Birinci Binyılın Etkili Gücü Aksum Krallığı’nın Gerçekleri ve Efsaneleri
Etiyopya efsaneleri, imparatorluğun başkenti olan Aksum'un Saba Kraliçesi'nin evi olduğunu söyler. Saba Kraliçesi, Aksum krallığından yüzyıllar önce yaşamış olsa da, sonraki yıllarda Süleyman Hanedanlığının kralları, ünlü kraliçe ve İsrail Kralı Süleyman'ın izinden gitmiştir.
Afrika Boynuzunda bulunan ve ayrıca Axum diye de adlandırılan eski Etiyopya Krallığı Aksum, ilk binyılın başlarında uluslararası ilişkilerde önemli bir rol oynamıştır. Hükmünün zirvesindeyken, günümüzün Etiyopya’sını, Eritre’sini, Sudan’ını, Batı Yemen’ini, Güney Suudi Arabistan’ını ve Somali’nin bazı bölgelerini kontrolü altına almıştır. Günümüzde büyük ölçüde unutulmuş olmasına rağmen, eski Etiyopyalılara ait bilgiler İncil, Kuran, Homer’in İlyada’sı ve Dante’nin İlahi Komedya’sı gibi özgün eserlerde görülmektedir. Bu kadar beğeni ve övgü, güçlü Aksum İmparatorluğu tarafından tutulan gücü ve etkiyi yansıtmaktadır
Yıkılmış olan bu krallık ile ilgili bazı ilginç efsaneler vardır. Aynı zamanda Aksum olarak da bilinen krallığın başkentinin, ünlü Saba Kraliçesi’ne ev sahipliği yaptığı iddia edilmekte ve belli başlı hikâyelerde de Ahit Sandığı’nın krallığa götürüldüğü söylenmektedir.
Aksum Krallığının Kökenleri ve Genişlemesi
İlk olarak, Kuzey Etiyopya’nın yerel halkı Agavlar MÖ 400 civarında Aksum şehrini doldurmaya ve genişletmeye başlamışlardır. MÖ 2. Yüzyılın ortalarında, Aksum bölgesel olarak baskın bir krallığa dönüşmüştür. Bu ise büyük ölçüde giderek genişleyen Roma İmparatorluğu’nun yürüttüğü deniz ticaretleri sayesinde gerçekleşmiştir. Krallık, Kızıldeniz’de yer alan Afrika, Arabistan ve Greko-Romen kıtalarının kesişme noktasında bulunuyordu. Ayrıca Aksum, Doğu Roma İmparatorluğu ile Pers arasındaki en güçlü devletti”(UNESCO)
Ek olarak, Afrika Boynuzu inanılmaz derecede verimli bir topraktı. Bu sayede Aksum buğday, arpa gibi çeşitli tarım ürünlerini; koyun, sığır ve deve gibi hayvanları ihraç etmiştir. Krallık altın, demir ve o zamanlarda çok değerli olan tuz bakımından da zengindi. Aksum, ayrıca Sudan’dan fildişi almış; karşılığında, Roma ve Hindistan arasında kaplumbağa kabukları, baharatlar, ipek, zümrütler gibi işlenmiş ürünlerin taşımacılığını yapmıştır. Etiyopya’nın bir ticaret merkezi olarak önemi, İskenderiye’den bir tüccarın MS 1. Yüzyılda kaleme aldığı “Erythra Denizi’nin Çevresi” başlıklı bir el kitabında kanıtlanmıştır.
Saba Kraliçesi ve Süleyman Hanedanı Efsaneleri
Etiyopya efsaneleri, imparatorluğun başkenti olan Aksum’un Saba Kraliçesi’nin evi olduğunu söyler. Saba Kraliçesi, Aksum krallığından yüzyıllar önce yaşamış olsa da, sonraki yıllarda Süleyman Hanedanlığının kralları, ünlü kraliçe ve İsrail Kralı Süleyman’ın izinden gitmiştir. Hikayeler, Kral Süleyman’ın bilgeliğini duyan kraliçenin, O’nu görmek için Kudüs’e gittiğini; oradayken Kral Süleyman’ın kraliçenin güzelliğinden etkilendiğini ve birlikte olduktan sonra Saba Kraliçesinin Kral Süleyman’ın çocuğuna hamile kaldığını söylemektedir. Bebeğe, ayrıca Menelik olarak da bilinen İbn-i Malik adı verilmiştir. İbn-i Malik Süleyman Hanedanlığının kurucusudur. Aksum Krallığı olmak üzere bütün Etiyopyalı krallar Menelik’in soyundan geldiklerini iddia etmişlerdir.
Aksum’un Altın Çağı
Aksum Krallığı, MS 3. ila 5. yüzyıllarda zirvesine ulaştı. Bu altın çağ MS 324’te ülkesinin dinini Hristiyanlığa dönüştüren ünlü kral Ezana ile başladı. Kral Ezana zamanında basılan paralar, üzerinde haç işareti bulunan ilk paralardır.
Ayrıca kral Ezana yazılı dokümanlara büyük önem vermiştir. Bu yazılar bugün Aksum hakkında bilinen çoğu bilgiyi sağlamaktadır ve örnekleri en az MÖ 8. Yüzyıldan kalma Geez yerli dili ile yazılmıştır. Bazı bilginler, manastır yazıhanelerinin (yazı işlerinin görüldüğü yer) Kuzey Etiyopya’da bölgeye ve aynı zamanda Nil Vadisi’ne kâtip yetiştirmek için bulunduğuna inanıyorlardı.
Axum Krallığı’nın karmaşık bir sosyal hiyerarşisi vardı. Şehirleri de ayrıntılı bir yerleşim düzenine sahipti. Sınıflara ayrılmış olan toplum, krallar ve soylulardan oluşan seçkin sınıftan; zengin tüccarlar ve çiftçilerden oluşan daha az soylu sınıftan ve küçük çiftçiler, zanaatkarlar ve tüccarlardan oluşan küçük bir gruptan oluşuyordu.
Arkeologlar, seçkinlerin stel ve stela olarak bilinen mezar anıtları gibi abartılı mezarlık uygulamalarından yararlandıklarını gösteren idari belgeleri ve mezarları ortaya çıkarmıştır. Kuleler veya dikilitaşlar yukardan aşağıya doğru yazılarla özenli bir şekilde oyulmuştur. Ayrıca taş kapıları ve sahte pencereleri vardır. Bu stellerin en uzunu 30 m’dir.
Aksum Krallığı’nda Din
İlk zamanlar Hristiyanlık sadece Aksum’un seçkinleri arasında yaygındı. Hristiyanlık, Doğu Roma İmparatorluğu’ndan (Bizans) kaçan bazı misyonerlerin Aksum Krallığı’na sığındıkları ve din değiştirmelerine izin verildiği 5. Yüzyılın sonlarına kadar çok fazla kişiye yayılmamıştı. Bu misyonerler Etiyopya Ortodoks Tewahedo Kilisesi’ne gelmiştir. Çünkü Monofizit (İsa’nın kimliği ve tabiatı hakkında bir görüş) kuramını sürdürüyorlardı. Batı imparatorluklarının çoğunun Hıristiyanlığı MÖ 5.yüzyılda kabul etmesine rağmen, Mesih’in statüsünün doğası üzerine tartışmalar çıkmıştır. Monofizitizmde; İsa Mesih’in, kutsallığın ve insanın birleşiminden oluşan tek bir doğası olduğuna inanılıyordu. Bu bakış açısı, 451’ de Kalkedon Konseyi tarafından inanışa ters düşmesi nedeniyle damgalanmıştır. Güçlü Roma ve Konstantinopolis difizitizme, yani İsa Mesih’in ilahi ve insani olmak üzere iki doğayı koruduğuna inanıyordu. Ağırlıklı olarak politik ve kültürel rekabetten etkilenen bu tartışma Doğu Ortodoks Kilisesi’nin Batı ve Rum Ortodoks Kiliselerinden kesin olarak ayrılmasına neden olmuştur. Sonuç olarak Aksum Krallığı zayıflamış; fakat Etiyopya Tewahedo Kilisesi dünya çapında yaklaşık 45 ila 50 milyon insana hizmet eden Hristiyanlığın gelişen bir mezhebi olmuştur.
Ahit Sandığı Etiyopya’da mıydı?
Efsanelere göre Aksum ile İsrail arasındaki bağlantıların yanında dini bir bağlantı da bulunuyordu. Menelik büyüdükten sonra babasının kim olduğunu merak etmeye başlamış, babasının Kral Süleyman olduğunu öğrendikten sonra onunla tanışmak için yanına gitmiş ve üç yıl boyunca babası Kral Süleyman’ın yanında kalmıştır. Görünüş olarak babasına çok benzediği ve İsraillilerin kafasını karıştırdığı için kendisinden krallığı terk etmesi istenmiştir.
Menelik gönderilirken ona yüksek rahip Azariah’ın en büyük oğlu ile İsrail’in 12 kabilesinin her birinden 1000 kişi eşlik etmiştir. Menelik İsrail’i terk etmeden öne Azariah bir rüya görmüştür. Rüyada kendisine Menelik İsrail’i terk ederken Ahit Sandığı’nı da yanında götürmesi gerektiği söylenmiştir. Bunun üzerine Azariah Ahit Sandığı’nı tapınaktan almış, yerine bir kopyasını yerleştirerek sandığı evine götürmüştür. Halen, Ahit Sandığı’nın Etiyopya’da bir yerlerde olduğuna dair güçlü bir inanış vardır.
Aksum Krallığı Neden Çöktü?
Tarihçiler Aksum Krallığının çökmesine neyin yol açtığından tam olarak emin olamasalar da bazı faktörlerin sebep olduğunu düşünüyorlar. İmparatorluğun yıkılmasına sebep olan ilk faktörlerden birisi, 520 yılında Kral Kaleb’ ın Yemen’deki Hristiyanlara zulüm etmekte olan Yahudi Himyar Kralı Dhu Nuwas’a karşı bir savaş başlatmasıdır. Bu savaşı her ne kadar Aksum kazanmış ve Yemen’deki Hristiyanlığı İslam ortaya çıkana kadar güvence altına almış olsa da, savaşlar Aksum Krallığı’na hem maddi hem de insan gücü açısından ciddi zararlar vermiştir. Dahası bu baskınların aynı anda Etiyopya’yı da vuran Justinianus Veba Salgını’na davetiye çıkarmış olduğu ve bu salgının 6. Yüzyılda Bizans İmparatorluğu’nun çoğunu tahrip eden Büyük Veba Salgın’ının ilk kayıtlı örneği olduğu düşünülmektedir.
Savaş ve salgın sorunlarına ek olarak MS 7. Yüzyılda İslam İmparatorluğu, Arabistan ve Kuzey Afrika’da büyük bir hızla yayılmaya başlamıştı. Yedinci ve sekizinci yüzyıllar arasında Aksum Krallığı Kızıldeniz ve Nil’in büyük çoğunluğunun kontrolünü kaybetmiştir. Bu Aksum’un hem ekonomik çöküntüye düşmesine hem de bölgede yaşayan Hristiyanların korunmak için iç bölgelere taşınmasına neden olmuştur.
Son olarak da bir dizi iklim değişikliği Etiyopyalı insanlara büyük zararlar vermiştir. Aksum İmparatorluğu’nun kalabalık nüfusu krallığın kurulduğu Tigrinya Platosu üzerinde büyük bir baskı yaratmış, sonuç olarak felaket seviyelerde toprak kaymalarına sebep olmuştur. Tarihçiler, bu sürecin MS 730-760 civarında yağışların düzeninde meydana gelen belirgin bir düşüşle hızlandığını düşünmektedir. Bu durum tarımsal açıdan çöküşe neden olmuş ve 9. yüzyıla kadar düzelmemiştir.
Çöküşüne rağmen Aksum şehrinde halen 50.000 kadar insan ikamet etmekte ve bu onu en eski yerleşim yeri yapmaktadır.
Çeviri: Şeyma Çelik