Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Antik Anıtları İnşa Etmek İçin Kullanılan Aletler ve Onların İzleri

Bugün antik yapılara hayran kalmamızın ana nedenlerinden biri, bu büyüklükte taşların nasıl kesildiği ve büyük bir hassasiyetle nasıl bir araya getirildiğinin gizemidir. Bu anlatıda bu gizemlerden bazıları hakkında yorumlar ortaya seriliyor.

0 2.269

Bugün antik yapılara hayran kalmamızın ana nedenlerinden biri, bu büyüklükte taşların nasıl kesildiği ve büyük bir hassasiyetle nasıl bir araya getirildiğinin gizemidir. Bu anlatıda bu gizemlerden bazıları hakkında yorumlar ortaya seriliyor.

Geleneksel açıklamalar sıradan ilkel araçların,  olağanüstü insan çabasının başarısıyla birleştiğini ve bu yapıları mümkün kıldığını öne sürüyor. Bununla birlikte büyük resme bakarsak dünya genelindeki bu büyük eserlerin yapımının inşaat tekniklerinin ve tasarımlarının neden bu kadar çok birbirine benzediğine dair iyi bir açıklama bulamıyoruz.

Devasa antik megalitik yapılarda T veya kum saati şeklinde kilit taşı oyukları bulunur. Duvarları güçlendirmek için kilit taşlarına metal alaşımlar dökülmesine dünya çapında rastlanıyor.

Eksik Bağlantılar

Devasa büyüklükteki antik yapıların inşasındaki gizemlerde eksik olan önemli bir halka var: Bu yapılarda kullanılan aletlere ne oldu? Bu şaşırtıcı yapım yöntemlerini açıklayan kayıtlı bilgileri neden bulamıyoruz?

Bu yöntemler kasten bir sır olarak mı saklandı?  Yoksa cevaplar baştan beri gözümüzün önünde mi? Net kanıtlar bulamamamızın nedeni, Al Masudi’nin dediği gibi kullanılan aletlerin ses ve titreşim özelliğine sahip olması mı?

Al Masudi tarafından yazılmış olan MS 947’ye kadar uzanan yazılarda, Mısırlıların piramitleri inşa etmek için taşları havaya yükselmeyi bildiklerini anlatan Arap efsaneleri dikkatimizi çekiyor: ağır taşların altına sihirli bir papirüs yerleştirildi. Taşlara metal bir çubukla vuruldu. Sonra taşlar aynı gizemli metal çubuklarla kaplı yol boyunca havada gitmeye başladı.

Mısır’ın Yelken Taşları

Eski bir Arap tarihçisi ve coğrafyacısı (Abul Hasan Ali Al-Masudi), Mısırlıların devasa taş bloklarını taşımak için sesi kullandığını öne sürüyor. Arapların Herodot’u olarak bilinen Al- Masudi, MS 947’de böyle bir efsaneyi yazılı olarak kayda almış.

Efsane şöyle naklediliyor:

Piramitleri inşa edenler inşaat sürecinde kullanılacak güçlü ve devasa taşların kenarlarının altına büyülü papirüs olarak tanımlanan şeyi dikkatlice yerleştirdiler. Daha sonra, metal bir çubuk olarak tanımladığımız şey ile taşlara tuhaf ve esrarengiz bir şekilde birer birer vuruldu. Sonra taşlar yavaşça havaya yükselmeye başladı – emirleri sorgusuz sualsiz bir şekilde yerine getiren saygılı askerler gibi – her iki tarafı benzer gizemli metal çubuklarla çevrili asfalt bir patikanın birkaç metre üzerinde yavaş, metodik, tek sıralı bir şekilde ilerledi.

Was-asası

Birçoğumuz, Anubis gibi Mısır tanrılarını yukarıdaki resimde olduğu gibi elinde garip bir çubukla ayakta dururken görmüşüzdür. Ancak, pek çok insan bu nesnenin ne olduğunu tam olarak bilmiyor. Bu nesneye Was-asası denir.  Çatallı bir tabana sahip olan ve tepesinde stilize bir köpek ya da başka bir hayvan şeklinde bir kafa bulunan bir asadır. Çubuk ince ve mükemmel derecede düzdür. Ankh ve Djed gibi diğer gizemli nesnelerle ilişkilidir. Bunlar sembolik aksesuarlar mıydı? Yoksa bir tür araç olabilirler mi?

Ancient History Encyclopedia ‘ya göre (Antik Tarih Ansiklopedisi) bu nesneler kraliyet gücünü ve hakimiyetini temsil eden sembollerdir.

 “Tılsımlı Muskalardan mimariye kadar her yerde sıklıkla görünen üç önemli sembol Ankh, Djed sütunu ve Asa’dır.  Bunlar yazıtlarda genellikle üçlü grup olarak görülür. Ankh yaşamı; Djed kararlılığı ve Asa ise gücü sembolize eder.”

İlgili Yazılar

Bir tasvirde, Horus’un baktığı bir tapınağın çatısını destekleyen Was-asaları görülür. Benzer şekilde Saqqara’daki Djoser’deki komplekste gökyüzünü tutuyor gibi görünen Djedler tapınak lentolarında (taşıyıcılar) görülür.

Ankh, Djed ve Was

Antik Mimari dergisinde yayınlanan bir videoda bu fikir araştırılıyor. Mısırlılar tarafından kullanılan diyapazon örnekleri gösteriliyor. İngiltere’den anlatıcı Matthew Sibson, Mısırlıların ses ve titreşimlerin gücünü kullanarak en sert taşları kesmek için Was-asası ve diyapazon gibi nesneleri nasıl kullanmış olabileceğine dair bazı büyüleyici fikirler ortaya atıyor.

Her biri bir çubuk tutan İsis ve Anubis heykelinde bu tür diyapazon tasvirleri görüyor. Tasvirler incelenirse teller ile bağlanmış gibi görünen iki diyapazon net bir şekilde işlenmiş.  Çatalların altında, dört uçlu yuvarlak bir nesne ortalanmış ve bir ok yukarıyı gösteriyor gibi.

Ayrıca videoda Sibson, KeelyNet.com web sitesinde yer alan 1997’den ilginç ama doğrulanmamış bir e-postayı ortaya koyuyor. E-postada Mısır bilimcilerin eski diyapazonları bulduklarını ve amaçlarının ne olduğunu hayal edemedikleri için onları “anormal” olarak etiketlemiş olabileceklerini anlatılıyor.

Djed

“Sibson şöyle devam ediyor: “Birkaç yıl önce Amerikalı bir arkadaş bir Mısır müzesi deposuna açılan bölümün kapının kilidini açtı. İçinde ‘akort çatalları’ olarak tanımladığı ‘yüzlerce’ nesne buldu”.

Bunların boyutları yaklaşık 8 inçten 9 fit toplam uzunluğa kadar değişiyordu ve mancınıklara benziyordu. Çatalın dişleri arasında gergin bir tel gerilmiş. Bu arada, bu tellerin demir değil, çelik alaşım olduğunda ısrar ediliyor.

“Bu nesneler, saplı (dirgen gibi) bir ‘U’ harfine benziyordu ve uçları bağlayan tel çekildiğinde uzun süre titreşim oluşuyor. Titreşen bu aletlerin taş kesmek veya oymak için kullanılmış olup olmadıklarını merak ediyorum.”

E-posta en iyi ihtimalle yalnızca anekdot niteliğinde bir kanıt olsa da Isis ve Anubis heykelindeki çatalların arasına teller gerilmiş olan akort çatallarını onaylıyor.

Ayrıca, bir diyapazon gibi görünen bir şeyi tutan bir figürü gösteren eski bir Sümer Silindir mührü görüyoruz.  Görünüşe göre eski insanlar titreşimin etkileri hakkında günümüzde anladığımızdan çok daha fazlasını biliyorlardı.

Bugün, antik yapılara bakmanın yeni yollarını öğreniyoruz. Arkeoakustik, sesin dünyanın her yerindeki sitelerin yapımında nasıl hayati bir rol oynadığını ortaya koyuyor. Bu arada, simatik çalışmalar titreşimlerin maddenin geometrisini karmaşık ve açıklanamaz şekillerde nasıl değiştirdiğini ortaya koyuyor. Kuantum mekaniğinin gizemleri ortaya çıktıkça yeni parçacıklar keşfediliyor ve yapay zekâ algoritmaları maddenin yeni özelliklerini keşfediyor.

Bütün bu araştırmaların sonunda, dünyanın eski insanlarının dünya çapında nasıl devasa anıtlar yarattığını tam olarak anlamaya başlayacağımız aşamaya gelebilir miyiz?

Çeviri: Bülent Pekardan

Kaynak Ancient Code

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More