Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Bizans İmparatorluğu’nda Kadın

Theodora, Irene ve Zoe, biyografi yazarı Anna Komnene, filozof Hypatia ve şair Kassia en iyi örnekler arasında sayılabilir.

0 2.831

Bizans İmparatorluğu’nda üst sınıftan kabul edilen kadınların (Miladi Takvim 4.- 15. yy) çoğunlukla hane halkını çekip çevirmesi, çocuklarını büyütmesi beklenirken, imalattan otelciliğe kadar dönemin çoğu sektöründe geçimini sağlamak için çalışmak zorunda olanlardan da beklenti bu yöndeydi. Azınlık da olsa, kadınların bir kısmı ataerkil kültürün onlara dayattığı sınırları aşmayı başardı ve son derece başarılı işkadını, yazar, filozof ve hatta kendi başlarına hüküm süren imparatoriçeler oldular. Theodora, Irene ve Zoe, biyografi yazarı Anna Komnene, filozof Hypatia ve şair Kassia en iyi örnekler arasında sayılabilir.

İmparator II. John’un (MS 1118-1143) karısı Bizans İmparatoriçesi İrene’nin günümüz İstanbul’unda (daha önce Konstantinopolis) Ayasofya’da bulunduğu şekliyle tasviri.

Kaynaklar

Diğer birçok orta çağ kültürünün aksine, Bizans tarihi, bizzat Bizans döneminden insanların yazdığı gibi, azizler ve dini doktrin üzerine tartışmalar hakkında ayrı ve bir o kadar sorunlu bir literatürün yanı sıra neredeyse tamamen imparatorların abartılı eylemlerine ve kabahatlerine odaklanır. Toplumsal tarih neredeyse tamamen ihmal edilmiştir ve modern tarihçilere kalan konular ise ne yazık ki Bizans tarihinin sınıf ilişkileri, aile hayatı ve ekonomi gibi özelliklerini kapsamlı bir şekilde yeniden inşa etmek için yine maalesef ki yetersizdir. Tarihçi C. Mango’nun da özetlediği gibi:

“Bu yetersiz ve gelişigüzel materyalin artacağına dair çok az umut var, klasik antik çağ için toplum, kurumlar ve din için böylesine zengin bir bilgi kaynağı sağlayan taş üzerindeki yazıtların yokluğuna çare bulamayız”

Antik toplumlar için ortak olan bir başka zorluk da kaynakların neredeyse her zaman erkekler tarafından kendi bakış açılarından ve kendi önyargılarıyla yazılmasıdır. Yine de elimizden gelenin en iyisini yapmalıyız ve dolaylı referansları, ünlü kadınların renkli biyografilerini, bazen kadınların kendi edebi eserlerini, tasvirleri bir araya getirerek Bizans toplumunda kadının rolü hakkında birçok yararlı gözlem yapmak mümkün.

Değerli taşlarla süslenmiş Bizans bileziği

Aristokrat Kadınların Rolü

Çoğu eski kültürde olduğu gibi, Bizans’ta da en çok tanıdığımız kadınlar üst sınıflara mensup olanlardır. Bununla birlikte, Bizans toplumunda tüm kadınların rolünü büyük ölçüde etkileyen olaylardan biri, tarihçi L. Garland’ın burada özetlediği gibi, yüzyıllar boyunca Hıristiyanlığın artan önemi olmuştur:

… Hem Roma hukukunun hükümlerini hem de uzun süredir devam eden gelenekleri yansıtırken imparatorlukta kadınlar için seçenekler gelişti.
Hristiyan değerleri daha geniş kabul gördü ve bekarlık ve bekaretin ideal bir yaşam tarzı olarak görülmesiyle, kadınlar giderek iffeti, bekareti gitgide bir yaşam tarzı olarak görmeye başladı. Dördüncü ve beşinci yüzyıllarda pek çok kız manastırlara gitti veya kilise dul kadınlara olduğu gibi bu tür kızları teşvik etmek için bakirelere buyrukta bulunurken, evde bekar kalmakta revaçta hale geldi. Bununla birlikte, evlilik norm olarak kalacaktı ve Bizans’taki kadınların çoğunun eş ve anne olarak aile görevlerine yoğunlaşması bekleniyordu. ( Bagnall, 7117)

Bir kızın evlenene kadar bakire kalmasını sağlamak için, erkek ve kız çocuklarını ayrı tutmaya yönelik bazı girişimlerde bulunuldu, kızların genelde aile evinde kalması ve sadece ailenin yakın üyeleri olan erkeklerle doğrudan temasa geçmesi bekleniyordu. Daha varlıklı ailelerde ise, evin sadece hane halkı kadınları için ayrılmış, gynaikonitis olarak adlandırılan bir kısmı bile vardı, ancak burası kadınların çıkamayacağı kısıtlı bir yerden ziyade erkekleri uzak tutmak için özel bir alan gibiydi.

Uygulamada, kadınlar dış dünyaya karışabiliyor, diğer günlük rutinlerinin yanı sıra pazar meydanlarında alışveriş yapıyor, hamama gidiyor, akrabaları ziyaret ediyor, kiliseye gidiyor (erkeklerden ayrı oturmaları şartıyla) ve festivallere katılıyorlar, halka açık yerlerde de vakit geçiriyorlardı:

Bizans İmparatorluğu’ndaki aristokrat kadınların, daha önceki Batı Roma İmparatorluğu’nda olduğu gibi, evlenmeleri, çocuk doğurmaları ve sonra onlara bakmaları bekleniyordu. Kadınlardan aynı zamanda ev, hane halkı ve hizmetçilerle de ilgilenmesi bekleniyordu.

Eğer eğitim almışlarsa kızlar, aile evinde eğitim görüyorlardı. Onlara iplik eğirme ve dokuma öğretilir, İncil’i ve azizlerin hayatlarını incelerlerdi. Tarihçi J. Herrin’in işaret ettiği gibi, okuma becerisi, yazma becerisinden çok daha yaygındı:

“Daha sonraki belgelere dayanan okuma-yazma çalışmaları, yazma olmasa bile okuma becerisinin, Bizans’taki kadınlar arasında ortaçağ Avrupası’ndakilerden daha yaygın olduğunu göstermektedir”.

Roma düğünlerinin sanatsal betimlemesi

Zamanın en erken evlenen kızı 12 yaş civarındaydı (erkekler içinse bu yaş 14’tü). Evliliklere ebeveynlerin rızası alınırdı ve sonuç olarak söz kesmek genellikle bağlayıcı bir durum olarak görülüyordu. Dul kadınlar uygun bir yas süresi geçtikten sonra evlenebilirdi, ancak üçüncü bir evlilik nadirdi ve sadece çocuk sahibi olmamak gibi özel koşullarda izin verilirdi. Boşanmak da pek kolay bir şey değildi, ancak bir kadın eşini aldatırsa bir kenara bırakılabilirdi. I. Konstantin (MS 306-337) reformlarının ardından, bir kadın kocasından ancak kocası cinayet veya büyücülükten suçlu bulunduysa boşanabilir hale geldi. I. Justinianus’un kanunları (MS 527-565) daha da ileri gitti ve her iki tarafın da manastır hayatına çekilmeye razı olmadıkça boşanmasını yasakladı.

Üst sınıf kadınların rolü ve etkisini tarihçi A. Laiou şöyle özetlemiştir:

“Aristokrat kadınlar siyasette ve toplumda önemli bir rol oynadılar. Söz konusu kadınlar aristokrat aileler arasında ittifakların kurulduğu köprülerdi ve hem çeyiz hem de miras mülk şeklinde kendilerine ait mülklere sahip oldukları için hatırı sayılır ekonomik güce sahiplerdi. İsimler, soy, mülkiyet ve aile bağları dişi ve erkek soyu ile geçerdi ve aristokrat kadınlar, erkek akrabaları şekilde bilinçli ve soylarından gurur duyan bireylerdi (Shepard, 814)”

Çalışan Kadınlar

Geçimini sağlamak zorunda kalan kadınlar tarım, perakende, imalat (özellikle tekstil ve ipek) ve konaklama sektörlerinde çalışıyordu. Kadınlar tarafından yapılabileceği bilinen işlerden bazıları dokumacıların, fırıncıların, aşçıların, hancıların, çamaşırcıların, ebelerin, doktorların, tefecilerin ve hamamların işleriydi. Bu işlerin çoğu ve bunlarla ilişkili bilgi nesilden nesile aktarılırdı. Daha sıra dışı kadın mesleklerden bazıları büyücülük ve çöpçatanlıktı. Kadınların han, dükkân gibi kendi işlerine sahip olmasını engelleyecek hiçbir şey yoktu.

Kadınların kendi işlerine sahip olabileceklerini ve gerçekten de çok iyi iş çıkarabileceklerini gösteren bir örnek, imparatorluğun belki de en zengin kadını olan, iyi bağlantıları olan aristokrat Anicia Juliana (MS 461 -527) örneğidir. Anicia sadece kendine bir servet inşa etmekle kalmadı, aynı zamanda kilise binalarının ve sanatı bilinen sponsoruydu, özellikle Konstantinopolis’teki Aziz Polyeuktos ve Aziz Euphemia kiliselerini güzel sanat eserleriyle inşa edip tefriş etti. İlki, Ayasofya’nın I. Justinianus tarafından yeniden inşasına kadar muhtemelen başkentin en büyük kilisesiydi.

İlgili Yazılar
Jüstinyen

En düşük kadın sınıfı, Bizans toplumunda en azından üst sınıfların gözünde hemen hemen aynı şey olarak kabul edilen fahişeler ve aktrislerdi. Umumhaneler, özellikle başkent ve Efes gibi imparatorluğun yoğun limanlarında mevcuttu. Aktrislerin genellikle tiyatrolarda veya Konstantinopolis Hipodromu gibi halka açık arenalarda pornografik şarkı söyleme ve dans rutinleri sunmaları bekleniyordu – şaibeli itibarları da bundan geliyordu.

Bizans toplumunda sınıflar arasında geçiş çok da mümkün değildi, ancak sosyal merdivenin en altından en üstüne kadar alınabilecek hızlı bir yol vardı. Bu, bir imparatorun kendisine imparatoriçe bulması için düzenlenen imparatorluk gelin gösterisiydi. Doğal olarak, önemli bir aileden bir kız, hatta yabancı bir kız, yurtiçinde veya yurtdışında diplomatik ilişkileri güçlendirmek için bir araç sağladığı için bir avantaja sahip olabilirdi, ancak sıradan bir kız yeterince güzel ve zeki ise seçilebilirdi.

Buna bir örnek mütevazı bir Atinalı ailenin bilinmezliğinden koparılıp İmparator IV. Leo’nun (MS 775-780) karısı olarak seçilen İmparatoriçe İrene’ydi. Anneler için bir diğer yol ise, kızlarını nedime olarak iş bulabilecekleri imparatorluk sarayına göndermekti.

Altıgen Bizans Sürahisi

Kadın Hakları

Kadınların mülkiyet konusunda belirli hakları vardı. Bir kadın, çeyizinden ayrılamazdı ve kızları, özel bir vasiyetname yapılmadıysa, kardeşleriyle birlikte aile mal varlığının eşit bir kısmını miras alabilirlerdi. Bir koca ölürse, karısı çocukların resmi koruyucusu oldu. Kadınlar, kendi başlarına toprak sahibi olabilirler, ev sahibi olabilirler ve herhangi bir toprak sahibi erkek gibi vergiye tabi olabilirlerdi.

Vaftiz törenleri gibi özellikle kadınlara yönelik hizmetlere dahil olabilecek 40 yaşın üzerindeki dul olanlar dışında, kadınlar Kilise’de herhangi bir adli görev veya herhangi bir önemli dini işlevi yerine getiremezdi. Kadınlara adanmış pek çok manastır vardı ve bunlar başrahibinki de dahil olmak üzere tüm makamları üstlendiler. Bu tür rahibe manastırları, sadece hayatlarını Mesih’e adamak isteyenleri değil, aynı zamanda dul kalmış veya dış dünyada bağımsız yaşama imkanından yoksun kadınları da cezbetti. Suç, hastalık ve talihsizlik kurbanları için bir sığınak ve yardım yeriydi.

Bir Bizans kadını, bir erkekle tam olarak aynı haklara ve ayrıcalıklara sahip olmayabilir, ancak eşit oldukları bir alan vardı: Hristiyan inancı. Manevi eşitlik vardı ve en saygı duyulan azizlerin ve şehitlerin çoğu kadındı. Bebek İsa’yı tutan Meryem Theotokos (Tanrı’nın Annesi), Bizans Kilisesi’nin ikonalarındaki en yaygın görüntülerden biriydi.

Kadınlar, resmi kilise hiyerarşisinde pek yer edinememiş olabilirler, ancak başkalarına ilham veren bireysel kutsal kişiler olarak damgalarını vurabilirler. Bizans çilecileri, Tanrı’ya daha yakın olmak için büyük başarıları ve kişisel fedakarlıklarıyla ün kazandılar ve bunların küçük bir kısmı kadındı. Belki de en ünlüsü, bir vizyonu izleyerek saçını kesen, hadım kılığına girip Konstantinopolis’te sadece erkeklere ait bir manastıra girerek kendisine Babylas adını veren 5.-6. yüzyıl Perge’li Aziz Matrona’dır.

Theodora & III. Micheal

Orada oruçlu ve münzevi yaşam tarzındaki erkek keşişleri geride bıraktı, ancak başrahip tarafından keşfedildiğinde Suriye Emesa’daki bir kadın manastırına taşınmak zorunda kaldı. Mucizeler yaratarak, ünü öyle büyüdü ki imparatorluk ailesinin üyeleri olan müşterileri de içeren kendi ünlü manastırını kurduğu Konstantinopolis’e dönebildi. Dünya nimetlerinden elini eteğini çekmiş yaşam tarzı ona fiziksel olarak zarar vermedi ve 100 yaşına kadar yaşadı.

Ünlü Bizans Kadınları

Bizans’ın uzun tarihi birçok önemli kadına değiniyor. Belki de kalıcı bir üne kavuşan ilk Bizans kadını, birkaç kilise, özellikle muhtaç durumdakilere yardım ve para sağlayan Beytüllahim’deki Doğuş Kilisesi olmak üzere Kudüs’e bir hac yolculuğuna çıkmış olan I. Konstantin’in annesi Helena’dır (MS 250 doğumlu). Efsaneye göre Helena seyahatlerinde Gerçek Haç’ı keşfetti ve Konstantinopolis’e geri getirdi.

İskenderiyeli Hypatia (MS 370-415) ünlü bir filozof, bilim adamı ve matematikçiydi ve aynı zamanda memleketindeki ünlü üniversitede ders veriyordu. Hypatia, pagan görüşleri yüzünden sonu vahşetle bitti: Hristiyan yanlısı bir grup hastane görevlisi tarafından tüy kalemlerle bıçaklanarak öldürüldü (başka bir versiyonda fayansla vurulduğu söyleniyor).

İmparatoriçe Theodora & Meclisi

I. Justinianus’un karısı İmparatoriçe Theodora (MS 527-548), belki de bugün tüm Bizans imparatoriçelerinin en ünlüsü olarak kabul edilir. Konstantinopolis Hipodromu’nda bir aktris olarak kariyerinin ilk yıllarındaki damgalamanın üstesinden gelerek, kocası için paha biçilmez bir destek oldu ve onu MS 532’deki tehlikeli Nika İsyanıyla yüzleşmeye ve bastırmaya ikna etti. Aynı zamanda Ravenna, İtalya’daki San Vitale kilisesinin en ünlü Bizans sanat eserlerinden biri olan mozaiklerinin konusudur. Parıldayan tablo, büyük bir hale ile, bol miktarda mücevher ve bir Tyrian mor cüppesi giyen göz alıcı Theodora’yı gösteriyor. Yapıldığından beri dönemin imparatoriçelerinin ve aristokrat kadınlarının nasıl görüldüğünü renklendiren ikonik bir Bizans kadınlığı imgesidir.

Irene, (imparatoriçenin aksine) erkek basileus veya “imparator” unvanını alan tek kadın Bizans hükümdarıydı. IV. Leo’nun karısı (MS 775-780) öldüğünde İrene, oğlu VI. Konstantin için 780 yılından 790’a kadar naip rolünü üstlendi. MS 797’den 802’ye kadar kendi başına imparator olarak hüküm sürdü, Bizans tarihinde bunu yapan ilk kadındı. Sorunlu saltanatı, tahtını korumak için kurduğu planları ve oğlunun gözüne kör eden şöhret anlayışı, karanlık bir ün elde etmesine yol açtı. Irene, altın sikkelerinin her iki yüzüne de yüzünü koyan tek Bizans hükümdarıydı.

Başka bir ünlü Bizans kadını, VIII. Konstantin’in kızı, oğlu olmayan Zoe’ydi ve MS 1042’ye kadar kız kardeşi Theodora ile hüküm sürmesi ile beraber MS 1028’den 1050’ye kadar imparatoriçeydi. Zoe, üçü kocası olan beş farklı imparatorun hükümdarlığında yer etmişti: III. Romanos (MS 1028-1034), IV. Mihail, Paphlagonian (MS 1034-1041) ve IX. Konstantin (MS 1042- 1055). İlk kocasını öldürmekle suçlanarak bir manastıra sürüldü ve ikinci kocasının ölümünden sonra 1041 yılında yeniden tahta çıktı. 11. yüzyıl Bizans tarihçisi Michael Psellos’un renkli bir biyografisinin konusudur.

Okuyan Şair

Azizlerin ilahileri, dizeleri ve biyografilerini yazan birkaç Bizanslı kadın yazar vardı, ancak hiçbiri Aleksiad’ının babası Aleksios Komnenos’un (MS 1081-1118) hayatı ve hükümdarlığı üzerine yazan Anna Komnene’den daha ünlü değildi. Anna, kendi çalışmalarının yanı sıra, Eustratius of Nicaea gibi diğer bilim adamlarının çalışmalarına destek oldu.

Dikkate değer Bizans kadınlarından sadece birkaçının kısa özetinde olan bu kısımda, son olarak şair Kassia var. MS 9. yüzyılda yaşadığı için, muhteşem güzelliğine rağmen imparator Theophilos’un (MS 829-842) gelin gösterisine seçilmedi ve daha sonra bir manastırdan emekli oldu. Orada dini şiirler ve bunlara eşlik edecek müzikler yazdı ve bunların birçoğu bugün hala Ortodoks kilisesi hizmetlerinde kullanılıyor.

Çeviri: Belgin Avşar

Kaynak ancient.eu

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More