Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Erken Dönem Avcılığı: Ok ve Yay

Ok ve yay ile avcılığının icadı neredeyse 65.000 yıl öncesine dayanıyor!

0 1.057

Ok ve yay ile avcılığının icadı neredeyse 65.000 yıl öncesine dayanıyor!

Ok ve yay ile avcılık (veya okçuluk), belki de 71.000 yıl kadar önce Afrika’da erken dönemde yaşayan insanlar tarafından geliştirilen bir teknolojidir. Arkeolojik kanıtlar, bu muhteşem teknolojinin, 37.000 ila 65.000 yıl önce Orta Taş Devri Afrika’sının Howiesons Poort evresinde kesinlikle kullanıldığını gösteriyor; Güney Afrika’daki Pinnacle Point mağarasındaki son kanıtlar ok ve yayın ilk kullanıldığı tarihi 71.000 yıl öncesine kadar geriye götürüyor.

Ancak ilginçtir ki bu teknolojinin, en fazla 15.000-20.000 yıl önce Geç Üst Paleolitik veya Pleistosen’in son zamanlarında Afrika’dan göç eden insanlar tarafından kullanıldığına dair hiçbir kanıt yoktur. Yayların ve okların günümüze kadar gelen kalıntıları, yaklaşık 11.000 yıl önceki Erken Holosen’e aittir.

Güney Afrika’da bulunan kaya resmi

Afrika: Orta Taş Devri, 71.000 yıl önce.

Avrupa ve Batı Asya: Geç Üst Paleolitik, okçuların kaya sanatı resimleri olmamasına ve en eski ok şaftlarının Erken Holosen’e (10.500 yılına) kadar uzanmasına rağmen; Avrupa’daki en eski yaylar, Almanya Stellmor’da  11.000 yıl önceye dayanan bataklık bölgesinden çıkmıştır.

Japonya / Kuzeydoğu Asya: Pleistosen sonu.

Kuzey / Güney Amerika: Pleistosen sonu.

Ok ve Yay Seti Yapımı

Günümüzdeki San Bushmen yay ve ok imalatına dayanarak, Güney Afrika müzelerinde küratörlüğünü yapılan mevcut yay ve okların yanı sıra yine Güney Afrika’daki Sibudu Mağarası, Klasies Nehri Mağarası ve Umhlatuzana Rockshelter arkeolojik kanıtlarına dayanarak Lombard ve Haidle (2012), bir yay ve ok yapmanın temel sürecini oluşturmuştur.

Bir yay ve bir dizi ok yapmak için, okçunun taş aletlere (kazıyıcılar, baltalar, ağaç işleme malzemeleri, çekiç taşları, ahşap şaftları düzeltmek ve pürüzsüzleştirmek için kullanılan aletler, ateş yakmak için çakmaktaşı gibi), su taşımak için bir kaba (Güney Afrika’da devekuşu yumurtası kabuğu kullanılmıştır), zift veya reçine ile karıştırılmış hardala, yapıştırıcılar için ağaç sakızına, yapıştırıcıların harmanlanması ve ayarlanması için ateşe, yay çıta ve ok milleri için ağaç fidanlarına, sert ağaç ve sazlar ve bağlayıcı malzeme için hayvan tüyü ve bitki lifine ihtiyacı vardır..

Bir yay için çıta yapma teknolojisi, tahtadan bir mızrak yapma teknolojisine yakındır (ilk olarak 300.000 yıldan daha uzun bir süre önce Homo heidelbergensis tarafından yapılmıştır); ancak farklı olarak, tahta bir mızrağı düzeltmek yerine, okçunun yay çıtasını bükmesi, yayı bağlaması ve çıtayı yapıştırıcılarla işlemesi gerektiğidir ve bölünmeyi ve çatlamayı önlemek için yağ sürülmesi gerekir.

İlgili Yazılar

Ok ve Yay Teknolojisinin Diğer Av Teknolojileriyle Karşılaştırılması

Modern bir bakış açısına göre, yay ve ok teknolojisi kesinlikle mızrak ve atlatl (mızrak atıcı) teknolojisinden gelir. Bu mızrak teknolojisi, ava fırlatmak için kullanılan uzun bir mızrağı içerir. Bir atlatl, bir atışın gücünü ve hızını arttırmak için bir kaldıraç görevi gören ayrı bir kemik, tahta veya fildişi parçasıdır: tartışmasız, mızrağın ucuna tutturulmuş bir deri kayış bu iki buluşun arasında olan bir teknoloji olabilir.

Ancak yay ve ok teknolojisinin mızraklara ve atlatlara göre bir takım teknolojik avantajları vardır. Oklar daha uzun menzilli silahlardır ve okçunun daha az alana ihtiyacı vardır. Bir atlatl‘ı başarılı bir şekilde ateşlemek için, avcının büyük açık alanlarda durması ve avına çok görünür olması gerekir ancak ok avcıları çalıların arkasına saklanabilir ve diz çökmüş bir durumdayken de ateş edebilir. Atlatl ve mızraklar tekrarlanabilirliklerinde sınırlıdır: bir avcı bir atlatl için bir mızrak ve belki de üç dart taşıyabilir, ancak ok teknolojisinde bir düzine veya daha fazla okla çok atış yapılabilir.

Benimsemek mi Benimsememek mi?

Arkeolojik ve etnografik kanıtlar, bu teknolojilerin nadiren birbirini dışlayan teknolojiler olduğunu göstermektedir. Farklı teknolojiler mızrakları, atlatları, yayları ve okları, ağlar, zıpkınlar, ölüm tuzakları, kitlesel öldürme uçurtmaları ve bufalo atlayışları gibi diğer birçok stratejiyle birleştirmiştir. İnsanlar da avlanma stratejilerini, avların büyük ve tehlikeli oluşuna ya da karada, havada veya vahşi doğada oluşuna göre değiştirmişlerdir.

Yeni farklı teknolojilerin benimsenmesi, bir toplumun nasıl inşa edildiğini veya nasıl davrandığını derinden etkileyebilir. Belki de en önemli fark, mızrak ve atlatl avcılığının grup halinde yapıldığında başarılı olan işbirlikçi süreçler olmasıdır. Buna karşılık, yay ve ok avı sadece bir veya iki kişi ile gerçekleştirilebilir. Gruplar grupları veya klanları için; bireyler bireysel ve daha küçük aileler için avlanmıştır. Bu, kiminle evlendiğiniz, grubunuzun ne kadar büyük olduğu ve statünün nasıl aktarıldığı da dahil olmak üzere yaşamın hemen hemen her yönünü etkileyen derin bir sosyal değişimdir.

Teknolojinin benimsenmesini de etkilemiş olabilecek bir konu, ok ve yay avcılığının atlatl avcılığından daha uzun bir eğitim süresine sahip olması olabilir. Brigid Grund (2017) atlatl (Atlatl Derneği Uluslararası Standart Doğruluk Yarışması) ve okçuluk (Yaratıcı Anakronizm İnter Kingdom Okçuluk Yarışması Derneği) için yapılan modern yarışmaların kayıtlarını inceledi. Bir bireyin atlatl puanlarının istikrarlı bir şekilde arttığını ve ilk birkaç yıl içinde beceride iyileşme gösterdiğini keşfetti. Bununla birlikte, yay avcılarının da yarışmanın dördüncü veya beşinci yılına kadar maksimum beceriye yaklaşmaya başlamadığı görüldü.

Büyük Teknoloji Değişimi

Teknolojinin nasıl değiştiği ve aslında hangi teknolojinin ilk önce olduğunu anlama sürecinde yapılacak daha çok şey var. Elimizdeki en eski atlatl, sadece 20.000 yıl önce Üst Paleolitik’e kadar uzanıyor ki Güney Afrika kanıtları, yay ve ok avcılığının hala çok daha eski olduğu konusunda oldukça net bir cevap veriyor. Ancak arkeolojik kanıtlar olduğu gibi, avlanma teknolojilerinin tarihleriyle ilgili tam cevabı hala bilmiyoruz ve icatların ne zaman gerçekleştiğine dair kesin bir şey söyleyemiyoruz.

İnsanlar teknolojilere sadece bir şeyin yeni veya işleri kolaylaştırması gibi şeylerden de farklı nedenlerle adapte olurlar. Her yeni teknoloji, eldeki görev için kendi maliyetleri ve faydaları ile karakterize edilir. Arkeolog Michael B. Schiffer bunu “uygulama alanı” olarak adlandırmıştır yani bu da yeni bir teknolojinin benimsenme düzeyinin, üzerinde kullanılabileceği ve en uygun olduğu görevlerin sayısına ve çeşitliliğine bağlı olduğudur. Eski teknolojiler nadiren tamamen eskimiş durumdadır ve yeni bir teknolojiye geçiş süresi gerçekten de çok uzun olabilir.

Çeviri: Şevval Tufan

Kaynak ThoughtCo

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More