Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Muhteşem Erbil Kalesi – Gerçek Bir Arkeolojik Sandviç

Kalenin bugünkü yüzeyinin altında, birçok katman haline Sümer, Asur, Babil, Yunan ve Arap yerleşimlerinin izleri bulunmuştur. Elbette, tepenin yaşı arkeologların bu devasa höyüğü tam olarak incelemesini zorlaştırmaktadır. Bununla birlikte, önceki tüm kültürlere ait kalıntıların üst üste gömüldüğü ve birbiri üzerine inşa edildiği kesindir.

0 721

Irak’ın Erbil şehri gerçekten muhteşemdir -hem de pek çok açıdan. En az 8.000 yıl öncesine dayanan ilk yerleşimiyle, dünyanın sürekli yerleşim gören en eski şehirlerinden biridir. Modern şehir, antik tarihin başlangıcından beri var olan şehrin antik çekirdeği olan ünlü Erbil Kalesi’nin etrafında gelişmiştir. Bu haliyle arkeologlar ve tarihçiler için gerçek bir bilmecedir ve bölgede yaşamış sayısız kültür ve medeniyete bir bakış atmaya imkân verir.

Erbil, Irak Kürdistanı’nın başkentidir ve Kürtler için en önemli yerlerden biridir. Ancak günümüzde kale modern zamanlarda ayakta kalma mücadelesi veriyor. Kalenin korunması ve yeniden inşasına yönelik sürekli çabalar, bu antik mücevherin bir kez daha tüm ihtişamıyla parlayacağına dair insanlara umut aşılıyor.

Irak’taki antik Erbil Kalesi’nin duvarlarının çarşıdan görünümü

Erbil Kalesi’nin Antik Kökenleri

Erbil, Irak’ın üçüncü büyük şehri ve yaklaşık yarım milyonluk nüfusuyla bölgesel Kürt yönetiminin merkezidir. Sıkışık sokaklar ve binlerce bina, şehrin merkezi olan görkemli Erbil Kalesi’nden çıkıp yayılan ışınlar gibi uzanır. Bu heybetli tepe yerleşimi, 10 hektardan (24,7 dönüm) fazla bir alana yayılan, yüzlerce binanın antik, müstahkem duvarların koruyucu koynunda bir araya geldiği, kasaba içinde bir kasabadır.

Erbil Kalesi, bir amaç için inşa edilmiş klasik bir müstahkem yerleşimdir. Yumurta şeklindeki bir “tell”in yani tepenin üzerine oturtulmuştur. Arkeolojide tell, genellikle aynı yerde yaşayan ve sürekli olarak önceki katmanların üzerine yeniden inşa edilen birçok nesil tarafından oluşturulan dik yükselen bir tepedir. Bu da Erbil’in 8.000 yıllık tarihi boyunca çok sayıda uygarlık ve kültürün birbirinin üzerine inşa edilmiş olduğu anlamına gelmektedir.

Kalenin bugünkü yüzeyinin altında, birçok katman haline Sümer, Asur, Babil, Yunan ve Arap yerleşimlerinin izleri bulunmuştur. Elbette, tepenin yaşı arkeologların bu devasa höyüğü tam olarak incelemesini zorlaştırmaktadır. Bununla birlikte, önceki tüm kültürlere ait kalıntıların üst üste gömüldüğü ve birbiri üzerine inşa edildiği kesindir. Bu da Erbil kalesini gerçek bir arkeolojik sandviç haline getiriyor!

Erbil Kalesi’nin gerçek anlamda bir kale olmadığını belirtmek gerekir. Bu haliyle bir kale değildir, ancak sadece bu izlenimi verir. Bunun nedeni, bu tepe kasabasının birçok evini tamamen çevreleyen 19. yüzyıl cephelerinden oluşan kesintisiz duvardır. Duvar, görkemli giriş kapısı ile birlikte, durum böyle olmasa bile, müstahkem sur izlenimi vermektedir.

Antik Erbil Kalesi

Aslında, kaleden geriye kalanların çoğu daha yakın zamanlara aittir. Kuşbakışı bakıldığında, benzersiz yelpaze benzeri desen ve radyal tasarım görülebilir. Bunlar, Erbil’in 1535 yılında Osmanlı Türkleri tarafından fethedildiği geç Osmanlı döneminin kalıntılarıdır. Ancak, göründüğünden daha fazlası var. Günümüz kalesinin binaları ve sokakları sadece birkaç yüzyıllık olsa bile, toprağın altında saklı sırlar, bölgede ilkel medeniyetlerin yaşadığı gerçekten kadim zamanları fısıldarlar.

Dünyanın Sürekli Yaşayan En Eski Şehri

Modern Erbil’in, Neolitik dönem kadar erken bir tarihte iskân edilmiş olan en eski Arbela kentine doğrudan karşılık geldiği yaygın olarak kabul edilmektedir. Erozyon ve doğal süreçler nedeniyle, tell höyüğünün dik yamaçlarında çok sayıda çanak çömlek parçasına rastlanabilir. Bunlardan bazıları klasik Neolitik çanak çömlek stillerinin göstergesidir, ancak kesin bir tarihleme yapılmamıştır.

Bununla birlikte, Mezopotamya’nın Uruk ve Ubeyd tarih öncesi dönemiyle açık bir benzerlik gösteren Kalkolitik (Bakır Çağı) döneme ait olduğu kesin olarak tarihlendirilebilen çanak çömlek parçaları keşfedilmiştir. Tüm bu kanıtlarla birlikte Erbil kalesi defalarca “dünyanın en eski kesintisiz yerleşim yeri” olarak nitelendirilmiştir.

Arkeolojinin bize söylediği budur ve bu yerleşim yerinin saygıdeğer yaşlılığı konusunda hiçbir hata yoktur. Peki ya yazılı tarih ne diyor? Erbil’e dair en eski yazılı kanıtlar MÖ 2.300 yılına tarihlendirilebilir. Buradaki yerleşim yerinden, 1974 yılında Suriye’deki Ebla antik kentinin kalıntılarında çıkarılan kil tabletlerden ünlü Ebla Tabletleri’nde bahsedilmektedir. Yazıtlarda Erbilum adlı bir kasabaya iki kez atıfta bulunulmaktadır ve akademisyenler bunun Erbil’e bir atıf olduğu konusunda hemfikirdir.

Irak’taki Erbil Kalesi’nin duvarları

Bölgenin stratejik önemi konusunda hiçbir şüphe yoktur. Antik Erbil’in tepe kenti, her ikisi de ünlü Dicle Nehri’nin kolları olan Zap ve Küçük Zap nehirleri arasında yer alıyordu. Ayrıca Erbil, Toros Zagros sıradağlarına açılan bir “geçit şehri” olarak da kabul edilmektedir. Üzerinde bulunduğu höyük en basit ifadeyle bir arkeolojik kalıntılar yığınıdır. Çevresindeki düzlükten 25 ila 32 metre kadar yükselmekte ve bölgeye hâkim bir manzara sergilemektedir.

Erbil Kalesi, 35 ila 45 derece arasında değişen dik kenarlarıyla yaklaşık 150.000 metrekarelik bir alanı kaplamaktadır. Araştırma ve kazılar, höyüğün mevcut üst yüzeyinin 36 metre altında toprak zemin bulunduğunu doğrulamıştır. Bu, devasa höyüğün içinde saklanan arkeolojik kalıntıların zenginliğinin, basitçe söylemek gerekirse, hesaplanamaz ve paha biçilemez olduğu anlamına gelmektedir. Bununla birlikte, kalenin tamamını kazmak imkânsızdır, bu da sakladığı sırların sonsuza kadar gizli kalacağı demektir.

Sümerlerden Babillilere ve Tüm Osmanlı Hâkimiyet Dönemine Kadar

Erbil Kalesi’nin altında yatan potansiyel arkeolojik kalıntı zenginliğinin farkına ancak kalenin yaşını ve burada yaşamış pek çok medeniyeti anladığımızda varabiliriz. Kale, uzun tarihi boyunca Sümerlere, Akadlara, Hititlere, Asurlulara, Babillilere, Ahamenişlere, Partlara ve Yunanlılara, Romalılara ve Sâsânîlere, Müslümanlara, Timurlulara, Moğollara ve Osmanlılara ve şimdi de Kürtlere ev sahipliği yapmaktadır. Yüzyıllar boyunca insan yerleşimi, savaşlar ve kuşatmalar, çöküşler ve yükselişler, yerle bir dilme ve tekrar kurulma… Gerçek birçok katmanlı ve lezzetli arkeolojik pasta, tüm meraklı zihinlerin ulaşamayacağı bir tatlı kıvamındadır.

İlgili Yazılar
Moğolların Erbil Kalesi’ni kuşatması

Bilginler tarafından bilinen en eski tarihinin bir kısmı, Sümer egemenliği altında olduğu MÖ 3000’li yıllara tarihlendirilebilir. Daha sonra Akadların dönemi gelir ve Akad İmparatorluğu’nun yükselişi (MÖ 2335 – 2154): hem Akad Semitleri hem de Mezopotamya Sümerleri tek bir yönetim altında birleştirir. Bu durum Erbil’e yeni bir hayat getirmiş ve önemini daha da artırmıştır.

Tarihte Erbil’den bahsedilen bir sonraki dönem, MÖ 2200’de Erbil’i fetheden Sümer’deki eski bir Guti Kralı olan Erridupizir ile bağlantılıdır. Ardından, Yeni Sümer İmparatorluğu olarak da bilinen 3. Ur Hanedanlığı döneminde, MÖ 3. binyılın sonlarına doğru, Erbil’den tarihi kayıtlarda artan bir sıklıkta bahsedilir. Ünlü Ur Kralı Şulgi’nin Erbil’i fethedip yıktığı ve kentin daha sonra kendi topraklarına katıldığı bilinmektedir.

Erbil’i bir süre sonra, bir dizi antik kenti ele geçiren Amorlu bir hükümdar olan fatih Şamşi-Adad ile ilgili olarak kendini duyurur. Onun yönetiminin ardından, MÖ 2. binyılda Erbil Asurlular tarafından yönetilmiş ve orduların doğuya hareket ettiği bir kent haline gelmiştir.

Asurluların yönetimi sırasında Erbil -o zamanki adıyla Arbela– çok önemli bir siyasi ve dini merkez, gelişen bir iletişim yeri ve Doğu ile Batı ticaret yolları üzerinde bir kavşak kentidir. Özellikle Yeni Asur döneminde, özellikle de efsanevi Kral Asurbanipal’in MÖ 669’dan 627’ye kadar süren hükümdarlığı sırasında önemliydi.

Asla Azalmayan Stratejik Önem

MÖ 331 yılında, antik çağın en büyük ve en ünlü savaşlarından biri Erbil çevresindeki düz ovalarda yapıldı. Bu, Büyük İskender ve Pers Kralı III. Darius’un kuvvetlerinin çarpıştığı Gaugamela Muharebesi’ydi. Bu olayların ardından, İskender İmparatorluğu’nun bölünmesini takip eden on yıllarda, Erbil hala bölgesel öneme sahip bir şehirdi ve Seleukos Krallığı’na dâhil edildi.

Sonraki yüzyıllarda güçlü uluslar Erbil’in ve kalesinin kontrolü için savaşmışlardır. Romalılar ve Partlar sık sık burası için çatışmıştır. MS 1. yüzyıldan itibaren Erbil Kalesi Hristiyanlar için önemli bir sığınak olmuş ve yüzyıllar boyunca Müslüman yönetimi altında bile bu dinin merkezi olmaya devam etmiştir.

Büyük Jan Brueghel’in Erbil çevresindeki düz ovalarda yapılan Gaugamela Savaşı

Bugün Erbil’de yaşayanların çoğunluğunu Kürtler oluşturmaktadır ve bu kale, kimliklerinin önemli bir sembolüdür. Kaleyi Qelay ya da Qala’t olarak bilirler ki bu da kabaca “hisar” ya da “kale” anlamına gelir. Kale, modern Erbil’in devasa genişliği ile çevrilidir ve bu da onun ihtişamını ve yüksekliğini biraz azaltmaktadır. Kalenin içindeki yerleşimde, hepsi birbirine yakın ve dar, çapraz sokaklarla ayrılmış 322 bina grubu bulunmaktadır.

Ayrıca birkaç saray, yüksek minareleriyle dört cami ve hatta birkaç Osmanlı hamamı da vardır. Bu binaların geçmişi on sekizinci yüzyıla ve Osmanlı yönetimine kadar uzanmaktadır. Hem binalarda hem de sokak düzeninde belirgin Osmanlı kent planı ve biçimi fark edilir. Labirenti andıran tüm bu yollar ve çıkmaz sokaklar tek bir çıkış noktasından, höyük yerleşimine girişi sağlayan iki dik araba yolunun çevrelediği Büyük Kapı’dan itibaren dağılmaktadır.

Erbil Kalesi birçok açıdan hâlâ büyümeye devam ediyor. Tıpkı tüm höyüklerde olduğu gibi, sürekli yerleşim sadece boyutuna, yaşına ve arkeolojik önemine katkıda bulunur. Ne yazık ki Erbil Kalesi vahim bir durumdadır; binaların ve duvarların birçoğu acil onarım ve restorasyon gerektirmektedir. Buradaki evlerin birçoğunda uygun drenaj, elektrik ya da sıhhi tesisat bulunmamaktadır. Ayrıca, 20. yüzyılda Tell‘in üzerine araba trafiğine izin verilen caddeler eklenmiştir. Bu da bu tarihi alanın bozulmasına katkıda bulunmuştur.

Acele ve Çok Gerekli Restorasyon Çalışmaları

Neyse ki Irak’taki son gelişmeler bu alana daha fazla odaklanılmasını sağladı. Erbil Kalesi 2010 yılında UNESCO Dünya Mirası geçici listesine eklenmiş ve UNESCO uzmanları tarafından yönetilen özel bir Erbil Kalesi Canlandırma Yüksek Komisyonu (HCECR) kurulmuştur. Daha da iyisi, kalenin korunması için 13 milyon dolardan (9,6 milyon £) fazla fon ayrılmıştır.

Erbil Kalesi’nin restorasyonu için acilen büyük bir yatırıma ihtiyaç vardır

Tüm bunlar, tepenin ve büyük tarihi potansiyelinin kurtarılması için büyük bir fırsattır. Ne yazık ki bu, alanda yaşayan yaklaşık 840 ailenin, nesiller boyu süren yerleşimlerinin ardından tahliye edilmesi gerektiği anlamına geliyordu. Yine de restorasyon çalışmaları -devam etmesine rağmen- çok yavaş ilerliyor. Onlarca yıl süren çatışmalardan sonra Irak hâlâ mücadele ediyor ve ne yazık ki arkeoloji ve restorasyon yüksek önceliğe sahip değil.

Bu kötü duruma bir de yıkım ekleniyor. Iraklı yetkililer, arabalar için yeni bir yol açmak amacıyla Erbil Kalesi içindeki birçok eski evi ve camiyi yıkmak zorunda kaldı. Eski ve çoğu zaman terk edilmiş olan diğer binalar da çökme ve yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya. Tüm bunlar, Iraklıların bu muazzam öneme sahip alanı korumak için alabilecekleri her türlü yardıma gerçekten ihtiyaçları olduğu anlamına geliyor. Hükümet, kale restore edildikten sonra 50 ailenin buraya taşınmasını planlıyor ve bölgeye büyük bir özenle bakılması gerektiğini vurguluyor.

Çeviri: Sinan Akbaytürk

Kaynak Ancient-Origins

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More