Antik Ugarit’te Ölüm ve Yaşam
Ugarit evleri diğer antik kentleri kıskandıracak olanaklarıyla oldukça sofistike ve iyi tasarlanmıştı. Bölme duvarlı ve çok katlı tasarımıyla, sınırlı alandan en iyi şekilde yararlanılmıştı. Bununla birlikte, diğer antik medeniyetler ölüleri ve yaşayanları ayrı tutarken, Ugarit evlerinde ölüler ve yaşayanlar birlikte ikamet ediyorlardı.
Ziyaretçileri için Ugarit’in (Ras Şamra) antik sokaklarında dolaşarak, şehrin plansız yapısını keşfetmek oldukça heyecan verici bir deneyim. Şehir, zamanında içlerinde evlerin olduğu ve birbirinden bağımsız birçok insulayı çevreleyen caddelere ve uçsuz bucaksız labirent sokaklara sahipti.
Ugarit evleri diğer antik kentleri kıskandıracak olanaklarıyla oldukça sofistike ve iyi tasarlanmıştı. Bölme duvarlı ve çok katlı tasarımıyla, sınırlı alandan en iyi şekilde yararlanılmıştı. Bununla birlikte, diğer antik medeniyetler ölüleri ve yaşayanları ayrı tutarken, Ugarit evlerinde ölüler ve yaşayanlar birlikte ikamet ediyorlardı.
Ugarit Evleri
Arkeologlar Ugarit’te şehrin kuzey ve doğu bölgelerinde farklı yerleşim yerlerine rastladılar. Şehrin kuzey bölümü, yüksek statülü yerleşim alanlarından oluşurken; doğu bölümü ise dokumacı ve çömlekçi gibi zanaatkarların hem yaşayıp hem çalıştıkları bir ticaret bölgesiydi. Evler aynı zamanda sosyal farklılığı da ortaya koyuyordu. Ancak bu sosyal durum ne kadar farklı olsa da tüm evlerin ortak özellikleri vardı. Örneğin her ev odun ve taş kullanılarak yapılır ve bir çeşit su kaynağına sahip olurdu. Kazılarda bulunan merdiven kalıntıları bu evlerin zeminden en az iki kat yüksekliğe sahip olduklarını ve her katın farklı bir işlevi olduğunu gösteriyor.
Zemin Kat
Evlere taş döşeli bir koridordan giriliyordu. Daha yüksek statülü evlerde bu koridor bir salona da açılabilirdi. Ancak genel itibariyle evlerin zemin katları ortak ihtiyaç alanlarından oluşuyordu. Mutfak ve banyonun da yer aldığı zemin kattaki odaların hepsi bir avluya bağlanıyor ve bu avlularda çoğu zaman ekmek yapmak için kullanılan fırınlar yer alıyordu.
Zemin kattaki odalar evlerin ortak kullanım alanlarıydı. Burada insanlar günlük aktivitelerinin yanı sıra ticaret işlerini de gerçekleştirirlerdi. Daha özel odalar üst katta bulunurdu.
Üst Katlar
Ugarit evlerinin çamurla kaplı sazlardan oluşan düz bir çatıları olurdu. Çoğu zaman bu düz çatı alanı, iş ve eğlence için ek bir dış alan bölmesi oluştururdu. Ancak çatıların altında dinlendikleri ve vakit geçirdikleri yerler ve yatak odaları bulunurdu. Varlıklı kimselerin evlerinin birinci katlarında türlü kayıtların da tutulduğu kütüphaneler olurdu. Burada yapılan ticaret işlemlerinin kayıtları ve numuneler saklanırdı.
Ortonou, Ugarit’in en zengin tüccarıydı. Yakın zamanda yapılan kazı çalışmaları sırasında gün ışığına çıkarılan bu zengin tüccarın evinin kütüphanesinde yaptığı alım satımları ve kraliyet ailesiyle yakın ilişkileri olduğunu gösteren tabletler bulundu. Yine benzer şekilde, M.Ö 1274-1240 yılları arasında hüküm sürdüğü düşünülen II. Amistamar döneminde yaşamış yazar ve toplumun önde gelen isimlerinden Rap’anou’nun kütüphanesinde hayvan isimlerinin ve Ugarit tanrılarının listelendiği tabletler ile dil sözlüklerine rastlanıldı.
Mezar Odaları
Ugarit evlerinin temelleri bazı durumlarda 1,8 metre kadar derinlere kazılarak atılırdı. Bu derin ve sağlam temeller depremler sırasında evleri daha dayanıklı kılıyordu. Ev sahipleri, evlerinin altındaki bu derin boşlukları çoğu zaman ihtiyaçlarına yönelik kullanırlardı. Ancak burayı, ilk aklan gelen şekliyle bir mahzen ya da depo olarak değil, tam anlamıyla bir yer altı aile mezarlığı olarak kullanıyorlardı.
Arkeologlar bugüne kadar Ugarit’te her biri bir evin altında olmak üzere 200’den fazla mezar odası tespit ettiler. Görünüşe göre, Tunç Çağı’nın ortalarından sonuna kadar Ugarit’te ölülerin ve yaşayanların aynı ortamı paylaşmaları oldukça olağan bir durumdu.
Mezar odalarına giriş, evin bahçe kısmından aşağıya doğru inen bir merdiven vasıtasıyla sağlanırdı. Buradan mezara doğru eğimli bir koridor uzanırdı. Mezarların her biri genellikle dikdörtgen şeklindeydi ve üstüne T şeklinde bir taş kondurulan kemerli kubbeye bakarlardı. Mezar odasının duvarlarındaki bölmelerde mezar eşyaları bulunurdu. Seramikler, camlar, vazolar, altın ve gümüş takılar, bronz eşyalar ve silahlar bu eşyalardan bazılarıydı. Ancak bu kanının aksine, kazılarda bulunan eşyaların hiçbiri ölülerin beraberinde tam olarak nelerle gömüldüklerini açıklamaya yetmiyor çünkü bu mezarların soyulmuş olduğu çok açık.
Atalarına Duydukları Saygı
Ugarit halkı ölülerine neden bu kadar yakın olmak istiyorlardı? Ugarit’in dini kayıtlarında bu duruma bazı açıklamalar getirilmiş. M.Ö 1225-1220 yılları arasında yaşamış olduğu düşünülen Kral Niqmad’ın cenazesinin anlatıldığı düşünülen bir tablette ölen aile üyelerinin önemini gösteren bir şiir yer alıyor.
Şiirde ölen kralın seleflerinin her biri cenaze törenine davet ediliyor. Ölenlerden “yarı tanrı” olarak bahseden şiir, ölen kişinin ölümünden sonra hala hayatta kalacağına dair Ugarit inancını ve onların geride kalanların yaşamlarındaki önemini açıklıyor.
Kısacası Ugarit halkı için ataları ölüp gitmemiş; sadece daha yüksek bir varoluş durumuna evrimleşmişlerdi. Bu “ilahi” ataların hala ailede oynayacakları bir rol vardı. Bu yüzden ölü bedenlerini kendilerine yakın tutmak çok doğaldı.
Kaynaklar
Ugarit: History and Archaeology by Jamal Hassan Haydar
Monuments of Syria: A Historical Guide by Ross Burns. I. B Tauris Publishers. London: New York.1999
Gates, Charles 2003, Ancient cities: The archaeology of Urban life in the Ancient Near East and Egypt, Greece and Rome. Routledge.
Nick Wyatt religious texts from Ugarit
Çeviri: Gürkan Çimen