Bir Duvarın İçine Saklanmış 44 Altın Sikke Bulundu
Tarihsel bağlamda yorumlandığında, bu 44 altın sikke, Ortadoğu'da yaşanan bölgesel savaşların amansız bir hikayesini gözler önüne seriyor. Ama bu hikâyeye geçmeden önce, bu sikkelerin nerede bulunduğu hakkında biraz bilgi verelim.
Bin dört yüz yıl önce, Kudüs’ün Müslümanlarca fethedilmesi sırasında İsrail’de bir duvarın içine saklanan altın sikkeler, tarihin en kanlı ve hızla değişen dönemlerinden birinde basılmıştı. Tarihsel bağlamda yorumlandığında, bu 44 altın sikke, Ortadoğu’da yaşanan bölgesel savaşların amansız bir hikayesini gözler önüne seriyor. Ama bu hikâyeye geçmeden önce, bu sikkelerin nerede bulunduğu hakkında biraz bilgi verelim.
Pan’ın Labirentinde Saklanan Altın Sikkeler
Bu 44 altın sikke, Banias arkeolojik alanı ve antik kentindeki bir duvarın içinde bulundu. Hula Vadisi’nin, Hermon Dağı’nın eteğindeki Golan ile buluştuğu Yukarı Golan Tepelerinde bulunan Banias Tabiatı Koruma Alanı’ndaki ilk yerleşim, MÖ 198 civarında Kenanlılar tarafından kurulmuştu.
MÖ 3. yüzyılda Roma’nın dini inancı şehri ve tüm Banias bölgesini etkisi altına almıştı. MÖ 20’de Kral Herod, Banias’ta geniş bir mermer tapınağın inşa edilmesini emretti ve MÖ 3’te Herod’un oğlu Philip, Cesaria Paneas adını verdiği şehri gerçek anlamda ilk kez inşa etmiş oldu. Doğal bir su kaynağının çevresine inşa edilen şehir “Banias” adını, Roma mitolojisinde su kaynaklarını koruyan Yunan tanrısı Paneas’tan (Pan) almıştır.
Antik ticaret ve bölgedeki savaşlar açısından burası stratejik olarak o kadar önemliydi ki, 12. yüzyılda Avrupalı Haçlılar, Banias şehrinin yukarısında, Orta Doğu’da şimdiye kadar inşa edilmiş en büyük orta çağ kalelerinden biri olarak kabul edilen Qal’at al-Subayba’nın temellerini atmışlardı.
Bir Duvarın İçine Saklandı ve Yıllarca El Değmedi
İsrail Eski Eserler Kurumu, Pazartesi günü yaptığı açıklamada, son kazılarda bir duvarın içine saklanmış 44 altın sikkenin bulunduğunu duyurdu. Kazı başkanı Profesör Yoav Lerer, The Jerusalem Post gazetesine bu altın para yığınının yaklaşık 170 gram (6 ons) ağırlığında olduğunu söyledi.
Altın sikkelerin bir kısmı İmparator Phocas (MS 602-610) ve İmparator Herakleios (MS 610-641) dönemlerine tarihlenmektedir. Herakleios, MS 635’te Müslümanların Bizans toprağı olan Filistin’i fethi sırasında Doğu Roma İmparatorluğu’nu yönetmiş ve aynı zamanda İslam peygamberi Hz. Muhammed ile aynı çağda yaşamıştır.
Profesör Lerer, hazinenin saklanması amacıyla “aceleyle gömüldüğünü” düşündüklerini dile getirdi. Ancak, sonrasında sahibi sakladığı altınlarına bir daha kavuşma şansı bulamazken, altınlar bin dört yüz yıl boyunca saklı kaldı. İsrail Eski Eserler Kurumu müdürü Profesör Eli Escusido, para yığınının “son derece önemli” bir arkeolojik bulgu olduğunu dile getirdi. Zira bu altınlar hem Banias’ın hem de tüm Doğu Akdeniz bölgesinin tarihinde önemli bir geçiş dönemine ışık tutan önemli parçalardı.
Geçiş Döneminin İzleri
7. yüzyılda altın sikkeler basıldığında, Bizans İmparatorluğu bölgesel gücünün mutlak zirvesini, aynı zamanda çöküşünün ve dağılmasının da başlangıcını yaşıyordu. Bizans hükümdarları, yüce saraylarından İslam’ın doğuşuna tanık oldular ve İmparatorlukları boyunca bu yeni dinin kültürlerini değiştiren etkisine karşı dişleriyle tırnaklarıyla direnerek savaştılar. Ancak Ortadoğu Müslümanlar tarafından fethedilmeden önce, Doğu Roma imparatoru Herakleios, bölgede Sasanilerle çoktan savaşa tutuşmuştu.
Bu Müslüman-öncesi dönemin en çok akılda kalan savaşlarından biri, bugünkü Irak sınırları içerisinde bulunan Ninova Savaşı idi. Aralık 627’de, 20 yıl süren bir çatışmanın ardından, Kral II. Hüsrev, Bizans’ın doğu topraklarının çoğunu ele geçirmişti. Tarihçilere göre Herakleios, bir ara Sasani ordusunu bozguna uğratıp, İsa’nın Gerçek Haçı‘nın parçaları olduğuna inanılan eşyaları ele geçirilmesi sırasında askerleriyle yan yana savaşmış ve Cesaria Paneas’ta (Banias) ele geçirdiği kutsal emanetleri Konstantinopolis’e götürmüştü.
Bu 44 altın sikke, Hz. Muhammed’in MS 632’deki ölümünden hemen önce, ölümü sırasında ve ölümü sonrasında çok yakın tarihlerde basıldı. Bu sırada, peygamberin halefi olarak kabul gören dört halife, Bizans-Sasani savaşlarından sonra her iki düşmanın da tükendiğini hesaplayarak Akdeniz’e saldırdılar. Bizans ordusunu MS 636’da Yermuk Muharebesi’nde; daha sonra da sayıları azalan Sasanileri, El-Kadisiyye Savaşı’nda yenilgiye uğrattılar.
Sadece üç yıl sonra, MS 636’da Bizans’ın elinde bulunan Kudüs, Müslüman güçlerin eline geçti ve bunu MS 642’de Mısır izledi. Ardından tüm güney Akdeniz kıyıları (bugünkü Libya ve Tunus) Müslümanların kontrolüne geçti.
Bulunan 44 altın sikke, tarihi değer açısından paha biçilmezdir zira Orta Doğu’nun geleceğini tamamen değiştiren ve bugün hala uğruna savaşılan Kutsal Toprakların, Müslümanlar tarafından fethi sırasında “güvenlik tedbiri” olarak saklanmışlardı.
Yazı: Gürkan Çimen