Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Çağlar Boyunca Alkol

İster üzümden ister tahıldan yapılmış olsun, alkollü içecekler sadece keyif amaçlı değil, güçsüzleri beslemek ve imparatorlukları kontrol etmek, ticaret ilişkileri kurmak ve dünya ekonomisini manipüle etmek ve bazen de zor zamanları atlatabilmek için kullanılmıştır.

0 1.368

Bir meyveyi ısırmakla veya fermante olduğu için sarhoşluk yapabilecek duruma gelen bir sıvıyı yudumlamakla başlayan mutlu tesadüf, sayısı bilinmeyen ilk insanın başını döndürmüş olmalı. Fakat ne oldu da ilk kez bir fermantasyon süreci gerçekleştirmiş oldular? 2012’de Güney Afrika’daki Border Mağarasında keşfedilen, yapraklara sarılmış ve bitki sapına bağlı balmumu parçası, ilk avcı-toplayıcıların bu bölgede yaklaşık 40.000 yıl kadar eski bir tarihten beri baldan yararlanarak alkol yapıyor olabileceğini gösteriyor. Parça üzerinde, protein (muhtemelen yumurta) ve ağaç reçinesi izlerinden oluşan, tarifi zamanla unutulmuş kalıntılar bulunmuştu. Güney Afrika’nın göçebe San halkları tarafından hâlâ hazırlanmaya devam eden bir tür bal likörünün bu muhtemel atası, Paleolitik dönemde üretilen çeşitli içeceklerden ve bu amaçla kullanılan tekniklerden birisi olabilir.

İçki boynuzu ve şarap kovası tutan tanrıyı gösteren Roma freski

O zamandan günümüze insanlar, kokteyllerinin tadını çıkarmak için yeni tatlar aramaktan asla vazgeçmediler. Bununla birlikte ister üzümden ister tahıldan yapılmış olsun, alkollü içecekler sadece keyif amaçlı değil, güçsüzleri beslemek ve imparatorlukları kontrol etmek, ticaret ilişkileri kurmak ve dünya ekonomisini manipüle etmek ve bazen de zor zamanları atlatabilmek için kullanılmıştır. Alkollü içeceklerin tüketimi, bu alandaki yaratıcılık ve ticaret konuları arkeologlara, insanlık tarihinin en popüler eğlencelerinden birine açılan eşsiz bir pencere sunuyor.

Ölüler ve Alkol: Mısır

Mısırlılar, MÖ beşinci binin ortalarından başlayarak Hanedanlık öncesine kadar uzanan eski dönemlerde, ölüler için adak yerine mezarlara şarap kavanozları koyuyorlardı. Abydos ve Sakkara’daki mezarlık alanlarından çıkarılan seramik kavanoz mühürlerinde, şarapla ilgili olarak 1. ve 2. Hanedanlardan kalma ifadeler bulunmuştur.  2. Hanedan stellerinde ve şarap için “irp” kelimesi geçmektedir. 4. Hanedanlığa gelindiğinde, MÖ 3. binyılın ortalarında mezar tasarımcıları, mezar duvarlarında bağcılık ve şarap yapım resimleri yapmaya başlamışlardı. Barselona Özerk Üniversitesi’nden arkeolog Sofia Fonseca için bu tür çizimler bize tüm şarap üretimin süreci hakkında değerli bilgiler sunuyor. “Bağcılık ve şarapçılığın kaynağının antik Yakın Doğu olduğunu ve Avrupa şarap kültürünün Yunanistan ve Roma’dan miras alındığını düşünüyoruz” diyor. “Ancak gerçek şu ki, elimizde, 4.500 yıldan daha önce başlayarak iki bin yıllık Mısır tarihi boyunca, Akdeniz bölgelerindeki şarap üreticilerine benzer geleneksel bir süreci gösteren resimler de var. Bu resimleri inceleyerek, şarap tarihinde kökten bir değişiklik yapabilir ve Mısır şarap kültürünün Akdeniz şarap kültürü üzerindeki etkisine dair bir farkındalık yaratabiliriz.”

Nakht Mezarı

Mısırlılar hem kırmızı hem de beyaz şarap tüketmiş olsa da mezarlarda sadece kırmızı şarap tasvir edilmiştir. Fonseca, “Şarabın sembolizminde kırmızı renkle nasıl derinden ilişkili olduğunu görmek ilginç” diyor. Bu durum, şarapla Eski Krallık Piramidi Metinlerinin sonlarında yer alan ve Şarabın Efendisi olarak adlandırılan ölüm ve diriliş tanrısı Osiris’in kanıyla bir ilişki olabileceğini düşündürüyor. Ve yine, bağbozumunun başladığı sırada Etiyopya dağlarından kopup gelen yıllık sellerle nehre karışan demir açısından zengin tortu bize, şarapla Nil’in kırmızıya çalar rengi arasındaki benzerliği de hatırlatıyor.

Ahameniş Şarap Uzmanları: İran

MÖ 550’den 330’a kadar antik Yakın Doğu’da geniş bir bölgede hüküm sürmüş Ahameniş İmparatorluğu’nun kralları için, aslan avlamak ve dünyayı fethe çıkmak dışında, kaliteli bir şarap ritonuna rakip olabilecek çok az şey vardı. Ne var ki, bu güçlü hükümdarlar şarabı sadece eğlenmek için tüketiyor değildi. Fakat MÖ beşinci yüzyıl Yunan tarihçisi Herodot, insanların böyle olduğuna inanmasını istese de kralların taşkın davranışlarının ve alabildiğine kafa çekmeleri sonucu yanlış kararlar vermelerinin nedeni de değildi. Uppsala Üniversitesi’nden dilbilimci Ashk Dahlén, “Şarap içmek ve başka yerlere göndermek, Ahamenişler için sadece nezâket, zenginlik ve iktidarlarının simgeleri olmakla kalmadı, aynı zamanda sadakati ödüllendirme ve politik stratejilerini uygulama olanağı da sağlamış oldu” diyor. “Ziyafetler, doğası gereği halka açık politik eylemlerdir. Kraliyet kimliğinin inşası sürecinde hep gündemde oldular ve imparatorun dünya sahnesinde başrolde yer aldığı gerçeğinin sergilenmesine hizmet ettiler.

Vergi taşıyanları tasvir eden Ahameniş kabartması (İran Müzesi / Bridgeman Resimleri)

En güvenilir kaynaklardan biri olarak bilinen Persepolis Devlet Arşivi kayıtlarından, böylesi şaşaalı törenlerde şarap servisini Kraliyet Kupası Taşıyıcısının yaptığını öğreniyoruz. Taşıyıcıların mükemmel birer şarap tadımcısı ve farklı şaraplar ve bunlarla ilgili içki adabı konusunda çok bilgi sahibi olmaları gerektiğini söylüyor Dahlén. “Kralın masasındaki şarapların çeşitliliği, sadece zevk-ü safa düşkünlüğü olarak değerlendirilemez,” diyor, “kralın kudretinin ve vergi toplayabilme yetkisinin bir sembolü olarak da işlev görürdü.” Dahlén, “uygun” kadınların bulunmasına izin verilmeyen Yunan şölenlerinin aksine, Ahameniş dönemi etkinliklerinde, eski İran dolce-vitasının bir parçası olarak kadınların da kesinlikle yer aldığını söylüyor”.

Altın riton

Şölenlerde Sosyalleşme: Yunanistan

Şölenlere katılan erkekler, evlerde düzenlenen samimi içki partileri ve bu tür toplantılar sırasında yaşanabilecek aşırı tüketimin sonuçları Antik Yunan vazolarında sık sık tasvir edilirdi. Ancak, örneğin, MÖ beşinci yüzyılın başlarında, Atina’daki tipik bir şölende insanlar, krater adı verilen kâselerde suyla karıştırarak ne kadar şarap içmiş olabilirlerdi? Cincinnati Üniversitesi’nden arkeolog Kathleen Lynch ve bağımsız bilim adamı Richard Bidgood, bu sorunun yanıtını bulmak üzere, kentin ana pazar yeri olan Atina Agorası’ndaki MÖ beşinci yüzyılın başlarından kalma evlerden çıkarılan servis kapları ve kadehlerin (kyliksler ve skyphoslar dâhil) hacimlerini hesapladılar. Kylix’lerin, üst kenarından bir parmak aşağıya, içkilerini uzanarak içen konukların şaraplarını dökemeyecekleri bir seviyeye kadar doldurulmuş olduğunu varsayarak, ortalama kapasitenin aşağı yukarı bir kutu kolanınkine eşit olduğunu tahmin ettiler. Yani, bir kraterin, orta büyüklükteki bir topluluğun ortak kullanımında, olsa olsa birkaç bardak içki alabileceği ortaya çıkmış olur.

Şölen resmi, Dalgıç Mezarı, Paestum, İtalya

Lynch, bu sonucun, kraterler gece boyunca ikinci kez doldurulmuş olsa bile, şenliklerin ve gecenin uzun sürebilmesi için aşırıya kaçılmadığını gösterdiğini belirtiyor. Araştırmacılar ayrıca, bir evdeki kylikslerin, hepsi aynı büyüklükte görünseler bile, farklı hacimlerde olduğunu da keşfettiler.

Lynch, “Şenliklerde eşitlik esasına göre, herkesin aynı miktarda şarap aldığı varsayımı üzerinde duruldu” diyor ve “Teknik olarak biraz farklı olsa da, odadakilerin birbirine baktıklarında herkesin benzeri ölçüde kaplarda içmekte olduğunu görmek istediklerini ve böylece hiç kimsenin çok fazla içki almamış olacağını varsaydıklarını” ekliyor.

(Atina Amerikan Klasik Çalışmalar Okulu: Agora Kazıları)
Kyliks (üstte), Skyphos (altta)

Egzotik Lezzetler: Kore

Bugünkü Çin’in orta bölgesinde yer alan Xi’an antik kenti, genellikle İpek Yolu’nun doğudaki en uç noktası olarak kabul edilse de, Avrupa, Orta Doğu ve Asya arasında malların, insanlar ve fikirlerin dolaşımı bu noktada sona ermez. Kore’nin Goryeo Dönemi’ne (yaklaşık MS 918-1392) tarihlenen içki kapları; üzümden yapılan şaraplar, arak adı verilen, damıtılmış anason aromalı içkiler ve kımız olarak adlandırılan fermante süt ürünü gibi dışarıdan gelen alkollü içkilerin ustalara, bu yeni keyif verici içkilerin konulacağı yeni seramik kaplar imal edilmesi konusunda ilham verdiğini ortaya koymakta. SOAS Londra Üniversitesi’nden sanat tarihçisi In-Sung Kim Han, “Yeni alkol çeşitleri, kapların formlarında çeşitlenmeye yol açtı” diyor. Pirinç, darı ve arpa gibi tahıllardan üretilen birçok geleneksel Doğu Asya alkollü ürünün yoğun ve yulaf lapasına benzediğini ifade ediyor.

Uzun boyunlu ve kısa boyunlu seladon şişeler

Arkeolojik kazılar sırasında çoğunlukla mezarlardan çıkarılan Goryeo-öncesi kaplar, bu içkilerin büyük oranda içki kâselerinden içildiğini gösteriyor. Aynı döneme ait daha narin fincanlar ise, muhtemelen çay ve süzülmüş pirinç şarabı içmek için kullanılmış ve nadiren tercih edilmiştir.

Han, Orta Çağ Kore’sinin dünyaya kapalı olduğu düşünülürken, Goryeo Krallığı’nın batıdaki göçebe gruplarla ilişkisinin, onu alkollü içecekler de dâhil olmak üzere dünyadaki trendler ve yabancı mallarla temas halinde tuttuğunu öne sürüyor. Goryeo toplumunun seçkin üyeleri, özellikle krallık 1270 yılında Moğol İmparatorluğu’nun bir parçası haline geldikten sonra, Kuran’da yasaklanmasına rağmen alkolün yaygın olarak bulunduğu Orta Asya ve İslam dünyasındaki meslektaşlarının bazı tüketim alışkanlıklarını da benimsemişti. Goryeo Dönemi’nde şarap depolamak için kullanılan uzun boyunlu şişe çeşidi, Kore’ye İran’dan gelmiş gibi görünüyor. Han, “Görünüşe göre üst sınıfın beğenileri her çağda kozmopolit olma eğilimindeydi” diyor. On beşinci yüzyılda derlenen bir kraliyet tarihi olan Goryeosa, Moğol kıyafetleri giymeye, at kuyruğu saç stili yapmaya ve Avrasya’daki diğer prensler gibi büyük avlara katılan bir Goryeo hükümdarını anlatıyor. Han, “Saray mensuplarının eleştirilere rağmen, kendisi ve yakın takipçilerinin, egzotik içkilere olan düşkünlük de dâhil dünyevi bir yaşam tarzı sürdürdüler” şeklinde ekliyor.

Wari’nin Müttefikleri: Peru

İlgili Yazılar

Güney Peru’da bir dağın tepesinde, Cerro Baúl’ın uzak yönetim merkezindeki liderler, bölgenin bir zamanlar yerli seçkinleri, Wari İmparatorluğu’nun MS 600’den 1000’e kadar sürmesinde payı olan şenliklerle eğlenmişlerdi. Bu toplantılarda, törenle mayalanmış mısırdan yapılan bir içki olan chicha içilirdi. Arkeologlar, ziyafetlerin gerçekleştiği mekânların büyüklüğünden hareketle canlı renklerde boyanmış seramik kaplardan chicha (*) içen 50-100 kadar misafir ağırlandığını düşünüyor.

Chicha bira imalathanesi, Cerro Baúl

Kullanılan kaplar içenlerin statüsünü gösterecek şekilde farklı boyutlardaydı, Wari kahramanları ve tanrılarının resimleriyle ve lamalar da dâhil tanrıların yüzlerini süsleyen yerel stilistik süslemelerle bezeliydi. Field Müze’den Arkeolog Ryan Williams ile birlikte Cerro Baúl’daki kazıları yöneten Greensboro – Kuzey Carolina Üniversitesi’nden arkeolog Donna Nash, “Yerel seçkinleri imparatorluk hiyerarşisine dâhil etmenin en etkili yollarından biri, Wari tarzında Wari birası içmekti,” diyor. “Bununla birlikte ilgili hikayelerin, şarkılar ve fikirlerin çoğu, muhtemelen konukların içtikleri kapların üzerindeki ikonografiler üzerinden ifade edilmişti”.

Wari, Cerro Baúl imparatorluğun sınırında bir taşra karakolu olduğu için, düzenli chicha tedarikinde yerel kaynaklara ve mahallinde bira üretimine bel bağlamıştı. Nash ve Williams, yüksek statülü Wari kadınlarının içki üretmek için mısır ve diğer malzemeleri öğütüp kaynattığı ve mayalandırdığı büyük bir bira imalathanesi ortaya çıkardılar. Bira imalathanesinin fermantasyon odasındaki içki kâseleri, servis kapları ve büyük boy saklama kavanozlarından elde edilen kalıntıların analizinden, içkilerin muhtemelen mısır ve -arkeologların bira imalathanesinin atık çukurlarından bulmuş oldukları çok miktarda tohumlardan anlaşıldığı üzere- molle (Peru biber ağacı meyveleri) karışımı olduğu sonucuna varılmıştır. Cerro Baúl’daki Wari’nin tatlı suya doğrudan erişimi olmamasına rağmen, bölgenin ılıman iklimi, daha kurak dönemlerde bile chicha üretimi için bir nimetti. Williams, “Molle meyveleri bu ortamda yıl boyunca üretiyor” diyor. “Mısır, iki veya üç kat kırpılabilir, böylece tek bir yıllık hasattan iki ila üç kat mısır elde edebilirsiniz.”

Servis kavanozu (üstte), Öne Bakan Deity bardağı (altta)

Cerro Baúl’da tatlı su kaynaklarına doğrudan erişim olmamasına rağmen, bölgenin ılıman iklimi kurak dönemlerde bile chicha üretimi için bulunmaz bir nimetti. Williams, “Dolayısıyla bu ortamda molle üretimi bütün yıl sürebiliyordu” diyor. “Mısır hasadı yılda iki veya üç kez yapılabiliyor, böylece yıllık olarak 2-3 kat verim alınabiliyordu”. Wari İmparatorluğu’nun bu kendi kendine yeterli olma durumu, ülkenin başka yerlerinde siyasi problemler veya ticarette gecikmeler olsa bile ziyafetlerin kesintisiz sürmesini sağlamıştı. Arkeologlar, Wari’nin kullandığı bardakların bile uzak mesafedeki imparatorluk başkentinden getirtilmeyip, vadide kendi kontrollerindeki bir bölgeden elde edilen yüksek kaliteli kil kullanılarak dağın tepesindeki bir seramik atölyesinde yapıldığını belirlediler.

Çöl Şarabı: İsrail

Bizans döneminde, vinum Gazetum veya Gazze şarabı, Gazze limanından Akdeniz boyunca ve daha ötelere taşınırdı. Bar-Ilan Üniversitesi’nden arkeobotanist Daniel Fuks, “Gazze şarabı tatlı, beyaz lüks bir şarap olarak kabul edilir, şairler tarafından övülür ve seyyahların anlatımlarında geçerdi” diyor. Şaraplar, uzun, ince formuyla deve üzerinde ve tekneyle taşınmaya elverişli hale getiren seramik “Gazze kavanozlarında” tutulurdu. Alkolün cazibesinin bir kanıtı olmak üzere bu kavanozların izine ta İngiltere, Almanya ve Yemen gibi uzakta diyarlarda bile rastlanmıştır.

Bizans mozaiği

Gazze’den 30 ila 60 mil içerideki Negev Yaylaları, uzun süredir Gazze şarap üretiminin yapıldığı yer olarak düşünülüyordu. MS 4-7. yüzyıllara ait metinlerde buradaki üzüm bağlarından söz ediliyor, ayrıca bu bölgede şarap imalatında kullanılan birkaç büyük Bizans üzüm presi de bulunmuştu. Fuks liderliğinde yapılan arkeobotanik bir çalışmada, Negev Yaylalarında yaygın üzüm yetiştiriciliğinin yükseliş ve düşüş dönemlerine ve Gazze şarap ticaretiyle olan bağlantısına ilişkin açık kanıtlar ortaya konuldu.

Fuks ve ekibi, bölgede bağcılığın zaman içinde yaygınlık durumunu çıkarabilmek için üç bölgedeki 11 çöp tepeciğinden buldukları üzüm tohumlarının tahıl tanelerine oranını hesapladı. Üzüm çekirdeği oranının üçüncü yüzyılda neredeyse sıfırdan, dördüncü yüzyıldan beşinci yüzyıl ortasına kadar ortalama seviyelere yükseldiğini buldular. Altıncı yüzyılın ortalarından yedinci yüzyılın ortalarına kadar keskin bir şekilde düşüşten önce altıncı yüzyılın başlarında zirveye ulaştığını gördüler. Çöp tepeciklerindeki çömlekler arasında Gazze kavanozlarının oranı, çarpıcı şekilde benzer bir değişim izledi. Fuks’a göre bu, bölgedeki çiftçilerin kabaca dördüncü yüzyıldan altıncı yüzyıla kadar Gazze üzerinden Akdeniz ticaretiyle bağlantılı bağcılık yaptıklarını gösteriyor.

Üzüm tohumları ve Gazze’de üretilmiş kavanoz

Pek çok bilim adamı, Gazze şarabı pazarındaki düşüşün, yedinci yüzyılın ortalarında bölgenin Müslümanlarca fethinden dolayı olduğunu düşünüyor. Ancak Fuks’un bulguları, Negev Yaylaları’nda üzüm üretiminin fetihlerden bir yüzyıl kadar önce düşüşe geçtiğini gösteriyor. Olası açıklamalar arasında, bölgede alışılmadık derecede yıkıcı sellere yol açmış olabilecek küresel soğuma ve MS 541’de Jüstinyen salgınının bölge genelinde lüks mallara olan talebi azaltıp tarım işçilerinin arzını düşürebileceği açıklaması yer alıyor.

Üç Köşeli Ticaret: Barbados

1640’larda Barbados’taki İngiliz toprak sahipleri, tütün pazarını ellerinde tutan Virginia’lı ekicilerle rekabet edemeyince şeker kamışı yetiştirmeyi denerler ve şekeri; nadir, egzotik bir üründen modern yaşamın temeline dönüştürecek bir devrimi başlatmış olurlar. Küresel ticaretteki bu köklü değişim, ne yazık ki milyonlarca tutsak Afrikalı’nın Amerika kıtasındaki tarlalara taşındığı bir kölelik sistemi üzerine kurulur. Köleleştirilmiş bu Afrikalılar, alkol elde etmek için tahılları ve bitki özlerini fermante etme konusundaki bin yıllık bilgileri de beraberinde getirmişlerdir. Şekerin rafine edilmesinde yan ürün olan şeker kamışı suyu veya melasın fermante edilmesi ve damıtılarak rom üretilmesi sürecinde vazgeçilmez olmuşlardı. Kuzey Carolina A&T Eyalet Üniversitesi’nden arkeolog Frederick Smith önceleri denizciler ve alt sınıfların tükettiği bir içecek olmasına rağmen, romun, daha sonra hem Yeni Dünya’da hem de Avrupa’da popülaritesinin arttığını ifade ediyor.

1823 Antigua’daki bir rom fabrikası

Sonunda, şeker, tütün, pamuk ve kürk gibi değerli hammaddelerin Amerika’dan Avrupa’ya gönderildiği ve üretilen malların da köleleştirilen Afrikalılarla takas edildiği Üç Köşeli Ticaretinin temel bir bileşeni haline geldi. Smith, “Rom hem Avrupa’daki ve kolonilerdeki seçkinlerin toplantılarında punç kâsesinde servis edilen değerli bir üründü, hem de Afrika’da ticareti yapılan önemli bir metaydı” diyor. Bu arada Atlantik’teki korku dolu yolculuktan hayatta kalabilenler Batı Afrikalılar, şükür törenlerine romu da dâhil etmişler, köle ve yetiştiriciler ise aynı yöntemi esir aldıklarını kendi etnik ve dilsel topluluklarından ayırma girişimlerinde kullanmış olduklarını da ekledi. Devamında rom, “ruhani dünyayla bağlantıyı kolaylaştıran ve köleleştirilmiş topluluklarda grup kimliğini destekleyen bir madde haline geldi.”

Punç kâsesi

Kaçak İçki Yılları: ABD

Sömürge Dönemi’nin ilk günlerinden başlayarak, her kökenden Amerikalılar, tarım ürünlerinden, özellikle de tahıllardan damıtarak alkollü içkiler yapmışlardır. On dokuzuncu yüzyılın ortalarında, alkole uygulanan vergiler ve artan alkol karşıtı akımlar, bu evde-üretim endüstrisini yeraltına itmeye başladı. 1920’deki yasaklama başladıktan sonra, yasadışı alkol veya kaçak içki pazarı büyüdü. Ancak Nevada Üniversitesi’nden arkeolog Cassandra Mills, bu gölge ekonominin büyük ölçüde tarihe karıştığını söylüyor. “Bu insanları, ancak kaçak içkiden yakalandıkları veya cezaya çarptırıldıklarında suçlayabilirdiniz” diyor.

Kaçak içki damıtma işlemi, 1920’ler

Mills, bu konudaki boşluğu doldurmak üzere Alabama’daki 100’den fazla kaçak içki imalathanesini ve kalan malzemeleri inceledi ve tarihlendirdi. Bu çalışmada “imbiklerin”, tarih öncesi kaya oyuklarında kurulan yerüstü damıtma kazanlarının, on dokuzuncu yüzyılın sonları ve yirminci yüzyılın başlarında popüler olduğunu öğrendi. Yasaklama sırasında ise, “yeraltı damıtma kazanları” yaygın kullanılır oldu. Ayrıca, Kuzey Alabama’da, muhtemelen yasadışı içki üretimi yapan büyük bir ailenin yaptırmış olduğu, tabut şeklindeki alt seviyeli mekanik aksamın, o bölgeye özgü bir “gömülü imbik” uygulamasını da ortaya çıkardı. Mills, yasak alkol üretiminin, özellikle Büyük Buhran sırasında yoksul köylüler için ekonomik cankurtaran simidi olduğuna da dikkat çekiyor. Mills, “Bir sürahi kaçak içkiye otuz dolar ödemek Al Capone için hiçbir şeydi, ama gelecek hafta karınlarını nasıl doyuracaklarını bilemeyen bir aile için bu, her şey demekti” diyor. Damıtma teçhizatı konusunda ileride yapılacak araştırmaların, yasadışı da olsa bu eski Amerikan geleneğinin arka planında ne kadar kimya, ne kadar zanaatkârlık ve ustalığın yattığını göstereceğini umuyor.

Çeviri: Sinan Akbaytürk

Kaynak archaeology.org

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More