Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Sırrı Çözülemeyen Antik İskeletlerde Saklı 10 Gizem – Bölüm 2

Mezarlarda açığa çıkarılan mumyalanmış iskeletler, tuzaklarla korunan tabutlar ve açığa çıkarılan inanılmaz hazineler. Dünyanın her bölgesinden iskeleti sizler için yazdık. Keyifli okumalar.

0 48.861

5- Rusya’ da Baraj Mumyası

Rusya’daki Sayano-Shushenskaya Barajı 2018’de düşük bir puan aldı. Böylece araştırmacılar, 1980’lerden bu yana su altında kalmış olan bölgeleri inceleme fırsatını yakaladılar.

Eski bir taş mezara rastlamaları çok uzun sürmedi. İçerisinde genç bir kızın doğal olarak mumyalanmış vücudu vardı. 2000 yıl önce ölmüştü ve mezardaki eşyalar, kızın muhtemelen grubundaki üst tabakanın bir parçası olduğuna işaret etti.

Mezarın içinde, boncuklu bir kemer, ipek bir giysi gibi görünen örtü, seramik aletler, kutuda bir ayna, konserve bir yemek ve bir paket fındık vardı. Özellikle yiyeceklerle birlikte olan vazo ve eşyalar onun göçebe bir Hun olduğunu öne sürdü.

Hangi sürecin vücudu mumyaladığı tam olarak anlaşılmamıştır, ancak bu en büyük tuhaflık değildir. Mumya, 30 yıl su altında kalmasına rağmen hala biraz deri ve yumuşak dokuya sahip.

4- Çürüme Sonrası Süslemeler

4,500 yıl kadar önce, modern Ukrayna’da genç bir kadın öldü. Bir mezar höyüğünün içine yerleştirilmeden önce, biri kemiklerini süsledi. Büyük bir özenle, kadının kalıntılarını işaretlemek için siyah boya kullanılmıştı.

Arkeologlar birkaç yıl önce mezar höyüğünü bulduğunda, süslemeler düzenli desenler olmasına rağmen olası hayvan girişimi olarak kabul edildi. 2018 yılında yapılan kimyasal analiz, çizgilerin ahşap katranı benzeri bir madde uygulanarak insan eliyle yapıldığını kanıtladı.

Çalışma ayrıca ilginç bir eğlence alışkanlığını ortaya çıkardı. Bazı nedenlerden dolayı, ressam, bedenin çürümesi tamamlanana kadar bekledi ve daha sonra doğrudan kemik yüzeyini süsledi. Bu durum arkeolojide eşsizdir. Kimse onun kim olduğunu veya göçebe toplumunu ölümden çok uzun bir süre sonra başka bir ayin yapmaya itenin ne olduğunu bilmiyor. Sembollerin anlamı, eğer öyleyse, ek bir gizemdir.

3- Vampir Çocuk

La Necropoli dei Bambini (“Bebeklerin Mezarlığı”) rahatsız edici bir yer. Arkeologlar bile buraya sıra dışı diyorlar. 2018’de, sadece bebeklerle ve yavru köpek, kuzgun ve kurbağaların eksik kalıntılarıyla dolu bir başka garip vaka daha bulundu.

Çocuk, bugüne kadar beşinci yüzyıl İtalyan mezarlığında bulunan en eski çocuktur. 10 yaşında ölmüştü. Çenesinin arasına sıkıştırılmış bir kaya vardı. İtalya’da bulunan önceki vakalar, yaşayanların bunun ölülerin yükselmesini durduracağına inandıklarını gösterdi.

İlgili Yazılar

Çocuk, şanssız yerel takma ismi “Vampir of Lugnano”yu kazandı. Doğaüstü bir şey olmaktan uzak, çocuk muhtemelen ölümcül bir salgının kurbanı oldu. Kanıtlar, bebeklerin çoğunun kısa sürede gömüldüğünü ve birçoğunun en ölümcül sıtma paraziti olan Plasmodium falciparum‘u taşıdığını gösteriyor.

10 yaşındaki çocuk, salgın bir hastalığın mahvettiği topluluğun korkusunu yansıtıyor. La Necropoli dei Bambini gibi bir yer daha yoktur. İnanılmaz derecede trajik olmasının yanı sıra, ritüel olarak kullanılan hayvanlar yıllarca araştırma kaynağı sağlayabilir- mesela neden yavru köpeklerin kafalarının veya çenelerinin kayıp olduğu gibi.

2- Buharlaşmış Vücut Sıvıları

Vezüv Yanardağı MS 79’da patladığında, yanardağ Roma kenti Pompeii’yi yok etmesiyle ünlendi. Yanardağın komşu yerleşim olan Herculaneum‘a da isabet etmesine rağmen, Pompeii’nin popülerliği genellikle medyada dikkat çekiyor.

Çoğu insan, Pompeii vatandaşlarının çoğunun, vücutlarını ikonik gri heykellere ”donduran” külle ilgili yaralanmalardan veya boğulmalardan öldüğünü biliyor. Ölümleri karnaval gibi olmamasına rağmen, son zamanlarda yapılan bir araştırma Herculaneum’daki insanların farklı ama yine de korkunç bir şekilde öldüğünü tespit etti.

Kalıntıları, Vezüv piroklastik akıntısını – yıldırım hızında hareket eden kızgın volkanik madde – serbest bıraktığında canlı olarak yandıklarının işaretlerini taşıyordu.

Asıl ölüm nedeni, sıcaklığın kurbanların vücut sıvılarını buharlaştırmasıydı. Kemiklerdeki kırmızı ve siyah izler, insanların kanlarının kaynadığını ve demir kalıntısı bıraktığını ortaya koydu. Muhtemelen beyinlerin aynı muameleye maruz kalmasından dolayı bazı kafatasları patlamıştı. En azından ölüm ani olmuştu.

1- Antarktika’ya Sahip Olma Pazarlığı

Henüz, Antarktika’ya hiç kimse sahip değil. Yedi ülke bir iddiada bulundu: Şili, Fransa, İngiltere, Arjantin, Avustralya, Yeni Zelanda ve Norveç. 1959’da imzalanan Antarktika Antlaşma Sistemi, bu yedi iddiayı buz üzerine koydu ve daha fazla ülkenin yeni teklif vermesini yasakladı. Ayrıca, engin bölgenin neden bu kadar bozulmamış kaldığının ana nedeni, Antarktika’nın doğal bir rezerv olduğunun ilan edilmesidir.

Ancak bu, anlaşma 2048’de gözden geçirilmek üzere ortaya çıktığında değişebilir ve yedi ülke kıtaya sahip olma şansını yakalayabilir. Şili, 1985 yılında bulunan insan kalıntıları sayesinde bir avantaja sahip olabilir.

Kafatası, Antarktika’daki Güney Shetland Adaları’ndaki Yamana Plajı’nda ortaya çıktı. Şili’de yaşayan bir kadına aitti, ancak gizemli nedenlerle 1819-1825 arasında Antarktika’da ölmüştü.

Bu durum onu orada bulunan “ilk” kişi yapıyor. Antarktika’yı herhangi bir ülkenin toprağına dönüştürmeye karşı olanlar onun Şili’nin atalarının haklarına sahip çıkmaya yardımcı etmiş olabileceğinden korkuyor. İyi bir sebeple. Anlaşmanın incelenmesinin önemli bir kısmı, madencilik ve kaynak çıkarma konusundaki tüm yasakların kaldırılmasıyla ilgilidir.

Çeviri: Seda Toy

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More