Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Güzelliğin Çileli Yolculuğu: Ayak Bağlama

Çekici bir nitelik olarak kabul edilen sürecin etkileri acı verici ve kalıcıydı. Üst sınıftaki kızları herkesten ayırmak için yaygın bir yöntem olarak kullanılırdı.

0 45.182

Ayak bağlama, ilk olarak Çin Tang Hanedanlığı’ndaki genç kızların normal büyümelerini kısıtlamak ve ayaklarını olabildiğince küçültmek için yapılan bir uygulamaydı. Çekici bir nitelik olarak kabul edilen sürecin etkileri acı verici ve kalıcıydı. Üst sınıftaki kızları herkesten ayırmak için yaygın bir yöntem olarak kullanılan bu uygulama daha sonra alt sınıfların sosyal beklentilerini geliştirmeleri için MS 20. yüzyılın başlarına kadar devam edecekti.

Çinli kızların ayakları genel olarak beş ila sekiz yaşları arasında bağlanırdı. Süreç, takvimden uğurlu bir gün seçilerek başlanır daha sonra Minik Ayaklı Bakire Tanrıçasına dualar ve armağanlar sunulurdu. Bir diğer alıcı da Budist Guanyin figürü; Bodhisattva ya da genel olarak kadınları koruduğu düşünülen aydınlanmış figürdü. Her şey hazır olduğunda iş ailenin yaşlı kadınları veya profesyonel bir bağlayıcı tarafından yapılırdı. Ayak başparmağı öne bakacak şekilde bırakılırken, dört küçük parmak ayağın altına bükülürdü. Bu pozisyonda, ayaklar uzun kumaş şeritleri kullanılarak sıkıca bağlanır daha sonra gelecekteki büyümeleri kısıtlanarak ayağa belirgin bir kavis verilirdi.

Bir ay sonra ayaklar çözülür, herhangi bir cilt ülseri tedavi edilir ve ayak yeniden toparlanırdı. Bağlamalar gevşetilir ve daha sonra kız ergenlik çağının başlarına gelene kadar (veya istenen etkiye bağlı olarak daha uzun süre) her ay bir kez yeniden sıkılırdı. Bir veya daha fazla parmağın kaybolması durumu, ayağın enfeksiyon kapması, kangren olması gibi şeyler onlar için alışılmadık değildi. Yetişkin bir kadın bile deforme olmuş ayaklarını bağlarla sarmaya devam etmiş ve onları her zaman halka açık yerlerde hatta banyo yaparken bile kullandığı görülmüştür.

Uzun ve dayanılmaz sürecin amaçlanan sonucu, Budizm’in merkezi yaşam sembolü (jinlian “Altın Lotus” veya “Lotus” ayakları olarak bilinir) 7,5-10 cm’den (3-4 inç) daha uzun olmayan ayaklara sahip olmaktı. Ayaklar ne kadar küçükse o kadar çekici hatta bazıları için erotikti ve bu ayrı bir zarafet işareti haline geldi. Aynısı ayakları bağlı bir kadının yürüme tarzı için de geçerliydi – küçük ve hafif adımlar… Hizmetçiler basit görevleri yerine getirdiği için bir hanımın hareket kabiliyeti normal koşullarda bile sınırlıydı ancak bağlı ayaklarla yürümek yalnızca büyük güçlüklerle başarılmış olmalıydı. Daha küçük ayaklar, özellikle zarif ayakkabılar gerektiriyordu. Bunlar da Çinli üst sınıf kadınların mezarlarında bolca bulunan ipek veya pamuktan yapılmış ve çoğu zaman güzelce işlenmiş ayakkabılardır.

Tarihsel Kökeni ve Yayılışı

Ayak bağlama uygulaması Tang hanedanı sarayında performans sergileyen dansçı Yaoniang veya MS 10. yüzyılda orada gösteri yapan Türk dansçıları ile başlamış olabilir. Bu dansçılar, küçük ayakları ve burnu kalkık olan ayakkabıları ile tanınırlardı. Tarihsel kayıtlarda bununla ilgili ilk söz, Tang mahkemesinin MS 937 ile 975 yılları arasında Nanking’de olduğu zamana aittir.

Elbette ayak numarasını küçültmek için ayakların bağlanması, parasını erkekleri eğlendirerek kazanan kadınlarla uzun zamandır ilişkiliydi. Popülaritesinin bir başka nedeni, üst sınıf Çinli kadınları özellikle Han’ı alt sınıflardan taşralı kadınları ve yeni alınan topraklardan kültürlere mensup olanları açıkça ayırt etme arzusu olabilir. Diğer yandan Çin’in eyaletlerindeki ve çevre bölgelerindeki insanlar, Çin İmparatorluğu’nun ‘uygarlaştırma’ uygulamalarını kopyalamak istedi. Son olarak, Tang döneminin aristokrat genç erkekleri kıyafet ve görünüş olarak daha seçkin hale geliyordu. Bu yüzden ayak bağlama, cinsiyetleri daha da ayırt etme girişimi olabilirdi.

İlgili Yazılar

Uygulama Song hanedanlığı döneminde (MS 960-1279) özellikle orta ve kuzey Çin’de üst sınıflar arasında yaygınlaştı. Daha sonra tüm sınıflardan kızlara ayak bağı uygulandı. Uygulamanın aristokratlar tarafından yaygın olması, alt sınıf ebeveynlerin kendi çocuklarının umutlarını artırmak (sınıf atlamaya olanak sağladığını düşünmüşler) için ayaklarını bağlamayı bir fırsat olarak görmeleri anlamına geliyordu. Sonunda bu özellik oğullarının evliliğini düzenleyen ebeveynler tarafından dikkatlice not edilecek bir şey haline geldi. Kökeni dansçılara ve hayat kadınlarına dayandırılmasına rağmen minik ayaklar, sadece zarafeti değil aynı zamanda ahlaki erdemi ve alçakgönüllülüğü de sembolize ediyordu. Bu nedenle, usulü kızları üzerinde gerçekleştirmeleri için aileler arasında belirli bir toplum baskısı ve onlara uygun eş bulamama riski oluştu. Bir kızın uygunluğuna ilişkin bir diğer test, müstakbel kayınpederlerinin bağlı ayakları için küçük ayakkabılar yapma görevi verilmesiydi.

Bu ayak bağlama olayı çok yaygın hale geldiğini MS 12. yüzyıldan 14. yüzyıla kadar Çinli yazarların okuyucularının bu duruma aşina olduklarını eserler kanıtlıyor. Teng er bu teng xue, teng nu bu, teng jiao gibi bazı atasözleri de ortaya çıkmıştır. Anlamı ise “çocuklarınıza bakıyorsanız, oğlunuz çalıştığı için ya da kızınız ayakları için acı çekiyorsa endişelenmeyin” (Blake, 681). Hareket kabiliyetinin olmaması, çalışan kadınları geleneksel evlerinde eğirme, dokuma, dikiş ve nakış gibi işlerle meşgul oldukları için büyük ölçüde etkilemedi. Çin’in ıslak pirinç ekimi gibi kadınların tarımsal işlere daha fazla dahil olduğu bölgelerinde ayak bağlama daha az yaygındı.

Süreç bazı yabancı ziyaretçilerin bile dikkatini çekti ve bu tür kaynaklardan biri, 1322 ile 1328 yılları arasında kuzey Çin’i ziyaret eden Pordenone’li Friar Odoric. Rahip, uygulama hakkında şu notu aldı:

Ve kadınlardaki en önemli güzellik küçük ayaklara sahip olmaktır; bu nedenle anneler, kızları doğar doğmaz ayaklarını sımsıkı çevirmeye alışırlar, böylece asla en azından büyüyemezler. (Gamble, 181).

MS 1929’da (Tinghsien) 500’den fazla aileden oluşan örnek bir köyde yapılan araştırmalarla, bunun 40 yaşın üzerindeki kadınlar arasında neredeyse evrensel bir uygulama olduğunu, ancak bir bütün olarak kadın nüfusu düşünüldüğünde yarı yarıya düştüğünü gösterdi.

Direniş ve Eleştiri

Apaçık acı veren bir süreç olan ve kadınları kalıcı hareketsizlik sorunları ile baş başa bırakan aynı zamanda daha geniş bir toplumda üstlenebilecekleri herhangi bir rolü ciddi şekilde sınırlandıran uygulama eleştirmenlerden de nasibini aldı. Qing şairi Yuan Mei (MS 1716-1797) ayak bağlamaya alenen karşı olan önemli bir şahsiyetti. Konfüçyüsçü akademisyenler ise durumu ‘eğlence’ sektöründe çalışan kadınlarla ilişkilendirerek tek amacının kadınları daha çekici hale getirdiği düşüncesini savunmuş ve ilgilenmemişlerdir. Mançu hanedanının imparatoru Chun Chi, hükümdarlığında hiçbir zaman ayak bağı uygulamamış, MS 1645’te bir yasaklama getirmeye çalışmış ancak önlem başarılı olmamıştır.

İmparator K’ang Hsi 1662’de başka bir girişimde bulundu, ancak ebeveynlerine karşı kaybedilen bir savaşta olduğunu anlayınca MS 1668’de yasağı kaldırdı. MS 18. yüzyıla gelindiğinde ara sıra uygulamayı durdurmak için halk hareketleri oldu. Ancak yine de acılara ve sonuçlara rağmen ayak bağlama, MS 20. yüzyılın başlarına kadar Çin’de yaygın bir uygulama olarak kaldı.

Çeviri: Büşra Şenel

Kaynak ancient.eu

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More