Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Karadan Keşfedelim: 48 Saatte Zagreb (Hırvatistan) ile Bratislava (Slovakya)

Evet, Corona korkusu yüzünden uçağa binmek giderek zor bir hal alıyor ve hatta mutasyonlar mutasyonları kovalıyor; varyantlardan varyant seçmek zorunda kalıyor olabiliriz ama bu hala yakın Avrupa’yı kara yolu ya da tren yolu ile keşfetmemize engel değil!

0 928

Evet, Corona korkusu yüzünden uçağa binmek giderek zor bir hal alıyor ve hatta mutasyonlar mutasyonları kovalıyor; varyantlardan varyant seçmek zorunda kalıyor olabiliriz ama bu hala yakın Avrupa’yı kara yolu ya da tren yolu ile keşfetmemize engel değil!

Önce Romanya üzerinden Hırvatistan

Hırvatistan 1 Temmuz 2013`te Avrupa Birliği’ne üye olmasına rağmen Euro kullanmıyor, para birimleri KUNA. Biz, ‘tatlı’ şehirde ilk olarak çok övülen Tkalciceva Caddesi’ne geçiyoruz. Burası çok canlı bir bölge. Sırasıyla Jelacica Meydanı’nı, Dolac`da kurulan pazarı, katedralleri (Cathedral of the Assumption of the Blessed Virgin Mary – Katedrala Marijina Uznesenja), ST Marks Kilisesi’ni (St. Mark’s Church -Crkva Svetog Marka), Taş Geçidi (Stone Gate – Kamenita Vrata), Kırık Kalpler Müzesi’ni (Museum of Broken Relationships) ve Ilici ile Tkalciceva Caddelerini gezmeyi planlıyoruz.

Dolac Market

Dolac Meydanı’nda yer alan market 1926`da beri aynı yerde kuruluyormuş. Burası her şeyin taptaze satıldığı bir pazar. Pazarın bir kısmı et/balık ürünlerine, bir kısmı hediyelik eşya ve ev eşyalarına, bir kısmı da çiçek pazarı ve klasik meyve sebze tezgâhlarına ayrılmış. Siz de kahvaltınızı burada edip bir yandan yerel kültürü yerinde gözlemlerken bir yandan da ayaküstü yerel tatlara şöyle bir göz kırpabilirsiniz.

İçinde Füniküler Olan Kentleri Severiz

Dünyanın en kısa raylı hatlarından biri Zagreb`de, yaklaşık 50 sn. sürüyor yolculuk ve hatta yandaki merdivenleri kullanarak fünikülerden daha kısa sürede tepeye varacağınızı bile bile yine de çocuk gibi funiküler ile tepeye varmanın tadını çıkartıyorsunuz. Çünkü funikülerler; harika bir fotoğraf noktası olmanın yanı sıra böyle güzel şehirlerin adeta kolyesi gibidir, öyle değil mi😊

St. Marks Kilisesi Görülmeli

Fünikülerden tepeye çıkar çıkmaz karşınızda göreceğiniz ilk şeylerden biri bu kilise. St. Marks Kilisesi’nin en güzel yanı çatısındaki seramiklerle yapılmış motifler. Dalmaçya, Slovenya ve Hırvatistan ülkelerinin amblemlerinin yer aldığı bu çatı bu yapıyı bambaşka bir hale getirmiş, şehre de şüphesiz harika bir güzellik katmış. 2020’de burada bir terör eylemi gerçekleştirildiğinden beri özellikle gece geç saatlerde kiliseye fazla yaklaşmak yasaklanmış. Önünde bir köşede polisler bekliyor bir köşede de günün her saati fısır fısır dua okuyan insanlar yer alıyor.

Taş Geçit

Bu motifli kilise ile diğer sokağı birbirine bağlayan noktada “Taş Geçit” yer alıyor. Rivayete göre 1731`de bombalanan bu bölgeden hasar almadan ayakta kalan tek yapı buymuş, hasar almamasının sebebinin içinde yer alan Hz. İsa ve Meryem’in resim ve heykelleri olduğu düşünülüyor. Bu yüzden bir çeşit barlar sokağına acılan bu dar geçit yolun ayrı bir yeri var Zagrebliler için, diyebiliriz.

Sonunda Biri Sesimizi Duymuş: “Kırık Kalpler Müzesi”

Burası adından da anlaşılacağı gibi bir şehirde görebileceğiniz en orijinal müzelerden biri. Müzede biten ilişkilerin ardından kalan eşyalar, mektuplar, anılar, her tür anlamlı objeler ve benzeri hatıralar sergileniyor. Velhasıl bu müzeyi görmek de hem eğlenceli hem ilginç bir deneyimdi.

Jelacice Meydanı ve Ilica Caddesi (hemen heyecanlanmayın Çeşme-Ilıca gibi okunmuyor bu 🙂

At üstünde bir “Josip Jelacic” heykelinden tanıyacaksınız bu meydanı. Biraz ilerisinde ise Ilıca Caddesi’ne doğru devam edeceksiniz. Burası, üzerinde her tür mağaza ve restoranı barındıran işlek ve capcanlı bir cadde. Bir şey almaya ihtiyacınız olsun ya da olmasın biraz gezinip soluklanmak için -dikkat klişe deyiş geliyor- “şehrin kalbinin attığı yer” Zagreb’de tam olarak burası. Sadece her köşe başında bulunan “Pakerna”lardan birine girip çeşit çeşit börek (ya da siz “bürek” deyin de sizi daha rahat anlasınlar) ve türevleriyle tanışmak için bile gidilebilir. En meşhur tatlıları ise KREMSNITA. Bol krema sevenlere afiyet olsun.

Slovakya’nın Başkenti Bratislava’ya Geçiş

Zagreb’den çıkmamızdan hemen hemen 4 saat sonra Bratislava’daydık. Zaten sınırı geçince şehir çok yakın. İçinden Tuna Nehri’nin geçtiği Bratislava, 5.500.000’luk Slovakya devletinin başkenti ve 425.000 nüfusu ile en büyük şehri. Bratislava’da Slav kökenli Avrupalılar yaşıyor. Ülkenin resmî dili Slovakça, yanı sıra Almanca da konuşuluyor. Para birimi €. Yorulmadan rahatça gezebileceğiniz, küçük, güzel, şirin bir kent.

UFO Köprüsü

İlgili Yazılar

Arabayla Bratislava Eski Şehir bölgesine Tuna Nehri üzerindeki SNP Köprüsü’nden (Novy Most) geçerek giriyoruz. Asimetrik köprünün Yeni Şehir tarafındaki ayaklarının üstüne bir UFO konmuş.  Bu yüzden burası UFO Köprüsü olarak da anılıyor. Hatta bu UFO bir restoran olarak da kullanılıyormuş. Bratislava’yı kuşbakışı görmek isteyenlerin aklında bulunsun.

SNP Meydanı

Bratislava’da hiç kaçarı yok SNP Meydanı’na er ya da geç geleceksiniz. SNP Meydanı şehrin en büyük meydanlarından biri. Tarih boyunca burada en önemli konserler, protestolar düzenlenmiş. Meydana çıkarken solda SNP Meydanı’na bakan 1728 yılında Barok tarzda yapılmış Bratislava Merhametli Kardeşler Kilisesi’ne de bir göz atmayı unutmayın.

Heykellerin bulunduğu yerden yolun karşısına geçip Uršulínska sokağından Bratislava Eski Şehire doğru girdiğinizde ise bize göre esas Bratislava turunuz başlıyor.

St. Michael Kapısı (Michalska Brana) Pek Gösterişli

Bratislava Gezisinde dükkân, kafe, hediyelik standları falan arıyorsanız doğru yerdesiniz: Michalska Caddesi… Sağlı sollu kafelerin yer aldığı caddenin sonunda ise güzel mi güzel bir Bratislava St. Michael Kapısı var. 1300’lü yıllardan kalma bu kapı şehrin en eski giriş kapısı olup, Eski Şehir ile Yeni Şehiri birbirinden ayırmaktaymış. Bunu da not ediyoruz.

Ben En Çok Cumil’i Sevdim Tabii Ki

Bratislava tam anlamıyla heykeller şehri. Şehrin her noktasında bronzdan yapılmış heykeller var. Bunlardan en ünlüsü kuşkusuz kanalizasyon işçisi romantik Cumil, namı diğer “Cumil at Work”. Herkes gibi ben de onunla birçok fotoğraf çektirdim. Gıkı çıkmadı. Şirin şirin gülümsemeye devam etti. Heykeller arasından Napolyon mu; meydandaki Asker heykeli mi yoksa Cumil mi derseniz benim oyum bu saf gülümsemesiyle emekçi Cumil’e her zaman!

Şehirde Göze Çarpan Kahvehane Kültürü

Bratislava’nın kahveleri, 20. yüzyılın başında Aristokratlar tarafından arkadaşlarla ve iş ortaklarıyla buluşup birer fincan kahve ve kek üzerine saatlerce oyalanmak için kullandıkları yerlermiş. Biz de bu kültürü şehir merkezindeki kafelerde elimizden geldiğince yaşatmaya çalıştık. Siz de dinlenmek için bu tarihi kafelerden birini seçmek isterseniz başlıcaları: Kaffee Mayer,  Schokocafe Maximilian Delikates ya da örneğin Primatial Sarayı’nın hemen köşesinde yer alan Café Mondieu olarak sayılabilir.

Şehir Merkezindeki Tarih

Bratislava’nın en eski kilisesi 13. yüzyıldan kalma Fransisken Kilisesi. Burası 16.-19. yüzyıllar arasında seçilmiş kişilerin şövalye unvanı aldıkları kiliseymiş. Kiliseden biraz daha devam edince ise, güzel bir meydana varıyoruz. Burası Hlavne Meydanı. (Haritalarda Hlavné Námestie diye bulabilirsiniz.) Hlavne Meydanı, Mozart ve Franz Liszt’in çocukken ilk sahne gösterilerini yaptıkları meydanmış. Bunu öğrenince peruğunu takmış, bayramlıklarını giymiş ve heyecan içinde piyano çalan minik bir Mozart görseli, gezi boyunca benim gözümün önünden gitmiyor.  Renkli binaların çevrelediği meydanın ortasında ise Bratislava Maximillian Çeşmesi bulunuyor.

Hlavné Námestie üzerinde bilinen eczanelerin en eskilerinden biri olan Salvatora Apotheke de bulunuyor ve günümüzde bir müze olarak hizmet veriyor. Burası da geçerken bir göz atmaya değer. Aklınızda bulunsun.

Görülmesi gereken bir başka yer ise Mavi Kilise. Bu kilise rengiyle dikkat çekiyor ve Bezrucova üzerinde bulunuyor. Hlavné Meydanı’ndan yürüyerek 10 dakika sürüyor.

Biz Bratislava sokaklarından kaybola kaybola nehir kenarına doğru iniyoruz. Nehir üzerinde bulunan Novy Most (Yeni Köprü) ve köprü üzerindeki UFO Observation Deck’i görünce başladığımız noktaya geri döndüğümüzü anlıyoruz.

Bir gezimizin daha burada sonuna gelirken bir Avrupa başkent gezisini daha 24 saatte tamamlamanın ve 2 güne 2 hızlandırılmış şehir turu sığdırmanın mutluluğunu yaşıyoruz!

 

Yazan: Nilsu Emre

@emrenilsu

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More