Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Viking Çağı’nda Kadınlar ve Günlük Yaşam

Viking Çağı’nda kadınlar, erkek egemen bir toplumda yaşamalarına rağmen hiç de güçsüz değillerdi; çiftlikleri ve evleri kadınlar idare ediyordu, tekstil üretiminden kadınlar sorumluydu, Grönland, İzlanda ve Britanya Adaları’ndan Rusya’ya uzanan Viking topraklarına yerleşime yardım etmek için İskandinavya’dan göçmüşlerdi.

0 6.792

Viking Çağı’nda (~M.S. 790-1100) kadınlar, erkek egemen bir toplumda yaşamalarına rağmen hiç de güçsüz değillerdi; çiftlikleri ve evleri kadınlar idare ediyordu, tekstil üretiminden kadınlar sorumluydu, Grönland, İzlanda ve Britanya Adaları’ndan Rusya’ya uzanan Viking topraklarına yerleşime yardım etmek için İskandinavya’dan göçmüşlerdi ve (kesin olmamakla beraber) seyrek nüfuslu şehir merkezlerinde ticaretle bile uğraşmışlardı.

M.S. 834 yılında şatafatlı Oseberg gemisine gömülen leydi -veya kraliçe- gibi bazı kadınlar varlıklı üst sınıfa aitti. Yelpazenin diğer ucunda ise, Viking yayılması sırasında fethedilen bölgelerden getirilip Viking toplumuna katılan köleler vardı.

Viking kadınlarının hayatına dair bilgileri çoğunlukla mezarlar, mezarlardaki nesneler ve kadınlardan bahsedilen runik taşlar sayesinde edinebildiğimiz için kıyafetleri, mücevherleri ve kişisel eşyaları hakkında yeterli bilgiye sahibiz fakat güçleri veya statüleri hakkında pek bir bilgimiz yok. Fakat küçük kırsal toplulukların veya kendi kendine yetebilen ücra çiftliklerin yaygın olduğu bir toplumda, çoğunlukla kadınların etki alanında olan ev içi işler hiç de azımsanacak önemde değildi. Bazı durumlarda, örneğin erkekler ticaret için uzaklara gittiğinde veya Kuzey Avrupa kıyılarında manastır yağmalayıp keşişlere korku salarken, evde kalan kadınlar bir süreliğine çiftlikten sorumlu oluyorlardı. Dahası, son yıllarda kadın Viking savaşçılarının varlığı da çok konuşulan bir konu oldu, fakat bu konu hakkındaki kanıtlar tartışmalı ve yetersiz.

Viking Çağı giysileri

Giyim ve Mücevherat

Viking kadınları hakkında en çok bilgiye sahip olduğumuz alanlardan biri dönemin kıyafetleri ve mücevherleri. Mezarlar ve içlerindeki eşyalar sayesinde, çoğu kadının iki veya üç kattan oluşan kıyafetler giydiğini görüyoruz: boyun kısmına yuvarlak bir broşla tutturulmuş veya dikilmiş keten veya yün uzun bir elbise üstüne, genellikle yün dikdörtgen bir kumaş vücudu saracak şekilde bağlanır ve askılar ön tarafta iki oval broşla sabitlenirdi. Kaplumbağa broş olarak da bilinen bu oval broşlar Viking maddi kültürünün tipik bir örneğidir ve herhangi bir mezarda bu broşlardan bulmak genellikle bir İskandinav bağlantısı olduğuna işaret eder. 50’den fazla tarzı bulunan broşlar oldukça çeşitlidir. Neil Price’a göre “bu büyük çeşitlilik modadaki değişimleri yansıtıyor olabilir fakat artık anlayamayacağımız bir sınıfsal ve bölgesel bağlantının gizemli diline işaret etmesi daha olasıdır.

Oval broşlara ek olarak şal ve benzeri giysileri bağlamak için kutu şeklinde broşlar da kullanılmaktaydı. İki broş çeşidi de genellikle tunçtan yapılırdı ve düğüm desenleriyle süslenirdi. Tekstil ürünleri de çok çeşitliydi; kendi ürettikleri yünden İsveç’teki Birka gibi ticaret merkezlerinde bulunabilecek Doğu’dan gelen ipeğe kadar birçok farklı kumaş çeşidi vardı ve örneğin Birka’da farklı kalitelerdeki kumaşlara tek bir mezarda rastlamak mümkündü.

Bu eşyalara ek olarak Viking kadınları kolye, bileklik, yonca tokalar ve üç uçlu, düğüm desenleri ve/veya telkari ile süslenen yonca broşlar da takmaktaydı. Mezarlarında sıklıkla boncuk da bulunmuştur.

Viking Çağı’na ait oval broşlar

Ev Yönetimi

Birkaç ticaret merkezi de olmasına rağmen, Viking evleri genellikle küçük kırsal bölgelerde ve çoğunlukla kendi kendine yetebilen izole çiftliklerde kurulmuştu. Tipik bir Viking evi, tek ocaklı uzun bir odadan oluşmaktaydı. Ek olarak ahır, baraka gibi başka bölmeleri de olabilirdi.

Çoğunlukla ev içi alanla ilgilenen kadınlar Judith Jesch’e göre “ailelerine yiyecek ve giyecek sağlayarak zamanlarının çoğunu ahır, mandıra ve yaşam alanından oluşan üçgende geçirmekteydi.” Yemek hazırlığı gibi kumaş ve giysi üretimi de ayrıntılı süreçlerden geçmekteydi ve neredeyse her Viking kadını bu süreçlerde yer almaktaydı. Hatta bu döneme ait kadın mezarlarında -özellikle kırsal kesimde- en sık rastlanılan nesneler ağırşak, varangelen ve yün tarağıydı. Arkeolojik kayıtlarda direkt olarak gözükmeyen fakat geleneksel olarak kadınlarla ilişkilendirilen diğer görevler de çocuk yetiştirmek, hasta veya yaşlıların bakımıyla ilgilenmektir; hatta marangozluk ve deri işçiliği gibi işlerle uğraştıklarını bile düşünebiliriz. Çocukların nasıl yetiştirildiğini veya kızlara daha farklı davranılıp davranılmadığını bilmiyoruz, fakat kız evlatların uygun bir yaşta evlendirilmesi olasıdır.

Viking kadınları, dönemin diğer kadınları gibi erkeklerden alt bir konumda olsalar da önemli bir sorumluluk sahibiydiler, hatta belki de (anahtarlarıyla gömülmeleri ve kocaları uzaktayken veya öldüğünde başa geçmelerinden anlaşılabileceği üzere) evi çekip çevirmekten direkt olarak kadınlar sorumluydu. Anne-Sophie Gräslund çiftliklerin şirketler gibi olduğunu öne sürmüştür, “… karı koca tarafından yönetilir ve ikisi de farklı ve tamamlayıcı fakat eşit önemdeki bir konumdadır.” Yine de şunu belirtmek gerekir ki, bahsi geçen büyük çiftliklerin ve toprakların sahipleri hatırı sayılır derecede varlıklı insanlardı ve büyük ihtimalle üst kesime aitlerdi; bu durumda Viking toplumunu yansıttıklarını söylemek yanlış olacaktır.

Viking toplumu, İskandinavlar ve fethedilen yerlerdeki yerliler için yeni akrabalık ilişkileri kurmayı sağlayan evlilik çok önemli bir kurumdu. Kadınların kocaları aracılığıyla sahip oldukları etkiye bakılacak olursa, bekar kadınların oldukça sınırlı bir başarı şansı vardı. M.S. 1000 civarında Viking topraklarında ve İskandinavya’da Hristiyanlığın yayılmasıyla, asiller arasında (genellikle kölelikle ilişkilendirilen) nikahsız birliktelik ve çok eşlilik görülmeye başlandı.

“Kadınlar evi çekip çevirmede önemli bir paya sahipti ve kocaları uzaktayken veya öldüklerinde sorumluluk büyük ihtimalle onlara geçiyordu.”

Viking ev hanımlarının toplumdaki kesin statüsü hakkında yorum yapmak zor olsa da ev içi rollerinin oldukça önemli olduğunu ve genellikle takdir gördüğünü unutmamamız gerekir. Bir kadın anısına dikilen İsveççe tek yazıt olan Hassmyra runik taşında yazılanlar bunu onaylar niteliktedir: “İyi çiftçi Holmgaut bu taşı karısı Odindis anısına dikti. Hassmyra’ya çiftliği yönetecek daha iyi bir ev hanımı gelmeyecek. Sigmund’a çok iyi kardeşlik yaptı.”

Viking Çağı çiftliği, Avaldsnes, Norveç

Tüccar Kadınlar

Viking Çağı İskandinavya’sında, kırsal kesimden daha hareketli ve insanların biraz da olsa farklı yaşadığı birkaç ticaret merkezi vardı. Bu merkezlerin en büyükleri İsveç’teki Birka, Danimarka’daki Ribe, Norveç’teki Kaupang ve günümüz Almanya’sının kuzeyinde kalan Hedeby idi. Kırsal kesimde kadınlar genellikle ağırşaklarıyla gömülürken Birka gibi yerlerdeki mezarlarda iğne, makas, cımbız ve hatta terazi, terazi ağırlığı ve bozuk paraya bile rastlanmıştır.

Bu nesnelere sadece İskandinavya’daki diğer kent merkezi civarlarında değil, günümüz Rusya’sındaki Viking topraklarında da rastlanmıştır ve kadınların da tüccar olduğuna işaret ettikleri düşünülmüştür. Mezardan çıkan eşyaları direkt olarak gerçek hayattaki aktivitelerle ilişkilendirmek biraz riskli bir durum çünkü ne niyetle gömüldüklerini bilmiyoruz. Judith Jesch makul bir biçimde bu noktaya parmak basıyor ve şöyle söylüyor: “…mezar eşyaları gerçekten de ölülerin hayatını mı temsil ediyor yoksa daha sembolik bir anlamları mı var bunu göz önüne almalıyız. Örneğin çocuk mezarlarında bulunan ağırlıklar çocukların da ticaretle ilgilendiği anlamına gelmeyebilir.” Bir kadın tüccar olduğu için değil de tüccar ailesinden geldiği için bu nesnelerle beraber gömülmüş olabilir. Birçok alanda olduğu gibi bu alanda da Viking kadınları hakkında yeterli bilgiye sahip değiliz ve şehirli bir Viking kadınının hayatı nasıldı bilemiyoruz. Fakat ticaret merkezlerindeki bir kadının, sadece gelen egzotik ürünler değil ziyaretçiler aracılığıyla da dış dünyayla çok daha doğrudan ilişkileri olacaktır. 9. yüzyılda Birka’ya gönderilen bir misyoner heyetinin zengin dul Frideburg ve kızı Catla’yı Hristiyan yapmasını ve bu iki kadının daha sonraları Friz pazar kasabası Dorestad’a gitmeye karar vermelerini anlatan hikâye bu durumu özetlemektedir.

İlgili Yazılar
Oseberg kızağı

Elit Kesim

Eğer bazı kadınlar gerçekten de ticaretle ilgilenmişse, muhtemelen toplumun üst kesimine aitlerdi veya en azından iyi imkanlara ve statüye sahiplerdi. Viking Çağı’nın zengin ve güç sahibi kesimi -sadece erkeklerden oluşmadığı aşikâr olan bir grup- modern dünyaya çeşitli şekillerde ulaşmayı başarmış: örneğin İskandinavya boyunca dikilmiş büyük runik taşlar veya sadece ‘zengin’den, ‘defnedilen kişinin önemini sorgulamaya mahal vermeyecek kadar abartılı’ya uzanan mezarlar ile.

Runik yazıyla ve süslemelerle kaplı olan ve genellikle ölülerin anısına dikilen runik taşlar, genelde varlıklı aileler tarafından yapılırdı ve onların hayatı anlatılırdı. Bu ailelerde kadınların önemli olmasının yanı sıra bazı taşlar bizzat kadınlar tarafından dikilmişti. Judith Jesch’e göre bu durumdan “çok az sayıda kadının yüksek bir sosyal mertebede olduğu” izlenimini edinebiliriz. Runik taşlar ayrıca bir kadının mirasının aileler arası servet aktarımını kolaylaştırmada ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Kırsal kesimlerde bulunan lüks bir şekilde döşenmiş kadın mezarları (hatta gemi mezarlar) da kadınların bu bölgelerde yüksek bir sosyal mertebeye ulaşabileceğine işaret etmektedir“.

“MS 834 yılında inşa edildiği düşünülen asillere ait Oseberg gemisinde iki kadın naaşı, lüks bir şekilde döşenmiş mezar odasında yüksek kalitede eşyalarla beraber bulunmuştur.”

İskandinavya ve civarında, Viking metinleri ve efsanelerinden türemiş “kadın büyücü” fikrini destekler nitelikte kırk küsur mezar bulunmuştur. Kaynaklarda genellikle kadınlarla bağdaştırılan Seiðr, şamanistik bir büyü türüdür. Kadın büyücülere vǫlva (tekil hali: vǫlur) denir; vǫlva geleceği görme güçleri olan ve asa taşıyan güçlü büyücülerdir. Viking Çağı’na ait mezarlarda da sembolik anlamları olan asa benzeri nesneler bulunmuştur. Bu mezarlar genelde kıyafet ve mezar eşyaları bakımından zengin olmakla beraber tılsım, muska, egzotik mücevherat, yüz pierceingi, ayak parmağı yüzüğü gibi eşyalar da içermekteydi. Hatta bazı mezarlarda kenevir ve banotu gibi psikoaktif maddeler de vardı. Bu kadınların toplumdaki yeri ise gizemini korumakta.

Soylu kadınların mezarları hakkında da bazı bilgilere sahibiz. Oseber gemisinde lüks bir şekilde döşenmiş mezar odasında bulunan iki kadının naaşından bahsederken Judith Jesch, Oseberg gibi soylu mezarlarının ancak muazzam bir statü, zenginlik ve güç sahibi kişilerin anıtlarıyla karşılaştırılabileceğini söylüyor. “Her ne kadar diğer Viking Çağı mezarlarıyla ortak noktaları olsa da bu mezarlar gerçekten de diğerlerinden ayrı bir klasmanda.” Bu kadınlar bir kraliçe ve hizmetçisi miydi yoksa başka bir şey mi hala bilmiyoruz, fakat ikisinden birinin yüksek bir statüde olduğu kesin.

Varlıklı bir başka kadın da 9. yüzyılın sonlarında yaşamış Aud the Deep-Minded idi. Hebridler’de yaşayan Norveçli bir kabile reisinin kızı olduğu ve Dublin’de yaşayan bir Viking’le evlendiği söylenen Aud, kocası ve oğlunun ölümünden sonra aile servetinin kontrolünü alır ve torunlarıyla beraber sırasıyla Orkney ve Faroe Adaları’na gidip en sonunda İzlanda’ya yerleşir. İzlanda’da kendisine eşlik edenlere toprak dağıtan Aud, Hristiyan olur ve İzlanda’nın en önemli dört yerleşimcisinden biri olarak sayılır.

Seçkinler arasında son olarak Viking Çağı kraliçeleri vardı. Bazıları belirli küçük bir bölgede hüküm süren kraliçelerin bazılarının ise çevreleri oldukça genişti. Elbette Viking Çağı kadınları, kocaları veya oğulları aracılığıyla belirli yerlere gelmiş olabilirler, onlar ne kadar önemliyse yanlarında yer alan kadınların sahip olduğu fırsatlar da o kadar artmıştır.

Yerleşimci Kadınlar

Avrupa’nın kuzeyine ve ötesine yayılan Viking yağmalarının ardından, Viking toprakları Rusya ve Grönland’a, hatta Kuzey Amerika’daki Newfoundland’e kadar genişledi. Düzgün bir yerleşimin kadınlar olmadan zor olacağı aşikâr, ki bu bölgelerdeki Viking mezarları da kadınların varlığını doğrulamakta.

Geç 9. yüzyıla ait Anglo Saxon ve Frenk kaynaklarında Viking birliklerinin çocukları ve eşleriyle beraber seyahat ettiği belirtilmesine ve Torksey gibi kamp alanlarında tekstil üretimine dair kanıtlar bulunmasına rağmen Vikinglerin ilk akın ve seferlerinde kadınların aktif bir rol oynadığını düşünmek ve buna dair kanıt bulmak zor. Bu ailelerin veya kamp yapan kişilerin illa İskandinav kadını olması gerekmiyordu tabi: Viking orduları hem Kıta Avrupa’sına hem de Britanya adalarına hücum etmişti ve muhtemelen oranın kadınlarından birkaçını yanına almıştı. Bu senaryonun ne kadar yaygın olduğu ise belirsiz.

Öte yandan, ilk düzgün yerleşme hareketleriyle beraber dönem biraz daha netlik kazanıyor: Göçmen İskandinav aileleri 9. ve 10. yüzyıllarda aşamalı olarak Britanya Adaları’na, 9. yüzyıl sonlarında ise İzlanda’ya ve daha sonraları Grönland’a yerleşti. İzlanda ve Grönland tamamen İskandinavlardan oluşurken Britanya Adaları ve Rusya’da halihazırda orada yaşayanlarla karışık bir halk vardı. Örneğin Orkney’de 9 veya 10. yüzyıla ait, sözde Westness’li bir kadının mezarından bir çift tunç broş ile Keltlere özgü bir iğne çıkmıştır. Man Adası’nda bulunan İskandinav bir kadının mezarında da İskandinav tarzı süslemeleriyle yaklaşık 30 adet Hristiyan runik anıtı bulunmuştur ve bu anıtlarda hem Nors hem de Kelt isimleri geçmektedir.

Viking mezarı, Birka, İsveç

Savaşçı Kadınlar (?)

Erken dönem Viking Çağı’nı anlatan 13. yüzyıla ait ünlü İzlanda efsaneleri kadınların toplumdaki rolüne yeni bir olasılık kazandırıyor: bu efsanelerde kadınlar harekete geçmekten çekinmeyen, intikam besleyen, kocalarına karşı çıkan ve hatta dövüşlerde bile yer alan güçlü kişiler olarak yer alıyor. Fakat bu efsaneler yazıldıkları tarihten çok daha öncesini, farklı şartlarda anlatıyor; bu yüzden dönemin kadınları hakkında böyle bir kanıya varmak abartı olabilir.

Yine de “güçlü Viking kadını” fikri toplumda büyük heyecan yarattı. Örneğin Charlotte Hedenstierna-Jonson 2017’de “Genom bilimin doğruladığı kadın Viking savaşçı” isimli makalesini yayınladığında, duyulan heyecan temkinli davranmanın önüne geçmiş gibiydi. Makale İsveç Birka’da bulunan 1800lere ait Bj 581 isimli bir mezardan bahsetmekteydi. Mezardaki iskeletin yanında savaşçı olduğuna işaret eden atlar, çeşitli silahlar ve bir aygır bulunmaktaydı. Test sonuçları kemiklerin bir kadına ait olduğunu gösteriyordu; bu sonuca mezarda bulunan, yazarın taktiksel ve stratejik düşünmeyle bağdaştırdığı oyun parçalarının da eklenmesiyle makale kadından onaylanmış “ilk üst düzey kadın Viking savaşçısı” olarak bahsediyordu.

Eleştirmenler bu çıkarımın bir olgudan çok tahmin olduğunu belirtti. İskeletin bir savaşçıdan beklenen yaraları ve ağır fiziksel aktivitelere işaret eden bir durumu yoktu. Bu durumda mezar eşyalarını bir insanın gerçek hayatıyla ilişkilendirmenin ne kadar zor olduğunu unutmamamız gerekir.  Bahsi geçen kadın sembolik bir nedenden ötürü savaşçı eşyalarıyla gömülmüş olamaz mı?

Kadınlarla ilgili başka kanıtlar ortaya çıkarsa durum değişir elbet, fakat elimizdeki arkeolojik ve tarihsel kanıtlar Birka kadınlarının aktif birer savaşçı olduğunu doğrulamak için yeterli değil. Diğer alanlarda olduğu gibi burada da Viking kadınlarının hayatı dönemin erkeklerine kıyasla çok daha belirsiz bir durumda.

Çeviri: Damla Özden

Groeneveld, Emma. “Women in the Viking Age.” Ancient History Encyclopedia. Ancient History Encyclopedia, 11 Jul 2018.

Kaynak ancient.eu

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More