Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Herakles’in Kalkanı

Herakles’in maceralarından biri hakkında bilinen en eski metin, Hesiodos’a atfedilen Herakles Kalkanı’dır. 

0 3.363

Herakles’in maceralarından biri hakkında bilinen en eski metin, Hesiodos’a atfedilen Herakles Kalkanı’dır. 

Herakles’in Kalkanı, Tanrıların Doğuşu’nun yazarı Askra’lı bir şair ve Homeros’un (MÖ. 700) çağdaşı Hesiodos’a atfedilen kısa bir lirik şiirdir. Bununla birlikte, şiir aslında büyük olasılıkla MÖ. 6. yy’ın ilk yarısına dayanır ve Hesiodos’un kendisinden ziyade, Hesidious geleneği dahilinde çalışan biri tarafından yaratılmıştır. Kalkan, ipuçlarını önceki şiirlerden alır. Açılış dizeleri parça parça bir şiir olan ve Yunan kahramanların soy ağaçlarının ortaya döküldüğü Ehoiai ya da Kadın Kataloğu’ndan alınmıştır; aynı zamanda yanlışlıkla Hesiodos’a atfedilmiştir.

Şiir Ehoiai tarzında, Amfitriyon ve Zeus’un Alkmene–tesadüf bu ki kahraman Perseus’un torunlarından biridir- ile aynı gece nasıl beraber olduklarını anlatarak açılır. Bunun sonucu olarak, Alkmene ikizleri dünyaya getirir: Zeus’un oğlu güçlü Herakles ve Amfitriyon’un oğlu ölümlü İfiklis (ll. 1–56).

Bu kısa girişten sonra, şiir, savaş tanrısı “Ares’in yüce gönüllü oğlu Kyknos’u öldürenin” Herakles olduğunu ilan ederek, kahramanın kariyerinde ileri bir bölüme geçiş yapar. Bu Kyknos, Apollo’ya yakın bir tapınağın yakınlarında saklanıp gelen geçen her kim olursa soyan ve öldüren ve aynı zamanda okçu tanrıya adanan hayvanları çalan bir eşkıyadır. Şair bizlere, onun Herakles’i görür görmez Zeus’un oğlunu öldürüp zırhını almak istediğini söyler (ll. 65–69).

Kyknos yalnız değildir; ancak Apollo’nun korusu ve sunağını aydınlatan öfkeli babası- “gözlerindeki ışıltı ateş gibiydi”- ona eşlik etmektedir (l. 73). Benzer şekilde, Herakles de yalnız değildir, ancak kahramanın arabacısı olarak hizmet eden yeğeni ve toprak ağası İolaus ona eşlik etmektedir. Herakles ve İolaus arasında kısa bir mübadeleden sonra, Herakles yaklaşan savaş için hazırlanmaya başlar. Baldır zırhları “Hephaistos’un muhteşem hediyeleri” olmakla birlikte, göğüs zırhı–altından yapılma veya altınla süslenmiş– Athena tarafından ünlü amellerine ilk başladığında temin edilmiştir (ll. 124–127).

Yunan kahramanlarının en güçlüsü olan Herakles, güreş ve yakın mesafeli dövüşlerle ilişkilendirilmiştir. Ancak şair, Herakles’in sırtına bağlanmış, kahraman tarafından, örneğin Stymphalian kuşlarını yenmek için kullanılmış olan kılıf içindeki oklardan da bahsetmeyi ihmal etmez (l. 130). Ayrıca ağır bir mızrak alır ve kafasına kask koyar- Herakles’in karakteristik özelliği olan aslan derisinden söz edilmez.

Herakles’in Kalkanı

Şiirin üçte birinden fazlası Herakles’in Kalkanı’nın ayrıntılı bir betimlemesiyle doldurulmuştur (ll. 139–317). Bu pasajın ilhamı belli ki İlyada’da Homeros’un Akhilleus’un yeni kalkanı betimlemesidir (Il. 18.478–608). Akhilleus’un kalkanı gibi, Herakles’inki de yuvarlak olarak tanımlanır ve mine, fildişi, elektrum (doğal bir altın ve gümüş alaşımı), altın ve kobalttan yapılmış olup ayrıntılı resmedilmiş sahnelerle süslenmiştir.

Kalkanın ortasında, şüphesiz kalkana doğru bakan düşmanların kalplerine korku salma amaçlı, Panik’in yüzü vardı; Nefret de tepesinde dikiliyordu (ll. 144–153). Kalkan üzerinde, Saldırı, Savaş sesleri, Adam öldürme ve Ölüm gibi çeşitli diğer simgeler de gösteriliyordu. Kalkanda ayrıca birbirleriyle savaşan bir yaban domuzu ve aslan sahnesi (ll. 168-177) ve Lapitlerin ve Centaurların (ll. 178–191) kahraman Theseus’la savaş sahneleri de resmedilmişti. İlginç şekilde, Ares’in kendisi de aynı Athena ve Apollo gibi kalkandaki betimlemelere dahil edilmişti (ll. 191–206).

Dahası, kalkan aynı zamanda denizi de tasvir ediyordu ve Herakles’in atası Perseus, Panik’in kafasının hemen altında, havada uçar halde, Gorgonlar tarafından kovalanıp Medusa’nın başını taşırken resmediliyordu (ll. 207–237).

Kalkanın üst kısmında bir şehir kuşatması resmedilir (ll. 237–271). Yaralıların ve ölülerin kanını içen Keres-Ares’e savaşta eşlik eden ve Cermen mitinin Valkyrelerle ile karşılaştırılabilecek bir tür ölüm ruhu- ile çarpışma, vahşi ve şiddetli olarak betimlenir. Sahne aynı zamanda kalkanın bu bölümünün tasvirine hâkim olan ölüm temasına ek olarak Yazgıları da içerir.

Akhilleus’un kalkanının savaş halindeki bir şehri tasvir etmesi gibi, Herakles’in kalkanı da yine “sağlam duvarlarla çevrili” olan ikinci bir şehri ön plana çıkarır (ll. 271–313). Bu sahne daha dostanedir ve insanların dans ettiği ve müzik çalınan bir evlilik törenini içerir. Şehrin dışında, ata binen erkekler, toprağı süren çiftçiler ve yarışlara giren savaşçılar vardır. Şair, daha sonra, kalkanın çevreleyen bordürün Okyanusu, dünya-nehrini betimlediğini söyleyerek eseri çabucak sonlandırır.

İlgili Yazılar

Herakles ve Kyknos Arasındaki Savaş

Kalkanın tasvirini bir kenara bırakırsak, şiirin geri kalanı Herakles ve Kyknos arasındaki savaşa vakfedilmiştir. Athena ortaya çıkar ve hem Herakles’e ve hem de İolaus’a cesaretlendirici sözler söyler; vazo resimlerinde olduğu üzere Athena da sıklıkla sahneye dahil edilir. Athena Herakles’e gerçekte kendisinin kaderinde Kyknos’u öldürmek olduğunu ancak ne atlarına ne de zırhına el koyma izni olmadığını söyler (ll. 330– 337).

İki rakip taraf şimdi savaş arabalarını birbirlerine doğru sürerler. Yaklaştıklarında Herakles Kyknos’a hitap eder ve ona kendisini ve İolaus’u Trachis’e olan yolculuklarını rahatsız edilmeden sürdürmelerine izin verme seçeneği sunar (ll. 350–356). Herakles muhtemelen Kyknos’un gözünü korkutmak için ona Ares’in kendisine yardım edemeyeceğini çünkü katliam tanrısını önceden bir kez yenilgiye uğrattığını söyler (ll. 357–367).

Kyknos bir cevap vermez ve iki rakip arabalarından inerler. Şair, savaşın tahılların ve üzümlerin olgunlaştığı yazın en sıcak zamanında yani muhtemelen Ağustos’da bir zamanda gerçekleştiği gibi ilginç bir detayı da ekler (ll. 393–402). Her iki kahraman da bağırırlar. Cycnus mızrağını Herakles’e fırlatır, ancak kalkandan zıplar. Herakles, Cycnus’u kalkan ve kask arasındaki alandan bıçaklar ve Cycnus’un boğazını delmeyi başarır, böylece Ares oğlu yere cansız yere düşer (ll. 413–424).

Herakles Kyknos’un bedenini yattığı yerde bırakır ancak Ares intikama susamıştır (sonraki kaynaklar Ares’in Kyknos’u bir kuğuya döndürdüğünü ekler). Cesaretini kaybetmeyen Herakles savaş tanrısıyla yüzleşmek için döner ve ikisi bir savaşa başlamaya hazırlanırlar. Daha sonra Athena Ares’in yolunu kesmek için araya girer ve ona kahramanı öldürmeye izni olmadığını söyler. Ancak Ares oralı olmaz ve her halükârda Herakles’e saldırır. Athena Ares’in kahramana mızrakla vurmasını engeller sahne kılıçların çekilmesiyle kapanır. Ancak Herakles daha hızlıdır ve mızrağını Tanrı’nın uyluğuna saplamayı başarır. Ares yere düşer ve Panik ve Korkuyla gafil avlanarak Olimpos’a döner (ll. 424–466).

Herakles, Athena’nın daha önceki emrini görmezden gelmeye karar verir ve ölü Kyknos’un zırhını çıkarır. Daha sonra İolaus ve amcası Trachis’e koşarlar. Athena, Olympus’a geri döner ve Kyknos, güney Teselya’da yaşayanlar tarafından gömülür. Bununla birlikte, Kyknos’un mezarı, daha sonra Nehir Tanrısı Anavros tarafından hala Kyknos’un kendisine sunulan adakları çalmasına öfkeli olan Apollo’ya iltimas olarak yok edilir (ll. 467–480).

Kapanış Yorumları

Herakles’in Kalkanı büyük bir şöhrete sahip değildir. Açılış kısmı Ehoiai’den alınmış ve kalkanın tasviri Homeros’un Akhilleus’un kalkanı betimlemesine çok benzer şekilde biçimlendirilmiştir. Kyknos ile olan savaş bir anda sona erer; baba Ares’e karşı mücadele daha ilginçtir. Yine de, doğumuna, On iki İş’e ve bunun gibi şeylere atıfla Herakles’in izlediği yolun kısa bir görünüşünü sunması yönünden ilginçtir.

Theseus’un Troezen’den Atina’ya giden yoldaki maceralarına benzeyen bu hikaye, aynı zamanda Yunanistan’ın kahramanlar çağında- ve belki de çağdaş deneyimlere müteakip modellenmiş – çok güvenli bir yer olmadığını öne sürüyor. Trachis’e giden yolda canavarlar ve muhteşem yaratıkların yanı sıra, Apollo’ya adak adamak isteyenlerle avlanan Kyknoss gibi haydutlar ve basit gezginler de vardı.

Eğer şiiri okumak isterseniz Chicago Homer’ı ziyaret etmelisiniz. Orada şiirin çevirisini aynı zamanda orjinal Yunanca versiyonunu da okuyabilirsiniz. Şiir birçok farklı baskıda da yaygın olarak bulunmaktadır; Hesiod’un Richmond Lattimore (Kalkan da dahil olmak üzere) çevirisi oldukça okunabilirdir. Bu makalede nadir değişikliklerle Lattimore çevirisi kullanılmıştır.

Yazar: Josho Brouwers

Çeviri: Zeynep Şenel Gencer

Kaynak ancient world magazine

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More