Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Geçmişten Günümüze Atın Hikayesi

Bundan 50 milyon yıl öncesinde, boyu bir metreyi bulmayan ürkek bir otçul Kuzey Amerika ormanlarında biraz meyve ve yaprak bulmak için dolanıyordu...

0 15.335

İnsan kültüründeki eşsiz rolünün tarihe nasıl dönüştüğüne dair…

Bundan 50 milyon yıl öncesinde, boyu bir metreyi bulmayan ürkek bir otçul Kuzey Amerika ormanlarında biraz meyve ve yaprak bulmak için dolanıyordu. Bu küçük canlıyı şimdilerdeyse eohippus veya hyracotherium (dawnhorse) olarak tanıyoruz. 1.5 milyon yıl öncesinde, ataları şu an at olarak bildiğimiz hayvan şeklinde evrildiler. Yaklaşık 900.000 yıl önce Kuzey Amerika çayırlarından, ilk kez insanlarla karşılaşacakları yere, Eski Dünya’ya yayıldılar. Böylelikle, dünya çapındaki arkeolojik kayıtlarda kanıtı bulunan insanlar ve atlar arasındaki eşi benzeri olmayan bir ilişki başladı.

Chauvet Mağarası, Fransa 30.000 yıl önce duvar resimleri
Chauvet Mağarası, Fransa 30.000 yıl önce duvar resimleri

Atın Ehlileştirilmesi

 Atların ve insanların karşılaşmasına dair ilk kanıta Avrasya bölgesindeki Yontma Taş Devrine ait yerlerde rastlandı. Parçalanmış at kemikleri ilk insanların atları önemli bir besin kaynağı olarak tükettiklerini gösteriyor. Ayrıca, bu hızlı ve hareketli hayvanlar insanların hayal gücünü diğer hiçbir hayvanın yapamadığı şekilde canlandırdı. Yontma Taş Devri mağara sanatında diğer hayvanlardan ziyade at tasvirleri daha çok görünmektedir.

İlk ortaya çıktığı yerde, Yeni Dünya’da atların nesli yaklaşık 900.000 yıl önce Buzul Çağ sonlarından sonra tükenmeye başladı. Aşırı avlanma ve iklim değişikliği buna neden olarak gösterilebilir. Eski Dünya’nın birçok bölgesinde de atlar bozkırların ormana dönüşerek yaşam alanlarının daralmasıyla ortadan kaybolmuştur. Şu an Ukrayna, Rusya ve Kazakistan olan o zamanın bozkırlarında günümüzdeki atların ait olduğu Equuscaballus türleri çoğalmaya devam etti. M.Ö 5000 yılından bir süre sonra, ehli sığır ve koyunlarla haşırneşir olan bölgedeki insanlar atları ehlileştirmenin ilk adımlarını atmış olabilir. Güçlü ve asi olmalarına rağmen, atların onları diğer ehli hayvanlardan ayıran bir üstünlüğü var. Hartwick Koleji arkeologu David Anthony şöyle demektedir : “ Atları çetin kış şartlarında koyun ve sığırlara göre beslemesi daha kolaydır. Atlar, bozkırdaki kış iklimine iyi uyum sağlar ve beslenmek için toynaklarıyla buzu ve karı aşarak çimene ulaşabilirler.” Bozkırdaki insanların atların bu özelliğini avantaj olarak kullandıklarına dair bazı dolaylı kanıtlar var. Sığırlarla birlikte tasvir edilmiş kemik oymaları gösteriyor ki insanlar at sürülerini kış için et olarak saklamaya başlamışlardır.

Ayrıca, ehlileşmeden hemen sonra at sürmenin de başladığına dair kanıtlar var. Anthony ve meslektaşı Dorcas Brown M.Ö 3500 zamanından kalma Kazakistan’daki at dişlerini incelediler ve atlara halat görevini gören eşyalar veya deriden dizginler takıldığını buldular. Anthony şöyle ifade etmektedir: “Bence atın sırtına çıkan ilk kişi bir ergen veya çocuk olabilir çünkü muhtemelen çocuğun biri kısrağın sırtına şaka amaçlı zıplamış ve herkes şaşkınlıkla bakakalmıştır.” Ama at sırtında gitmenin kullanışlılığı hemen ortaya çıktı. Besi hayvanını kontrol altında tutmanın yanı sıra daha geniş sürüleri de bir arada tutmak da kolaylaştı. At sürmek eşyaların ve fikirlerin yayılmasını sağladı. Ehli atlar insanların malzemelerine hayat verdi ve bunun yanı sıra insan kültüründe göze birden çarpmayan ama köklü bir değişim yarattı. Anthony şöyle demektedir: “ Dünya at sırtında seyahat eden insanlara açıldı. Hayatta nelerin mümkün olabileceği ve mesafe algıları birden bire değişti.”

gunesi-ceken-at-arabasi

Atlar ve Cennet

Hint-Avrupa geleneklerindeki bazı eski mitlerde doğaüstü veya kutsal atlar yer almaktadır. Avrupa, güney, batı ve Orta Asya’nın ana dillerinin çoğunun dâhil olduğu dil ailesinden gelen Hint-Avrupa dillerinde ya da Sanskritçe olan ilk yazıt, milattan önce ikinci milenyumun sonlarında Tunç Devrinde yazılmış kutsal ilahilerin toplandığı Rig Vedadır. 1.000’den fazla olan bu ilahilerin çoğu tanrıyı yücelten şiirler ve dualardır. Rig Veda’nın yazıldığı dönemde, yüzyıllar öncesinde belki de daha öncesinde yazılmış olan mitlerde Tunç Devri’nde Hint-Avrupa dilini konuşan insanlar uzak mesafelere seyahat etmeye ve ticaret yapmaya başladı. Bu yolculuklarla düşüncelerini Asya’dan İskandinavya’ya uzanan geniş bir alana ulaştırdılar.

viking-tasinda-at-tasviri

Gothenberg Üniversitesinden, Kristian Kristiansen Avrupa’da toplanan arkeolojik kanıtlar Hint alt kıtasında ilk kez yazılmış Hint-Avrupa dilindeki mitler arasında güçlü paralellik olduğunu söylemektedir. Tunç Devri mitlerinin en önemli örneklerinden birisiyse güneş kültüdür. Güneş kültünde, güneşin günlük yolcuğu bir at arabasıyla cennete doğru çekildiğini çizilerek sembolize edilmiştir. Bu aynı zamanda ölümden öbür dünyaya geçiş olarak da yorumlanmaktadır.

pegasus

Yunan ve İskandinav mitolojilerin ikisinde de doğaüstü atlar yer almaktadır. Kanatlı bir at olan Pegasus, Posedion ve Gorgon Medusa’nın yavrusudur. Perseus tarafından kafası kesilerek öldürülünce Medusa’nın boynundan doğduğuna inanılır. Ehlileştirildikten sonra, Korinthos şehri kahramanı Bellerophon, tanrıların dağı olan Olympus’a Pegasus’la gitmeye çalışır. Ama Zeus, Pegasus’un Bellerophon’u sırtından atmasını sağlar ve kibrinin cezası olarak onu Dünya’ya tekrar gönderir. Pegasus ise Zeus’un yıldırımlarını taşıyarak ve ahırında kalarak cennetteki yolculuğuna devam eder. Zeus ayrıca, Pegasus’u baharın gelişini simgeleyen takımyıldızı olarak gökyüzüne yerleştirir. İskandinav savaş, şiir, ilim ve irfan tanrısı olan Odin’in de ayrıca hizmetinde kutsal bir atı bulunmaktadır. Sekiz bacaklı oluşuyla ve süratiyle nam salmış olan Sleipnir, Dokuz Dünya’ya olan yolcuğunda Odin’i taşımaktadır. Dokuz Dünya, İskandinav hayat felsefesinde yer alan insanlık, tanrılar ve tanrıçalar, develer, ateş, buz, cüceler, cinler ve ölüm gibi unsurların bulunduğu bir diyardır.

pegasus-mitoloji

Öbür Dünyaya Yolculuk

Atlar ehlileştirildikten sonra, cenaze törenlerinde önemli bir rol oynamaya başladılar. Arkeologlar Avrasya bozkırlarındaki mezarlarda M.Ö 5000 yıllarına dayanan kuzu ve inek kalıntılarıyla karışmış at kemikleri buldular. Bulunan hayvanların tümü büyük olasılıkla cenaze törenlerinde kurban edildi ve yendi. Sonra, atın insan hayatındaki artan önemli rolü Çin kültüründen tutun da İngiliz kültürüne kadar birbirinden farklı kültürlerde cenaze törenlerinde de görülmeye başladı. Muhtemelen, atları cenaze törenlerinde ilk kez onurlandıranlar M.Ö 2000 yıllarında Ural Dağları’nın güneyine güçlü yerleşkeler kurmuş olan Sintashta insanlarıdır. Bu toplumun önemli üyeleri at arabalarıyla ve onları çeken atlarıyla birlikte gömüldüler. Cenaze törenlerinde kurban edilip yenilen besi hayvanlarının aksine, atlar sahipleriyle birlikte öbür dünyaya el değmemiş bir şekilde gittiler. Sintashta’dan gelmiş olan birçok bozkır kültüründe at cenazeleri de görülmektedir. Siberya’da, M.Ö 50. Yüzyılda, Demir Devri Pazırık halkı asilleri süslü başlık ve eyer giydirilmiş olan atlarıyla birlikte gömüldüler.

terracotta-figur

Ama atların gömülmesi Çin’de tam manasına ulaştı. Çin hükümdarı Duke Jing of Qi’nin M.Ö 6. Yüzyıla ait mezar kazısı büyük bir servetin göstergesi olan 200 adet atın kalıntılarını açığa çıkardı. Mezar tamamen kazılmadı ama bazı arkeologlar 600 atın olabileceğini tahmin ediyor. Bu sayı Çinin ilk imparatoru Qin Shihuangdi’nin (r. 220–210 B.C.) nam salmış anıtkabrindeki oyukların yakınlarında keşfedilmiş Terakota ordusunun atlarının sembolleriyle yarışmakta. Arkeologlar, Tunç çağı ve Terakota tasvirleriyle 650 atın yanında 130 savaş arabasının da gömüldüğünü tahmin ediyor.

terracotta-at-arabasi

Savaş Atları

İlgili Yazılar

M.O. ikinci milenyum ortalarında,  Yakın Doğu ve Mısır’da harpte atların kullanımı yaygınlaşmaya başladı. Atları dizginlemekte kolaylık sağlayan ve savaş arabalarının ağırlığını hafifleten sert ahşabın yerini alan telli tekerleklerin icadında ve at arabalarının tasarımında yeniliklere olanak sağladı. At arabasıyla savaşmak masraflı olmasına karşın ve arazi koşullarına arabanın etkinliği ve dayanıklılığı değişkenlik göstermesine rağmen yine de araçlar savaşların olmazsa olmazı halini aldı. Santa Barbara’da bulunan California Üniversitesi arkeologu Brian Fagan’a göre, Tunç Devri at arabaları gezgin okçular gibiydiler. Ağır olan dört tekerli arabalardaysa savaşı gözlemleyebilmeleri için krallar ya da komutanlar taşınıyordu. Tutankhamun’un mezarında bulunmuş olanlar gibi hafif iki tekerlekli olanlar tek bir okçuyu ya da arabacıyı taşıması için daha uygundu.

akhemenid-savas-arabasi
Achaemenid, Tajikistan, M.Ö. 5. ve 4. yy

Anadolu’da Hattuşa’nın Hitit bölgesindeki kraliyet arşivlerinde 1906-1907 yılları arasında bulunmuş olan tablet Eski Yakın Doğu Döneminde savaş arabalarının kullanımıyla ilgili aydınlatıcı kaynaklardan biridir.  M.Ö 1400 yıllında çivi yazısıyla yazılmış olan Kikkuli metni, adını, yazarı olan ve kendisini günümüzün Suriye’nin kuzeyi ve Türkiye’nin güneydoğusu olan “Mitanni diyarının at eğiticisi” olarak tanımlayan Kikkuli’den almıştır. Daha sonrasında, atın güz döneminde başlayan yeminin, suyunun verilmesi, ilgilenilmesi, ahırda dinlenmesi ve masaj, şilte gibi talimatları içeren ortalama 184 günlük eğitimi anlatmaktadır.

asur-savas-arabasi
Assyrian, Nineveh, Irak, M.Ö. 7. yy

Neredeyse bir milenyum olan bir süreçte, savaş atları at arabalarını çekmekte kullanıldı ama yaklaşık M.Ö 850 yılında at arabaları azalmaya başladı. Ama atların savaştaki önemi baki kaldı. Yaklaşık 150 yıl içerisinde, her arazi koşuluna uyum sağlayan süvariler Yakın Doğu’da at arabalarının yerini aldı ve sonunda at arabaları yarışlarda, geçiş törenlerinde ve makam araçlarında yer almaya başladı. Zamanla bu durum bölgesel bir halden çıkıp bütün Avrupa’da da görülmeye başladı. Süvarilerin önemli rolünün önemi Avrupa tarihini etkilemiş olan başlıca olaylarda görülmüştür. Bu olaylara örnek olarak, M.S 732 yılında İngiltere’nin Fransa’ya karşı Poitiers Çarpışmasını kazanması, Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu’nun kurulması ve Hastings Muharebesi’nde I. William’ın zaferi gösterilebilir. Fagan şöyle demektedir: “ Bence, tarihteki hayvanlara ilişkin en önemli gelişme atların ehlileştirilerek savaş aracı olarak kullanılmasıdır.”

bayeux-atlilari
Bayeux Tapestry, France 11. yy

Spor ve Gösteri

Greko-Yunan Dünyası’nda, at yarışları özel olayları kutlamanın, o şehre ait olmanın verdiği gururu, devletlerin ve bireylerin görkemini göstermenin önemli bir simgesiydi. Yunanlılar için at arabası yarışları M.Ö 1500 yıllarında başladı ve kutsal şölenlerinin temel ögesi halini aldı.

Roman Spain M.S. 3. yy
Roman Spain M.S. 3. yy

M.Ö 776’da Olimpiyatlar kurulduktan yaklaşık yüzyıl sonra, at arabaları ve at yarışları oyunlarda yerini aldı. Arlington’daki Texas Üniversitesi tarihçisi Donald Kyle bunu ailelerin siyasi ve sosyal anlamda önde gelenlerden olduğunu göstermek için bir olanak sağladığı şeklinde açıklamaktadır.

Hellenistic, Cape Artemision, Greece M.Ö. 140
Hellenistic, Cape Artemision, Greece M.Ö. 140

Ama Romalılar için atlara dair bu yarışmalar daha çok halkı eğlendirmek amaçlı devletçe düzenlenmiş abartılı gösterilerin bir parçasıydı. Tarihçi Livi ilk ve en geniş Roma hipodromu, Aventine ve Palatine tepeleri arasındaki Roma’nın 50. imparatoru Lucius Tarquinius Priscus’un yaptırttığı Circus Maximus’tur. Sıradan oval şeklinde açık haliyle Yunan hipodromlarına benzer olsa da,  Romanlar giderek geniş stadyum tarzında inşa etmeye başladılar, öyle ki M.S ilk yüzyılında 250,000 kadar izleyici kapasitesine sahipti. Kalabalığı coşturan gladyatör yarışları gibi diğer gösteriler olsa da Kyleat yarışının Roma tarihindeki ilk ve en uzun soluklu gösteri olduğunu dile getirmektedir.

lakota-atlari

Yeni Dünya’ya Geri Dönüş

Atlarla yaşamlarını değiştiren son insanlar ataları 9.000 yıl önce ilk kez atla karşılaşmış olan Yeni Dünya’nın yerlileriydi. Hernán Cortés Meksika’ya 500 kişi ve 15 atla geldiğinde atların tekrardan bölgeye gelmesi 1519’da başladı. Azteklere ve diğer Meksika uluslarına karşı yapılan seferlerinde Cortés’in küçük süvarileri önemli bir fark yarattı. Atlılar 80 gün süren Tenochtitlan meydan savaşını başlattılar ve Cortés’e hiçbir zaman meydan okuyan olmadı.

lokomotif-demir-at

Atlar doğdukları otlaklara geri döndüklerinde, Ova Kızılderilileri kültürlerini neredeyse bir gecede yeniden şekillendirdiler.  Atlar, yük hayvanı olarak köpeklerin yerini aldı ve bu da daha çok eşya taşımalarına olanak sağladı. Gözü pek biniciler at sırtında buffaloları yakalamaya çalışıyorlardı ve çok daha iyi avcılık yapabiliyorlardı. Lakota kabilesi gibi bazı kabileler tarımı bırakıp atlı avcılığa geçiş yaptılar. Hareketlilik ve atlı akınlar savaşların artmasına yol açtı. Bir süre, atlar üzerinde uzmanlıkları ova Kızılderililerin Amerikalıların batıya doğru ilerlemesini geciktirmekte yardımcı oldu ama gelmiş geçmiş en iyi biniciler bile “demir at” olarak bilinen buharlı lokomotiflerin icadıyla gelen dev kitlesel akının önüne geçemedi.

At Yarışı Kuralları İki Bin Yıl Öncesine Dayanıyor

JARRETT A. LOBELL’in ve ERIC A. POWELL’in kaleminden

Çeviren Sabiha Zeynep Cesur

Düzenleyen Tolga Candur

Kaynak Archaeological Institute of America

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More