Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Dünyanın Her Yerinden Halen Devam Eden 10 Tarihi Gizem – 1. Bölüm

Bu listede hala onları çözmeye çalışanların ilgisini çeken bazı eski gizemlere dair örnekler var. Bunlardan bazıları uzmanların istedikleri gibi inceleyebilecekleri elle tutulabilir ve ulaşılabilir şeylerdir. Diğerleri kayıp ve bugüne dek hala aranan şeylerdir.

0 3.446

Bazı gizemler dünyayı birkaç yıldır şaşırtmaktayken, diğerleri yüzyıllardır etrafta dolaşıyor. Bilim insanları ve diğer uzmanlar ne kadar süredir var olduklarına bakmaksızın zamanımızın en büyük gizemlerini ve bizden önce gelenleri özellikle de efsane ve gerçek tarihin karışımı olanları çözmekten asla vazgeçmiyorlar. Bu listede hala onları çözmeye çalışanların ilgisini çeken bazı eski gizemlere dair örnekler var. Bunlardan bazıları uzmanların istedikleri gibi inceleyebilecekleri elle tutulabilir ve ulaşılabilir şeylerdir. Diğerleri kayıp ve bugüne dek hala aranan şeylerdir.

10- Kalahari’nin Kayıp Şehri

Kasım 1885’de Guillermo Farini(nam-ı diğer William Leonard Hunt) Kalahari Çölü’nde karşılaştığı garip ve gizemli bir şehir hakkında bir rapor yazdı. Bulgularını Berlin Coğrafya Topluluğu’na ve 1886’da İngiltere’deki Kraliyet Coğrafya Topluluğu’na sundu. Hatta aynı yıl keşfi ayrıntılarıyla anlatan bir kitap da yayınladı. Kitapta, antik bir şehrin kalıntıları olduğuna inandığı gizemli kaya oluşumlarını tarif etti. Şehrin bir yay şeklinde inşa edildiğini, kumun altında saklı bazı kısımların varlığını ve diğer kısımların görünür olduğunu iddia etti. Hiçbir yazıt bulamadı ve şehrin binlerce yaşında olabileceğini tahmin etti. Yıllar geçtikçe, bu bulgular şimdi tamamen çöl kumları ile kaplı olan Kalahari’nin merkezinde antik bir şehir hakkındaki söylentilere dönüştü. Görünüşe göre, bölgedeki Khoi Khoi bile eskiden onlar tarafından inşa edilmemiş bir şehir olduğunu belirtmişlerdir. Tarihçi Gustav Prelude da, Khoi Khoi’nin onu, bölgenin kuzeyindeki kalıntılara ve değerli taşların bir zamanlar keşfedildiği bir yere götürmeye istekli olduğunu iddia etti. Şehrin kalıntılarını bulmak ve Farini’nin hikayesinin doğru olduğunu kanıtlamak için daha fazla arama yapıldı. Ancak, gizem artık bazı insanların çölün ortasında taş ocağı ve hatta gemi enkazı gördüklerine dair iddialarıyla bir efsane haline geldi. Ayrıca bu aramalardan hiçbir sonuç çıkmadı. Profesör A.J. Clement, Farini’nin teorisini test etti ve Kalahari Çölü’ne hiçbir zaman ulaşamadığı sonucuna vardı; ancak bunun yerine başka bir rotaya gitmişti; burada, erozyona uğradığında insan yapımı gibi görünen doleritten oluşan bazı doğal kaya oluşumları erozyona uğradığında, insan yapımı gibi görünen doleritlerden oluşan doğal kaya oluşumları bulmuştu. Daha sonra, 2016 yılında, Kalahari’ye bir başka sefer yapıldı (Seyahat Kanalı’nda yayınlandı) ve Farini’nin orijinal tanımına uyan duvarlar ve kayalar bulundu. Bununla birlikte, bu yapıların insan yapımı olup olmadığı hala açık değildir.

9- Loretto Şapeli Spiral Merdivenleri

1870’lerin sonunda New Mexico Santa Fe’deki Loretto Şapeli’nin mimarı inşaat sırasında ve kilisenin çoğu tamamlandıktan sonra ansızın öldü. Daha sonra inşaatçılar, koro katı için hiçbir merdivenin planlanmadığını fark ettiler. Şapelin küçük boyutu göz önünde bulundurulduğunda standart bir merdiven yeterli olmazdı ve marangozlar böyle küçük bir alanda nasıl bir merdiven oluşturacakları konusunda şaşkındılar. Kilisedeki rahibeler, dokuz gün boyunca Aziz Joseph’e dua etti. Dua maratonlarının sonunda  şapelin kapısında garip görünümlü bir adam ortaya çıktı. Rahibelere, onlara şapele sığacak bir merdiven inşa edebileceğini söyledi; ancak görevi tamamlamak için gereken süre boyunca ona tam bir mahremiyet sağlamak zorunda kalacaklardı. Buna binaen şapelde üç ay boyunca sadece yanında taşıdığı temel aletlerle çalıştı: bir testere, bir gönye, ılık su ve aynı zamanda tahta. Merdiven tamamlandığında, adam kimseye ismini bile vermeden ortadan kayboldu. Merdivenin yüksekliği 6.7 metre(22 feet) idi ve koro katına ulaşmadan önce iki kere kendi etrafında dönüyordu. Bununla birlikte, dengeyi sağlayacak çivi yada merkezi destek yoktu. Sarmalın şekli, orta sütunun olmadığı göz önüne alındığında, merdivenleri kullanan insanların ağırlığını taşıyamamalıydı. Bu garip olaydan on yıl sonra, merdivene bir trabzan eklendi. Sonraki yıllarda, ahşap şapelin yöneticisi tarafından test ettirildi; ve malzemenin o bölgede bulunmayan bilinmeyen bir ladin çeşidi olduğu tespit edildi. O dönemin rahibeleri, merdiveni  bizzat St. Joseph’in eseri olarak nitelendirmiş ve bundan bir mucize olarak bahsetmekte ısrar etmişlerdir. Adamın kim olduğu ve  merdiveni temel araçlarla bu kadar mükemmel bir şekilde nasıl inşa edilebildiği bir sır olarak kaldı. Sadece yıllar boyunca süren bir efsane mi, yoksa hikayenin bilinmeyen daha fazla ayrıntısı mı var? Muhtemelen asla bilemeyeceğiz.

8- Pomorie Mezarı

Bulgaristan’daki Pomorie kasabası yakınlarında, üzüm bağları ve meyve bahçeleri arasında insan yapımı bir gizem bulunuyor. Pomorie mezarı ya da Kubbe Türbesi olarak isimlendirilen yapı, ortada, dış duvarla bir araya geldiği yerde daha büyük bir boş sütun bulunan yarı silindirik bir tonoz. Mezarın tahminen M.S ikinci ve dördüncü yüzyıllarda inşa edildiği düşünülüyor. İlk keşfedildiğinde, sütunun içinde spiral bir merdiven olduğu düşünülen bir şeyin kalıntıları da vardı. Yapı, 1950’lerin sonlarında restore edildi. Uzmanlar, yapı için belirli bir isim belirleyemediler ya da o zamanlar nasıl doğru bir şekilde inşa edildiğini açıklayamadılar. 19.yy sonunda mezar araştırmaları başladığında Çek arkeolog kardeşler Karel ve Hermann Skorpil yapı hakkında birkaç çizim yaptı ve notlar aldı. Bugünkü birçok tarihçi gibi bunun bir mezar olduğunu var saydılar. Ancak bazı araştırmacılar, bunun aslında o zamanların bir kahramanı için inşa edilmiş bir mozole bir abide olduğuna inanıyorlar. (Bazıları zengin bir Trakya ailesi tarafından inşa edildiğine inanıyor.) Bu eski yapının amacının ne olduğunu ve onu tam olarak kimin yaptığını araştırmak için araştırmalar devam etmektedir.

İlgili Yazılar

7- Traub Motosikleti

1968’de Chicago’da bir apartmanda yapılan tadilat, işi yürüten tesisatçının beklediğinden biraz daha fazlasını açığa vurdu. Fakat öte yandan, tuğla duvarlardan birini yıkarken, molozun arkasında üzerinde “Traub” yazan eski bir motosiklet bulduğunda hayrete düştü. Hemen binanın ilk sahiplerini bulmak için yola çıktı. Onlar, oğullarının motoru I. Dünya Savaşı’na katılmadan önce asıl sahibinden çaldığını iddia ettiler. Aynı zamanda motoru duvarın içine saklayanın oğulları olduğunu ama o savaş sırasında öldürülünce motorun tesisatçı bulana kadar saklı kaldığını söylediler. Motosiklet keşfedildikten sonra birkaç farklı kişiye satıldı; nihayetinde Wheels Through Time Müzesine geldi. Müzenin kurucusu Dale Walksler motoru bugün bile kullanıyor; hala mükemmel şekilde çalışmasını şaşırtıcı buluyor. Uzmanlar, Traub motosikletinin karmaşık mühendisliğinin, ondan sonra gelen tüm klasik motosikletleri geçtiğini ve parçalarının başka herhangi bir motosiklette görülmediğini söylüyor. Motor, aynı fren sistemi gibi, türünün tek örneğidir. Ancak, en büyük gizem Traub’un yaratıcısı gibi görünüyor. Çoğu tarihçi bunun Gottlieb Richard Traub olduğunu düşünürken, Traub’un 1907 yılında 4-beygir gücündeki bir motosiklet ürettiğini iddia ettiği Motorcycle Illustrated ‘e yazdığı bir mektuba rağmen bu iddiayı tam olarak destekleyecek somut kanıtlar olduğuna inanmıyorlar. Ayrıca bir motosiklet dükkanına sahipti ve 1968’de motosikletin keşfedildiği apartmanın yakınında, Chicago’da yaşıyordu.

6- San Bernardo Mumyaları

And dağları ile çevrili olan Kolombiya’daki San Bernardo adında bir kasaba, garip bir gizemle bilinir. Görünüşe göre, tıpkı dışarıdaki diğer küçük kasabalar gibi, özünde, bilim adamları tarafından henüz tam olarak açıklanmamış bir sır vardır. 1957’de bir sel taşkını, bölgedeki mezarlığı önüne katarak mezarlık çalışanlarını kalıntıları yeni bir yere taşımaya yöneltti. Kalıntıları araştırırken, cesetler orada çok uzun bir süre kalmalarına rağmen, birçoğunun çürüme ve bozulmadan tamamen arınmış olduğunu görmek çalışanlar için şaşırtıcıydı. Mezar kazıcılarından biri olan Eduardo Cifuentes, yetkilileri uyardı ve cesetlerin üzerinde yapılan sonraki incelemeler, sadece doğal, açıklanamayan bir şekilde mumyalandıklarını, kıyafetlerinin de çok iyi durumda olduğunu ortaya çıkardı. Mezarlıkta yer alan diğer cesetlerden beklendiği gibi sadece kemikler kalmıştı, ancak mumyalanmaya ilişkin hiçbir kanıt görülmemesine rağmen mumyalar bozulmamış olarak kalmıştı. Bu fenomenin nedenine yönelik teoriler, yerlilerin diyetinden, guatula ve balu denilen eşsiz meyveleri, havanın ve bölgenin yüksek irtifasını içerir. Bununla birlikte,bu teorilerin hiçbiri cesetlerin kıyafetlerinin neden iyi durumda kaldığını ve neden mumyaların bulunduğu bölgedeki tek yerleşimin San Bernardo olduğunu açıklamıyor. Bu mumyaların bir kısmı şimdi bir müzedeki cam kutular içinde sergileniyor. Müzenin cesetleri korumak için herhangi bir önlemi yok, ancak San Bernardo mumyaları hala çürümeye teslim olmayı yada bozulmayı reddediyor.

Çeviri: Zeynep Şenel Gencer

Yazar: ESTELLE THURTLE

Kaynak Listverse

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More