Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Denisova Mağarası: İnsanoğlunun Varlığına Dair Yeni Fosiller ve Tarihler

Bu mağara, Neandertaller gibi yakın evrimsel kuzenlerimiz olan Denisovalılara ait kalıntılara sahip olan, dünyada bilinen tek yerdir.

0 28.024

Güney Sibirya’daki Altay Dağları’nın eteklerine sokulmuş olan Denisova Mağarası, sayısız insan yapımı eşyanın yanı sıra, pek çok hayvan fosili ile en azından iki insan türüne ait fosil sunmuştur: Neandertaller ve Denisovalılar. Bu mağara, Neandertaller gibi yakın evrimsel kuzenlerimiz olan Denisovalılara ait kalıntılara sahip olan, dünyada bilinen tek yerdir. Bölge, insanoğlunun evrimini anlamaya yönelik en önemli bölgelerden biridir, ancak buradaki çalışmalar, bulguları tarihlendirmenin zorluğundan dolayı aksamıştır. Bugünse, bir çift rapor yeni Denisova fosillerini, yeni tarih hesaplarını ve mağaradaki insansıların varlığına dair düzeltilmiş bir tarih şeridini ortaya çıkarıyor: mağaranın, insanlık tarihinde oynadığı karmaşık rolü çözmek için önemli adımlardır.

On yıllar boyunca, önemli bir paleantropolojik bölge olarak bilinen Denisova Mağarası, en büyük hazinesini on yıldan biraz daha fazla zaman önce ortaya çıkardı: daha önceden bilinmeyen yakın evrimsel akrabanın, Denisovalıların parçalar halindeki kalıntıları. Bulunan kalıntılar sınırlı olmasına rağmen, araştırmacılar antik DNA (aDNA)’yı çıkarabildiler ve Denisovalıların büyük olasılıkla Neandertaller ile bağlantılı olduğunu ortaya koydular.

Araştırmacılar, bölgeyi kullanan insan karakteristiğine dair daha kesin bir tarih cetveli belirlemek için, Denisova Mağarası’ndaki bu eşyaları — kemik uçları ve delinmiş dişler — ve fosilleri örneklemişlerdir. Sözkonusu Sibirya mağarası, Neandertallerin olduğu kadar, gizemli evrimsel kuzenlerimiz olan Denisovalıların da evi olmuştur.

Mağaradaki insansıların (hem Denisovalıların, hem de Neandertallerin) aDNA çalışmaları, her iki halkın farklı zamanlarda Homo sapiens ile ve birbirleriyle melezlendiğini kanıtlamaya yardımcı oldu. 2018 yılında, mağarada ilaveten bulunan parçalı kalıntılar, bilinen ilk Neandertal-Denisovalı hibrit bireye ait olduğunu gösterdi.

(Yan not: Araştırmacıların çoğu, üç grubun hepsini — modern insan, Denisovalılar ve Neandertaller — ayrı insan türleri olarak değerlendirirler. Gerçi, türler tanımının kendisi zaten okullarda öğrenmiş olabileceğimiz tanımdan evrilmiştir. (Harvard Üniversitesi’nde antropolog olan ve Discover’a sıklıkla katkıda bulunan Bridget Alex, nelerin “tür” olduğuna dair, yakın geçmişte mükemmel bir el kitabı yazmıştır. Özellikle bu en son araştırma hakkında yorum yapmadan önce okumaya değer.)

Ne yazık ki, bölgede bulunan fosillerin ve eşyaların tam bir analizini yapmak sorunludur çünkü, net bir tarihlendirme yapmak zordur. Bulunanların çoğunun yaşı, radyokarbon tarihlemesi (ki sadece 50.000 yıl kadar öteye gider) sınırlarının ötesindedir.

Diğer tarihlendirme yöntemlerinin daha uzun aralıkları olsa da bunlar genellikle maddelerin kendisini değil, onların bulundukları çökelti tabakalarını tarihlendirirler. Denisova’da ise bu bir problemdir, çünkü çökelti tabakalar, hayvanların kazması, çiğnemesi ve genel olarak ortalığı dağıtması gibi faaliyetler sonucu çeşitli bölgelerde bozulmuştur. Bölge aynı zamanda donma-erime döngülerine de yatkındır, ki bu durum; zemin ve hava sıcaklıkları ciddi oranda dalgalandığında, katmanları düzensiz olarak, aşağı ve yukarı doğru sıkıştırabilir.

Böyle bir kargaşanın içerisinde, bölük pörçük fosil bulgularının ve küçük eşyaların bir katmandan diğerine itilmesi kolay olmaktadır.

Kargaşadan Düzene

Bugün yayınlanan çalışmalara göre, iki ayrı ekip, mağaranın karmaşık yapısını çözmek ve bölgedeki Denisovalılar ile Neandertaller için daha doğru bir tarih şeridi oluşturmak için farklı yaklaşımlar ortaya koydular.

(Haklı olarak şu anda Homo sapiens ‘in de bu dönemde var olup olmadığını merak ediyor olabilirsiniz. Bunun yanıtını -şimdilik- kesinlikle bilmiyoruz.  Denisova Mağarası’nda, Neandertal ve Denisovalı kalıntıları ile aynı zaman dilimine ait belirgin H. sapiens fosili bulunmamıştır.  Bununla beraber, bölgedeki insansıların kalıntıları genellikle bölük pörçük olup, pek çok kalıntı incelenmemiş olarak durmaktadır. Bazı araştırmacılar, bölgedeki bir kaç eşyayı, tarzlarından dolayı, modern insana dayandırmışlardır. 2014 yılında bir ekip, Güney Sibirya’daki bir başka bölgede bulunan kalça kemiğinden aDNA sıraladı ve yaklaşık 45.000 yıl önce yaşamış olan modern bir insana ait olduğuna karar verdi. Böylece, daha erken değilse bile, o zamana kadar türlerimizin bölgede var olduğu saptanmış oldu.)

Natalia Belousova (Rus Fen Bilimleri Akademisi) ve Tom Higham, Denisova Mağarası’nın Ana Haznesi’nden örnekler alırken. Araştırmacılar, bölgedeki Neandertaller ve Denisovalılar için yeni ve daha rafine bir tarih şeridini yaratan bir ekibin parçasıydılar.

Ekiplerden biri, daha önce el değmemiş bölgelerden toplanan malzemelerden 50 adet radyokarbon tarihi elde etti. Malzemeler arasında kömür ve insansılar tarafından değiştirilmiş geyik dişleri gibi eserler bulunuyordu. Diş sarkıtları ve kemik uçları gibi bazı parçaların, 43.000 ve 49.000 yıl önceki aralıkta kuzey Avrasya’da ortaya çıkan benzer malzemelerin en eskisi olduğu ortaya çıktı. Bununla birlikte, hangi insansıların bu malzemeleri yaptığını tespit etmek mümkün olmadı.

İlgili Yazılar

Araştırmacılar, aynı zamanda, 2000’den fazla kemik parçasını incelediler ve üç tanesinde, insansılara ait olduklarını belirten kimyasal işaretler buldular. İlave analiz sonucu, parçalardan birinin, Neandertallerde bulunan mitokondriyal DNA içerdiğini buldular. Diğer iki parçadan birinde aDNA izine rastlanmadı, diğeri ise halen incelenmektedir.

Araştırma ekibi, yeni fosil parçalarının çoğunu ve daha önce topraktan çıkarılanları tarihlendirmeye odaklandı. Bunu yaparken de aDNA dizilerini karşılaştırdılar, hemen göze çarpmayan değişiklikleri tespit ettiler ve bu değişikliklerin ortaya çıkması için ne kadar zaman geçtiğini belirlediler. Bu şekilde, genetik- analiz -yöntemi ile tarihlendirme yeni bir yöntem olup; her türe, her popülasyona ait DNA’nın, kendisine ait, bilinebilir oranda evrim geçirmesi gerçeğine dayanmaktadır.

Umut vermekle birlikte, bu yöntem, yazarların bildirdiğine göre henüz tamamlanmamıştır. Ancak, yaptıkları çalışma, Denisova Mağarası’ndaki insansılar üzerine yapılan ilk girişimdir.

Daha önce raporlanan verilerle yeni bilgileri birleştiren araştırma ekibi, mağaradaki en yaşlı Denisova fosilinin 195.000 yıl kadar eski olabileceğini belirledi. En genç Denisova fosili ise 52.000-76.000 yıllıktır. Bu arada, geçen yıl tanımlanan Denisova-Neandertal hibriti dahil olmak üzere tüm Neandertal fosillerinin yaşı 80.000-140.000 yıl aralığındadır.

Mağara Kronolojisi

İkinci ekip, mağaradaki üç haznenin hepsinde dikkatli bir stratigrafik analiz yaparak, binlerce yıl içinde çökelen katmanlara ait 100’den fazla yeni tarih referansı belirledi. Bu çalışma ile araştırmacılar, Denisova’da bulunan fosil, eşya ve diğer malzemeler için yeni ve daha kesin bir tarih şeridi oluşturabildiler. Araştırma ekibi, optik uyarılmış ışıltı adı verilen bir tarihlendirme yöntemi kullandı. Bu yöntemle, katmanlardaki belli minerallerin en son güneş ışığına maruz kaldığı zaman belirlenebilmektedir.

Diğer ekip gibi doğrudan fosilleri ve eşyaları tarihlendirmek yerine, mağaradaki katmanların kendisini tarihlendirmeye odaklandıkları için, araştırmacıların buldukları sonuçlar diğer meslektaşlarının sonuçlarından farklıdır — ancak çelişkili değildir.

Stratigrafik analiz sonuçlarına göre, Denisovalılar mağarada en az 287.000 yıl öncesinden başlamak üzere vardı ve 55.000 yıl öncesine kadar da varlıklarını sürdürdüler. Araştırmacılar yaklaşık 193.000 yıl öncesinden başlayıp 97.000 yıl öncesine kadar süren bir Neandertal varlığı tespit ettiler. Bu tarih şeridi, fosil tarihleriyle genel hatlarıyla örtüşerek; bölgede daha önce belgelenmemiş, uzun süren bir Denisovalı varlığının, daha kısa süreli bir Neandertal varlığı ile noktalandığını göstermektedir.

Sonuçlar arasındaki farklar, fosiller için kullanılan genetik tarihlendirme yönteminden kaynaklanıyor olabilir; aDNA’ya dayanan yaş örneklemesi, yeni ve cesur bir yaklaşım olup, halen düzeltilmektedir. Tutarsızlıkların kaynağı, fosiller yerleştikten sonra, hayvan faaliyetleri veya donma-erime döngüleri yüzünden çökeltilerin bozulması da olabilir.

Sonuçta, kusursuzluğu sevenler için, yeni araştırma bir hayal kırıklığı olabilir. Ancak yapılan çalışmalar, mağaranın karmaşık geçmişini, içindeki antik dönem sakinleri ile birlikte anlamaya yönelik atılmış dev bir adımdır.

Çeviri: Gamze Kamacı

Kaynak discovermagazine

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More