Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Antik Mezopotamya’nın En Meşhur 10 Tanrı ve Tanrıçası

Meraklılarının çoğunun bildiği gibi, tarihin ilerlemesi doğrusal değildir ve Mezopotamya mitolojik karakterlerinin birçoğu varyant varlıklara evrimleştiği görülmektedir. (Örneğin, Sümer güneş tanrısı Utu, Akad’da Şhamash'a dönüşmüştür.)

1 109.742

Mezopotamya’nın erken tarihi göz önüne alındığında, Dicle ve Fırat nehirleri arasındaki ve etrafındaki geniş toprakları yöneten tek bir grup ya da siyasi oluşum yoktu. (En azından Akadlardan, Babil ve Asur İmparatorluğu’nun yükselişine kadar). MÖ. 3. binyıldan sonra oluşan Mezopotamya şehir devletleri ile birlikte kültürel özellikleriyle ve hatta dilleriyle daha sonra oluşan devletleri etkilemiş ortak kültür ile ortak dil oluşturmuştur.

Bölgenin Tanrılar panteonu, bu antik kültürel örtüşmenin dini bir uzantısıydı. Mezopotamya tanrılarının çoğuna, Sümerler, Babiller ve hatta Asuriler yaygın bir şekilde ibadet ediyordu.

Meraklılarının çoğunun bildiği gibi, tarihin ilerlemesi doğrusal değildir ve Mezopotamya mitolojik karakterlerinin birçoğu varyant varlıklara evrimleştiği görülmektedir. (Örneğin, Sümer güneş tanrısı Utu, Akad’da Şhamash’a dönüşmüştür.)

Mezopotamya tanrılarının bazıları, şehirlerin koruyucu tanrıları olarak görülüyordu. Bu çok yönlü faktörleri göz önüne alarak, bilmeniz gereken on antik Mezopotamya tanrı ve tanrıçalarına göz atalım.

1- Tiamat

“Enuma Elish” de Marduk tarafından saldırıya uğrayan bir ejderha olarak tasvir edilen Tiamat

Okyanusların ilkel tanrıçası olarak tasvir edilen Tiamat, muhtemelen (Chaoskampf) kaosa karşı mücadele eden en eski bilinen Babil varlıklarından biridir. Bir kahraman ve (kaosa neden olan) bir canavar arasındaki önemli savaşı tasvir eden bir efsanedir. Efsanenin bir tarafında, Tiamat’ın kadınsı güzelliğinin nasıl ortaya çıktığını anlatırken, diğer tarafta ise kaotik ortamı temsil eder. Bu bağlamda, Tiamat’a Mezopotamya tanrılarından biri olarak çok sık rastlanır. Mitolojisinin ilk kısmında yaratıcı tanrıdır. Kozmosu ve ardı ardına yaratılışların nedenidir. Apsü tarafından temsil edilen tatlı su kaynakları ile bağlantılıdır. İkinci kısımda ise rakip haline gelir ve genç nesil tanrılara (kocası Apsü’nün öldürülmesi nedeniyle intikam eylemi olarak) zarar vermek için dev bir ejderha şeklini alır.

Ayrıca, canavarların ve zehirli ejderhaların ilk grubunu yarattığı ve nihayetinde Tanrı Marduk tarafından öldürüldüğü söylenir ve ölümden sonrada kalan bedeninden hem cenneti hem de dünya yaratılır.

İşin tarihsel tarafına gelince, Tiamat’ın Mezopotamya tanrıçası Nammu kültünün bir parçası olarak ibadet edildiğini (Tiamat’a eşdeğer ilkel Sümer tanrıçası) gösteren teoriler vardır.

İlginç bir şekilde, Dr Harriet Crawford, orta Basra Körfezinde denizlerin tuzlu sular ile tatlı su karışmasını gözlemledi. Bu nedenle efsanenin kökeni olan Dilmun’un Bahreyn ülkesinde (Arapça ‘iki deniz ‘ olarak tercüme edilen) bulunduğu düşünülmektedir.

2- Enlil

Enlil (oturan) Ur-Nammu (ayakta)

Enlil, en yüksek üçlü olan Mezopotamya tanrılarından biri olarak kabul edildi. Diğerleri Anu (göklerin tanrısı, aynı zamanda An olarak da bilinir) ve Enki’dir. (bilgelik ve yeryüzü tanrısı).

Şu soruyu sorabiliriz? – Enlil hangi doğal (veya doğaüstü) unsuru temsil ediyor?

Tarihçiler ve dilbilimcilere göre “Sümer dilinde “Lil”  kelimesi “hayalet” veya “perili” anlamına gelir. Enlil ‘Hayaletlerin efendisi’ olarak yorumlanabilir, ancak bu yorum Sümer dinindeki Enlil’in önemi göz önüne alındığında, pek mantıklı olmaz.

Yeniden yorumlama yaparsak, Enlil ‘hava efendisi’ ya da temelde gökyüzü ve atmosferi temsil eden bir tanrı olarak tasvir edilmiş olabilir.

Bununla birlikte, din tarihi açısından bakılırsa bir temel kuvveti temsilin ötesinde Nippur şehrinin koruyucu tanrısı Enlil’dir, Çeşitli Mezopotamya yazıtlarında ve tabletlerde, “tüm toprakların kralı”, “siyah başlı insanların babası” (Sümerlilere atıfta bulunarak) ve hatta “Tanrıların babası” da dahil olmak üzere farklı yüce sıfatlarla tanımlanmıştır. Enlil, isyankâr ve çoğu zaman tuhaf bir şekilde kaprisli, ama en güçlü tanrılardan biridir. Enlil, insanlığın yüksek doğurganlık oranlarıyla ve yaptıkları genel ‘gürültü’ ile rahatsız edildikten sonra büyük tufanı  (MÖ.18. yüzyılda Akad epik Atra-Hasis’e göre) getirmiştir. Ancak, onun ilahi ‘meslektaşı yeryüzü tanrısı Enki,  Atrahasis adlı bir insanı uyarır ve bir gemi yapmasını söyler.

Bu tufan ve hikayesi daha sonra “Nuh” adı altında İncil’e yansımıştır.

3- Enki (Ea)

Daha önce bahsettiğimiz gibi, Enki (Akad ve Babil mitolojisinde Ea olarak bilinir), yüce üçlünün diğer önemli bir tanrısıydı. Yaygın olarak “Dünyanın Lordu” olarak tercüme edilen Enki, yaratılış, zanaat, zeka ve hatta sihir tanrısı olarak tasvir edilmiştir.

İlginçtir,  Sümer metinlerinin çoğu, Enki’nin erkeksiliği, bazen de açık bir şekilde cinselliğe atıfta bulunsa da – bunun erotizmden ziyade Enki’nin “yaratıcı” yeteneğini göstermek için olduğu düşünülmektedir.

Örneğin, bir metin, Enki’nin menisinin tatlı suyu canlandırıcı niteliğine sahip olduğunu ifade eder. Genellikle, Eridu şehrinin (Güney Mezopotamya’da) koruyucu tanrısı olarak kabul edilen Enki’nin yedi efsanevi bilgesi ile birlikte abzu (Akad dilinde apsu) olarak bilinen eşsiz bir coğrafi konumda ikamet ettiği anlatılır.

Mezopotamya kozmik coğrafyası ile uyumlu olarak, abzu yeraltı tatlı su okyanusuna verilen isimdir. Babil bile bir abzunun üzerine inşa edildiği düşünülürdü. Birçok Sümer kaynağında,  tanrıça Tiamat’ın oğlu olarak da bahsedilir. Yine efsanelere göre tüm genç tanrıları öldürmeyi planladığını öğrendikten sonra babası Apsû ile kavga eden Enki idi.

Ayrıca, tanrılar için “özgür” işçi toplamak amacıyla ilk insanı kilden yarattığı söylenir.

4- Marduk

Marduk, Louvre Müzesi

Marduk, en büyük Mezopotamya tanrılarından biridir.  Babil panteonunda önemli bir yeri vardı. Eski Sümerlerden daha sonraki Babillere kadar kültürel önemini sürdürür. Marduk, ‘uzmanlık’ alanları adaletten, tarıma ve büyüye kadar uzanmaktadır. Tanrıların kralı (hatta fırtına tanrısı) olarak tasvir edildi.

Tarihsel olarak, Babil’in ünlü ziggurat’ı da Marduk’a ithaf edildi. Bu ziggurat muhtemelen İncil’deki Babel Kulesinin modeliydi.

Mitoloji açısından, Marduk Enki’nin oğluydu ve genç tanrıların çoğuna meydan okumak için bir ejderha formu alan ilkel tanrıça olan Tiamat’ı yenmekten ve öldürmekten sorumluydu. Marduk Tiamat’ın bedenini ikiye ayırarak birinden gökyüzü birinden yeryüzü yapmıştır. Gözlerinden Fırat ve Dicle nehirlerinin oluşmasını sağlamıştır.

Bir kez daha tarihe geri dönersek, Marduk neredeyse tek tanrı sınırlarına yaklaşan özelliklere sahiptir. Marduk’un diğer pek çok tanrıya karşı, doğrudan Babil’deki Esagile tapınağında hüküm sürdüğü söylenir. Gerçek Esagila kompleksi, son haliyle, yaklaşık olarak MÖ. 6. Yy’da ünlü Nebukadnezar II tarafından tamamlanmıştır.

Aslına bakılırsa, Marduk, Babil topraklarında çok büyük bir üne sahipti ve Cyrus ve Darius gibi Pers (Achaemenid) imparatorları bile kendilerine tanrı olarak seçtiler.

5- Ishtar (Inanna)

Karşıt özelliklerin tanrıçası olan Ishtar (veya Sümer’deki Inanna), güzellik, cinsiyet ve arzunun tanrıçasıydı ama tezat bir şekilde aynı zamanda savaşçı bir tanrıçaydı. Daha sonra Babil efsaneleri, Gilgamesh’in (Babil) Destanıyla, kahraman Gilgamesh (Gılgamış) tarafından reddedildikten sonra intikamcı olan aldatılan kadın rolüne dönüştü.

Mezopotamya tanrıları ve tanrıçaları arasında, temsili özelliklerinden anlaşılabileceği gibi, İshtar, Sümer döneminden beri cinsellikle ilişkilidir ve kutsal fahişelerin koruyucu tanrıçasıdır. Bir Sümer şiirinden alıntıda “Sümer’im, benim kalbim” son derece masalsıyken, Gılgamış destanından – ‘gücünüzün tadını çıkartalım, o yüzden elini tut ve vulvalarımıza dokun!’ diyerek daha iddialı bir kişiye dönüşür.

Erbil antik kenti (ayrıca Sümer Arbela veya Urbilum olarak da bilinir) eski Asur devletinin, MÖ. 2050 civarında ayrılmaz bir parçası olmuştur. Zagros dağlarının eteklerinde stratejik bir konuma sahip olan şehir, Asur-Babil tanrıçasının ibadet merkeziydi.

Bu amaçla, Asur krallarının birçoğu askeri galibiyetler ve savaş eylemlerinden önce tapınağında dua ettiler. Savaş törenleri yanında, tapınak Asur kraliçeleri için hamilelik sırasında güçlü bir sığınak olarak görüldü.

Ve Asur elitlerinin savaşla olan ilişkisinin bir göstergesi olarak yeni doğan prenslerden bazıları Ishtar’ın rahibeleri tarafından emzirildi.

6- Sin (Nanna)

Sin (veya Sümer’deki Nanna), Fırat Nehri ağzında yer alan büyük antik Mezopotamya kent merkezlerinden biri olan Ur’un vasi tanrısıdır (şimdi Güney Irak’ta).

Sin, hilal durumundaki ayın, boğa boynuzlarına benzetilmesi nedeniyle boğa olarak sembolize edildi. Ayın bu efsanevi bağlantısı dışında periyodik şekil değiştirmelerinin kadının adet döngüleri ile ilişkilendirildi ve doğurganlık özelliği de eklendi.

En önemlisi, eski Mezopotamyalılar Sin’i astronomik açıdan önemsediler.

Dini kapsamı dışında, bilimsel belirli zaman dilimlerinde ayın halleri ve döngüleri ile birlikte kayıtları tutuldu. Bu kayıtlar, önemli olayların gidişatına karar verme potansiyeline sahip olduğu düşünülerek geleceği okuma amacıyla kullanılmıştır.

Sin’in tarihsel önemi açısından, Ay erken Sümer döneminde de yer alır.

Utu (güneş tanrısı) ve Inanna (güzellik tanrıçası)’nın babası olarak, çeşitli zaman dilimlerinde, tasvir edilmiştir.

İlgili Yazılar

7- Shamash (Utu)

Şhamashı (oturan) betimleyen Hammurabi Kodlu diyoritit stelinin bir kısmı

Akad tanrısı Şhamash, muhtemelen doğrudan Sümer muadili Utu’dan türemiştir. Güneş ve ilahi adalet tanrısıdır.

İlginç bir şekilde, Utu, ay tanrısının oğlu olarak tasvir edilirken, Shamash, Mezopotamya tanrılarından Enlil’in oğlu olarak bilinirdi.

Her durumda, Şhamash  (ya da Utu), eski Mezopotamya kültürünün en önemli tanrılarından biriydi. Sümer kaynaklarında MÖ 3500 yıllarından itibaren sürekli adı geçer.

Şimdi tarihsel bağlantı göz önüne alındığında, Şhamaşh ünlü Hammurabi hukuk Kanununda yer almaktadır.

Şhamaşh’ın Kraliyet tahtında uzun sakallı yaşlı bir Bilge Adam olarak tasvir edilmiştir. Güneşin ışınları omuzlarının arkasından yayılır ve alçakgönüllü bir yapıya sahiptir. Bütün evrenin yöneticisi konumundadır. Bu temsil, daha sonraki Neo-Asur İmparatorluğu kanatlı bir güneş diski olarak tasvir edilmeye başladı.

Diğer kaprisli Mezopotamya tanrılarının aksine, Şhamash, kuşkusuz ilahi bir varlık olarak şehir devletlerinin canlı mitolojilerinde yer alıyordu. Üç farklı antik kültürün- güney (güney) Sümer’de Larsa ve Eridu’nun- (kuzey) Akkad’daki Sippar’ da halk arasında muazzam bir popülaritesi vardı.

8- Nisaba

M.Ö. 2430’dan kalma doğa sembolleri ile tanrıça Nisaba’nın bir tasviri. Berlin

Sümerlilerin yazma takipçiliğiyle uğraşan bir tanrısı vardı.  (Saraswati, Hint mitolojisinde bilgi ve din bilgileri tanrıçası gibi) ve bu tanrıya Nisaba (veya Nissaba) denirdi.

MÖ. 2700 civarında tahıl tanrıçasından kökenlerine sahip olan Nisaba, daha sonra Mezopotamya şehri Eresh’in birincil tanrısı oldu.

Genellikle tanrıların birincil yazıcısı ve hem ilahi hem de ölümlü hesapların bekçisi olarak tasvir edildi. Çeşitli mitler antik Mezopotamya farklı şehir eyaletlerinde ve bazı masallarda, Nisaba Enlil’in kızı olarak temsil edildi.

Kafa karıştırıcı soyağacının ötesinde, Nisaba her zaman güçlü (ama çok kaprisli) tanrı Enlil’in bir müttefiki olmuştur.

İnsan tarihindeki en eski bilinen edebi eserlerden biri, MÖ. 2600 yılında yazılmış olan Kesh Tapınağı İlahisi (aynı zamanda Nintud ayini olarak da bilinir), -sekiz şarkı setinden oluşur – bunların hepsi Enlil’i övmek amacı güden Nisaba’ya atfedilir.

“Kesh Tapınağı ilahisi” muhtemelen eski zamanlarda tanrıların eseri olarak sunuldu. Bu edebiyat parçasının ilk paragrafı kabaca şöyledir:

Bu soylu kişi bir evden geldi.

Enlil bir evden geldi.

Aslına bakılırsa bir evden çıktı.

Enlil bakışlarını toprağa yöneltti.

Topraklar Enlil’e doğru yükseldi.

Cennetin köşesi bir bahçe gibi oldu.

Kesh onun kalbinde yükseldi.

Kesh başını topraklar arasından kaldırdı.

Enlil Kesh için övgüler dizdi.

9- Ashur

Halkalı kanatlı bir diskte temsil edilen Ashur (Tanrı tarafından verilen krallığın sembolü). Kaynak: British Müzesi.

Ashur (veya Assur), eski bir şehrin ilginç sentezi ve hamisidir.  Mezopotamya’nın kuzey bölgelerinde ünlü olan Sami kökenli bir tanrıdır. Bu Tanrı MÖ 3 binyıldan kalma bir merkez olan eski Asur başkenti Assur’un tanrısal bir şekle dönüştüğüne dair teoriler vardır. Özünde, Ashur, Mezopotamya tanrılarından biri olarak, Mezopotamya’nın Kuzey ve Güney kısımları arasındaki kültürel farklılıklarını ve çatışmasını kendinde barındırır.

Hammurabi’nin zamanında, Marduk ile Enlil yer değiştirdi ve Güney Mezopotamya topraklarının çoğunluğunun baş tanrısı oldu. Bu değişme gerici bir süreç olarak düşünülmüş olmalıdır. Ashur Kuzey Mezopotamya’da Enlil (ve efsanevi soyunun) pozisyona geldi ve bu dini değişim Neo-Asur İmparatorluğu’nun dönemine kadar devam etti.

Ashur’un kendi adını taşıyan Kraliyet başkenti, görkemli saraylar, tapınaklar ve kültür merkezleri ile heybetli bir şehre dönüştürülmesiyle tanrı olarak hızla yayıldı.

Asur emperyalizminin etkisiyle ile Ashurnasirpal, Esarhaddon (Ashur-aha-ıddina) ve Ashurbanipal gibi ‘Ashur’ kelimesini içeren Kral isimlerinin benimsenmeye başladı.

10- Ninkasi

Son olarak eski Sümer bira tanrıçası (ve alkol) Ninkasi hakkında bilgileri özetleyeceğiz.

Ninkasi tanrı olarak, eski Mezopotamya’da bira yapımında ve içeceklerin hazırlanmasında kadınların rolünün simgelenmektedir ve bira tüketiminin toplumsal ve uygar erdemler için ne kadar önemli olduğunu ima etmektedir. Örnek vermek gerekirse, Gilgamesh (Gılgamış) destanında, söyle denir: vahşi adam En-kidu ” ekmek yemeyi bilmiyordu, / ne de bira içmeyi!”. Bira içme uygar bir kişinin kalitesi olarak görülmektedir.

İnsanlık ile ilgili en eski kültürel başarıların birçoğu gibi bira için en eski tarifi ile Mezopotamya topraklarından geliyor. Bu erken bira muhtemelen ekmek yapılan arpa ile yapıldı Son olarak Miguel Civil tarafından tercümesi yapılan Ninkasi’yi onurlandırmak için yazılmış 3900 yaşındaki Ninkasi İlahisi adlı şiirden alıntılarla konuyu tamamlayalım.

Bir kavanozda malt ıslatan kişisin,

Dalgalar yükselir, dalgalar düşer.

Ninkasi, bir kavanozda malt ıslatan kişisin,

Dalgalar yükselir, dalgalar düşer.

  .

  .

  .

  Toplayıcı teknesindeki filtre edilmiş birayı döktüğünüzde,

  Dicle ve Fırat’ın onuru.

  Ninkasi, toplayıcı teknesinden süzülmüş birayı görmek isteyen sensin

  Dicle ve Fırat’ın onuru.

Yazı: Dattatreya  Mandal  (B.S. Mimarlık Tarihi)

Çeviri: Bülent Pekardan

Kaynak realmofhistory

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

1 yorum
  1. camil faziloqlu diyor

    sumer tanrilarinin daq qabartmalari kafkaz daqlarindadir.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More