Sihirli Dağlar ve Deniz Yılanları: Eski Haritaların Arkasındaki Bilinmeyen Gerçekler
Orta Çağ'daki dünya haritalarında gösterilen kuzey ve güneyin en uç noktasında bulunan yerlerin efsanelerin hüküm sürdüğü diyarlar olabileceğine inanılıyordu.
Kuzey Kutbu denince aklınıza neler geliyor? Büyük ihtimalle, aklınıza buz, kutup ayıları ve çorak, soğuk bir yer geliyordur. Kuzey Kutbu diğer yerlere nazaran daha yakın zamanda keşfedildiği için, pek çok insan, bu çağrışımların uzun zamandır aynı olduğunu düşünür. Genellikle, Kuzey Kutbu’nu kâşifler tarafından coğrafi öğelerle doldurulmayı bekleyen uçsuz bucaksız bir boşluk olarak gösteren ilk haritaların da bu yanlış bilgiyi yansıttığına inanılır.
Aslında, durum böyle değildir. Bu konudaki mitler ve rivayetler, 18. yüzyılda yerini bilimsel araştırma sayesinde elde edilen gerçeklere bırakmıştır. Aslına bakılırsa, Kuzey Kutbu’nda hayat ve insan faaliyeti olduğu 16. yüzyılda haritalardaki detaylarda görülmeye başlamıştır.
O zaman size hikâyeyi en başından anlatalım. Kuzey Kutbu’nun ilk kez haritalarda görülmesi beşinci yüzyılda Macrobius’un iklim haritalarında Kuzey’de bulunan çok soğuk bir bölge olarak tanımlanmasıyla olmuştur. Kuzey Kutbu, bu harita üzerinde güneydeki eşi Güney Kutbu ile benzer şekilde yaşamaya elverişli olmayan bölge anlamına gelen “Inhabitabilis” olarak işaretlenmiştir. Bilginler, Orta Çağ’da bilinmeyen Kuzey Kutbu’nun daha sonraki dönemlerde de bilinemeyeceğini, yani keşfedilemeyeceğini düşünüyorlardı.
Antik Haritalar İle İlgili Tüm Yazılarımıza Buradan Ulaşabilirsiniz
Orta Çağ’daki dünya haritalarında gösterilen kuzey ve güneyin en uç noktasında bulunan yerlerin efsanelerin hüküm sürdüğü diyarlar olabileceğine inanılıyordu. Örneğin, Orta Çağ’ın sonlarına doğru çizilen bir mappamundi (Dünya haritası) üzerinde şu an Siberya olarak adlandırılan bölgenin kuzeyinde, Büyük İskender Efsanesinden devler Gog ile Magog’u (Yecüc ile Mecüc) görebilirsiniz. Ayrıca, bu haritada dünyanın güney kısımlarında yaşayan büyük ayaklı ve kafaları göğüslerinde olan bazı biçimi bozulmuş yaratıkları da görebilirsiniz. Buna benzer haritalarda gerçekte var olan yerlerin hemen yanında bulunan mitlere konu olmuş gerçek olmayan adaları ve yerleri de görebilirsiniz.
Ama bu haritaları oluşturan ve bunlardan yararlanan insanlar için bu yerler, gerçekte var olsalar da olmasalar da gerçek bir nitelik taşıyordu. Bu, haritaların zaman geçse de etkisini yitirmeyen büyük bir gücüdür. Örneğin, Frisland adası bu haritalarda ikinci, küçük bir İzlanda veya zaman zaman Grönland adasının güney kısmında bulunan bir ada olarak yer alır. Eldorado efsanesinin kuzeydeki benzeri olarak kabul edebileceğimiz Frisland Yunanlılar tarafından ortaya çıkarılmıştır ve O dönemde adanın gizemli bir albenisi olduğuna inanılmıştır. Buna benzer olarak, Kuzeybatı Geçidi (Northwest Passage) de “denizcinin felsefe taşı” olarak adlandırılır.
Eskiçağ Medeniyetlerine Ait Açığa Çıkarılmış 10 Esrarengiz Harita
15. yüzyılın sonuyla birlikte daha iyi tanımlanmaya başlayan Kuzey coğrafyası, hızlı bir şekilde haritalarda da insanların yaşadığı bölgeler olarak gösterilmeye başlanmıştır. Örneğin, Olaus Magnus’un çizdiği İskandinavya haritasında ren geyikleri, kutup ayıları ve diğer canlılar da resmedilmiştir.
Kuzey Kutbu’nun en ilginç tasvirlerinden biri ilk olarak Martin Behaim’in 1492’de tamamladığı Dünya küresinde görülür. Daha önce görülmemiş bu sıra dışı tasvirde, Kuzey Kutbu’nda kutup noktasından başlayarak simetrik bir şekilde akan dört nehir yer alır. Bu tasvir, Gerard Mercator’un 1569’daki ünlü dünya haritası ve 1595’te tamamladığı atlas da dâhil olmak üzere yıllar boyunca pek çok haritada tekrarlanmıştır.
Eski haritalarda bulunan diğer tuhaf bir tasvir de dünyanın tepesinde bulunan geniş ve manyetik bir dağdır. Ancak şunu da eklemek gerekir ki mitler, az da olsa gerçeklik payı taşır. Bölgeye giden ilk denizciler, Kuzey iklimlerinde gemici pusulalarının tuhaf okumalar gösterdiğini keşfederler ve bu durumun haritalarda görülmeye başlayan bu manyetik dağla bir ilgisi olabileceğini düşünürler. Bu efsanenin, doğrudan bu olaylara ve diğer başka tuhaflıklara tanık olan Jacobus Cnoyen adlı bir Hollandalı’nın tuttuğu düşünülen bir Kuzey Kutbu yolculuğu günlüğünden alındığı düşünülmektedir. O dönemde sınırlarını ve imparatorluklarını genişletmek isteyen Avrupalı devletler, sahte olsun ya da olmasın, her kaynağı ciddiye almıştır.
Danimarka’da Taş Devrine Ait İlk Harita Bulunmuş Olabilir
Örneğin, 16. yüzyılda Pasifik Okyanusu’na ve Çin’in zenginliklerine daha rahat ulaşımı sağlayacak kuzeyden kestirme bir yol olabileceği ihtimali, gerçek veya düzmece fark etmeksizin farklı coğrafyalar keşfetmek isteyen Britanya’nın bu tasarıyı uzun uzadıya düşünüp Kuzey Kutbu’na hatrı sayılır ölçüde kaynak aktarması anlamına geliyordu. Yüzyıllar boyunca haritalar üzerinde coğrafi tasvirler ortaya çıkıp daha sonra kaybolmuş, dağlar yükselip alçalmış, ayrıca, şüphe edilemez gibi görünen kaynaklara dayanarak, kanallar ve boğazlar Kuzey Amerika’ya kestirme yollar oluşturmuştur.
Örneğin, Kuzeybatı Geçidi’ni bulmak için sürdürülen arayışın hikâyesi oldukça ilginç bir hikâyedir. Bu hikâye bize, olguların, insanların onlara inanmak istediklerinde ve haritada yer aldıklarında ne kadar somut ve gerçek bir hâle gelebileceğini gösterir.
Antik Sırlar ve Gizemler Yazılarımızın Tamamına Ulaşmak İçin Tıklayınız
Çeviri: Yiğit Abbas Yılmaz