Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Karizmatik ve Çapkın Savaş Tanrısı: Ares

Savaş tanrısından ziyade katliam ve çekişme tanrısı olan Ares'e (Romalılarda Mars olarak bilinir) daha yakından bir bakış.

0 17.840

Geçtiğimiz senelerde 2014 Nisan ayında Londra’da düzenlenen antik Yunan savaşlarına dair bir konferansta, Alexander Millington, Yunan savaş tanrısı Ares hakkında ilginç bir konuşma yaptı. O konuşmadan beri, Ares hakkında yazmayı hedefliyordum. Bu yıl yayınlanacak olan, Yunan mitolojisi hakkındaki bir kitabımı da (Hollanda dilinde) yeni bitirdiğimden, şimdi en uygun zaman gibi görünüyor.

Antik Ares: Savaş Tanrısının Kökenleri

Antik Yunan isimleri daima biraz bulmaca gibidir. Bilim insanları, belli bir ismin Yunan (Hint-Avrupa dil ailesi) kökenli mi olduğu, yoksa Hint-Avrupa dil kökenliler tarafından Ege havzasını ilk işgal ettiklerinde yerlilerden benimsedikleri bir isim mi olduğu konusunda anlaşamazlar. Bazıları, tanrı adının Yunanca olduğunu ve belki de yok edici anlamına geldiğini iddia ederler ama bu hiçbir şekilde kesin değildir. (Etimolojik olarak, bu durumda Apollo ile yakın ilgisi olurdu)

Yunan ilahlarının isimlerine dair en eski kaynaklar, Knossos ve Miken’deki Bronz-Çağ saraylarının arşivlerinden çıkartılan Lineer B yazıtlarıdır. Bu yazıtlarda, Zeus, Demeter, Poseidon, Hermes, Athena, Hera, Dionysos, ve Hephaestus gibi çok sayıda Yunan tanrısının adına rastlayabiliriz. Bunun yanı sıra, bazıları Miken saraylarının yıkımından sonra bir şekilde gözden düşmüş olan, daha küçük tanrılara da rastlanabilir.

Yazıtlarda Ares’ten doğrudan bahsedilmez (yanlış hatırlamıyorsam bir adet muhtemel kimlik tespiti hariç), ancak başka bir isim görürüz: Enyalius. Bu isim, daha eski bir savaş tanrısına ait olabilir veya Ares’in kendisinin daha eski bir adı olabilir. MÖ yedinci yüzyılın ortalarında yaşamış olan şair Paros’lu Archilochus, Enyalius adını Ares için değişimli olarak kullanır.

Vahşi Ares: Trakyalılar, İskitler, Amazonlar

Günümüz bilim insanları, Ares’in yabancı doğasını vurgulama eğilimindedirler. Bunun nedeni, Katliam tanrısının, Yunan ilahiyatındaki Apollo veya Athena gibi daha tanrısal figürlerle pek de uyumlu olmadığına inanmalarıdır. Ancak bu inanış, savaşmanın, Yunanlılardaki kültürel öneminin büyüklüğünü inkâr etmek olur. Bunu Ares’in Hizmetkarları: Eski Yunanda Savaşma ve Savaşçılar (2013) adlı kitabımda göstermeye çalıştım. Ayrıca, Alexander Millington da Londra’daki makalesinde göstermiştir.

Bununla beraber, Yunanlılar Ares’i, kendi dünyalarının kıyısındaki, daha az gelişmiş kısımlarla beraber, ilahiyatı katleden vahşi ve zalim bir adam ile ilişkilendirdiler. Ares, özellikle Trakya’da sıklıkla görülürdü. Burası, Ege havzasının kuzey ucu boyunca uzanan bölgedir ve bazen onun doğum yeri olduğu düşünülür. Euripides, Ares’i Trakya’nın efendisi olan tanrı olarak betimler. Herodot ise Trakyalıların sadece Ares, Dionysos, ve Artemis’e tapındıklarından söz eder. İstisnai olarak kralları ise Hermes’e (Hdt. 5.7) tapar ve hürmet eder. Yunan mitolojisinde Trakya Kralı Diomedes, insan-yiyen kısraklara sahipti ve Herakles, meşhur Oniki Hizmet’in parçası olarak onları evcilleştirmek zorunda kalmıştı.

Ares, aynı zamanda göçebe at binicileriyle de ilişkilendirilmiştir. Herodot’a göre; İskitler, Ares’e bir kılıç formunda tapınmışlar, çalılık yığınına saplanmış bir kılıca hayvanları ve esirleri kurban etmişler. (Hdt. 4.62). Ares, aynı zamanda Amazonların babası olarak da sayılmıştır. At binen bu vahşi kadınların başkentinin Thermodon Nehrindeki Themiscyra olduğu düşünülürdü ki, muhtemelen Pontus (Anadolu) ‘daki Themiscyra ile bir tutulmuştu. Ateşli ve kızgın kraliçeleri de savaş tanrısının torunuydu.

Ares ile ilişkilendirilen farklı figürler, onun vahşi tabiatını çoğaltan niteliktedir. Oğullarından ikisinin adı Phobos (Eğlence) ve Deimos (Korku) idi ve savaş meydanında adamların kalbine korku salmak için ona eşlik ettikleri söylenirdi. Ares’e dişi ölüm-iblisleri veya ruhları olan Keres de eşlik ederdi. Bunlar, savaşta yenilenlerin kanlarını kumlardan emerlerdi. Kabaca, Cermen mitolojisindeki Valkyrie’lerin karşılığıydı.

Hayvani Ares: Ejderhalar

En nihayetinde Ares, birtakım canavarımsı yaratıklar aracılığıyla, Yunan mitolojisiyle de birleştirilmiştir. Bunların en başında çeşitli ejderhalar gelir. Cadmus, kayıp kız kardeşi Europa’yı (Zeus tarafından kaçırılmıştır) aramak için babası tarafından gönderildiğinde, Delphi Kâhini tarafından aramayı bırakması ve onun yerine bir şehir bulması söylendi. Bulduğu şehir Mısır’da firavunların başkenti olan Teb’di. Şehri bulmadan önce, Ares’in sevgilisi olan ve tören için gereken suyun bulunduğu kaynağa bekçilik yapan vahşi bir ejderhayı katletmişti.

Ejderhasının ölümü Ares’i kızdırmıştı fakat sonunda Cadmus ile arası düzeldi. Hatta Ares ile Afrodit’in kızı olan Harmonia, Cadmus’e evlenmesi için verildi. Ölümlerinden sonra yılana dönüştüler, belki de birleşmelerinin özünde yatan sürüngen köklerini doğrulamışlardı.

Benzer şekilde, Colchis kralı Aeetes de öyle ayrıcalıklıydı ki, savaş tanrısı Ares ona efsanevi Altın Postunu koruması için bir ejderha vermişti. Cadmus’dan farklı olarak, Jason ve Argonauts ejderhayla savaşma gereği duymadılar. Çünkü, kralın kızı Medea, yaratığın o kadar uzun uyumasını sağladı ki, Teselyalı kahraman Postu kaparak ve şüphesiz Ares’i dehşete düşürerek kaçtı.

Ares’in sosyal durumu: “tüm tanrılar içinde en çok nefret edilen

Ares, Zeus ile Hera’nın oğluydu. İlyada Destanı’nda meşhur bir bölüm vardır ki burada Zeus, Ares’ten en çok nefret ettiği tanrı olarak bahseder. Satırlar tam olarak aşağıdaki gibidir: (Il. 5.890–891):

Bana göre sen Olimpos’taki tanrılar içinde en nefret verici olanısın. Sonsuz kavga, senin kalbinin, savaşların bir parçasıdır.

Zeus bunları, Ares, Diomedes tarafından yaralanıp (Athena’nın yardımıyla; bknz. Aşağıda) Olimpos’a kaçtığında söylemiştir. Yine de bu cümleden çok fazla anlam çıkarmaya çalışmamalıyız. Hikâyenin burasında Zeus oldukça kızgındır ve Ares de, babasının isteklerine fazla özen göstermediği aşikar, kendine özgü bir doğal fenomendir.

İlyada bağlamında, yukarıdaki sahne aslında Agamemnon ile Aşil arasında geçen daha eski bir değiş tokuşun yansımasıdır. Aşil, Agamemnon’un görünen hırsı yüzünden kızgındır. Agamemnon da bu esnada kızmış ve Aşil Phthia’ya döneceğini söyleyince şöyle demiştir: (Il. 1.173–175):

İlgili Yazılar

Eğer yüreğin götürüyorsa elbette ki kaç. Benim için burada kalmanda ısrar etmeyeceğim. Beni onurlandıracak olan başkaları ve hepsinden öte Zeus’un öğütleri yanımda olacaktır. Bana göre sen, tanrılar tarafından sevilen tüm prensler içinde en nefret verici olanısın.”

Ve, evet, bu son cümle Truva (2004) filminde birazcık değiştirilerek kullanılmıştır. Filmde Agamemnon (Brian Cox), Aşil (Brad Pitt) için şöyle der: “Yunanlılar tarafından sevilen savaş tanrıları içinde en çok ondan nefret ediyorum.”

Bununla beraber, Ares ve Aşil arasındaki benzerlikler bu sahnelerle bitmez. Tüm tanrılar içerisinde Ares en çevik olanıdır; benzer şekilde, Aşil’den daha hızlı koşan bir ölümlü yoktur. Ares gibi Aşil de savaş meydanında öfkeli bir kasırga gibi döner, adamları sağa, sola ve ortaya savurarak katleder. Hector, Aşil’in zırhını Patroclus’ un bedeninden soyarak giydiğinde, şair der ki, Ares’in ruhu ona geçmiştir. (Il. 17.210–212).

Kısaca Ares, muhtemelen diğer tanrılar tarafından özellikle sevilmemiş değildir. Çoğu zaman, ya da en azından bir ailenin sert bir üyesinin sevilmeyişinden daha fazla değildir. Ölümlülerin dünyasında Aşil, savaş tanrısının insan karşılığı olarak yer alır: Bir aksiyon ve ķan dökme adamı, müttefiklerinin koruyucusu, aynı zamanda da bir can alıcıdır.

Ares ve Diğer Tanrılar

İlyada’da değil, fakat Odisey Destanı’nda, aşk tanrıçası Afrodit, çirkin ateş tanrısı Hephaestus ile evlidir. Afrodit’in aynı zamanda Ares ile de uzun süreli bir ilişkisi vardır. Birlikte birkaç çocuk yaparlar. Bunların içinde belki de en göze çarpanı Harmonia’dır (aşk ve savaş birlikte harmoni doğurur mu?). Odisey Destanı’nda, Hephaestus’un Afrodit ve Ares’i birlikte yakalayabildiği bir hikaye de vardır. Ancak bu durum sadece Poseidon hariç diğer (erkek) tanrıları güldürmüş ve ikilinin ilişkilerini sonlandırmasına sebep olmamıştır.

Afrodit’le olan ilişkisi haricinde Ares’in kendini büyük ölçüde tuttuğu görülür. Görünüşe göre Athena ona doğal bir eskrim kılıcı bulur ve ikisi İlyada’da, bir noktada savaşa katılırlar. Athena burada Diomedes’e, Afrodit ‘i yaralayıp, sonra da Ares’i savaşta yenmesi için yardım eder.

Hem Ares, hem de Athena savaş tanrısıdır. Fakat Ares çekişme ve katliamı temsil ederken, Athena strateji ve sağduyu tanrıçasıdır. Bununla birlikte, Athena aynı zamanda bir savaş tanrıçasından fazlasıdır: şehirlerin koruyucusu olarak da hizmet etmiştir (Ares’in şehirlerin kovucusu olmasıyla karşılaştırın). Ayrıca, akıl tanrıçası ve kadın zanaatlarının koruyucu tanrıçası olarak da bilinir (Hephaestus da erkek zanaatlarının ve metal işlerinin koruyucu tanrısıdır).

Athena ile Ares arasındaki farklılıklar muhtemelen cinsiyet farklılıklarından dolayıdır. Dişi tanrıların çoğu, kural gereği ellerini kirletmezler. Hera ve Athena kahramanları korur ve yönlendirirler; Ares’e karşı olan savaşta, Athena arka planda kalarak Diomedes’e yardım eder. Sadece, yaban hayat ve av tanrıçası Artemis’ in bazen ortaya çıkan vahşi bir damarı vardır.

Tanrıçaların çoğu zamanlarını kurnazlıklar geliştirerek ve planlar yaparak geçirir ve sonra da erkek tanrıların veya ölümlülerin bunları icra etmelerini sağlarlardı. Ares, Afrodit’in kocası Hephaestus gibi ellerini kirletir ve savaşa doğrudan katılarak Yunanlıları ve Truvalıları katlederdi. Sonuç olarak, Athena genellikle liderlik tanrıçası olarak tanınırken, Ares ise muvazzaf savaşçıların koruma için değilse de, ilham ve cesaret için dua ettikleri tanrı olmuştur.

Ares ve Erkeklerin Dünyası

Eski Yunanlılar savaş tanrısına çok fazla tapınak adamamışlardı. Bilinen az sayıda birkaç örnek vardır; Örneğin Pausanias, Atina’da bir Ares tapınağından söz eder.

Bununla birlikte, yakın zamanda Alexander Millington’ın Londra’daki bir konferansta belirttiği gibi, sırf Ares’in tapınağı olmadığı için, ona saygı gösterilmediğini düşünmemeliyiz. Savaşmanın göreceli olarak yaygın olduğu bir dünyada, Ares’e küçük türbelerde veya hakkında nispeten az bilgimiz olan başka kutsal alanlarda ibadet edilmiş olabilir.

Gerçek savaş ve kan dökme söz konusu olduğunda, Ares en önemli tanrı olmaya devam etmiştir. Şiir sanatında, savaşçılardan “Ares’in hizmetkarları” diye bahsedilirdi. Korfu adasındaki, MÖ 600 civarında ölen bir Arniadas’ın mezarında üç satır boyunca insan katleden Ares’ten bahseden altı ayaklı mısra bulunur: (çeviri: M. L. Lang):

“Burası Arniadas’ın mezarıdır. Arathus ırmaklarında gemilerin yanında dövüşürken, alev-gözlü Ares tarafından öldürülmüştür. Savaşın sefaleti içerisinde açık ara en cesuru oydu. ”

Benzer nükteli şiirlerin hepsi, katliam tanrısı olarak Ares’in vahşetini vurgular. Söz konusu tanımlamalar ilginçtir çünkü antik Yunandaki savaşların doğası hakkında bizlere biraz bilgi verir: kanlı ve karmakarışıktı, görünüşe göre, cesur adamlarla aynı şekilde korkakların da rastgele öldürülmesi aşikardı.

Yazar: Josho Brouwers 

Çeviri: Gamze Kamacı

Kaynak Ancient World Magazine

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More