Batı Avrupa dünyasının tarihsel olarak nasıl biçimlendiği ve kendine özgülüğü onun Antik Çağ dünyasının mirasçısı olarak kavranmasıyla anlaşılabilir ancak.
Antik Çağ’ın mirasını ise esas itibariyle üç güçlü akım Avrupa dünyasına ve kültürel olarak ondan tohumlanmış ülke ve devletlere ulaştırmış ve oralarda günümüze kadar etkilerini sürdürmesini sağlamıştır:
— Hellen kültürü,
— Roma hukuk düşüncesi ve
— Hıristiyanlık.
“Antik Hellenler” denildiğinde bununla ilk önce nasıl kapsamlı, tüm zamanlar için model oluşturan bir zihinsel kültür imajı arasında bağlantı kuruyorsak, “Antik Roma” denildiğinde ise herşeyden önce parlak bir siyasal-askerî başarıyı, devlet adamlığına özgü bilgelik ve büyüklüğü, hukuk ve yasayı; o zamanlar bilinen tüm dünyayı kapsayan, yani tüm Akdeniz dünyasında ilk ve tek kez olarak kurulmuş bir siyasal mekân birliğini temsil eden Imperium Romanum’un (Roma İmparatorluğu’nun) muazzam organizasyon gücünü düşünürüz.
Bu alanlarda Roma’nın insanlığa bıraktıkları, şüphesiz, seçkin ve evrensel niteliktedir. Batı bölümünde 1000, Doğu bölümünde ise 2000 yıldan fazla bir ömür süren Roma İmparatorluğu’nun oluşumu ve varlığıyla ilgili olarak insanlık, daima, hayretle karşıladığı bu büyüklüğün nedenlerini anlamaya çalışmıştır. Bunun nedenlerini, MÖ 150’lerde Roma’da yaşamış olan Hellen tarihçi Polybios’un Roma Cumhuriyeti doruk noktasında iken ilk kez yaptığı gibi, içte, yani Roma devlet sisteminin gelişiminde ve Romalılar’ın kendine özgülüğü ile toplumsal düzeninde aramamız gerekir.
TARİH DERSLERİ: ANTİK ROMA VE MİRASI – 2
Prof. Dr. Bülent İPLİKÇİOĞLU