Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Mezopotamya Kenti Uruk’ta Bulunan Beyaz Tapınak ve Ziggurat

Mısır piramitlerinin en eskisinden bile önce inşa edilen zigguratlar (Asurca “yükselmek” ve ya “yüksek” kelimelerinden gelir), üst katlarında daha ufak platformlar bulunan devasa bir platformun üzerine oturan bir yapıydı.

0 10.970

Hepimizin bildiği mısır piramitleri bu dünyadaki tek gizem değildir; Uruk’taki zigguratlar da hala merak uyandırmaya devam etmektedir. Antik Uruk toprakları binlerce yıl önce Güney Mezopotamya, Irak, “Warka” diye anılan topraklarda, Fırat Nehri’nin üzerinde bulunuyordu. Kent, M.Ö. 4500 dolaylarında Sümer Kralı Enmerkar tarafından kurulmuştu ve efsanevi kral-kahraman Gılgamış’ın da evi idi.

M.Ö. 3200 yıllarında Uruk Kenti, tahmini 40.000 kişinin üzerindeki nüfusu ile dünyada bulunan en büyük kent olmuştu. Tarım sistemi ve altyapısı ile kent hızla gelişti ve dünyadaki tek gerçek kent olarak anılmaya başlandı.

MÖ 3600-3200 yılları arasında Uruk Kenti kültürel gelişimi

Uruk Kenti

Kent, M.Ö. 300 yıllarında insan nedenli salgınlar ve doğal felaketler nedeni ile terk edilmeye başlanana kadar yerleşimci almaya devam etti, sonunda tamamen terk edilip toprak altında gizlendi, ta ki Britanya Müzesi için çalışan William Loftus tarafından kazılıp bulununcaya kadar.

Tüm Sümer şehir devletlerini tek bir imparatorluk çatısında birleştiren Kral Ur-Nammu yönetimi altında, Ziggurat yapı tipinin (veya tapınak binası) başlangıcı sayılan , tanrılar için inşa edilen yeni bir yapı tipi türetildi. Sümerler, tanrıların uzaklardaki dağlardan geldiğine inanırlardı ancak, bu inanış bir problemi de doğuruyordu; çünkü Sümer toprakları düzlük arazi idi ve görünürde dağ yoktu. Bu nedenle, zigguratların dağları taklit ettiği, bu sayede tanrıların dağa benzeyen bu yapılara girip konaklayabildiği, böylece tanrıların kente yakın olmasını sağlamak için inşa edildiği düşünülüyor. Dinin çok önemli bir yer tuttuğu antik Mezopotamya kültüründe, tapınak kompleksinin bir parçası olan dini törenler ile bağlantılı olduğuna bugün arkeologlar tarafından da inanılıyor.

Eanna Tapınak Kompleksi, Uruk

Muhteşem İnşaat

Mısır piramitlerinin en eskisinden bile önce inşa edilen zigguratlar (Asurca “yükselmek” ve ya “yüksek” kelimelerinden gelir), üst katlarında daha ufak platformlar bulunan devasa bir platformun üzerine oturan bir yapıydı. Görünüş olarak düz bir tepeye sahip olan ve basamaklardan oluşan bir piramidi andıran zigguratlar, çevrede taş kıtlığı olduğu için kerpiçten yapılmışlardı. Tepesindeki düz platformda bulunan küçük tapınağa giden rampalardan veya basamaklardan oluşuyorlardı. Zigguratlar tekrar inşa metodu ile her zaman genişletilirdi; kerpiç duvarlar yıkılır ve yıkıntıdan kalanlar yeni inşaat için temel olarak görev yapardı.

Zigguratların dini törenler ile bağlantılı olduğuna bugün arkeologlar tarafından da inanılıyor.

Sümer antik kentlerinin adandığı tanrının tapınağı, kentin merkezinde bulunmasına rağmen tüm diğer antik yapılar gibi, bu muhteşem yapıların da inşa edilmelerinin nedenleri ya da asıl kullanım amaçları kanıt yetersizliğinden dolayı belirsizdir.

İlgili Yazılar
Zigurat ve Beyaz Tapınak kalıntıları, Uruk

Uruk’un Beyaz Tapınağı

Günümüze kadar gelebilen en eski zigguratlardan birisi olan ve bugün Beyaz Tapınak olarak adlandırılan ziggurat, MÖ 3200 ila 3000’e tarihlenir ve Sümerlerlerin en büyük tanrısı Anu’ya adandığına inanılır.

Beyaz boyalı kerpiç duvarları ile Beyaz Tapınak gerçekten heybetli görünür. 45×50 metrelik dikdörtgen alanlı terası ve mütevazi boyutları ile, tapınak çok uzaklardan hatta şehrin duvarlarının ötesinden bile görünebilirdi. Tapınağın üç girişinden hiçbiri zigguratın rampasına direk yönlendirilmemişti. Beyaz Tapınak’ın strüktüründen bahseden Dr. Senta German’ın sözleriyle,

“Ziyaretçilerin tapınağa girebilmesi için yapının etrafından parlak cephesini ve güçlü görünüşünü açısal bir yaklaşımla görerek dolaşması gerekiyordu. (Sunağı görebilmek için 90 derece döneceği yere kadar.)  Tipik bir antik yakın doğu tapınak tipolojisi.”

Dr. German tapınağın içini ise,

“Yapının kuzeydoğu ve batı köşelerinde bulunan odalara ulaşan merdivenler bulunurdu. (Söz konusu yapıda kuzeydeki merdiven bitmemiştir). Kuzeydoğu odalar kompleksinin ortasındaki mahallerin duvarları ahşap raflar ile donatılmış gibi görünmektedir ve mahallerin duvarları, masif kapıların monte edildiğini düşündürecek pivot taşlarını barındıran boşluklar içermektedir. Kuzey taraftaki mekezi holün sonunda , küçük bir merdivenle ulaşılan ve zamanında ateş yandığı yüzeyinden belli olan bir paltform vardır.”

Şeklinde anlatır. Maalesef, tapınak içinde çok fazla eşya bulunamamıştır ve bu nedenle arkeologlar yapının kullanım amacını tam olarak gün yüzüne çıkaracak ve saptayacak kanıtlardan yoksundur.

Beyaz Tapınak’ın iki katlı versiyonunun canlandırılması. Muhtemelen sunak olarak kullanılan merkezdeki platform.© artefacts-berlin.de; bilimsel materyal: Alman Arkeoloji Enstitüsü

Tapınağın yeniden inşası sırasında ortaya çıkan son bir ilginç özellik ise, güneydoğu teras kenarından güney batı teras ucuna uzanan ve tapınağa giren, bitüm kaplama sığ bir kanal sisteminin varlığıdır. Dr. German’a göre, arkeologlar hala ne tür bir sıvının bu kanalda, tepedeki terastan toplanıp merkezi holün tabanında bulunan çukura aktığından emin değildir. Spekülasyonlara göre, tanrılara sunulan maddelerden akan bir sıvıdır ancak sıvının kendisinin ne olduğu çözülmesi gereken bir sır olarak kalmaya devam etmektedir.

Çeviri: Mahmut Güney

Kaynak Ancient-Origins

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More