Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

İnsan Dili Nasıl Evrimleşti? Bilim Adamları Hala Bu Gizemi Çözebilmiş Değil

Darwin’den beri, bilim insanları dilin evrimi üzerinde kafa yoruyorlar. Günümüzdeki dil kapasitemizi görebiliyoruz;  konuşmak, yazmak ya da okumak için gerekli şeylere sahibiz ve bu bilim insanları için gözlemlenebilir bir gerçek.

0 3.144

İnsanlar konuşur, diğer hayvanlar konuşamaz. Bunu hepimiz biliyoruz, ama bu farkın nasıl ortaya çıktığı hakkında kesin bir bilgimiz yok. Darwin’den beri, bilim insanları dilin evrimi üzerinde kafa yoruyorlar. Günümüzdeki dil kapasitemizi görebiliyoruz;  konuşmak, yazmak ya da okumak için gerekli şeylere sahibiz ve bu bilim insanları için gözlemlenebilir bir gerçek. Günümüzdeki durumumuz ve diğer maymun türlerinin iletişim için kullandıkları sistemleri inceleyerek ortak atalarımızın sahip olduğu yetenekleri anlayabilmek mümkün.

Fakat milyon dolarlık soru, bu süreçte arada nelerin gerçekleştiği. Maymun benzeri iletişimden tam teşekküllü insan diline nasıl evrildik?

Çoğu bilim insanı, atalarımızın dil için gerekli uyarlamalar geliştirdiği için bunun aşamalar halinde gerçekleştiğini düşünüyor. Bu görüşü savunanlar; daha önceki aşamalarda, insan atalarımız bir çeşit ilksel dil kullandığını söylüyor. Maymun iletişiminden daha karmaşık, fakat modern dilin unsurlarından yoksun.

Fakat bu ilksel dil tam olarak neye benziyordu? Bu nokta farklı fikirlerin ve ciddi tartışmaların gerçekleştiği bir alan. Bazı araştırmacılar atalarımızın konuşmadan önce şarkı söylediğini iddia ediyor. Diğerleri ilksel dilde pandomim benzeri jestlerin (sessiz sinema üzerine kurulu bir toplum) egemen olduğunu iddia ediyor.

Burada, evrimsel biyolog W. Tecumseh Fitch’in 2017 yılında yayınlanan akademik incelemesinden yararlanarak, dil kökenleri için geçerli modelleri özetlemek için elimden gelenin en iyisini yapacağım.

Ama önce…

Dili, Dil Yapan Nedir?

Dilin nasıl evrimleştiğini açıklamaya çalışmadan önce, tam olarak neyin evrildiğini açıklamalıyız. Dilin ne olduğunu ve evrimsel yakın akrabalarımız büyük maymunların iletişim becerilerinden ne kadar farklı olduğunu tanımlamalıyız.

İnsan dilinde, farklı sesler ve işaretler, gramer yapılarında öğrenilebilen, keşfedilebilen ve sınırsız biçimde birleştirilebilen belirli kelimeleri temsil eder. Düşünebileceğimiz herhangi bir şey hakkında konuşabiliriz – planlar, krepler, politikalar – bu düşünmediklerimiz için de geçerlidir: “Krep yapma veya politikaya girme planım yok.” Ve çoğu ifadenin bağlama bağımlı olan belirli anlamları vardır. Mesela “Nasılsın?”, Bu soru gerçek bir bilme sorusu değil de, selam anlamı içeriyor olabilir. Dil, başkalarıyla bağlantı kurmamızı veya onları aldatmamızı sağlar. Ve anadilimiz doğuştan gelmese de, küçük çocuklar anadillerini bilinçli çaba göstermeden öğrenebilirler.

Bu nitelikler, dili yalnızca insanlarda bulunan olağanüstü bir iletişim sistemi yapar. Ancak sistem, bileşenlere veya dil için gerekli özelliklere ayrılabilir. Ve bunlar evrimsel geçmişimizde farklı zamanlarda ortaya çıktı. Diğer maymunlarla paylaşılan özellikler büyük olasılıkla milyonlarca yıl önce ortak atamızda da vardı. Diğer maymunlarda göremediğimiz özellikler muhtemelen sadece insanlarda ve soyu tükenmiş akrabalarımızı içeren evrimsel dal olan hominidlerde ortaya çıkmıştır.

En az üç dil unsurunun sadece hominidlerde bulunduğu düşünülüyor:

Birincisi, ses yollarımız üzerinde hassas bir kontrol. Diğer maymunlar muhtemelen daha sınırlı bir seslendirme repertuarıyla doğarlar. Fark, beyinlerimizin nasıl organize olduğu ile ilgilidir: İnsanlar, ses kutumuzu kontrol eden nöronlar ile beynimizin istemli hareketlerden sorumlu bölgesi olan motor korteks arasında doğrudan bağlantılara sahiptir. Beyin taramaları, bu bağlantıların diğer primatlarda olmadığını gösteriyor.

İlgili Yazılar

İkinci unsur, iletişim için iletişim kurma eğilimimizdir. Biyolog Fitch, bunu özetlemek için, Almanca “Mitteilungsbedürfnis” kelimesini, “düşünceleri paylaşma dürtüsünü” kullanıyor. Oysa şempanzeler, gıda, seks ve tehlike gibi temel durumları aktarmak için sınırlı bir jest ve çağrı seti kullanıyorlar. İnsanlarda ise iletişim bağ kurmak, fikirlerini anlatmak ve anlaşıldıklarından emin olmak için bir çaba olarak kullanılıyor. Araştırmacıların çoğu, bu farklılığı “zihin teorisi” olarak adlandırılan, başkalarının düşüncelerinin olduğu anlayışının bir sonucu olarak yorumlar. Şempanzeler daha sınırlı zihin kuramı sergilerken, insanlar diğer insanların bir şeyler düşündüğünü bilir – ve biz bu düşünceleri ortaya çıkarmak ve etkilemek için sürekli olarak dili kullanırız.

Son fark, hiyerarşik sözdizimidir. İfadeler ve cümleler iç içe geçen bir yapıya sahiptir ve bunlar basit bir kelime dizisinin çok ötesinde anlamlar sağlar. Örneğin, şu cümleyi ele alın: “Chad öğle yemeğinde Tony ile olduğundan toplantıya geç kaldı.” Hiyerarşik sözdizimi işleme, “Tony” nin geç kalmak fiiline daha yakın olmasına ragmen, ‘‘Chad’’ in toplantıya geç kalan kişi olduğunu doğru şekilde yorumlamamıza izin veriyor. 60 yıldan fazla bir süre önce dilbilimci Noam Chomsky, dilin anahtarı olarak hiyerarşik sözdizimi önermişti, bu günümüzde de geçerli.

Bu nedenle, dil kökenleri için hipotezler bu üç özelliği açıklamalıdır (en azından): kesin vokal öğrenme ve kontrol, açıkça sosyal iletişim ve hiyerarşik sözdizimi.

Dil Gelişimi Üzerine Öne Çıkan Görüşler

Şimdi işin eğlenceli kısmına gelelim: Bu bileşenler nasıl oldu da bir araya geldiler ve sonucunda bir dil oluşturdular?

Dil uyarlamalarını destekleyen evrimsel baskılar, bu uyarlamaların ortaya çıkma düzeni ve süreç boyunca ilksel dilin doğası bakımından farklı olan pek çok yaygın görüş var.

Bazıları kesin ses kontrolü ve öğrenmenin, konuşmaktan çok şarkı söyleyebilmek için Hominidlerde ortaya çıkan ilk dil özelliği olduğuna Bu müzikal ilksel dil fikri Darwin’in fikirlerinden gelir ve yıllar boyunca farklı araştırmacılar tarafından geliştirilmiştir. İnsan evriminin bu varsayımsal şarkı söyleme aşamasında, atalarımızın hayatta kalması ve / veya üreme başarısı, sosyal bağların korunması, eşlere çekici gelmek ya da bebeklerin sakinleştirlmesi bağlamında serenat yapabilmelerine bağlıydı. (Acapella’ya olan antipatim göz önüne alındığında, bu evrimsel avantaj benim için olmazdı).

Alternatif bir görüş, jest ve pandomim ile karakterize edilen ilksel dili öngörmektedir. Bu durumda, sözdizimi ve sosyal iletişim vokal yeteneğinden daha önemliydi. El hareketi hipotezinin en güçlü delili, en yakın akrabalarımız olan şempanzelerin (4 tür ve ayırt edilmesi zor alt türler), kontrollü ve değişken hareketler (70’in üzerinde ve sayma) ile iletişim becerisi göstermesidir. Bu görüşün zayıflığı ise, dilin neden bu kadar konuşmaya egemen olduğunu açıklayamamasıdır.

Diğerleri ise, hiyerarşik sözdiziminin en son ortaya çıktığı, sembolik kelimeler içeren, ancak karmaşık, iç içe geçmiş cümleler içermeyen bir ilksel bir dil önermektedir. Bu görüşe göre, dil öncesi atalarımız daha çok bebekler gibi konuşuyorlardı. “Su! Susamış!” ya da pop-kültürün mağara adamı görüntüsü ile hayal edebileceğimiz “Ben mamut avla. Ben seks istiyor” diyen bir Hominid.

Bu modeller aslında tam olarak birbirlerini dışlamıyorlar. Bazı araştırmacılar, bunları farklı Hominid türleri ile ilişkili ardışık aşamalar şeklinde değerlendiriyor. Belki de 2 ila 4 milyon yıl önce, Lucy gibi bir Australopith yetenekli bir şarkıcıydı. 1.9 milyon yıl önce Homo erectus, jestleri ve anlamlı vokalizasyonlarını grup ayinlerinde birleştirdi. Ve hiyerarşik sözdizimi sadece 200.000 – 300.000 yıl önce türümüz Homo sapiens’in ortaya çıkmasıyla görülmeye başladı.

Bunların hepsi spekülasyon gibi gelebilir, ve aralarında Chomsky’nin de bulunduğu bazı bilim adamları bunu reddeder.

Ancak pek çok araştırmacı bir fikrin anlaşılması için uğraşıyor: Bilimsel dil gelişimi modelleri, karşılaştırmalı biyoloji, sinirbilim, genetik, dilbilim ve paleoantropolojide toplanan kanıtlardan kaynaklanır. Bu, hayvanların nasıl iletişim kurduğunu, dilin altında yatan beyin ve gen sistemlerini, arkeolojik kayıtlardaki eserlerin karmaşıklığını ve fosillerde korunmuş anatomi ve beyin büyüklüğündeki değişikliklerden gelen verileri içerir. En önemlisi, modeller gelecekteki araştırmalar için öngörülerde bulunur ve bu çalışmalar bizi dilin kökenlerine doğru götürebilir.

Çeviri: Özgür Yolcu

Kaynak discovermagazine

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More