Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Roma’nın Kuruluşu: Romulus Efsanesi

Efsaneye göre Roma şehrinin kurucusu ve kahramanı olarak kabul edilmesine rağmen, Romulus'un ardındaki hikâye oldukça karışık ve bazen de gaddarcadır.

0 7.002

Efsaneye göre Roma şehrinin kurucusu ve kahramanı olarak kabul edilmesine rağmen, Romulus’un ardındaki hikâye oldukça karışık ve bazen de gaddarcadır. Söylenene göre Romulus okuyucuların hala irkilmesine sebep olan pek çok korkunç eylemin suçlusuydu ancak efsaneye göre işlemiş olduğu bu korkunç suçlar genellikle olumlu sonuçlar doğurmuştu. En azından Romalıların bakış açısına göre durum böyle. Çabalarının neticesinde, Romalılar onu efsanevi kurucuları olarak kabul ettiler ve yaşamından değerli dersler çıkardılar: Gücün kaynağı bazen zalimliktir ancak kurtuluşa giden yol çoğu zaman insanın kendi elindedir.

Kral Romulus Tasviri

Romulus’un Soyu ve Doğumu

Roma’nın bilinen kuruluş efsanesine göre, Romulus M.Ö. 700’lerde doğdu. Annesi Rhea Silvia adında bir rahibe; babası ise ona antik dünyada ikinci bir soyağacı sağlayan savaş tanrısı Mars’tı. Bazılarına göre, bu durum Romulus’un hiçbir zorluk yaşamadan, bolluk içinde bir yaşam süreceğine ve bir ahlak timsali olacağı şeklinde yorumlanabilirdi. Oysa Romulus’un kaderi, rezillik ve korkunç kötülüklere dolu bir yaşam olarak yazılmıştı. Romulus’un anne tarafından büyükbabası Numitor’du. Orta İtalya’nın Alban Tepelerinde yer alan ve nüfuslu bir yerleşim yeri olan Alba Longa’nın kralıydı. Antik tarihçiler şehrin kuruluşunu Aeneas’ın soyundan gelenlerden başka kimseye bağlamıyorlar. Bununla birlikte, Numitor tahta çıktıktan kısa bir süre sonra, kıskanç kardeşi Amulius onu devirerek tahta sahip olmak istedi. Bir şekilde planlarında başarılı olan Amulius, Alba Longa’nın yeni kralı oldu. Amulius, iktidarını daha da sağlamlaştırmak için haince Numitor’un oğlu Aegestus’un öldürülmesini emretti ve Numitor’un kızı Rhea Silvia’yı yuva ve aile tanrıçası Vesta’nın rahibesi olmaya zorladı. Bu tür rahibelerin ölüm cezası korkusuyla görevleri boyunca iffetli olmaları gerektiğinden Amulius, Rhea Silvia’nın taht için herhangi bir potansiyel rakip doğuramayacağını düşünüyordu. Ancak Romulus efsanesinde anlatıldığı gibi, savaş tanrısı Mars,  Rhea Silva ile birlikte olmuş ve bunun sonucunda rahibe, Romulus ve Remus adındaki ikizleri dünyaya getirmişti.

Rhea Silva gerçeği gizlemeye çalışsa da Amulius, Rhea’nın hamile olduğunu öğrendi ve çocukların doğumlarından kısa bir süre sonra Alba Longa’nın düzenbaz, zalim kralı bebeklerin nehirde boğularak öldürülmesini emretti. Ancak kaderin bir cilvesi olarak çocuklar hayatta kalmayı başardı. Efsaneye göre ilk olarak Lupa adında bir kurt çocukları kurtardı ve Faustulus adındaki bir çoban evlatlık edininceye dek onları korudu. Ölüme terk edilmelerinden yaklaşık 18 yıl sonra Romulus ve Remus, Alba Longa’ya geri döndüler ve silahlı bir isyan başlatarak tüm Alba Longa ahalisini zalim kralın zulmünden kurtardılar. Amulius’u öldürerek, büyükbabaları asil Numitor’u tekrar tahta çıkardılar. Kendi hatası olmaksızın, Romulus’un erken yaşamı utanç verici bir eylemle – bebek öldürme girişimiyle – lekelenmişti ancak bu engelin üstesinden gelerek potansiyel değerini göstermişti. Ölümden kıl payı kurtulmuş ve Alba Longa’ya yakışır yönetimi yeniden tahsis etmişti.

Romulus ve Remus

Roma’nın Kuruluşu

Amulius’u tahttan indirdikten kısa bir süre sonra, Romulus ve ikiz kardeşi geleceklerini düşündüler. Hırslıydılar ama büyükbabaları Numitor hayatta olduğu sürece Alba Longa’nın saygın prensleri olmak dışında daha fazlasını arzu edemeyeceklerinin farkına vardılar. Bu sebeple, yakınlarda kendilerine ait bir şehir kurmaya karar verdiler ancak şehrin konumu ve kralın kim olacağı da dahil olmak üzere birkaç konuda anlaşmazlığa düştüler. Sonunda kararı tanrılara bırakarak aralarında bir kehanet yarışması düzenlediler. Gökyüzünden gelecek işareti kim görürse kral o olacak ve şehrin nereye kurulacağını belirleyecekti.

Romulus, yarışmayı kaybedebileceğinden endişeliydi ve kazanma şansını artırmak için hile yapmaya karar verdi. Bu amaçla kardeşine, gökyüzündeki ilk işareti kendisinin gördüğü yalanını söyleyen bir mektup gönderdi ancak mektup Remus’a çok geç ulaştı. Bu sırada Remus gökyüzünde çoktan 6 adet akbaba görmüştü bile. Bunu tanrıların kendisini seçtiğinin bir kanıtı olarak kabul etti. Ancak kısa bir süre sonra, Romulus kendi olduğu yerden gökyüzünde uçan 12 adet akbaba görmüştü. Remus daha sonra Romulus’un ikiyüzlülüğünü fark etti ve bu duruma çok öfkelendi. İki kardeş arasında bu sefer hangi işaretin daha uygun olduğu konusunda bir tartışma çıktı. Akbabaları ilk gören mi haklıydı yoksa en çok akbaba gören mi? Bu anlaşmazlık iki kardeşin arasını daha da açtı.

Bir süre sonra, Romulus’un inşa aşamalarından birinde Remus ve arkadaşları, çalışmaları incelemeye geldiler. Remus yapılan çalışmalardan hiç etkilenmemişti. Yapılmakta olan surları küçümseyip duruyordu. Bu durum Romulus’un ve arkadaşlarının canını sıkıyordu. Remus iddialarını kanıtlamak istercesine surların üzerinden atladı. Yere indiğinde, Romulus’un ya da yardımcılarından birinin öfkesiyle kafasına bir kazma darbesi yiyerek oracıkta öldü. Tarihçi Orosius’a göre “bu eylem Romulus’un saltanatının itibarını mahvetmişti” (Seven Books of History Against the Pagans, 2.4). Antik şair Horace ise “bu anlaşmazlığın Roma’nın sonraki güç mücadelelerine zemin hazırladığına” inanıyordu. Bu durumu şöyle açıklıyordu:

“Romalıların peşini bırakmayan şey; acı bir yazgı, bir kardeşin cinayet suçu ve masum Remus’un kanı toprağa düştüğü günden beri onun soyundan gelenlerin üzerinde olan bir lanettir.” (Horatius, Epodes, 7.17–20)

Romulus’un pişman olacak çok şeyi vardı. Kutsal bir kehanet yarışmasında hile yapmıştı ve Remus’un cinayeti kelimenin tam anlamıyla alçakçaydı. Hatta bazı Romalılar için bu davranışın affedilecek hiçbir yanı yoktu. Plutarhos, “kardeşine karşı duyduğu mantıksız öfkeden, aceleci ve anlamsız şiddetten Romulus’u hiç kimse aklayamaz” diyordu (Comparison of Theseus and Romulus, 3.1). Ayrıca “böyle bir tutkuya kapılması için önünde hiçbir iyi sebep olamazdı” diye de ekliyordu (Comparison of Theseus and Romulus 3.2). Bununla birlikte Romulus, sonrasında ortaya koyduğu çabalar sayesinde bir nebze kurtuluşa ermeyi başarmıştı. Efsaneye göre, Roma’nın yerini Palatine Tepesi olarak seçmişti. Bunun akıllıca bir seçim olduğu iddia edilir. Böylece Romulus benimsenen bir din, sosyal ve medeni kurallar yaratarak Roma’nın ilk kralı oldu.

Kimilerine göre Romulus’un mutlak gücü ele geçirmesi gerekiyordu. Antik yazar Florus’a göre, “Romulus’ta var olan cesaretin daha büyüğü nerede bulunabilirdi? Krallığı ele geçirmek için böyle bir adama ihtiyaç vardı” (Florus, The Epitome of Roman History, 1.8.2). Benzer şekilde, Romalı hukukçu Cicero (MÖ 106-43), Roma’nın kurulduğu yerin şehrin büyümesine ve gelişmesine imkân sağladığı ve devletin “takdire şayan temel yapısını” yarattığı için Romulus’tan övgüyle bahsetti (Cicero, On the Republic, 2.17). Cicero bununla hiç şüphesiz Roma Senato kurumunu ve başlangıçtaki kehanet yarışması fikrini ima ediyordu. Plutarhos ise Romulus’un yükselişini söyle yorumladı:

“Ancak Romulus’un öyle büyük bir üstünlüğü vardı ki en alt basamaktan zirveye yükselmeyi başarabildi. Çünkü o ve kardeşi, köle hatta domuz çobanının oğulları olarak anılıyorlardı. Ama onlar sadece kendilerini özgür kılmakla yetinmediler neredeyse tüm Latinleri özgür kılarak; düşmanların katilleri, soyun ve dostların kurtarıcıları, ırkların ve halkların kralları, şehirlerin kurucuları gibi onurlu unvanlara sahip oldular (Plutarhos , Comparison of Theseus and Romulus, 4.1).

Sabine Kadınlarına Tecavüz
Nicolas Poussin

Sabine Kadınları

Efsanesini takdire şayan eylemlerle güçlendirmesine rağmen, Romulus’un zorbalık eğilimi ilerleyen zamanlarda yeniden kendisini gösterdi. Roma’nın kuruluşundan kısa bir süre sonra Romulus, yeni oluşturulan bu şehrin geleceğinden endişe duymaya başladı. Roma şehrini Alba Longa’nın çoğunluğu erkeklerden oluşan çobanlarıyla ve dışlanmış bireyleriyle beraber kurmuştu. Ayrıca diğer şehirlerden Roma vatandaşı olmak isteyenlere, kaçak ve borçlu olmalarına bakmaksızın sığınma hakkı vermişti. Bu, Roma’nın nüfusunun artmasına yardımcı oldu, ancak gelenlerin neredeyse tamamı erkekti. Roma’ya kayda değer bir kadın göçü olmazsa, şehir en erken bir nesil sonra yıkılmaya mahkûm olacaktı. Nitekim kadınlar olmazsa, Roma şehri neslini devam ettiremezdi.

İlgili Yazılar

Şehirdeki kadın eksikliğinden bir hayli sıkıntı duyan Roma kralı, güvendiği adamlarıyla bir komplo planı kurdu. Bu aldatıcı planın tüm aşamalarını incelikle ayarladıktan sonra Romulus, komşu toplulukları – muhtemelen tanrı Consus’a adanmış –  büyük bir şölene katılmaya davet etti. Orta İtalya’nın dört bir yanından insanlar masumane, olacaklardan bîhaber biçimde Roma şehrine girdiler ve  şenliğin, yarışmaların ve büyük gösterilerin tadını çıkarmaya hazırlandılar.

Festivalin en heyecanlı kısmı at yarışıydı. Yarış devam ederken ve tüm misafirler yarışa odaklandığı sırada, Romulus adamlarına hain planlarını başlatmak için işaret verdi. Kılıçlarını kuşanan Romalılar kalabalığın arasına dalarak 683 kadar bakireyi kaçırdı ve onları Romalı bekarlarla evlenmeye zorladı. Orosius bu hile dolu eylemi hayasızlık ve sahtekarlık olarak yorumluyordu:

“Romulus’un bir antlaşma teklif edip, şölenine davet ederek kandırdığı Sabine kadınlarını ele geçirme eylemi, ilk etapta onları kandırmaktaki sahtekârlığı kadar acımasızcaydı (Orosius, Seven Books of History Against the Pagans, 2.4).”

Ancak efsaneye göre, zorbalıkla oluşturulan evlilikler sevgi dolu birlikteliklerle sonuçlandı, aynı zamanda çok sayıda savaşın da fitilini ateşledi. Romulus; Caenina, Antemnae ve Crustumerium ordularıyla savaştı ve onları yendi. Ayrıca Kral Titus Tatius tarafından yönetilen Sabinler’e karşı da bir savunma savaşı yürüttü, ancak çetin geçen savaşın net bir galibi olmadı. Ölümcül, uzun süreli bu savaşın ardından iki lider bir araya gelip Roma’yı ortak hükümdarlar olarak yönetmeye karar verdiler. Tüm bu savaşlardan ve başarılardan dolayı, Romulus bir kez daha itibarının bir kısmını geri kazanmayı başardı – en azından Romalıların gözünde. Bunun nedeni, zorbalıkla da olsa oluşturulan evliliklerin verimli olması ve birçok yeni Romalının dünyaya gelerek şehrin geleceğinin kurtarılmış olmasıydı. Ayrıca bir dizi askeri çatışmadan sonra Roma’nın sınırlarının genişlemesi, nüfusunun ve gücünün artması da büyük bir etkendi.

Son Yılları ve Ölümü

Efsaneye göre, Romulus yıllar içerisinde Cameria, Fidenae ve güçlü Veii şehirlerine karşı başarılı savaşlar yürüttü ve koloniler kurarak mağlup ettiği halkları Roma vatandaşı olarak kabul etti. Böylelikle vergi gelirlerini ve silahlı adam sayısını da arttırmış oldu. Antik yazar Tacitus bile Romulus’un bu eylemlerini taktir etmişti: “Romulus öylesine zekiydi ki, düşman olarak savaştığı ulusları aynı gün hemşehrisi olarak selamladı.” (Tacitus, The Annals, 11.24).

Romulus’un çabaları neticesinde, Roma geçici de olsa dış saldırılara karşı güvence altındaydı, ancak Roma’da her şey yolunda değildi. Bazılarına göre, Romulus giderek daha da gaddarlaştı ve kendi yarattığı birçok yönetim biçimini yok saydı. Gerçekten de sık sık Senato’nun veya halkın rızası olmadan hareket ediyor, adamlarına kendisini memnun etmeyen vatandaşları dövmelerini emrediyor ve hatta bazılarının Tarpeian Kayası’ndan fırlatılarak öldürülmesi emrini veriyordu. Üstelik tüm bunları korkmuş ve tutsak halkın önünde yaptırıyordu.

Bütün bu zalimlikler en sonunda tebaasını kızdırdı. Efsaneyi nasıl algıladığınıza bağlı olarak Romulus ya tanrısal babası Mars ile yaşamak için mucizevi bir şekilde gökyüzüne yükseldi ya da halk tarafından öldürüldü. Bazı antik yazarlar Romulus’un doğaüstü bir şekilde tanrılaştırılmasını reddettiler. Onlara göre, Romulus’un baskıcı yönetimi senatörlerin onu gizlice öldürmelerine, vücudunu küçük parçalara ayırmalarına ve ardından kalıntılarını saklamalarına neden olmuştu. Ardından senatörler Roma halkının karşısına çıkıp Romulus’un göklere, tanrıların yanına çağrıldığı yalanını söylemişlerdi.

Her ne şekilde olursa olsun, Romulus kurduğu temeller, önünü açtığı gelişme ve Roma’yı askeri bir güç merkezi haline getirmesi nedeniyle halkın gözünde bir kez daha itibarını kurtarmayı başarmıştı. Nihayetinde, Roma devletinin tanrısı olarak kabul edilen Quirinus ile özdeşleşti ve onuruna layık bir tapınakla ödüllendirildi.

Augustus

Romulus İmgesi

Antik yazarlar, ölümünden çok sonra bile Romulus’un işlediği suçları yazmış olsalar bile, Romalılar onu büyük ölçüde övgüye değer bir kahraman olarak gördüler. Adı öyle büyük bir güç ve meşruiyete bağlıydı ki birçok kimse Romulus olarak ya da Roma’nın kurucusu olarak anılmanın hayallerini kurdu. Roma Cumhuriyeti döneminde, ünlü generaller Marcus Furius Camillus (MÖ 446-365) ve Gaius Marius (MÖ 157-86) Roma’nın kurucuları olarak selamlanmanın gururunu yaşadılar. Her ne kadar taşla, toprakla Roma şehrini kurmuş olmasalar da çabaları neticesinde cumhuriyetçi şehir devleti yeniden doğmuştu. Bu, Romulus’un katkılarıyla kıyaslanabilecek bir durum ve birçok kişinin arzu ettiği büyük bir ayrıcalıktı.

Jül Sezar’ın (MÖ 100-44) Romulus ile yakından ilişkili olduğunu düşünen antik tarihçiler de vardı ve hatta bazıları, Roma’da istikrarı sağladığı ve sınırlarını genişlettiği için ona ‘Romulus’ adını verdi. Benzer şekilde, ilk Roma imparatoru Augustus (M.Ö. 27 – MS 14), danışmanlarının önerisiyle Romulus adını kullanmaya karar verdi. Ancak Romulus isminin monarşi ve kraliyet fikriyle oldukça güçlü bir bağlantısı vardı. İmparatorluk döneminin Romalıları bir kral tarafından yönetilme fikrinden nefret ettiği için Augustus, Romulus ismini kullanmaktan vazgeçti.

Yine de Romulus’un ve Augustus’un büyüklüklerini birleştirme çabasıyla, imparatorun cenazesinde, törene katılanlar Romulus’un resimlerini de sergilediler. Bu durum, birçoğunun Romulus’a duyduğu yüksek saygıyı gösteriyordu. Diğer Romalılar ise Romulus’un büyüklüğü ile anılmak konusunda çok daha basit davrandılar. Sayılamayacak kadar çok sayıda Romalı anne baba, çocuklarına Romulus adını verdiler.

Bununla birlikte, efsanede yer alan Romulus’un hilekâr ve gaddar tavırları diğerlerine de aynı şekilde davranma yetkisi veriyor gibiydi. Örneğin, Gaius Calpurnius Piso ve Livia Orestilla‘nın düğününe katılan sorunlu imparator Caligula (MS 37-41), Piso‘nun yeni gelinini kaçırmaya karar vermişti. Gerçekten de düşündüğünü yaptı. Gelini kaçırarak onunla evlendi. Caligula daha sonra halka, tıpkı Romulus ve adamlarının Sabine kadınlarını kaçırdıkları gibi, kendisinin de Orestilla‘yı kaçırıp onunla evlendiğini duyurdu.

Gerçek şu ki, Romulus birçok yönden kötü bir örnekti. Yine de onun yaşamı Romalılara, çok az insanın kusursuz bir karaktere sahip olabileceğini ve insanın yaptığı kötülüklerin başarılarını gölgeleyemeyeceğini öğretti. Romulus örneğinde onun efsanevi yaşamı Romalılara, kahramanlığın ve şanın bazen ciddi şekilde kusurlu olanlara atfedilebilir olduğunu öğretti. Herkes Romulus’tan daha iyi bir insan olmayı arzulasa da onun sayesinde Roma’nın kurulmuş, büyük ölçüde başarılı bir imparatorluk haline gelmiş ve bin yılı aşkın bir süredir büyüyerek gelişmiş olduğu gerçeğini kabul ettiler.

Çeviri: Gürkan Çimen

Kaynak World History

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More