Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Antik İskenderiye

Yunan tarihçi Strabon’a göre şehrin temelleri çizilirken verileri belirlemek için kullanılan tebeşir bitmişti. Bunun yerine şehrin geri kalan sokaklarını çizmek için işçilere verilen arpa yemeği kullanılmıştı.

0 8.402

Akdeniz ve Maryut Gölünün arasında, Nil Nehrinin Kanopik koluna kolay erişimi olan ve iki limanı bulunan İskenderiye, oldukça fazla Yunan etkisi altında kalmış, çeşitli kültürler barındıran, hoşgörülü ve çok dilli, karma kültürlü bir şehirdi. Ticaret amacına uygun, ideal bir yerleşim yerine sahipti ve ticaretin Mısıra aktığı kanal olan Akdeniz’e açılan bir kapıydı. İskenderiye, M.Ö. 320 yılında Mennefer (Memphis) şehrini Mısır’ın başkenti yaptı ve Mennefer, Greko-Romen dönemine kadar da başkent olarak kaldı.

İskenderiye, Büyük İskender tarafından kurulmuş ve Yunan mimar Dinocrates tarafından M.Ö. yaklaşık 332-331 yıllarında Rhakotis antik kenti alanında tasarlanmış ve geliştirilmiştir. Yunan tarihçi Strabon’a göre şehrin temelleri çizilirken verileri belirlemek için kullanılan tebeşir bitmişti. Bunun yerine şehrin geri kalan sokaklarını çizmek için işçilere verilen arpa yemeği kullanılmıştı. Bu şansa yorulmuştu ve yıllar geçtikçe İskenderiye’nin antik dünyanın önde gelen şehirlerinden biri olmasıyla da şanslı olduğu kanıtlanmıştı.

Mısır asıllı olmaktan çok Yunan izlerinin daha baskın olarak görüldüğü şehir, aynı zamanda “Mısır’ın yanındaki İskenderiye” anlamına gelen ‘Alexandria Ad Aegyptum’ olarak da bilinirdi. Romalı tarihçi Dio, M.S. birinci yüzyılın sonuna doğru Mısır’ı şehrin uzantısı olarak tanımlamasıyla yaralara tuz bastı. Bütün bunlara rağmen, İskenderiye, Mısır’ı büyük bir ticaret toplumu ve kültürel merkez olarak dünya sahnesine çıkardı.

Yazar Plutarkhos, İskenderiye’nin şeklini Makedon ordu pelerinlerine benzetir. Şehir ızgara şeklinde tasarlanmıştır ve tasarımı Yunan asıllıdır. İki tekerlekli at arabalar göz önünde bulundurularak inşa edilmiş geniş bulvarlı bu şehir, adını Yunan alfabesinin ilk beş harfinden alan beş ayrı mahalleye bölünmüştür: Alfa, Beta, Gamma, Delta ve Epsilon. Alfa kraliyet saraylarının, ana tapınağın, müzenin, kütüphanelerin ve bahçelerin bulunduğu kraliyet mahallesiydi. Yunan soyluları Beta mahallesinde yaşamaktaydı. Gamma ise Yunan halk tabakasının mahallesiydi. İranlılar, Yahudiler ve diğer yabancı azınlıklar Delta mahallesinde ağırlanıyorken, Epsilon ise Mısır’ın yerlilerine ayrılmıştı. Şehir, dünyanın yedi harikasından biri olan ve üzerinde bulunduğu adayla aynı ismi taşıyan, beyaz mermerden yapılmış İskenderiye (Pharos) Deniz Feneri’ne ev sahipliği yapmaktaydı.

İlgili Yazılar

İskender’in orijinal fikri olan Deniz Feneri’nin yapımı I. Ptolemaios Soter tarafından başlatıldı ve halefi II. Ptolemaios Philadelphus tarafından bitirildi. En alt katında üç yüzü aşkın odası bulunan bu devasa yapının ışığının otuz mil uzaklıktan görülebildiği söyleniyordu. Aynı zamanda beş yüz binden fazla parşömen bulunan, dünyanın her bir yerinden gelen bilginlerin karşı koyamadığı meşhur İskenderiye Kütüphanesi’ne de bu şehirde bulunuyordu. Ptolemaios’lar sonsuz servetlerinin büyük bir kısmını dönemin Yunanca metinleri ele geçirmeye adamışlardı. III. Ptolemaios Euergetes’in Atinalıları, Sofokles, Eshilos ve Euripides’in antik trajedilerinin orijinal el yazmalarını, belgeleri garanti altına almak için yüklü miktarlarda paralar karşılığında ve zorla, kopyalamak üzere kendilerine vermeye ikna ettiği söylenir. Atina’ya geri dönenlerin kopya olduğunu söylemeye gerek bile yok.

Son olarak İskenderiye’nin hikâyesi aynı zamanda Mısır’ın son hanedanlığının yani 32. hanedanlığının hikâyesi olduğu da belirtilmelidir. Yunan asıllı olan Ptolemaios’lar, Mısır’ı İskenderiye’den 300 yıllık bir süre boyunca yönettiler. Mısır’a ait gelenek görenekleri ve hatta mumyalamayı kendi kültürlerine katıp Mısır tanrılarını da kendi dinlerine ve tapınaklarına eklediler. Yerli ile yabancı unsurları birleştirerek Ptolemaios hükümdarlığını garanti altına aldılar. Şehrin kültürel gelişiminde Ptolemaios’ların etkisi büyüktü.

Büyük İskender’in izinden giderek açık görüşlü bilgi arayışını desteklemiş ve beş yüz bin nüfuslu şehir, onların hükümdarlığında antik dünyanın kültürel ve ekonomik merkezi haline geldi. Son Ptolemaios kraliçesi ise VII. Kleopatra’ydı. Tahtın geleceğini garantiye almak için Jül Sezar’ı Mısır’a davet etmiş ve böylelikle de Mısır Hanedanlığının kaderini çizmiştir.  Augustus Sezar’ın hükmündeki Roma ile birleşen Mısır, Roma İmparatorluğunun bir vilayeti haline gelmiş ve İskenderiye’nin yavaş düşüşü de bu şekilde başlamıştır.

Çeviri: Özge Pekdemir

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More