Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Ölümün Karanlık Elçileri: Cellâtlar

Cellât kelimesi, Arapça ‘’ kırbaçlamak’’ anlamına gelmekle birlikte daha çok ölüm cezalarını uygulayan kişiler için kullanılmaktadır. Tam olarak ne zaman ortaya çıktığı bilinmemektedir.

0 2.684

 ‘’ Yazıma geçmeden önce neden böyle bir konuyu seçtiğimi açıklama gereği duyuyorum. Tarih yazımı, şimdiye kadar ‘’önemli insanlar ve önemli olaylara ‘’ odaklandı. Tarihi oluşturan bu olaylardan etkilenen ya da bu olayları etkileyen insanlardan kimse söz etme gereği duymadı ya da bir iki satırda özetledi. Halbuki tarih bir bütün ve ‘’küçük insanların hayatı’’ da bu tarihin bir parçasını oluşturmaktadır. Bu yazımda insanların adını bile anmak istemediği insanlardan bahsediyorum. Tek görevleri verilen emirleri yerine getirmek olan ancak bu görevleri uyguladıkları için toplum tarafından dışlanan insanlardan.  ‘’

  Cellât kelimesi, Arapça ‘’ kırbaçlamak’’ anlamına gelmekle birlikte daha çok ölüm cezalarını uygulayan kişiler için kullanılmaktadır. Tam olarak ne zaman ortaya çıktığı bilinmemektedir ancak Eski Roma’da önceden halk ölüm cezalarını yerine getirirken zamanla bu işi yapmaları için görevliler tayin edilmeye başlanmıştır. Bu kişilere ‘’Yüksek Adaletin Yerine Getirisi ‘’ denmekteydi ve yaptıkları idam başına para ödendiği bilinmektedir. İnsanlar tarafından çok tercih edilen bir meslek olmadığından dolayı bu görev toplumun dışladığı ve genelde daha önce suç işlemiş insanlara verilirdi.

Cellatların infaz yöntemleri arasında yakma, kılıçla uzuvları koparma, çarmıh, kırbaç veya ince değneklerle dövme gibi yöntemler bulunmaktaydı. İdam aletleri arasında giyotin ve balta da kullanılmaktaydı. İlerleyen dönemlerde özellikle Amerika’da elektrikli sandalyeler kullanılmaya başlandı infaz uygulamalarında. Zaman içerisinde özellikle insan haklarının gelişimiyle idam cezaları konusunda da gelişmeler ve değişimler oldu ancak konumuz gereği idam cezalarının kaldırımı ya da esnetilmesine bu yazımda değinmeyeceğim.  Şimdi Osmanlı Dönemi’ndeki durumuna bakacağız kısaca Cellâtların.

 Osmanlı Devleti’nde Cellâtlar

Osmanlı Devleti’nde cellâtlığın bir kuruluş olarak ne zaman ortaya çıktığı tam bilinmemekle birlikte XV. Yüzyıldan itibaren infaz için kullanıldıkları bilinmektedir. Evliya Çelebi, ‘’Esnâf-ı Cellâdân-ı Bîamân’’ başlığını bu zümreye ayırmış ve onların pirinin Eyyüb-i Basrî olduğunu söylemektedir. XVI. Yüzyılda padişahları koruma hizmetinde bulunan ‘’dilsizlerin’’ ileri gelen devlet adamları ve hanedan üyelerini infaz ettikleri ve bunların da cellât olarak isimlendirildiği bilinmektedir.

İlgili Yazılar

Osmanlı Teşkilatı içerisinde tam olarak yerleri bilinmemekle beraber Bostancıbaşı ve Çavuşbaşı’nın emri altında çalıştıkları ve sadece merkezde değiş taşrada da bulundukları söylenebilir. ‘’Meydan-ı Siyâset Ustaları’’, ‘’Cemâat-ı Cellâdân’’ adlarıyla anılmaktaydılar teşkilat içerisinde. Cellatların da yanlarında yardımcıları bulunmaktaydı ve bu görevde onlara yardım etmekteydiler. Cellatların sayısı XVIII. Yüzyıla gelindiğinde yetmişi geçmişti.

Peki infaz nasıl gerçekleşirdi?  Her alanda olduğu gibi infaz işleminin uygulanması sırasında da belli bir sınıf farkı bulunmaktaydı. Hanedan üyelerinin kanlarının akıtılması geleneklere aykırıydı. Bundan dolayı yay veya kementle boğularak öldürülürlerdi. Devlet erkanının ve siyasi mahkumlarının infazıysa evlerinde veya sarayın bahçesinde gerçekleştirilirdi. İnfaz emrini alan Bostancıbaşı veya Çavuşbaşı yanına cellatları alıp emri bildirir ve mahkûmun abdest alıp hazırlanmasına izin verirlerdi. Saraydaki infazlar ise Divân Meydanı’nda veya Cellât Çeşmesi olarak bilinen yerde gerçekleştirilirdi. Cellatlar idamı gerçekleştirdikleri aletlerini bu çeşmede yıkarlardı. Bugün Topkapı Sarayı’nda gezerken bu çeşmeyi görebilirsiniz.

İdam mahkumlarının tutulduğu ve infazlarının saray dışında gerçekleştirildiği bir diğer yer ise Yedikule Zindanları idi.  Suçlu görülen devlet adamları burada tutulur ve infazları bu zindanda gerçekleştirilirdi. Yedikule Zindanları’nda infaz denilince akla vahşi şekilde burada öldürülen II. Osman yani ‘’Genç Osman‘’ gelmektedir.

İnfaz edilen kişilerin eşyaları cellatlar arasında dağıtılırdı. Bunları genellikle pazarlara götürüp satmaktaydılar. Ancak bu değerli eşyalar halk tarafından uğursuz oldukları düşünüldüğü için çok tercih edilmez bundan dolayı da fiyatları bir hayli düşük olurdu.

Osmanlı toplumunda cellât bulundurulması Tanzimat Dönemi’ne kadar devam ettirilmiş bu dönemden sonra infazlar ücretlere tutulan kişilere yaptırılmıştır. Toplumun cellatlara bakış açısını ise tahmin etmek pek de zor değildi. Cellâtlar toplum tarafından tamamen dışlanmıştı. Öldüklerinde bile mezarları şehirlerin dışına yaptırılmıştır. Yakınlarına bile nereye gömüldükleri söylenmemiştir. Bunun aslında çok belirgin bir sebebi bulunmaktaydı. Eğer infaz edilenlerin yakınları cellâtların mezar yerlerini öğrenirse gidip mezarlıkları talan edebilirlerdi. Bunun haricinde de kimse bu mezarların çevresinde olmak istemiyordu zaten. Günümüzde de bu mezarların nerede olduğu bilinmemektedir. Sadece Eyüp’te bulunan cellat mezarlarına dair net bilgiye sahibiz.

Yazı ve Araştırma: Şebnem Yılmaz

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More