Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Hannibal Barca: Roma’yı Bozguna Uğratan Askeri Deha

Başlıkta adı geçen kişi, tartışmasız Roma’nın en büyük muhalifi ve korkulu rüyası, kendi neslinin olağanüstü generali Kartacalı General Hannibal Barca’dan başkası değildir.

1 14.500

“Hannibal ad portas”; anlamı kısaca “Hannibal kapıda”. Bu cümle sadece, Romalı ailelerin çocuklarını gece korkutmak için kullandıkları bir ifade gibi görünse de, aslında imparatorluğun kriz yıllarında bütün bir Romalı neslinin yaşadıklarını özetleyen halk bilincini yansıtan bir cümledir. Ve aynı zamanda önemli durumlarda Romalılara 3. yy.da yaşadıkları zor zamanları hatırlatan bir toplanma çağrısıdır. Cümlede adı geçen kişi, tartışmasız Roma’nın en büyük muhalifi ve korkulu rüyası, kendi neslinin olağanüstü generali Kartacalı General Hannibal Barca’dan başkası değildir. Bunu daha iyi anlamak için, antik dünyanın askeri dehası Hannibal’ın karakter profiline ve başarılarına bakmak gerekir.

Birinci Pön Savaşı’nın önde gelen Kartaca generallerinden biri olan babası Hamilcar Barca, çatışmanın sonraki aşamalarında Sicilya’daki Kartaca kara kuvvetlerini MÖ 247’den MÖ 241’ye kadar kumanda etti; Kartacalıların adadan çekilmeye zorlanıncaya kadar sürdürdüğü yerel gerilla baskınları epey başarılı oldu.

Daha da önemlisi Hamilcar, ilk zaferlerinden sonra, Kartaca’yı yeni deniz aşırı sınırlarla genişleterek Iberia (İspanya)’ya bağlamayı başardı. Askeri seferler konusundaki dinamik girişimleriyle tanınan Hamilcar, – bir olay ile İtalya Anakarası’nın güney kısmına yıldırım etkisi yarattı.

Aslında, bu içsel tutum ve planlama çabukluğu, diğer üyelere Hamilcar’a Sami dilinde “şimşek çakması” anlamına gelen baraq (ya da Barca)  lakabını takmalarına ilham veren şeydi. Hannibal ise babasının mirasını sadece lakabıyla değil yaptıklarıyla da devam ettirdi. 2. yy.’da yaşamış bir Roma tarihçisi Annaues Florus, “Tarihlerin Özü” adlı çalışmasında büyük Hannibal Barca ve ordusunu yıldırımla özdeşleştirmiştir.

Hesaplanmış Bir Cesaret Gösterisi

Hannibal’in M.Ö. 218’de Alpleri aşması, çoğunluk tarafından büyük çapta taarruz yapmaya eşdeğer görülen bu askeri eylem, çok iyi planlanmış olmasına rağmen içerdiği risklerle Hannibal’a özgü bir girişimdi. Özetle, bu geçiş sadece Romalılarda psikolojik olarak “şok ve korku” etkisi yaratmak amacıyla gerçekleştirilmedi.

Bu askeri seferin derin bir stratejik yönü vardı; Kartacalı general oluşabilecek tüm durumları tartarak sonunda hesapladığı riske girmeye karar verdi. Yıllarca süren bir planlama gerektiren Alpleri geçme fikrinin ortaya çıkışı, bazen Hannibal’in kayınbiraderi Adaletli Hasdrubal’a ya da M.Ö. 229’da İspanya’da Kartaca güçlerini yönetmiş olan babası Hamilcar’a atfedildi. Eğer doğru ise, bu görkemli plandan kendi kendilerine haberdar olan Romalılar, Hasdrubal M.Ö. 221 yılında paralı Kelt askerleri tarafından öldürüldüğünde belki rahatlamışlardı.

Asıl amacı Alpleri geçmek olan Hannibal Barca komutayı devraldığında, deniz savaşlarında zayıf olan Kartacalılar için her halükarda arazi temelli bir çatışmanın avantajını kullanmak isteyecekti. Bu yüzden M.Ö 220’ye kadar Po Vadisi’ndeki Padan Galyaları ile iletişim kurmaya başladı (bugün kuzey İtalya’da). Bu iletişim yavaş yavaş yiyecek, para ve hatta konaklama dağıtımıyla ilgili anlaşmalara dönüştü. Bu tür tavizler meyvesini verirken Hannibal, Alpler boyunca mümkün olabilecek en iyi rotayı bulmak ve koordine etmek için casuslar ve izciler gönderdi. Başka bir deyişle, Hannibal Alpler’i yorgun düşmüş ordusuyla geçmek ve ardında bekleyen Romalılar tarafından yönlendirilmek istemedi ve bunun yerine, hem İtalya’daki disiplinli düşmanlarını şaşırtacak, hem de Romalıların stratejik avantajlarını ellerinden alacak bir ‘güç gösterisi’ yapmak istedi.

Paylaşmak Önemsemektir

Hannibal da, Büyük İskender gibi özgüvenli kişiliği ile tanınırdı. Livy daha sonraki liderleri eleştirirken, Hannibal’ın tüm milletlerin ayak takımından derleme olarak adlandırılan ordusunu nasıl kontrol ettiğinden ve bu ordu ile İtalya sınırları içinde Romalılara karşı on beş yıl boyunca nasıl zafer kazandığından bahsetmişti. Burada enteresan olan nokta, para ve yağmalama için savaşan milletlerin bir araya gelmesi ve liderleri için sayısız sıkıntıya katlanmasıydı. Bu etki kesinlikle, büyük oranda Hannibal Barca’nın yabancı bir ülkede geçirdiği zorlu yıllar boyunca kazandığı güçlü karizmadan kaynaklanıyordu.

Bununla birlikte, sadece karizmanın ötesinde, yaradılıştan gelen yönetim becerilerine duyarlı bir tarafı olmalıydı. Yazınsal kanıtlar, Hannibal’in soğukta sıradan askerler ile nasıl uyuduğunu, malzemeleri azaldığında askerleri ile birlikte bile aç kaldığını gösteriyor. Fakat daha önemlisi, askerler (farklı etnik kökenlerine rağmen), sıra savaşa geldiğinde, Kartacalı komutanlarına son noktaya kadar güvenmeleriydi. Kısacası, Hannibal Barca’nın üstün generalliğine olan ortak inançları sayesinde onun direktiflerini fazla sorgulamadan kabul ettiler ve onu takip ettiler.

Eğitimli Askeri Birlikler

M.Ö. 3.yy.’ın sonlarına doğru, Roma ordusunda teknik olarak ‘ağır piyadeler’ olarak adlandırılabilecek askerlerden oluşan bölüklerden oluşuyordu. Ve bu bölükler genellikle, düşman kuvvetlerine (çoğunlukla dağılmış olanlara) tam bir disiplin ve rotasyonla karşı koyma üzerine kurulu son derece basit savaş taktiklere sahipti.

Hannibal Barca, kendi ordusuna özellikle İspanya ve Afrika’nın ayak takımından topladığı “hafif silah eğitimli” paralı askerleri de alarak bu düzenli ve geçilemez orduya karşı bir plan hazırladı. Mesela, birçok çarpışmada başarılı olan Balear sapancıları ile işbirliği yapılması buna örnek olarak verilebilir (üstelik bu defa üç farklı sapan türü kullanılmıştır). Savaş alanında bu hafif silahlı paralı askerlerin etkinliği o kadar açıktı ki, Roma Ordusu’ndaki okçular onlardan çekiniyorlardı.

Etkin olmaktan bahsetmek gerekirse; mızraklarından başka bir şeyleri olmayan, atlarının boynunda sadece bir ip ve ellerinde bir sopa (muhtemelen dizgin yoktu) ile atlarını aşırı donanımlı giysileri olan Roma askerlerine karşı gözü pek bir şekilde sürebilen Nümidyalılar gibi çok az sayıda grup vardı. Çoğu durumda (Trebbia Savaşı’nda olduğu gibi), Hannibal Nümidyalılar’ın gece hareket kabiliyeti ve zik-zak manevralarıyla Romalıların dikkatini dağıtma kabiliyetinden yararlandı. Bu tür taktiklerin yanı sıra, psikolojik olarak da; sözel hakaret içeren aşağılamalar gibi çatışma taktikleri de henüz hazırlıklı olmayan Roma askerlerini bile savaşmaya zorlardı.

Yemek ve ‘Provokasyon’ İçin Seçilen Cannae

Cannae Savaşı ile ilgili çok şey söylenmiştir- tarihte kaydedilen bir günde en fazla sayıda insanın öldüğü karşılaşmadır. Rakamlara göre, bu kanlı savaşta Roma ordusunun yaklaşık %80’nini oluşturan 40.000’den fazla Romalı asker öldürüldü (Livy’e göre 55.000, Polybius’a göre 70.000). Bu savaştan sonraki en büyük kayıp İngiliz Ordusunun 1916’da 20.000 kişiyi kaybettiği Somme Savaşının ilk günü söylenebilir. M.Ö. 216’da 400.000 olan erkek popülasyonun 1/10- 1/20’si savaşta ölmüş oldu. Nesnel olarak bakıldığında, sayıların ötesindeki bu savaş alanının kendisi, General Hannibal için dikte ettiği stratejilerin sonucu doğal bir zafer alanına dönüştü.

Cannee ve kale yıkıntılarının etrafı uzun bir süre Romalılar tarafından tahıl ve diğer önemli ihtiyaçlar için kullanıldı. Hannibal Barca, bu tedarik durumunu bildiğinden ordusunu Gernaum’daki kışladan çıkarıp 120 km’den fazla bir mesafedeki Cannae’ye (M.Ö. Haziran ayında)  yürüttü. Sonunda, Kartaca ordusunun kampı, olgunlaşmış ekinleri olan yemyeşil tarım arazilerinin üzerine yerleşti. Böyle bir kamp alanı olarak seçilen yer seçilen yerin avantajları askerlerin moralini arttırırken, komutanlarına olan güven ve bağlılıklarını güçlendirdi. Hannibal’ın Cannae’yi seçmesinin diğer bir sebebi ise ordusunun Cannae’de tanınmamasıydı.

Bunun nedeni, Roma’nın hala yerel İtalya’da yetişen tahıllara (Sicilya’dan alternatif mısır kaynakları ararken), özellikle de Cannae’nin bulunduğu Apulia bölgesinden bağımlı olmasıydı. Basitçe söylemek gerekirse, Cannae seçimi, Fabian’ı geciktirme stratejisinin aksine, Romalıları doğrudan savaşmaya teşvik etmek için bilinçli bir taktikti. Bir kez daha, Hannibal’ın askeri ilişkiler ve lojistik konusundaki özgüveni ve becerisi anlaşılmış oldu.

Hannibal Barca’nın Karizması ve Çekiciliği

Önceki kısımda, Cannae Savaşı’nda Romalıların verdiği ağır kayıplardan bahsedilmişti. Buradan, her iki orduda da çok sayıda asker olduğunu sonucuna varılabilir – Polybius, karşılaşmada  yaklaşık 80.000 Romalı ve 50.000 Hannibal tahmin etmiştir.

Yaklaşan savaşın ölçeği ve Roma ordusunun büyüklüğü göz önüne alındığında, Kartaca subaylarının birçoğu sayıca yetersizlikleri konusunda oldukça endişeliydi. Gisgo adında bir subay o sıralar büyük gruplar halinde normalden daha derinlere ilerleyen Romalılarla ilgili huzursuzluğunu Hannibal’e dile getirmişti.

İlgili Yazılar

İşte burası tam da birçok şeyin Hannibal’ın karakterine bağlı olduğunu gösteren noktaydı. Yaklaşmakta olan bir savaştan önce yaptığı moral bozucu yorum karşısında Gisgo’yu cezalandırması veya azarlaması gerekirken, o subayına dönüp “Farketmediğin bir şey daha var.” dedi. “Nedir efendim? diye sordu Gisgo; “Karşındaki o kocaman ordunun içinde adı Gisgo olan bir tane adam yok” diye yanıtladı. Yanlarındaki askerler Hannibal’ın bu yanıtı karşısında gülmeye başlayınca kahkahalar tüm askerlere yayıldı ve savaş öncesi gerginlikten soğumuş ortam olan ısınmış oldu.

Hannibal’ı Yenilgiye Sürükleyen Paradoks

İlginçtir ki, İtalyan topraklarında yenilmeden 15 yıl kaldıktan sonra, Hannibal’in askerlerine Kartaca’ya (M.Ö. 203’te) geri dönme çağrısında bulunmasının sebebi Cannae Savaşı’ydı. Cannae olayı sonrasındaki yıllarda, Romalı liderler, geleneksel savaşta Hannibal’in dehasına karşı koyamayacaklarını anladılar.

Sonunda, temelinde iç iletişim hatlarını kapsayan bir gerilla savaşı tipinde bir savunma stratejisine Quintus Fabius Maximus Verrucosus’un ismini verdiği Fabius taktiğine geri döndüler. Başka bir deyişle, Romalılar meydan savaşlarından kaçınırken, gerilen Kartaca hatlarını ve düzenli olarak yiyecek aramak için gönderilen devriyelere saldırılarla taciz edici taktiklere başvurdular.

Bu sıkıntılı durum, Hannibal Barca’nın İtalya’nın güneyindeki sorunlu şehirlere garnizon sağlamak zorunda kalmasıyla daha da zorlaştı. Bu durum, önceki savaşlar, çatışmalar ve yıpratmalar zaten kötüleşen donanımlı insan gücünün çoğunu aldı. Dahası, Hannibal’in ordusunun büyük bir kısmı farklı milletlerden olan paralı askerlerden oluşuyordu – artık ne kuşatmaya ne savaşa ne de garnizon görevine uygun değillerdi ve bu yüzden toplu ayrılmalar başladı.

Bir zamanlar Alpler yoluyla İtalya’ya giden bu büyük sefer ordusu, yavaş yavaş fakat mutlak bir şekilde kendisinin gölgesi haline geldi. M.Ö. 203’te iki kardeşinin de mağlubiyeti duyulunca Kartaca veya İberya’dan takviye birlik getirme şansı azaldı. Ve nihayetinde, Hannibal, Kartaca’nın iki büyük siyasi grubundan biri olan kendi partisi Barcid savaş partisinin umutsuz çağrısına cevap vermek zorunda kaldı. Böylece general ve bazı güvenilir paralı askerleri Afrika’ya yelken açmaya karar verdiler. Ve böylece İtalya’daki Hannibal Barca dönemi bitti.

Komutan Hannibal’den Devlet Adamı Hannibal’e

Hannibal Barca’nın gerçek dehası sadece savaş sırasında sergilediği komutanlık ve stratejileriyle sınırlı değildi, barış zamanlarında da kendini göstermişti. Gençken aldığı yüksek düzeydeki eğitim ileriki yıllarda İkinci Pön Savaşıyla birlikte Hannibal komutanlıktan devlet adamlığına geçmesiyle kendini göstermişti. İtalya dönüşünde (ve Zama Muharebesi’ndeki yenilgisinden sonra bile) zaten destek talebinde bulunan lider, kendisine Kartaca şefliği unvanını da sağlayan iki sufetten  (Samiler’deki shophet) biri olarak seçildi.

Ne var ki, bu zamana kadar, güçlü imparatorluğundan durumundan çıkan Carthage’nın, Roma’ya savaş tazminatlarıyla ödenecek olağanüstü bir borcu vardı. Ancak yılmayan Hannibal, önce anayasada başarılı bir şekilde revize etti ve ardından yıllık seçimlerle konseyin gücünü (Yüz Dört olarak da bilinir) sınırlayan bir anlaşma düzenleyerek işe koyuldu. Anayasanın kinci fıkra, arka arkaya iki yıl boyunca görevlerini yerine getiremeyen bazı konsey üyelerinin kontrolsüz gücünü açıkça yasakladı.

Siyasetin ötesinde, Hannibal Barca devlet sistemini yenileyerek yönetimde önemli rol oynadı, böylece birçok yolsuzluk, zimmet ve hatta ödenmemiş vergi eylemlerine karşı koydu. Böylece ağır vergiler ödemeden de savaş tazminatının ödenebileceği kanıtladı. Asıl efektif olan Hannibal’ın kapsamlı reformları ile desteklenen bu ticari ve tarıma yönelik çabalarının, Kartaca’yı bir kez daha zengin bir ülke haline getirmesiydi. O kadar yüksek bir refah düzeyine ulaşıldı ki, M.Ö. 191’e gelindiğinde devlet, 8.000 talent tutarındaki savaş tazminatını (40 yıl boyunca ödenecek olan) tek seferde ödedi.

Zama Muharebesi’nden yedi yıl sonra, her halükarda Hannibal’in sufetliği sona erdi ve böylece Kartaca’daki konumu sallantılı hale geldi. Bunun sebebi birincisi olarak; yapmış olduğu geniş kapsamlı siyasi reformlarla, mecliste birçok düşman edinmiş olmasıydı. İkinci ve daha önemli sebep, Roma’nın Hannibal’in artan etkisine karşı temkinli hale gelmiş olmasıydı.

Daha sonra, Senato, Roma’nın Anadolu’daki en büyük düşmanı olan Suriyeli Antiochus III ile Hannibal’in bağlantı kurmasını gerektirecek bir konunun ne olduğunu soruşturmak üzere Kartaca’ya bir Roma komisyonu gönderdi. Hannibal, kendisine karşı planlanan böyle bir komployu zaten biliyordu ve bu nedenle vatandaşlarına güvenmiyordu, emekli oldu ve göze çarpmadan Antiochus’un Efes’teki sarayına Roma’ya meydan okumaya gitti.

Sinsi Hamleler

Hannibal Barca (ve tabii ki düşmanı Romalılar da) yürüttüğü on beş yıllık İtalya seferi boyunca savaşlar ve talihsizliklerin getirdiği kısıtlamalarla mücadele etti. Hannibal düşmanları tarafından takip edildiğini bilmesine rağmen soğukkanlılığını korudu. Son bir risk alarak ve uzun süredir müttefiki Suriyeli Antiochus III’un mağlubiyetinden sonra, mülteci olarak Bithynialı  Prusias I’in sarayına sığındı .

Rakibi (ve Romalı müttefiki) Bergamalı Eumenes II ile savaşa giren Bithynian kralı, karada yapılan sayısız savaş provasından sonra tüm filolarının komutasını Hannibal’e verdi. Gemiler sayıca fazla olmasına rağmen, Hannibal, garip bir taktik uygulayarak içi zehirli yılan dolu vazolar kullandı.

Hiçbir şeyden şüphelenmeyen Bergamalı denizciler, Bithinyalı askerlerin elinde kılıç yerine vazoları görünce alay ettiler. Bu vazolar bir kez düşman gemisine atıldığında, mürettebat bu türlü türlü zehirli yılanlardan kaçmak için birbiri ile yarışıyordu. Böyle bir gösterinin psikolojik etkisiyle mi yoksa yılanlar sayesinde mi bilinmese de bu taktik Bithinya deniz kuvvetlerine zafer getirdi.

Bir General ve Bir Yazar

Tarih, Hannibal’ın generalliğine dair örnekler ve anekdotlarla doludur. Hannibal İspanya’da Kartaca güçlerinin komutanı olmadan önce (ki bu biraz şanla olmuştu, asıl komutan Adaletli Hasdrubal suikaste uğrayınca) de her anlamda çok iyi eğitilmiş bir adamdı. Bu eğitimin bir kısmını özellikle babası Kartaca’nın efsanevi lideri Hamilcar Barca Birinci Pön Savaşı’nda Romalılarla savaşmaya Sicilya’ya  gittiğinde yüksek düzeyli bir eğitmenle geçirdiği döneme borçluydu.

Hannibal’ın erkekliğe adım attığı dönemlerin başlangıcındaki bu baba figürü eksikliğini ünlü Yunan eğitmenler doldurdu. Hatta, Yunan askeri gelenekleri (özellikle Alexander ve Pyrrhus’un uygulamaları), genç generale öyle ilham verdi ki; Büyük İskender’in de yaptığı gibi öğretmenlerini, kendisine Alpler’e yaptığı keşif gezisine (Spartalı tarihçi Sosylos’ta olduğu gibi) ve askeri seferlere de dahil etti.

Dahası, Hannibal’ın Yunanca eğitimi sadece gösteri için değildi. İkinci Pön Savaşı’ndan sonra sürgündeyken, Roma’daki düşmanı Gnaeus Manlius Vulso’nun Küçük Asya’daki seferi ile ilgili Yunanca kitaplar yazdı. Rodos’u savunanlar için askeri bir el kitabı niteliğinde bir kitap daha yazdı. Crotonelu (güney İtalya’da bir kasaba) Livy’ye göre, bir tapınağın içindeki hem Pönce hem Yunanca bir gravürden Hannibal’in bu dile olan tutkusu anlaşılabilirdi. Onun döneminde, zanaatkarlar bu tapınağa son İtalya seferinde Hannibal’ın yaptıklarını görseller halinde bronz tabletlere oydular ve bu tabletleri daha sonra savaşların ve depremlerin etkisiyle yok olacak olan bu tapınağa koydular.

Çeviri: Ayşegül Atalay

Kaynak realmofhistory

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

1 yorum
  1. Ozhan diyor

    MÖ 2. Yüzyılda Roma devasa bir uluslararası güçtü ancak bir adam onu neredeyse dizlerinin üstüne çökertmişti. Roma’nın En Büyük Düşmanı olarak adlandırıldı ve asırlar sonra bile çocukları korkutmak için söylenen Hannibal kapıda (Hannibal ad Porto) deyimine adını verdi. Dünyanın en büyük komutanı kimdir diye sorulunca Hannibal’ıa yenen Romalı general Scipio, Hannibal’ı ilk, Epirli Pyrrhus’u ikinci kendisini ise üçüncü olarak kabul etmiştir. Aynı sıralama Hannibal’a sorulduğunda o, Büyük İskender’in en büyük general olduğunu, ikinci olarak Pyrrhus’u göstermiş, kendisini de üçüncü sıraya koymuştur

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More