Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Truva ve Yunan Kadınları Savaşta (6 Büyüleyici Hikâye)

Truva savaşı -Efsane ya da tarih- Yunan mitolojisinde anlatılan 6 kadının hikayesi Truva ve Yunan kadınlarının savaş sırasında yaşadıklarının büyüleyici anlatımlarıdır. Ayrıntıları keşfetmek için okumaya devam edin.

1 1.097

Truva savaşı -Efsane ya da tarih- Yunan mitolojisinde anlatılan 6 kadının hikayesi Truva ve Yunan kadınlarının savaş sırasında yaşadıklarının büyüleyici anlatımlarıdır. Ayrıntıları keşfetmek için okumaya devam edin.

Erkekler savaşta hayatlarını kaybederken, şehirlerdeki kadınlar kendileri için değerli olan her şeyi kaybettiler: kocalarını, oğullarını, evlerini, geçim kaynaklarını, mallarını ve özgürlüklerini. Burada anlatılan altı kadından her biri, genel olarak kadınların savaşta yaşadıklarının yansımasıdır.

Yunan Kadınları, Truvalı Kadınlar ve Truva Savaşı

Truva Savaşı neydi? MÖ 1200 civarında, antik Yunan dünyası farklı krallıkla doluydu. Efsaneye göre, Miken Kralı Agamemnon kendini krallar kralı olarak ilan etti. Birçok krallığı art arda egemenliği altına aldı. Agamemnon, gözünü Kral Priam ve Kraliçe Hecabe’nin gücü altındaki komşu zengin Truva krallığına dikti. Truva Prensi Paris, Sparta’ya gelip Agamemnon’un baldızı Kraliçe Helen’i kaçırdığında (veya baştan çıkardığında), Agamemnon Truva’ya savaş açma fırsatını yakaladı.

Penelope, Eurycleia ve iki kadını gösteren rölyef, çizim 1814 British Museum

Kardeşi Menelaus’un intikamını almak adına Agamemnon bir çağrı yaptı; tüm Yunan ulusunu silahlarını yanlarında getirmelerini ve orduya katılmalarını şart koştu. Truva’ya kuşatması için bu büyük ordunun başına geçti. Bu dehşet verici olay binlerce erkeği evlerinden etti ve binlerce kadın da evlerinde yalnız kaldı. Truva’nın kadınlarının kaderleri de diğer kuşatmaya gelen savaşçıların kadınları ile aynıydı.

Nesilden nesile hikayeler anlatmanın bir yolu olan sözlü gelenek yaşanan çatışmaları ölümsüzleştirmek için kullanılan bir yöntemdi. Yunan kadınlarının ve erkeklerinin deneyimlerini detaylandıran mitler, şiirler ve oyunlar üretildi. Yunan kültürü, mitler aracılığıyla yeniden anlatılarak canlılığını korudu. Yunan kadınları sözlü geleneğin en önemli parçasıydı, çünkü evdeki geleneksel rolleri gereği çocukların eğitiminden sorumluydular.  Böylece kadınların anlattığı geçmiş döneme ait hikayeler insanların hafızalarına yerleşti.

Hecabe: Truvalıların Kraliçesi

Truva Kraliçesi olarak Hecabe, kaybedecek çok şeyi olan bir kadındı. Hikayesi zenginlikler içinde başladı ve paçavralar içinde bitti. Kral Priam ile evlendi ve birlikte Ege Denizi’nin doğu kıyısındaki en zorlu krallıklardan birini inşa ettiler. Kral Priam’dan on dokuz çocuğu oldu.

Truva Savaşı sırasında Hecabe, oğullarının birbiri ardına öldürülmesine şahit oldu.  En küçük çocuğu olan Polydorus’u kurtarmaya çalıştı ve onu Kral Polymestor adında güvenilir bir müttefike gönderdi. Bu büyük bir hataydı. Truva’nın düşüş haberi kralın kulağına ulaştığında, çocuğu öldürdü ve hazinesine el koydu.

“Hastalığımın sonu yok, süresi yok.

Bir felaket diğeriyle yarışırcasına geliyor.”

– Hecuba, 66, Euripides

Hecabe, Truva Savaşı sonucunda her şeyini kaybetti. Oğullarının hepsi öldürüldü. Kızları ya öldürüldü ya da köleliğe zorlandı. Kocası öldürüldü ve ünlü şehri yakıldı. Hayatta kalan son kızı Polyxena, savaştan sonra öldürüldü.

Hecabe’nın Kederi, Leonaert Bramer, 1630 dolayları, Meadow Müzesi

Hecabe, Ithacalı Odysseus’un kölesi oldu. Köle olmasına rağmen Odyseus, Hecabe’ye intikam için bir şans verdi. Hain Polymestor, Truva Savaşı’ndan sonra eve doğru yola çıkmadan önce düşmüş şehri kontrole geldi. Hecabe, onu ve iki oğlunu selamladı. Onları Truva’nın kalan son hazinesini vermek için çadırına gelmeye ikna etti. Hecabe, çadırda Polymestor’un oğullarını öldürdü ve kralı büyük öfkeyle kör etti. Hecabe, daha sonra sefalete yenik düştü ve sonunda kendini denize atarak intihar etti.

Cassandra: Truva Prensesi, Rahibesi ve Peygamberi

Cassandra, Truva’nın prensesi, Priam ve Hecabe’nin kızıydı. Apollon’un rahibeliğine tutkuyla bağlı güzel genç bir kadındı. Tanrı Apollon Cassandra’yı arzuladı, ona sevgisini belirtmek için kehanette bulunma yeteneğini verdi. Cassandra hediyeyi kabul edip tanrının romantik yaklaşımını reddetti. Bu reddetme ile çılgına dönen Apollon Cassandra’yı öfkeyle lanetledi: geleceği görebilecekti, ama işin püf noktası kimse söylediği hiçbir kelimeye inanmayacaktı.

Cassandra, alay ve dışlanma dolu bir hayat yaşadı; çılgın teoriler üreten garip bir kadın olarak görüldü. Cassandra Truva’nın düşüşünü ve yaşanacak ölümleri öngördüğünde bile, kimse onu dinlemedi.

Cassandra erkek kardeşine de kehanetin yollarını öğretmişti. İlginç olan erkek kardeşinin kehanetlerine inanılıyordu. Bu olay tarih boyunca kadınlara karşı sürdürülen ön yargının üzücü bir görüntüsüdür. Kadına inanılmazken aynı şeyleri söyleyen kardeşinin erkek olması nedeniyle daha güvenilir görülmesi ilginçtir.

Cassandra, Evelyn de Morgan, 1898, De Morgan Koleksiyonu

Truva Yunanlıların eline geçtiğinde, Cassandra sığınmak için Athena Tapınağı’na koştu ve korunmak için Tanrıça’nın heykeline sarıldı. Onu tapınakta kıstıran Yunan savaşçı Ajax, Tanrıça’nın heykelinin önünde Cassandra’ya vahşice tecavüz etti. Ajax işlediği bu suçtan dolayı, Tanrıçanın gazabına uğradı; eve dönerken gemisi parçalara ayrıldı. Athena bir şimşek göndererek Ajax’ı yok etti.

Daha sonra, Cassandra, Agamemnon tarafından Miken’deki evine cariye olarak alındı. Agamemnon’un karısı Clytemnestra onları birlikte görmekten rahatsız oluyordu ve bir fırsatını bulup ikisini de öldürdü. Cassandra kendi ölümünü öngörmüştü.  Kimseye öleceğini anlatamadı, çünkü onu kimse dinlemezdi. Çünkü o bir kadındı.

Andromache

Andromache, hem savaşta hem de savaş dışında kadınların kaderini çok iyi bilen bilge bir kadındı. Kocası ve Truva ordusunun lideri olan Hektor’a geçim kaynağı olarak bağımlı olduğu için sürekli uyarılarda bulunmaktaydı. Eski toplumlardaki diğer birçok kadın gibi, ölü bir koca, ailenin ve korumanın yok olması anlamına geliyordu.

İlyada’da Hektor’a şöyle diyordu:

Eğer, seni kaybedersem, ölmek ve gömülmek benim için daha iyidir.

Sen gittiğinde beni teselli edecek bir şey kalmayacak.

Sadece keder kalacak.

Ne babam ne annem var.

Hayır…  gitme Hektor …

Sen benim için baba, anne, kardeş ve kocasın.

Bana merhamet et.

Hayır… gitme Hektor…

Burada kal…

Andromache evlenerek Truva’nın kraliyet ailesi içine girmişti. Evlenmesi, Cicilian Thebes’te yaşayan tüm yakın ailesini geride bırakmak anlamına geliyordu. Truva’ya geldiğinde, Yunan ordusu çevre şehirleri yağmalıyordu. Bu yağmalamalarda tüm ailesi öldürüldü. Bu nedenle, Hector onun duygusal desteği oldu. Ondan olan çocuğu kendi soyunun son bağlantıydı.

Andromache ve Astyanax, Pierre Paul Prud’hon, yak. 1813-17/1823-24, Met Müzesi

Truva Savaşı yıllarında Andromache’nin Hektor’dan çocuğu oldu. Astyanax -şehrin efendisi anlamına gelen-  adını koydular.

İlgili Yazılar

Astyanax, Hektor’un varisi olacak yaşa kadar yaşamadı. Savaş bitimi, Yunan birlikleri Andromache’nin çocuğunu kollarından alarak şehir surlarından aşağı attılar. Bu büyük travmadan sonra, Andromache, kendisine defalarca tecavüz eden Neoptolemus tarafından köle olarak alındı.  Ondan üç oğlu oldu. Neoptolemus ‘un ölümünden sonra, en küçük oğlu Bergama ile Küçük Asya’ya dönmeyi başardı.

Penelope: Ithaca Kraliçesi

Penelope, zekiliğiyle ün salmış Yunan kadınlarından biriydi. Spartalı Helen’in kuzeniydi ve zekasına uygun bir adam olan Odysseus ile evlendi. Odysseus, Truva Savaşı’na gittikten sonra on yıl boyunca Ithaca adlı adadaki krallıklarını yönetti. Savaştan sadece birkaç ay önce doğan oğulları Telemachus’u tek başına büyüttü.

Penelope yalnız bir kraliçe olarak birçok sorunla karşı karşıya kaldı. Truva Savaşı sona erdikten sonra, Odysseus on yıl daha eve dönmedi. Adalılar onun denizde öldüğünü varsaydılar. Sosyal beklenti Penelope’nin yeniden evlenmesiydi. Penelope, Odysseus’un geri döneceğini umduğu için bu fikre karşı direndi.

Üç yüzden fazla talip adaya gelmiş ve Penelope’nin evini evlilik için için ziyaret etmişti.  Penelope, hiçbirini Odysseus kadar değerli görmedi. Yeniden evlenmenin oğlu Telemachus’u varis olarak tehlikeli bir konuma sokacağından korkuyordu. Yeni bir koca kendi çocuğunun onun yerine geçmesini isteyecek ve bu da Telemakhos’un hayatı için potansiyel olarak sorunlar getirebilecekti.

Penelope, Francis Sydney Muschamp 1891, Lancaster City Müzesi

Penelope, yeniden evlenmekten kaçınmak ve geciktirmek için zekice bir taktik düşündü. Mantıksal olarak, hiç kimsenin Odysseus’un öldüğünü kesin olarak bilmediğini savundu. Ölmediğini bilmeden evliyken tekrar evlenmek, geri dönmesi durumunda Odysseus’a hakaret oldu.

Talipleri reddetmekten yorulunca bir kefen öreceğini ve kefen bitince yeni koca seçeceği konusunda adaylarla uzlaştı.

Ama geceleri gizlice kefeni söktü. Bu, Penelope’ye üç yıl daha bekleme süresi sağladı.  Bundan sonra, taliplere değerlerini kanıtlamak için birçok deneme ve görev verdi. Sonunda, Odysseus eve döndü ve Penelope onu mutlulukla karşıladı.

Truvalı Helen, Eski Spartalı

Truvalı Helen, antik mitlerdeki tüm Yunan kadınlarının tartışmasız en ünlüsüdür. Güzelliğiyle erkekler üzerinde o kadar büyük bir güce sahipti ki -belki de onun suçu olmadığı halde- Truva Savaşı’ndan sorumlu tutuldu. Tanrıça Afrodit, genç Prens Paris’e onu bir yarışmada “en güzel tanrıça” olarak seçtiği için ödül vermişti.

Helen ve Paris evliydiler ve evli olmaları olması önemli görünmüyordu. Tanrıça Afrodit, dramalar yaşatması ve yaptığı kışkırtmalarla biliniyordu. Helen -bazıları zorla, bazıları isteyerek olduğunu söylüyor- Paris tarafından Truva’ya götürüldü ve Truva Prensesi oldu.

İlyada’nın Helen tasvirinde, Afrodit’in gücünün kuklası gibi görünüyor. Helen, Afrodit’in eylemlerini zorladığından şikâyet eder:

“Asıl çıldırtıcı olan, Tanrıça’m, bundan sonra ne olacak?

Beni bir kez daha mahvetmek mi istiyorsun?”

(İlyada 3.460-461)

Truvalı Helen, antik mitlerdeki tüm Yunan kadınlarının tartışmasız en ünlüsüdür. Güzelliğiyle erkekler üzerinde o kadar büyük bir güce sahipti ki -belki de onun suçu olmadığı halde- Truva Savaşı’ndan sorumlu tutuldu. Tanrıça Afrodit, genç Prens Paris’e onu bir yarışmada “en güzel tanrıça” olarak seçtiği için ödül vermişti.

Truvalı Helen, Dante Gabriel Rossetti, 1863, Rossetti Arşivi Kunsthalle, Hamburg

Helen ve Paris evliydiler ve evli olmaları olması önemli görünmüyordu. Tanrıça Afrodit, dramalar yaşatması ve yaptığı kışkırtmalarla biliniyordu. Helen -bazıları zorla, bazıları isteyerek olduğunu söylüyor- Paris tarafından Truva’ya götürüldü ve Truva Prensesi oldu.

İlyada’nın Helen tasvirinde, Afrodit’in gücünün kuklası gibi görünüyor. Helen, Afrodit’in eylemlerini zorladığından şikâyet eder:

“Asıl çıldırtıcı olan, Tanrıça’m, bundan sonra ne olacak?

Beni bir kez daha mahvetmek mi istiyorsun?”

(İlyada 3.460-461)

Belki Helen tutku dolu bir hayat sürmüştü ya da belki de zorla kaçırılmıştı. Efsane sürekli değişir; kişilerin anlatmak istediğine bağlı olarak adaptasyona açıktır

Sonunda, asıl kocası Menelaus’a geri döndü. Menelaus’u kocası olarak tekrar seveceğine ikna etmeyi başardığı için öldürülmedi. Helen eve döndü, arkasında bıraktığı yıkımın büyüklüğü diğer Yunan kadınları için istenmeyen biri haline gelmesine neden oldu.

Clytemnestra

Kralların Kralı Agamemnon’un ortağı olarak, Kraliçe Clytemnestra çok büyük güce sahipti. Kızı Iphigenia ile gurur duyuyordu, ama çok erken ondan çok erken ayrılmak zorunda kaldı.

Iphigenia ve Clytemnestra, Truva’ya yelken açmadan önce Yunan filosunun toplandığı Aulis limanına çağrıldı. Clytemnestra’ya, Iphigenia’nın yaklaşmakta olan Yunan kahramanı Aşil ile evleneceği ve savaşa girmeden önce birleşmeleri gerektiği söylendi. Aşil, genç yaşta, Yunan ordusundaki en iyi savaşçı olarak tanınmıştı. Etkileyici bir kocaydı ve Clytemnestra, kızına evlilik yoluyla böylesine saygın bir ünvan verilmesinden çok memnundu.

Clytemnestra, Sir Frederick Leighton, 1882, Barton Galerileri

Ne yazık ki, evlilik bir aldatmacaydı. Iphigenia gelin gibi giyinmişti ama evlenmeden ölecekti. Öz babası Agamemnon, Yunanlılara kızgın olan Tanrıça Artemis’i yatıştırmak için kızını kurban etti. Clytemnestra, kızının öldürülmesinden dolayı perişan oldu ve o andan itibaren kocasının ölümünü planladı.

Agamemnon on yıl sonra Truva’dan döndüğünde, Clytemnestra ve sevgilisi Aegisthus, Agamemnon’u öldürdü. O Kocalarının yokluğundan zevk alan Yunan kadınlarını temsil ediyor – katil kocası olmadan hayat daha iyiydi

Clytemnestra, kızının öldürülmesinin intikamını aldı. Clytemnestra için zafer uzun sürmedi. Babasının öldürülmesinin intikamını almak için oğlu Orestes tarafından öldürüldü. Bu ailede ki kan davası döngüsü hiç bitmedi.

Truva ve Yunan Kadınları: Ölümsüz Deneyimler

Bu altı Truva ve Yunan kadınının hikayeleri sadece Truva ve Yunan kadınlarının değil, tarih boyunca birçok kadının savaşlarda yaşadıkları deneyimleri yansıtıyor.

Savaşların sonucu olarak en çok kadınlar mağdur oldular. Bu hikayelerde kadınlar kocalarının ve oğullarının eve dönmesini beklediler, ama çoğu dönmedi. Tecavüze uğradılar, bir mülk olarak görüldüler ya da görmezden gelindiler ve haksız muameleler gördüler. Özgürlükleri ellerinden alınırken yaşam biçimlerini kaybetmenin yanı sıra tarif edilemez eziyetler yaşadılar.

Yunan Elbiseli İki Öğrenci, fotoğraf Thomas Eakins tarafından çekilmiş, 1883, Met Müzesi

Savaşı yaşayan kadınlar – hem fethedilen şehirlerde yaşayanlar hem de zafer kazananların geri dönmesini evde bekleyen kadınlar – aynı acıları yaşadılar. Hecabe, Cassandra, Andromache, Penelope, Helen ve Clytemnestra, kadınların savaştaki deneyimlerinin sadece bir kısmını temsil ediyor. Bu kadınların adları tarihe yazıldı ve hiç unutulmadı.

Çeviri: Bülent Pekardan

Kaynak THE COLLECTOR

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

1 yorum
  1. Luis diyor

    Hellen

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More