristiyanları tarafından adapte edilmiş bir Yunan alfabesinin kullanılması, yerli Mısır yazısının geniş çapta terk edilmesine neden olmuştur. Hiyerogliflerin bilinen son kullanımı, MS 394 tarihli bir yazıttadır.[4]

Hiyeroglif yazısı dört temel ilkeyi izliyordu. İlk olarak, hiyeroglif neredeyse tamamen resimsel bir şekilde kullanılabilirdi. Bir adamın elini ağzına götürdüğü işaret, “yemek” kelimesini temsil edebilirdi. Benzer şekilde, “güneş” kelimesi büyük bir daire içinde ortasında küçük bir daire ile temsil edilirdi. İkinci olarak, hiyeroglif, resim tarafından önerilen başka bir kelimeyi temsil edebilir veya ima edebilirdi. “Güneş” işareti, aynı şekilde “gün” kelimesi olarak da hizmet edebilirdi veya güneş tanrısı Re’nin adı olarak kullanılabilirdi. “Yemek” işareti, ayrıca ağzın kapatılmasını önererek daha soyut bir kelime olan “sessiz”i temsil edebilirdi. Üçüncü olarak, işaretler aynı sırayla ünsüzleri paylaşan kelimelerin temsilcileri olarak da hizmet ederdi. Bu nedenle, aynı ünsüzlerle yazılan “erkek” ve “parlak olmak” için Mısır kelimeleri, her ikisi de hg ile aynı hiyeroglifle ifade edilebilirdi. Dördüncü olarak, hiyeroglifler bireysel ünsüzleri veya ünsüz kombinasyonlarını temsil ederdi.[5]

Antik Yunanlıların veya Romalıların hiyeroglifleri anlayıp anlamadığı tartışmalıdır. Muhtemelen Yunanlılar anlamamıştı çünkü onlar için hiyeroglifler, ses sembolleri değil, daha karmaşık ve simgesel bir doğaya sahip sembollerdi. Avrupa Orta Çağının hümanist canlanması, İtalyan tasarımı hiyeroglifler kümesi üretmiş olsa da orijinal Mısır hiyeroglifleri hakkında daha fazla anlayış sağlamamıştır.[6]

Hiyerogliflerin çözümüne yönelik ilk girişim, Alman bilgin Athanasius Kircher tarafından 1600’lerin ortalarında, bu sembollerin gerçekten ses sembolleri olduğu varsayımına dayanarak yapılmıştır. İlk doğru hipotezini ortaya koymasına rağmen, yalnızca bir sembolü doğru bir şekilde tanımlayabilmiştir.[7]

Rosetta Taşı’nın 1799’da keşfi, gizemin son çözülmesi için anahtarı sağlamıştır. Taş, üç farklı yazıyla yazılmıştı: hiyeroglif, demotik ve Yunanca. Taşın kendi bildirisine dayanarak, Yunanca bölümünde, metnin üç durumda da aynı olduğu ifade edilmişti ve bu sayede çeviride birkaç önemli ilerleme kaydedildi. Fransız bilgin A.I. Silvestre de Sacy ve İsveçli diplomat J.D. Akerblad, demotik metinde birçok ismi başarıyla tespit etti. Akerblad, ayrıca bazı sembollere doğru ses değerleri atayarak başarılı oldu. İngiliz Thomas Young, hiyerogliflerin beşini doğru bir şekilde tanımladı. Taşın tam çözülmesi ise başka bir Fransız olan Jean-François Champollion tarafından gerçekleştirildi. O, taşa doğal bir dil yeteneği getirmişti (16 yaşında altı eski Doğu dili ile birlikte Yunanca ve Latinceyi akıcı bir şekilde biliyordu). Bir sembolü diğerleriyle karşılaştırarak, hiyerogliflerin ses değerlerini belirleyebildi. Sonraki çalışmalar sadece Champollion’ın çalışmasını doğrulamış ve geliştirmiştir.[8]

Biz de ise Osmanlı döneminde Mısır Yüksek Komiserliği Kâtibi Mehmed Muhsin’in çalışması dışında bugüne değin herhangi bir hiyeroglif çalışması maalesef yapılmamıştır.

Mehmed Muhsin Kimdir?

Yusuf Akçay, eserin kendisi ve yazarıyla ilgili hazırladığı akademik makalesinde kitabın yazarının Bandırmalı olan Mehmed Muhsin olduğunu belirtmiştir.  Kendisinin önce Mısır Yüksek Komiserliği’nde katiplik yaptığını ve daha sonra da Divan-ı Hümayun’da görev aldığını kaydetmiştir. Yazar hakkında başkaca bir bilgiye ulaşamadığını belirten Akçay, yazarın bu eserden başka Afrika Delili isimli başka bir eseri daha olduğunu da eklemektedir.[9]

Eserin Kapağı

Hurfûf-ı Berbâ’iye Tercümesi

Bu eser, hiyeroglif hakkında yazılmış bilinen ilk ve tek Türkçe kitap olup eserdir. Rumî 1311/ milâdî 1895 yılında yayınlanan eser, 114 sayfadan oluşmakta olup Kahire’de Bulak Matbaasında basılmıştır. Mehmed Muhsin eserinin mukaddimesinde, hiyeroglifin birçok dilde çevirisi yapıldığı halde Türkçede böyle bir çalışmanın bulunmamasına değinerek bu eksikliği gidermeye çalıştığını belirtmiştir. Bunu yaparken de hiyeroglif üzerinde çalışan Batılı ve Doğulu bilim adamlarının kitaplarından yararlandığını da ifade etmektedir.[10]

Eser şu bölümlerden oluşmaktadır: Kısm-ı Evvel Hurûf-ı Basîte, Kısm-ı Sânî Hurûf-ı Mürekkebe, İhtâr, Kısm-ı Sâlis ‘Alâmet-i Mahsusa, Mülâhaza, Kısm-ı Râbi‘ Kavâ‘id. Akçay, Bu bölümlerde sırasıyla yazarın hiyeroglif yazısını oluşturan fonetik, ideografik ve determinatif unsurları detaylı olarak açıkladığını, okunuşları ve anlamlarını verdiğini, Hurfûf-ı Basîte başlığı altında 26 adet göstergenin Osmanlı Türkçesindeki ses karşılıkları verdiğini, Harf-i Mürekkebekısmında ise göstergelerin okunuş ve anlamlarını 28 başlıkta değerlendirdiğini belirtmektedir. Ardından da İhtar başlıklı kısa bölümde ise okunuşlarla ilgili birtakım ek bilgilere yer vererek Alâmet-i Mahsûsa bölümünde de hiyeroglif yazısındaki özel kullanımların örneklerle açıklaması yaptığını ifade etmektedir. Kavâid başlığını altında ise isimler, zarfler,sıfatlar, fiiller ve fiil çekimleri, mastarlar, söz dizimi ve tamlamalar gibi 51 başlık altında dilbilgisi kurallarının ayrıntılı bir şekilde açıklandığına değinir. Kitabın ikinci bölümünün hiyeroglif sözlüğünü içerdiğini belirtip 26 sayfalık bu bölümde toplam 488 kelimenin Osmanlı Türkçesindeki okunuşları ve anlamları verildiğini kaydederek son kısmında Sultanahmet’teki Dikilitaş’ın Osmanlı Türkçesindeki karşılığını gösteren 4 sayfalık kısa bir bölüm bulunduğunu, bunun da Dikilitaş’ın Türkçedeki ilk çevirisi olduğunu ayrıca söylemektedir.[11]

Eserin 18. ve 19. sayfaları

Eserin tanınması adına ön söz mahiyetindeki giriş kısmının bir bölümünü ve Hurûfı Basîte bölümü ile Hurûf-ı Mürekkebe kısmını aşağıda Latin harflerine aktarılmış şekilde vermeyi uygun görüyoruz.

HİYEROGLİF-HURÛF-I BERB‘İYE

[2] Bismi‘l-lâhi‘r-rahmâni‘r-rahîm

Memâlik-i ‘Osmâniye’nin aktâr-ı Sûdâniyesiyle berâber eczâ-yı gayr-ı münfekke-i masblarından cünûba doğru sâhilîninde ve hıttanın câ-be-câ cihât-ı müte‘addidesinde nazar-ı hayretle müşâhede olunmakta bulunan kudemâ-ı Mısriyûn âsârının ekserîsindeki “hiyeroglif” hutûtunun bir tâkım ma‘nâ-yı mermûzeye delâlet ve işâretten ‘ibâret olup sâhiplerinin telâhuk-ı ezmine ile indirâs ve inkırâzlarına binâen hall u kırâ‘atı mümkün olamayacağı bir vakitler efkâra yerleşmiş iken âsâr-ı mezkûredeki eşkâl ve nukûşun halli takdîrinde kurûn evveli ahvâlince ya‘nî zulmet-i mutallaka-i mechûliyet içinde tevârî etmiş olan ezmine-i kadîmeden mîlâdın üçüncü ‘asrına kadar hey‘et-i ictimâ‘iye-i beşeriyede vukû‘a gelmiş olan şeylere ıtlâ‘ husûsunda târîh-i fennin edeceği fevâ‘id ve tevessü‘ât-ı istıtlâ‘ya merâklarında bunun tedkîk ve iştigâli hevesi arttırıp hicretin bin yüz on yedi senesinde (Kircher) ve bin iki yüzüncü yılında (Warburton) ve (Zoëga) nâm zâtlar hayliden hayli emekler sarf  ettiler.

Ne çâre ki Zoëga mâ-‘adâsının semere-i mesâ‘îleri ve onun dahi öbürleriyle berâber mütâ‘la‘a-i şahsiyyesi bu hiyeroglif eşkâlinin ‘İbrânî yâ Süryânî yâhûd Çînî lugâttan me‘hûz olduğu fikrini göstermek kaydına inhisâr edip bu zehâblarını isbât uğrunda da birçok yoruldular. [3] Ma‘a-hazâ tedkîk ve tetebbu‘dan dahi geri durmadılar. Ve‘l-hâsıl o vakitlerden bin iki yüz on üç sene hicriyesine kadar bu bābtaki vukūfun derecesi zenn ve tahmîn dâ‘iresinden tamâmıyla kurtulamadı.

Târîh-i mezkûrda dahıttanın dû-çâr olduğu ‘ârıza-i siyâsiye esnâsında Fransız ‘askerinden bir fırka Reşîd Kal‘esi civârında istihkām inşâsıy-çun hafriyâttalar iken topçu zâbıtânından (Bouchard) nâm zât şimdi Londra Antika-hânesi’nde mahfûz olan taşı buldu.Bu taşın üzerinde kudemâ-i Mısriyûn beyninde köhne ile sâ‘ir-i sunûf-ı ‘âliye ashâbına mahsûs olduğu mu‘ahharen anlayış işbu hiyeroglif eşkâliyle on altı ve tahtında ‘arımızda nesih ve rik‘a gibi mu‘âmelât-ı ‘âmmede müste‘mel “demotik” nukûşuyla otuz iki ve dahâ altında Yûnânî hattı ile elli dört satırdan ‘ibâret bulunan ‘ibârenin sonuncusu kalbe‘l-mîlâd 204 senesinde cülûs etmiş olan Beşinci (Batlamyus)’un ba‘zı icrâ‘âtına dâ‘ir ve üst tarafındaki hiyeroglif demotik ‘ibârelerini müfesser olduğunu bi‘l-istidlâl Fransa ma‘ârif-i encümene beyân-ı hâl etti.

Bunun üzerine (Åkerblad) nâm zât pek çok çalıştı ve mezkûr taştaki demotik eşkâlini bâdî-i emirde hurûf-ı hecâ‘iye kıyâs eyledi.Fakat sonra hurûf-ı asliyeyi istihrâc ve ba‘dehu hurûf-ı hecâ‘iyesinden bir haylisini illî vakten hazâ mütedâvil  olduğu vechle istimbâta muvaffak oldu.

İşte mûmâ ileyh bu muvaffakiyeti hiyeroglif hutûtunun kırâ‘atını imkân ve iz‘ân derecesine getirdi vâ-esefâ taşın en üstündeki hiyeroglif eşkâlinden bir hayli satırlar taşın bir kısmının kırılıp zâyi‘ olmasından mevcûd olmamakla kâmilen ıtlâ‘ına bu cihetle mâni‘ zuhûr etmekle mûmâ ileyh fütûr geldi.Dahâ ileri götürmedi.Lâkin erbâb-ı merâk u ma‘ârif bu kadar olsun ele girmiş olan ser-rişte-i ıtlâ‘ı bırakmayıp tahkîk ve istikâha devâm ettiler.

Ez-cümle İngiltere ma‘ârif-mendânından (Young) nâm zât yukarıda ismi geçen fuzelâdan Zoëga ism-i ‘alemlerden hurûf-ı hecâ‘iyenin istimbâtı usûlünü esâmî-i mülûktan ba‘zılarının hall ü istihzâcını me’hez edinmek sûretiyle bulup bu yolda vaz‘ etiği kolay bir kâ‘ideye tatbîk-i tetebbu‘ât ile mûmâ ileyh Young dört sene mütemâdiyen Mısır-ı ‘ulyâdaki eserler arasında [4] dolaşarak,çalışarak nukûştan bir tâkımlarının dahâ halline muvaffak olup bu teveggülâtı arasında gerek hiyeroglif ve gerek demotik hurûfâtınca gereği gibi mümârese peydâ ederek kelimeleri birbirinden fasıl ve temyize muktedir olmuş ve hatta mezkûr taştaki eşkâlden birazını ‘âdetâ harfiyât-ı tefrîk ü kırâ‘at edebilmiştir.

Fransa ‘ulemâ-i müsteşrikininden (Champollion) nâm fâzıl dahi elsine-i şarkiyeye ve husûsuyla Mısır’ın Eski Kıptîleri lugâtına intisâb eyledikten sonra bin iki yüz otuz bir sene-i hicriyesinde Mısır fira‘vunlarına dâ‘ir me‘hez Kıpt[î] lisânıyla yazılmış âsârdan olmak üzere bir târîh te‘lif etmiş ondan sonra Kıptîce yazılmış eserlerle âsâr u mebânî-i kadîme üzerindeki hiyeroglif eşkâlinin tatbîkine girişip onlardaki hutût ve nukûşun “hiyeroglif” ve “hiyeratik” ve “demotik” sûretiyle üç şekilde yazıldığını ve yukarıda söylendiği gibi evvelkinden köhne ve emsâli sunûf-ı ‘âliye erbâbıyla mebânî-i ‘azîme ve mukaddese ve mühimmeye ve diğer ikisinin mu‘amelât-ı ‘âdiyeye mahsûs bulunduğunu keşiften sonra bin iki yüz otuz dokuz sene-i hicriyesinde dahi Young’un hall edemediği harflarin istihrâcına başlayıp evvel bâbta birbirini müte‘âkib muhtasır iki risâle de yazarak Batlamyus ve Kleopatra  ve İskender  ve Psamtik ve Thutmose  vesâ‘ir meşâhîr-i kudemânın isimlerini bi‘l-tashîh kırâ‘ata muvaffak olmakla artık artık bu bâbta elfâz ve lugât-ı sâ‘irenin mâ-vaz‘-ı lihâ anlamak ihtiyâcı kaldığından bunun için zikir olunan taşın üzerindeki Yûnânî harfiyle müstahricât-ı sâ‘iresini ortasındaki demotik hurûfuna tatbîk ve onunla dahâ üstünde menkûş olan hiyeroglif  ‘ibârâtını keşif ve istihrâc edivermekle artık kudemâ-i Mısriyûn âsârındaki nukûş ve hutûtun kırâ‘at ve  tefehhümü tarîki açılarak hattâ mûmâ ileyh Champollion tarafından bir de buna mahsûs kâmûs ve kırâ‘at kitâpları bile te‘lif olunmuş ve mu‘âsırlarından keşfiyât ve te‘lifiyâtına karşı ba‘zı müntekidlerde  zuhûr eylediği hâlde kendisi bin iki yüz kırk dokuz sene-i hicriyesinde vefât eylemiştir.

Kitabın 6. ve 7. sayfaları

[5]Champollion’un vefâtından sonra … mûmâ ileyh Mariette Bey Mısır’da Eski Mısırîler Lugâtı’nın ebnâ-i vatanlarını  beyninde ta‘mîm-i tefehhümüne pek çok  sa‘y ve ikdâm etmiş oldukları gibi şimdi Mısır Müze-hânesi emîni ve mütercimi ‘izzetli Ahmed Kemâl Bey Efendi dahi bu bâbta müte‘addid eserler te‘lîf ve neşriyle Mısır şubânı arasında ta ‘lîmine sarf-ı mesâ‘î vü gayret etmiştir.

Memâlik-i ‘Osmâniye’nin kıta‘ât-ı selâse-i ‘âlemdeki vilâyâtının bir haylisinde mevcûd   manzara-pîrâ-yı şühûd olan âsâr-ı kudemâdan bir tâkımın müzeyyen olduğu işbu hutût-ı kadîmenin ekser lisânlarda tercümeleri yapılmış ve eğerçi ‘utûfetli Ahmed Midhat Efendi hazretlerinin cümle-i mü‘ellifâtından mufassıl-ı hâşiyesinde dahi bu yolda fazl-ı takaddüm ihrâz olunmuş ise de mûmâ ileyhüm Champollion ve  Lepsius  ve Brugsch  ve de Rougé ve Mariette nâm zâtlar ile Ahmed Kemâl Bey Efendi tarafından meydâna çıkarılmış olan âsâr ve keşfiyât âhîre-i manzamaya nazar ve nisbet ile ‘adem-i kifâyetindeki bedâhete mebnî başlıca mîr-i mûmâ ileyhin ve gerek mazbûtü‘l-esâmî zevât-ı sâ‘irenin kudemâ-i Mısriyûn lugâtından işbu hiyeroglif hakkındaki âsâr-ı münteşirelerini bi‘t-tetebbu‘ sâye-i ma‘ârif-vâye-i Hazret-i pâdişâhîde Türkçe’ye tercüme ile ebnâ-yı vatanıma ‘âcizâne bir hizmette bulunmayı ârzûladım ve htût-ı mezkûrenin vaz‘ ve kitâbını ve taksîmât-ı esâsiyesiyle şîve-i kırâ‘atı ve edevât ve kavâ‘id-i sarfiye ve tahviyesine ‘â‘id gâyet muhtasar ma‘lûmât ve tatbîkât ile bir de ufacık kâmûs-ı lugât tahrîr ve ‘ilâve olundu. Hutût-ı mebhûsede eşkâl vech-i terkib ile mütegayyerü‘l-ma‘nî olduklarından tatbîkât-ı hâriciyede vaz‘iyyet-i kelâmiyelerine dikkatle kırâ‘atına o noktadan girişilmesi lâzımedendir.

Kendi ‘acz ü noksânıma nazaran işbu eserde de bir çok hatâlara ve noksânlara tesâdüf edileceği [6] müsellem ve âşikârdır. Lâkin ne olur ise olsun mebâdîsinde makâsıd-ı kemâl aranılmamak ve binâen-‘aleyh sâhibinin hatâ’iyât ve taksîrâtına bakılmamak dahi ma‘ârif-perverliğin teşvîkât ma‘neviyesinden ‘add olunur.

İlgili Yazılar

Bu cihetle lisânımızda hiyeroglif için te‘ârüf ve mebden vukûf denilebilecek olan bu esercikteki nevâkısın ‘asrımız füzelâsından ikmâlini Fâtihatü‘l-Kitâb tazarru‘ât-ı ittihâzıyla iktifâ ederim.                                                                                                Mehmed Muhsin

 [7]                                  (ESKİ MISIRLILAR HUTÛTU)

                           (HUTÛT-I MEZKÛRENİN VAZ‘ VE KİTÂBETİ)

Kudemâ-i Mısriyyûn’un nuturiv-hru ya‘nî zu‘mlarında ma‘bûdlarının isti‘mâl ettiklerinden dolayı lisân-ı mukaddes ma‘nâsına olan hiyeroglif hutûtu suver-i mevcûde ve eşkâl-i mefrûzeye delâlet eder. Sağdan sola soldan sağa ve yukarıdan aşağı doğru yazılır. Hiyeroglif hurûf-ı basîte – hurûf-ı mürekkebe – hurûf-ı mahsusa olmak üzere üç kısma münkasımdır.

Kısm-ı Evvel

                                                  (Hurûf-ı Basîte)

Hurûf-ı basîte cedvelde gösterildiği vechle müteharrik ve sâkine olmak üzere iki kısımdır. Buna basîte denilmesi her harfin lafz-ı vâhidde müstakil bi’n-nutk olmasına mebnîdir. Âtîde gösterildiği üzere yirmi altı harftir.

     (Hiyeroglif Hurûf-ı Hecâ’iyyesi)

Kısm-ı Sânî

                                              Hurûf-ı Mürekkebe

Hurûf-ı mürekkebe gâh  bir kelimenin cüz’ü olarak mütegayyerü’l-ma‘nâdır. Tagayyürle berâber müstakil ma‘nâya da delâlet eder. Ba‘zen dahi yalnız kelimelerin terkibine delâlet ve hizmet edip başlı başına ma‘nâyı hâ’iz değildir. Binâ’en-‘aleyh hurûf-ı mezkûre yirmi sekiz fasıla taksîm ve terkîm olundu.

                                               Evvelki Fasıl Suver-i Ricâl Delâleti

Aşağıda Sultanahmet Meydanı’nda yer alan Dikilitaş’ın dört yüzünü; bu dört yüzdeki yazıtları, okunuşlarını ve anlamlarının içeren sayfalara yer verilmiştir.

Dikilitaş’ın kuzey cephesi, s. 111.
Dikilitaş’ın batı cephesi (sağda), s. 112; Dikilitaş’ın güney cephesi (solda), s. 113)
Dikilitaş’ın doğu cephesi, s. 114

[11] Akçay, a.g.m. 26-27.

[10] Yusuf Akçay, a.g.m., 26.

[9] Yusuf Akçay, Türkiye’deki hiyeroglif çalışmaları ve hurûf-ı berbâiyye tercümesi, Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı: 7, Kış 2013, s. 26.

[8] The editors of Britanicca, a.g.m.

[7] The editors of Britanicca, a.g.m.

[6] The editors of Britanicca, a.g.m.

[5] The editors of Britanicca, a.g.m.

[4] The editors of Britanicca, a.g.m.

[3] The editors of Britanicca, a.g.m.

[2] The editors of Britanicca, a.g.m.

[1] The editors of Britanicca, “Hieroglyph”, Britanicca Web Sitesi, https://www.britannica.com/topic/language/Meaning-and-style-in-language, [erişim tarihi: 27.07.2023]

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More