Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Osmanlıca Metinlerde Ankara’da August Mabedi

Tapınak Hristiyanlık döneminde kiliseye çevrilmiş olup Türklerin eline geçtikten sonra yanına Hacı Bayram Veli Camii yaptırılmıştır.

0 2.947

Romalılar tarafından miladi 1. yüzyılda eyalet haline getirilen Galatya’da inşa edilmiş olan Augustus Tapınağı, Anadolu’nun önemli tarihi eserlerindendir. Bu tapınak, son Galat hükümdarı Amintos’un oğlu Kral Pylamenes tarafından Augustus’a bağımlılık nişanesi ve Galatya eyaletinin Roma’ya katılmasını kutlamak amacıyla yaptırılmıştır. Tapınak Hristiyanlık döneminde kiliseye çevrilmiş olup Türklerin eline geçtikten sonra yanına Hacı Bayram Veli Camii yaptırılmıştır. Tapınağa basamaklarla çıkılmaktadır 36×54,82 m. ölçülerinde bir podyum üzerine oturmakta olup cellaya giriş ise yüksek bir kapıdandır. Naos 12,8 x 28,21 metrelik bir alanı kaplamakta olup pronaos’unda 4, opisthodomos’unda 2 korint tarzında sütun yer almaktadır. M.S. 2.yüzyılda ion düzeninde kısa kenarına 8, uzun kenarına 15 sütün eklenmiştir. Bu sayede peripteral ve pseudodipteros bir plan oluşturulmuştur. Aşağıda Latin harflerine aktardığımız makalede de bu tapınakla ilgili Osmanlı literatüründe yer alan bir dergi makalesine yer verilerek arkeoloji araştırmaları tarihimize bir ışık tutulmaya çalışılmıştır.

Ankara Abidelerinden- Ankara’da August Mabedi

Anadolu’da tesadüf olunan kablel-İslam asar-ı medeniyenin adedi az değildir. Bunlar umumiyet itibariyle iki kısma ayrılabilir: Biri klasik denilen Yunanî ve Romalılar devrine, diğeri de bundan evvelki kadim medeniyetlere aittir. Bu ikinci kısmın tarihi, icra olunan pek çok tedkikata rağmen, daha henüz tamamıyla tenevvür edememiştir. Bunun bir misali temcit pilavı gibi herkesin ağzında dolaşan Hititler meselesidir ki bu kavmin Mısır’ın hiyeroglifleri gibi eşkâl ile mahkuk olan yazıları el-an hall ve kıraat olunamamıştır. Hititler hakkında bilen bilmeyen birçok garip gaip şeyler söylerler. Kimisi bunların Türk olduğunu, diğerleri Ermeni yahut Hint ve Germen cinsinden hatta Çerkes olduklarını bile iddia ederler. İşte daha bunun gibi Anadolu’da nice akvam gelmiş geçmiştir ki asar-ı bakiyeleri ile medeniyetlerini tayin etmek mümkün olamıyor. Klasik devrinden kalan eserlerin tetkiki oldukça tevsi edilmiştir. Bunların harabelerinde icra olunan hafriyatta pek mühim mebani bakayasına ve asar-ı tarihiyeye dest-res olunmaktadır. Mabetler, haneler, saraylar ve oyun yerleri, pek cesim tiyatrolar ilh birer birer toprak altından çıkıyor. Bergama, Aigai, Priene, Milet, Didyma hep böyle hafriyat neticesinde her bir teferruatıyla keşfedilmiş kasabalardır. Bunların taharriyatı alel-ekser Avrupalılarca Türklere atfediliyor. Bereket versin ki hükümlerinde bi-taraf ve sahib-i insaf olan pek büyük âlimler bu gibi istidata karşı hakikati tavzih etmişlerdir. Hristiyanlık intişar ettiği vakit putperest mabetlerinin aksam-ı külliyesi alınarak inşa olunan kiliseler ve mebani-i saire için istimal edilmiştir. Bu suretle klasik devrinin asarından birçoğu mahvolmuştur. Mamafih bu keyfiyet pek ziyade mucib-i taaccüb olmamalıdır. Zira kaide-i külliye olmuştur ki bir memlekete sonradan gelen bir kavim veya bir din eslafının abidatından istifade etmiştir. Denilebilir ki Türkler umumiyet üzere asar-ı eslafa riayet ve buldukları abidatın birçoğunu da muhafaza etmişlerdir.

Ankara’da da August mabedi ve Kütahya civarında Çavdarhisar’da kain Jüpiter mabedi klasik devrinden kalarak muhafaza olunan abidat için bariz birer misal teşkil eder. Ankara şehrinin Kral Midas tarafından tesis edildiği rivayet olunuyor. Her halde Ankara taksimat-ı kadimeye göre Romalılar zamanında Galatya pay-i tahtı idi. Bu şehrin kadimen en parlak ve en müterakki zamanı Romalılar devrinde idi. İşte el-yevm Ankara’da gördüğümüz August mabedi buna bir delildir. Esasen Roma’nın en büyük imparatorlarından olan August’un devri sınaat-ı nefise ve mimari için diğerlerine faiktir. August’un zamanında fevkalade tevessü eden imparatorluk vilayetlerinin birçok yerlerinde tesis olunan August’un deha ve uluhiyetine ithaf edilen ve aynı zamanda taht-ı tabiiyetine aldığı akvam ve memalike karşı nişane-i tahakküm teşkil etmeğe mahsus olan mabetlerin biri ve en meşhuru mezkur August Mabedi idi. Bilahare bu mabede Augusteum namı verilmiştir. Gariptir ki bu muazzam imparator pay-i tahtı olan Roma şehrinde böyle kendi namına mabet inşasını istemezdi. Vilayatta tess olunacak mabetlerin de ancak kendi namına Roma’nın namının da iştirak ettirilmesi suretiyle inşasına müsaade ederdi. Görülüyor ki bizzat August’a ve Roma’ya uluhiyet atfolunmuştu. Yani doğrudan doğruya August bir mabut, bir ilah ve Roma bir ilahe halini almıştı. O mabetlerde onlara tapılıyordu. İşe August’a ve Roma’ya ibadet olunan mabetlerin gerek ebadı, gerek tarz-ı mimarisinin zarafeti hasebiyle en meşhuru mezkur Ankara mabedidir. Bunun bugünkü ehemmiyeti ise aksam-ı külliyesi haliyle muhafaza edilmiş olması ve ba-husus duvarlarında August’un siyasi vasiyetnamesinin mahkuk bulunmasından dolayıdır. El-yevm “Monumentum Ancyranum” namıyla tarif etmiş olan mezkur kitabenin metninde August’un icraat ve teşebbüsatı kendi lisanından olarak ifade edilmiştir. Bu kitabenin balasında şu ibare mahkuktur:

İlahi August’un bütün âlemi Roma halk devletine tabi kılan icraatı – Roma cumhuriyeti ile Roma halkı için yaptığı masraflar – Roma’da iki tunç levhaya hakkedilmiş olan hüccet-i musaddaka.

İlgili Yazılar

Galatya eyaleti kablel-milat 25 tarihinde Roma’ya ilhak edilmişti. Mabedin inşasına miladın ilk senelerinde ibtidar olunduğu zannediliyor. Hitam-ı inşası ise sene 10’dadır. İmparator August sene 14’te vefat etmiştir. Vasiyetnamenin ikmaliyle baladaki serlevhasında görüldüğü gibi bronz levalara hakkedilmesi vefatından bir müddet evvel vuku bulmuştur. Bu levhalar August’un Roma’daki türbesi önüne vaz olunmuştu. Ankara mabedinin kitabesi, bu binanın hitam-ı inşasından sonra hakkolunmuş olduğu mahkukatın tertibinden anlaşılıyor. Metni esasen Latince olan bu vesika-i mühimme mabet duvarlarının dahilen sağ ve sol taraflarında mahkuk olup her bir kısmı tahminen 11 metre murabba mahal işgal ettiğinden kitabenin mesaha-i sathiye-i umumiyesi 22 metre murabba olur. Galatya ahalisi kitabenin muhteviyatını anlasınlar diye kapıdan girer iken sağ cenah duvarının haricine de Rumca tercümesi hakkedilmiştir. Bu tercüme yakın vakte kadar duvara mülasık olan ahşap evlerin arkasında kalmış idi. Ahiren bu evlerin bir kısmı hedmedildiğinden kitabede meydana çıkmıştır. Geride kalan evlerin de hedmiyle o mahallin tamamen tathir edilmesi ve mermer duvarın boydan boya meydana çıkarılması elzemdir.

(416)   İmparator August’a ve ahlafına atfedilen mabutluk Hristiyanlığın Galatya kıtasına hululüne kadar cari olmuştur. Bu andan itibaren mabedin bir kiliseye tahvil edilmiş olduğu zannedilir. Fakat bunun senesi muhakkak olarak tayin olunamaz. Her halde miladın dördüncü asrı nihayetinde vukua geldiği agleb-i ihtimaldir. Bu mabedin mermer direklerine Ankara camilerinde tesadüf olunmuyor. Mabet hiçbir vakit camie tahvil edilmemiştir. Hatta o derece muhafazakarane davranılmıştır ki mabet duvarına bir zarar iras etmemek için yanı başında bulunan Hacı Bayram Veli Camii’n köşesi ancak mabet duvarına tatbik edilmekle iktifa olunmuştur. Bu camiin gerek derununda ve gerek haricinde mabede ait mermer aksamdan bir parça bile mevcut değildir. İhtimal ki mabedin damından düşen mermer levhalar ile sair bazı mermer aksam mürur-ı dühur ile kireç ocaklarına sermaye olmuştur. Her halde Bizantinelerden sonra Ankara’nın İraniler, Emeviler, Abbasiler ve Selçuki ve Osmanlı Türkleri tarafından istilasına kadar hemen aynı halde kalmış olduğuna hükmedilebilir. Bu mabedin böyle asırlardan beri Türklerin elinde bir vedia-i tarihiye olmak üzere mahfuz kalması Türklerin her türlü asar-ı eslafı tahrip eylediklerine dair Avrupalıların serdetmekte oldukları ifadatı tekzip eder. Bu on dokuz asırlık bina ile kitabelerin bundan sonra da muhafaza edileceğine şüphe olunmasın.

İmparator August’un vasiyetnamesinin Latince metn-i aslisi bir ikinci nüsha olarak Yalvaç’ta kadimen Antiochia tesmiye olunan şehrin harabesinde Profesör Ramsay tarafından son seneler zarfında keşfolunmuştur. Bunun da Ankara’ya nakil olunarak August mabedi derununda muhafaza edilmesi pek muvafık olur. Bu suretle merkez-i hükumetimiz şimdiye kadar Romalılar zamanından kalma vesaik-i tarihiyeden en mühimminin iki nüshasına malik olacaktır.

Halil Edhem

Makalenin Künyesi: Halil Edhem, Ankara Abidelerinden = Ankara’da August Mabedi, Hayat Mecmuası cilt: I, sayı: 21, Ankara, 23 Nisan 1927, sayfa: 415-416.

Latin Harflerine Aktaran: Bünyamin Tan

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More