Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Son 10 Yılın En Önemli 10 Keşfi

Evet insanlık her geçen gün geçmişe dair gizemlerini açıklığa kavuşturuyor. Bazen kökenlerimize iniyoruz bazense sosyal yaşama etkilerini tartışıyoruz. İşte tam da bu çerçevede sizleri önemli bir liste yazı ile baş başa bırakıyoruz. Keyifli okumalar.

old vintage suitcase on wooden floor
1 2.426

Evet insanlık her geçen gün geçmişe dair gizemlerini açıklığa kavuşturuyor. Bazen kökenlerimize iniyoruz bazense sosyal yaşama etkilerini tartışıyoruz. İşte tam da bu çerçevede sizleri önemli bir liste yazı ile baş başa bırakıyoruz. Keyifli okumalar.

Neandertal Genom

Homo sapienslerin en yakın kuzenleri olan Neandertallerin soyları yaklaşık 30,000 yıl önce tükendi. Ancak bazılarımız, bu uzaktan akrabalarımızdan miras kalan genetik belirleyicilere sahiptirler. Bu keşif ekibi Neandertal bir genomu ilk defa başarıyla sıralayan, Svante Pääbo’nun 2010 yılında yürüttüğü bir çalışmanın sonucuydu. Yaklaşık 400,000 yıl önce, Neandertaller, daha sonra Homo sapiensi üretecek olan, primat kuyruğundan ayrıldılar ve Avrupa’nın ve Batı Asya’nın bazı bölgelerine yayıldılar.

Modern insan Afrika’dan göç ettikten sonra, araştırmacılar yaklaşık 60,000 yıl önce Orta Doğu’da Neandertallerle karşılaştıklarına ve çiftleştiklerine inanıyorlar. Sonuç olarak, Afrika kökenli olmayan modern insanlar DNA’larının yaklaşık yüzde ikisini Neandertallerle paylaşıyorlar. Bilim insanları hala bu genlerin kendilerini nasıl ortaya çıkardıklarını öğrenme sürecindeler. Pääbo “Neandertaller günümüz insanlarına DNA kattı ve bunun günümüzde fizyolojik etikleri sürüyor, örneğin bağışıklık savunmamız, ağrı hassasiyetimiz, düşük riski ve COVİD-19’dan doğacak ciddi sonuçlara olan yatkınlıklar gibi.”

Neolitik Şehir Shimao

Mu Us Çölü’nün kenarında gözle görülür olan antik, demir duvarlar, ilk başlarda Çin Seddi’nin bir parçası oldukları sanılıyordu. Ancak, arkeologlar bu duvarları dikkatlice inceledikten sonra, orada çok daha karmaşık ve eski bir şeyin gömülü olduğunu fark ettiler. MÖ 2300 yılına kadar uzanan kayıp şehir Shimao’yu keşfetmişlerdi. Son on yılda, içlerinde Şensi Arkeoloji Enstitüsü’nden Zhoyong Sun’ında olduğu ekskavatörler, içerisinde büyük tahkimatlara, gelişmiş altyapı sistemlerine, binlerce şaşaalı eserlere ve Shimao hükümdarlarının ve ailelerinin ikamet ettikleri 70 metrelik bir piramite ev sahipliği yapan bir taş şehri gün yüzüne çıkarmayı başardılar.

Sitenin tarihi ve periferik konumu şaşırtıcıydı çünkü Çin Uygarlığı ilk olarak “Merkezi Ova” etrafında, ki bu da Shimao’nun kuruluşundan 500 yıl sonraya tekabül ediyor, geliştiği düşünülüyordu. “Keşif beni ve diğer arkeologları oldukça şaşırttı” der Sun. “Shimao, Çin’de şehirleşme adına daha önce eşi benzeri olmayan bir yol açmıştır. Bir zamanların güçlü krallığının antik kayıtlarda varlığından hiç bahsedilmiyor.”

Çocuk ve Lama Kurban Etmek

10 yıl önce arkeologlar Trujillo şehrinin dışında bulunun insan ve deve kuşu kemiklerini incelemek için çağrıldılar. Çok geçmeden bu 500 yıllık kalıntıların toplu kurban ritüelinin kurbanlarına ait olduklarını keşfettiler, ki bu da Amerika kıtasında bilinen en büyük kurban törenidir. Toplamda, 200 lama ve 140 çocuk iskeleti Huanchaquito–Las Llamas’nın Chimu sitesinden çıkartıldı.

Çocukların kaburgalarındaki ve göğüs kemiklerindeki kesik izleri, her bir kurbanın gömülmeye hazırlamadan önce kalplerinin söküldüğüne işaret ediyor. “Kanlı merasimlere rağmen, cesetlerde dikkatli bir şekilde yapılan postmortem yaklaşıma karşı şok olmuştum” diyor Florida Universitesi’nden Gabriel Prieto. “Onları öylece bir kenara fırlatmamışlar”. İlk başta, Prieto ve meslektaşları kurban merasiminin iklimsel değişimlere karşı tuhaf bir cevap olduğunu düşündüler. Ancak geçtiğimiz yıllarda, bölgede yüzlerce yıllık kurban alanları tanımlandı ve böylece Prieto bu merasimlerin Chimu dinin vazgeçilmez birer parçası olduğu sonucuna vardı.

III. Richard’ın Mezarı

III. Richard 1485 yılındaki Bosworth Çarpışması’nda ölünce, alelacele Leicester’daki Greyfriars Kilisesi’ne gömülmüştü. Kilise 50 yıl sonra VIII. Henry tarafından yıkılınca, Plantagenet hanedanlığının son kralının mezarı da kayıplara karıştı. Yaklaşık 500 yıl sonra bir park yerinin birkaç metre altında bulundu. “Şartlar bizim aleyhimize işliyordu” diyor Leicester Universitesi’nden Richard Buckley. “Büyük bir sanayi şehrinin ortasında bir mezarın sağlam kalmasının olasılığı nedir ki?

Ancak, radyoaktif karbon izotopu ve kemik bilimsel analizlerle kemiklerin Richard’a ait olduğu doğrulandı. İskelet kafatasındaki darbeler de dahil olmak üzere, Richard’ın savaşılanındaki yaralanmalarıyla tutarlı bir şekilde, ciddi yaralar sergiliyordu. Ergenlik çağındaki skolyozun neden olduğu ciddi derecede yamuk olan omurgası, Richard’ın fiziksel deformelerinin düşmanalar tarafından abartılı şekillerde tasvir edilmesine yol açmış olabilir. Daha sonraki DNA testleri, kız kardeşi Anne’nin soyundan gelen ve şu an hayatta olan bir akrabasını bile tespit etmeyi başardı.

Erebus ve Terror enkazı

Kaptan John Franklin 1845 yılında, 133 kişi ve iki gemiyle beraber, İngiltere’den Kuzeybatı Geçidi’ni bulmak için yelken açtı. İki adet balina avlama teknesinin mürettebatı Franklin ve mürettebatını gören son Avrupalılardı. Kuzey Kanada’ya gönderilen arama ekipleri zaman zaman bazı ipuçlarına rastladı; keşiften geriye kalan eşyalar, tanıkların ifadeleri ve hatta 1847 yılında King William Adası’nda bir mürettebat tarafından, iki geminin buzda hapsolduğunu belirten bir not.

İlgili Yazılar

2014 yılında, otoriteler araştırmacıların nihayet Erebus’u Wilmot ve Crampton Körfezlerinin dibinde bulduklarını açıkladılar. Terror ise 45 mil ötede bulundu. İki enkaz da oldukça iyi bir şekilde korunmuş ve su altı arkeologları, uzmanlara Franklin’in can alıcı seferinin son günlerine ışık tutan objeleri de gün yüzüne çıkardılar.

Homo Naladi

Güney Afrika’nın “Yükselen Yıldız” mağara sisteminde bir düzineden fazla ilkel hominin iskelet kalıntıları ortaya çıkarıldığında, insanların kökenlerinin hikayesine meydan okudular. Anatomik özellikleri modern insana ve maymuna özgü karakteristikler barındırdığı için fosiller bilim insanlarını şaşırttı. Omuzları ve kavisli parmakları ağaçlara tırmanmalarına olanak sağlarken, ince bacakları ve ayak şekilleri de bu homonimlerin iki ayak üzerinde yürüdüğünü işaret etmiş. Kafatasları modern insanlarınkiyle benzerlik gösteriyordu, ancak beyin boşlukları, insanlarınkinin yarısından daha küçüktü.

Witwatersrand Üniversitesi’nden paleoantropolog Lee Berge ve meslektaşları, kemiklerin daha önce keşfedilmemiş ve şimdi de Homo Naledi olarak adlandırılan bir insan türünü temsil ettiğini belirlediler. Kemiklerin yakın bir zamanda tarihlendirilmesi, Homo Naledi’nin yaklaşık 230.000 ila 330.000 yıl önce yaşadığını gösteriyor. Bu da türün modern insanların uzaktan kuzeni değil aynı zamanda da aynı zaman diliminde yaşayan bir komşu olduğu anlamına geliyor. Berger “Bu olağanüstü” dedi. “Naledi’ye kadar, modern insanın Afrika’da yalnız olduğunu düşünüyorduk.”

Lazer Tarama

Khmer İmparatorluğu’nun başkenti Angkor’u çevreleyen kırsal alan, arkeolojik araştırmaları yüzyıllardır engelleyen büyük bir ormanla kaplıdır. Ancak, lazer tarama teknolojisi araştırmacıların yüzyıllardır yapamadığını nihayet yaparak, bilinmeyen kentsel yerleşimleri ve gizli arkeolojik dinamikleri gün yüzüne çıkardı. Damian Evans, “eğer binlerce yıl önce orda olsaydınız, o orman orda olmazdı” diyor. “Onun yerine, büsbüyük, her yere uzanan, ahşap tarlalar görürdünüz.”

2015 yılında çekilen 3D görüntüler, şimdiye kadar yapılmış en kapsamlı arkeolojik tarama projesinin sonucudur. Evens’ın ekibi, dokuzuncu ve on beşinci yüzyıllar arasında gelişen Khemer İmparatorluğu’nun kalbindeki 737 mil karelik araziyi araştırdılar. Çekilen görüntüler, medeniyetin çok yönlülüğünü kanıtlar nitelikte olan, karmaşık yol sistemleri, kanallar ve barajları gösterdi.

Griffin Savaşçısı’nın Mezarı

Yunanistan’da son 50 yıldaki en büyük arkeolojik keşiflerden biri, Cincinnati Üniversitesi arkeologları Jack Davis ve Sharon Stocker tarafından Pylos’ta gerçekleşti. Griffin Savaşçısı’nın mezarı, MÖ 1450 civarında ölen güçlü bir adamın kalıntılarını içinde barındırıyordu ve gümüş kupalar, bronz silahlar, fildişi taraklar ve altın yüzükler dahil olmak üzere 1.500 adet değerli nesneyle beraber gömülmüştü. Davis ve Stocker, “Kalıntıyı ne kadar çok incelersek, bu eşi benzeri görülmemiş eser grubunun ne kadar nadir ve egzotik olduğuna o kadar şaşırıyoruz” dediler.

En nadide eserlerden biri ise en küçüklerden biri; üç adet savaşçıyı tasvir eden 1.4 inç uzunluğunda oyulmuş badem şeklinde bir akik mühür taşı. Davis ve Stocker, mücevherin Girit’te yapıldığına inanıyorlar. “Plyos ve Girit arasındaki yakınlığa dair anlayışımız arttı” diyorlar. Bazı eserlere yakından baktığımızda ise bunların muhtemelen Minoslu zanaatkarlar tarafından üretildiğini ve tipik Minos ikonografisini sergilediğini anlamış oluyoruz.

Mumyalama Atölyesi

Mumyalama, antik Mısırlıların en çok bilinen dini uygulamaları arasında olmalarına rağmen, birkaç yazılı tasvir ve mezar resimleri dışında, bu sürecin gerçekleştiği tesisler hakkında çok az şey bilinmektedir. Ancak bu durum, arkeologların MÖ birinci binyılın ortalarında Saite-Pers dönemine ait benzersiz bir odalar serisi keşfettiklerinde değişti. Ramadan Hussein şöyle diyor, “Alanın tümü, mumyalama hizmetinin yanı sıra, mezar bölmeleri ve ekipmanı sağlayan bir tür cenaze evi olarak da görülebilir.”

Regio V Kazıları

Pompeii, on sekizinci yüzyılın ortalarından bugüne kadar sürekli kazılmış olsa da şehrin üçte biri, Vezüv Yanardağı’nın MS 79’da patlamasından kaynaklanan volkanik enkazın altına gömülü kalmaya devam ediyor. Arkeologlar kazılmamış alanlarda çalışma sansını çok elde edemiyorlar. Ancak, Regio V olarak bilinen bir mahalledeki büyük volkanik kalıntı çökmeye başladığında, yetkililerin Roma şehrinin uzun süredir saklı kalan kısımlarını ortaya çıkaran ve çeyrek dönümden fazla olan malzemeyi kaldırmaktan başka bir seçenekleri yoktu. Yaklaşık 2000 yıldır ilk defa sokaklar, evler ve atölyeler ortaya çıktı. Hala pırıl pırıl parlayan ve ışıldayan freskler, sanki az önce boyanmış gibi görünüyorlar. Kazılar hala devam ediyor…

Çeviren: Batıkan Demirtaş

Kaynak archaeology.org

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

1 yorum
  1. Justine Achiever diyor

    İyi de, işte dünyaca ünlü {Illuminati} kardeşliğine üye olmanın kolay bir yolu. İşçi sınıfı için, İş adamları/kadınları, sanatçılar, Dünyada daha büyük, Güçlü ve Etkili olmak isteyen Politikacılar, bugün resmi üyelerimizden biri olmak için bize katılın. Kayıt işlemini tamamladığınızda, hiçbir fedakarlık veya insan hayatı gerekli olmadığında, İlluminati çevresini ziyaret etmek için ideal bir fırsat verilecektir, İlluminati kardeşliği hayatta koruma, güç, zenginlik ve şöhret getirir. Neslinizden yoksulluğu ortadan kaldırmak için tam erişiminiz var. Sadece İlluminati çemberinin mevcut üyeleri, herhangi bir üyeyi çembere sokma yetkisine sahiptir. Bu nedenle bizimle iletişime geçmeden önce 18 yaşından büyük olmalısınız ve üye olduğunuzda hayatınızın geri kalanında tüm avantajlardan yararlanma hakkına sahip olacaksınız. Yani üye olmaya hazırsanız, bizimle (justineilluminati@gmail.com) veya WhatsApp +1 (931) 994-3522 ile iletişime geçin.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More