Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Antik Dönemde Küçük Asya (Asia Minor)

Antik Çağ’da Küçük Asya, Asya'nın güneybatı kesiminde yer alan ve günümüz Türkiye'sinin büyük bölümünü kapsayan coğrafi bölgeye verilen addır.

0 987

Antik Çağ’da Küçük Asya, Asya’nın güneybatı kesiminde yer alan ve günümüz Türkiye’sinin büyük bölümünü kapsayan coğrafi bölgeye verilen addır. Bölgeye dair en eski referans, Hatti Ülkesi olarak bilinen ve Hititlerin yaşadığı Akad Hanedanlığı (M.Ö. 2334-2083) tabletlerinden gelmektedir. Antik Çağ’ın en önemli bölgeleri arasında yer almaktadır.

Hititler, bu topraklardan Assuwa (ya da daha önceleri Aswiya) olarak bahsetmişlerdir; bu adlandırma esasen sadece Cayster (Küçük Menderes) Nehri’nin etrafındaki bölgeyi tanımlamaktaydı ancak zamanla tüm bölge için kullanılmaya başlandı. Assuwa ifadesi, daha sonradan Romalıların bölgeyi tanımlamak için kullanacakları Asya teriminin Bronz Çağı’ndaki kökeni olarak kabul edilir. Ardından Yunanlar tarafından, Yunanistan’ın doğusundaki toprakları tanımlamak için Anadolu – kelimenin tam anlamıyla “güneşin doğduğu yer”- ifadesi kullanılmaya başlanmıştır.

Adlandırma ve Bölgeler

Küçük Asya (Yunanca Mikra Asia) adı ilk kez M.S. 400 yılında Hristiyan tarihçi Orosius (M.S. 375-418) tarafından Seven Books of History Against the Pagans (Paganlar’a Karşı Yedi Tarih Kitabı) adlı eserinde, Havari Pavlus tarafından müjdelenen ve Yeni Ahit’in Pavlus’un Mektupları bölümünde bahsedilen Efes ve Galatya gibi bölgeleri Asya’nın ana bölümünden ayırmak için kullanılmıştır. M.S. 9. yüzyılda, Bizans İmparatorluğu bölgeyi basitçe Doğu İdari Bölümü anlamına gelen Doğu Theması olarak adlandırmış, daha sonra denizciler, karanın deniz ufkunda nasıl yükseldiğine atıfta bulunarak “yükselen” veya “yükselmek” anlamlarına gelen Levant terimini kullanmışlardır.

Antik dünyada, Küçük Asya; Trakya, Bitinya, Paflagonya, Pergamon, Aiolis, Frigya, Galatya, Pontus, Ermenistan Krallığı, Urartu, Asur, Kilikya, Pamfilya, Likya, Pisidya, Likaonya, Karya, Misya, İyonya, Lidya, Truva gibi çeşitli krallıkların ve şehirlerin merkeziydi.

Halefler çağında Helenistik dünya haritası (MÖ 300), William R. Shepherd (1923), S. 18. Trakya, Karadeniz’in güneybatı kıyısında yer almaktadır. Güney kıyısında (modern Türkiye’nin kuzey kıyısı) Bitinya ve Paflagonia yer alır.

Ünlü Yerleşim Yerleri ve Kişiler

Küçük Asya halkının başarıları ve ilerlemeleri öyle önemlidir ki antik tarihin en ünlü kişileri, yerleşim yerleri ve olaylarından bazıları bu bölgeye aittir. Bizanslı tarihçi Philo’ya ve daha sonra gelen bazı yazarlara göre Küçük Asya; Efes’teki Artemis Tapınağı (İyonya bölgesinde) ve Halikarnas’taki Mausolos’un Mezarı (Karya’daki Halikarnas Mozolesi olarak da bilinir) olmak üzere antik dünyanın yedi harikasından ikisini bünyesinde barındırmaktadır.

İyonya’da yer alan Milet kentinde, ilk batılı filozof Thales (M.Ö. 585) ile takipçileri Anaksimandros (M.Ö. 610-546) ve Anaksimenes (M.Ö. 546), varlığın İlk Nedeni’ni, her şeyi var eden ilk maddeyi aradılar böylece bilimsel araştırma ve yöntemi başlatmış oldular. “Tarihin Babası” olarak bilinen Herodot (M.Ö. 484 – 425/413) Halikarnassos’ta (Halikarnas); büyük filozof ve matematikçi Pisagor (M.Ö. 571-497) ise Samos adasında doğmuştur. Yunan felsefesinin bir diğer önemli ismi Heraklitos (M.Ö. 500) ise Efes’in yerlisi olup burada yaşamış ve eserlerini yine burada kaleme almıştır.

İlgili Yazılar
Bergama Sunağı’nın Yeniden İnşası

Kilikya bölgesi, Havari Pavlus’un memleketi ve mesleği olan çadırcılık ile bilinen Tarsus şehrini de kapsamaktaydı. Bölge aynı zamanda, koleksiyonunda 200.000’den fazla kitap bulunduğu söylenen Mısır’daki büyük İskenderiye Kütüphanesi’nden sonra ikinci sırada yer alan Pergamon Kütüphanesi’nin de bulunduğu yerdi. Hekim Galen (M.S. 129-216) Bergama’da doğmuş ve Roma İmparatoru Marcus Aurelius’un sağlığıyla bizzat ilgilenmişti.

Mitoloji ve Tarih

Lidya, Büyük Kiros (M.Ö. 550-530) yönetimindeki Pers Ahameniş İmparatorluğu’na meydan okuyan ve Persler tarafından yenilip esir alınana kadar dünyanın en mutlu insanı olduğunu iddia eden Kroisos’un (M.Ö. 560-546) krallığıydı. Lidya aynı zamanda, Yunan mitolojisinde Asia adlı Titan’ın yaşadığı ve daha önce büyük ana tanrıça Potnia Aswiya’ya (Assuwa’nın Hanımı) tapınılan (ardından Artemis’e dönüşecek ve Lidya’nın başkenti Efes’te kendisine büyük bir tapınak adanacaktı) yerdi. Frigya, Yunan tanrıların annesi Rhea’nın mitolojik doğum yeriydi; Truva şehri ise Homeros’un M.Ö. 8. yüzyılda yazdığı İlyada ve Odysseia eserleriyle ünlenmiştir. Küçük Asya, madeni paranın doğduğu ve ticarette madeni parayı ilk kullanan bölge olarak kabul edilir; ancak bunu ilk yapan krallıkların hangileri olduğu çok tartışmalıdır.

M.Ö. 1250 ile 1200 yılları arasında Deniz Kavimleri, güneyden gelerek Yunanistan’a akınlarda bulunmuş, Mısır’ı istila etmiş ve son olarak Hititleri, Assuwa bölgesinden sürmüşlerdir. Ancak, Deniz Kavimleri bölgeyi kolonileştirmeye devam etmemiş (en azından önemli ölçüde değil) ve sonunda kısmen güneye, Kenan’a yerleşmeye devam etmişlerdir.

Darius’un mezarı

Çoğunlukla Atina ve çevresindeki Attika’dan gelen Yunan koloniciler, Küçük Asya’nın Akdeniz’den Karadeniz’e kadar uzanan kıyı şeridine yerleştiler. Atina ve Eretria tarafından desteklenen ve finanse edilen bu İyonya kolonileri, bölge Pers kontrolü altına girdiğinde isyan ederek Pers kralı I. Darius’un (M.Ö. 522-486) gazabına ve M.Ö. 490’da Maraton Muharebesi’nde püskürtülen Yunanistan’ın işgaline uğradılar.

Büyük İskender, M.Ö. 334-333 yıllarında Persleri yenerek Küçük Asya’yı fethetti. Frigya’nın başkenti Gordium’da, Gordion Düğümü’nü kestiği iddia edilir; bu durum kahinlere göre İskender’in Asya’nın kralı olacağı anlamına geliyordu. Ölümünün ardından bölgenin kuzey ve batı topraklarını generali I. Antigonus; güney ve doğudaki toprakları ise diğer generali I. Selevkos Nikator yönetmiş ve bölge, İskender’in haleflerinin arasında yaşanan Diadoki Savaşları’na dahil olmuştur. Küçük Asya, Helenistik valilerin yönetimi boyunca M.Ö. 133’ten Roma’nın gelişine kadar istikrarsız kaldı. Pergamon Kralı III. Attalos, geride bırakacak bir varisi olmadığından, şehrini vasiyetiyle Roma Cumhuriyeti’ne bıraktı ve böylece Roma varlığını bölgeye davet etmiş oldu. M.Ö. 133’ten itibaren Roma, Küçük Asya tamamen bir Roma eyaleti olana kadar bu bölgedeki şehirleri devamlı olarak fethetmiş ya da ilhak etmiştir.

Roma yönetimi altında, topraklar istikrara kavuştu; yollar inşa edildi ve birçok şehrin altyapısı geliştirildi. Kıyı toplulukları gelişti ve özellikle Efes; Mesih’in İkinci Gelişi’nin beklentisiyle, bölgedeki “dünyevi” ilerlemelerin ihmal edildiği Hristiyanlığın yükselişine kadar büyük bir zenginlik ve refah içinde yaşadı.

600 yılında Bizans ve Sasani İmparatorlukları, son Bizans-Sasani savaşının patlak vermesinden iki yıl önce

M.S. 395’ten itibaren bölgeyi elinde tutan Bizans İmparatorluğu, M.S. 476’da Roma İmparatorluğu’nun çöküşünden sonra kontrolünü sürdürmüş ve İslam’ın yükselişinden sonra Bizans Hristiyanları, M.S. 1068’de Selçuklu Türklerinin gelişine kadar topraklarını savunmak için İslam halifeleriyle savaşmışlardır. M.S. 1299’da Küçük Asya’nın Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçası olmasına ve imparatorluğun çöküşünden sonra modern Türkiye’ye dönüşmesine kadar geçen sürede bölgedeki Türk kontrolü artmıştır.

Çeviri: Gürkan Çimen

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More