10 İlginç Ve Vahşi Viking Ritüeli – 2. Bölüm
Vikingler dövüş ve keşifleri ile bilinirler, ancak dini ve ritüel aktiviteleri de kültürlerinin ve günlük hayatlarının büyük bir parçasıydı. Kan kartalı, ceset yakma ve doğum ritüelleri bu geleneklerden bazılarıydı.
Ritüellerin betimlemeleri bazen birbiriyle çelişir; muhtemelen yanlış ya da uydurma olanları vardır. Bunun amacı da Vikingleri kötü göstermeye çalışmak ya da daha çarpıcı bir hikâye anlatma isteği olabilir. Yine de işte Vikingler tarafından genel olarak uygulandığı düşünülen 10 ritüel.
5- Ceset Yakma Ritüelleri
Vikinglerin ceset yakmayı da içeren birçok ölüleri ortadan kaldırma yolu vardı. Küller mezarlara, taşların altına veya bazen mezar eşyaları ile gömülürdü. Bunun yanında küller bir gemi ile de yakılabilirdi, ancak bu toplumdaki daha yüksek seviyedeki kişiler için yapılırdı çünkü gemiler pahalıydı.
Vikinglerin gemide ceset yakma uygulamasının tanımı 10. yüzyılda İbn Fadlan tarafından yazıldı. Rus Vikinglerinden bir şefin ritüelinden bahsetti. Ölümünden sonra, şefin bedeni on gün boyunca bir mezarda bırakıldı; o sırada insanlar da ona yeni kıyafetler dikti. Köle bir kız onunla birlikte kurban edilmek üzere seçildi ve sürekli sarhoş ve iyi kıyafetler içinde tutuldu. Onuncu günde şefin gemisi karaya çekildi ve pahalı mobilyalar, içecekler, yiyecekler, silahlar ve hayvanlarla dolduruldu. Köle kız yerleşkedeki her çadıra gidip baştaki adam ile cinsel ilişkiye girmek zorundaydı. Sonrasında ise, adam kıza “Lorduna bunu ona aşkımdan yaptığımı söyle,” derdi.
Kız gemiye binmeye hazır olduğunda, onunla sevişen adamlar ellerini birleştirerek kızın arasından geçmesi için bir yol hazırladı. Şef çoktan gemideydi. Kız adamın odasına gitti ve onu takip eden altı adam onu takip edip kızla tekrar cinsel ilişkiye girdi. Sonrasında kızı efendisinin yanına yatırdılar ve bir kadın içeri girip adamlara kızı boğmaları için bir ip verdi. O sırada kadın tekrar tekrar kızı karnından bıçakladı. Sonrasında ise gemiyi yaktılar.
4- Draugr’u Defetmek
Draugr ve haugbui bugünkü zombilerin Viking versiyonuydu. Biri gömüldüğü zaman, cesedinin tekrar canlanacağına inanılırdı. Haugbui mezardaki eşyalarını mezar hırsızlarından korumak için kendi yerinde masumca yaşardı. Ancak bir draugr kendi yerinden çıkıp insanlara zarar verirdi.
Bunu önlemek için, bir bedeni gömerken birçok önlem alınırdı. Kamış parçaları haç şeklinde kefenin altına yerleştirilirdi, göğse de bir tane açık makas bırakılırdı. Yürümesini engellemek için, ölen kişinin ayak başparmakları bağlanırdı ve tırnakları ayak tabanlarına bastırılırdı.
Kefen evden dışarı çıkarıldığında, taşıyanlar kapıdan çıkmadan önce kefeni üç kez farklı yönlerde haç şekli oluşturacak şekilde indirip kaldırırlardı. Bazen ölen kişi evde özel bir “ceset kapısı” ile çıkardı; bu kapı tuğladan duvarda bir delik anlamında kullanılırdı. Vefat eden kişiyi çıkarmak için duvar yıkılırdı ve sonrasında tuğlalar geri yerleştirilirdi.
Vikingler ölünün sadece gittiği gibi geleceğini düşünürdü. Sonuç olarak ölen kişi eve geri giremezdi. Aynı zamanda beden ayak önde olacak şekilde çıkarılırdı ki ölü gömüldüğü yere gidilen yolu doğru dürüst göremesin.
Kefen evden çıkarıldığında ölü tarafından önceden kullanılmış tüm kavanozlar, tavalar, sandalyeler tersyüz edilirdi. Eğer ölü bir kilise mezarlığına gömüldüyse, papazın ölüyü mezara bağlayacak bir büyü yapması beklenirdi.
3- Nikah Törenleri
Düğünden önce gelin kransenini, yani evlenmemiş kadınların açık saçlarına taktığı yaldızlı tacı çıkarırdı. Bunu muhtemelen bir evlenme tacı ile değiştirirdi ve kranseni gelecekteki kızı için saklanırdı.
Damadın atalarından bir kılıç edinmesi gerekirdi. Bunu ölmüş birinin mezarına girip kılıcını alarak mı, yoksa bu durum için hazırlanmış sahte bir mezar mı yaptıklarını, yoksa bir akrabadan kılıcını isteyerek mi yaptıkları belli değil. Tören sırasında damat kılıcını, hatta Thor’u simgelemesi için bir çekiç ya da balta taşırdı. Ne gelin ne de damat özel nikâh kıyafeti giymezdi.
Düğün Frigg’in (bereket tanrıçası) günü olan cuma günü yapılırdı. Tören tanrılardan birine bir hayvan adayarak ya da kurban ederek tanrıların dikkatini çekmekle başlardı.
Tören sırasında damat atalarından aldığı kılıcı geline verirdi, gelin sonrasında bu kılıcı gelecekteki oğlu için saklardı. Bunun karşılığında, o da damada bir kılıç verirdi. Sonrasında yüzükler verilirdi ve yeminler edilirdi.
Tören sonrası ziyafet yapmak için geniş bir odaya geçilirdi. Burada, damat kılıcını bir direğe sapladıktan sonra gelinin eşikten geçmesine yardım ederdi. Kılıç ne kadar derine giderse o kadar şansları ve çocukları olurdu. Çiftin o gece ve bir sonraki ay boyunca düğün birası paylaşması gerekirdi.
Ziyafetin sonunda çifte yatağa kadar eşlik edilirdi, böylelikle şahitler birlikteliğin tamamlandığına emin olurdu. Sonraki sabah, gelinin saçı toplanırdı ve eş olarak statüsünü göstermek için bir kumaşla kapatılırdı. Sonrasında damat geline evinin anahtarlarını verirdi.
2- Doğum Ritüelleri
Bir bebek doğduğu zaman, bebeğin gerçek bir insan olarak sayılması için birkaç ritüele ihtiyaç duyulurdu. Bu ritüellerden önce bebek insandan sayılmazdı; bunun sebebi muhtemelen insanların kendilerini duygusal olarak yüksek bebek ölüm oranlarından korumak istemesiydi.
Bebek doğduğunda, babası onu kaldırıp sarana kadar yere bırakılırdı. Bu da babanın bebeği kendi çocuğu olarak kabul ettiği anlamına gelirdi.
Sonrasında çocuğu incelerdi. Eğer bebekte herhangi bir sorun varsa, bebek ölüme terk edilirdi. Eğer sağlıklıysa, ausa vatni denen bir tören düzenlenirdi. Bu törende bebeğin üzerine su serpilirdi.
Bu noktada, nafnfesti denen bir tören ile çocuğa bir isim verilirdi. Bunun için, baba çocuğun adını söyler, ona bir hediye verirdi. Hediyeler genellikle yüzük, silah veya bir çiftlik olurdu. Bundan sonra artık cinayet sayılacağı için çocuk terk edilmezdi.
1- Kan Kartalı
Vikingler adlı dizi ile yayılan bu kanlı idam metodu muhtemelen gerçek hayatta da yapıldı. Kan kartalı kurbanın yüz üstü yerleştirilip bastırılarak yapılırdı. Bir kartal sırtına oyulurdu ve sonrasında bir baltayla kaburgaları omurgasından çıkarılırdı.
Kaburgalar ve etrafındaki deri kartal kanatlarına benzemesi için dışa doğru kıvrılırdı. Sonra, yaraya tuz basılırdı. (Kurban bu noktada hala canlı durumda olurdu.) Akciğerler vücuttan sökülürdü ve kaburgaların üzerine gerilirdi.
Kurban ölürken ciğerleri rüzgârda sallanır, bir kuşun kanatlarını andırırdı. Söylendiğine göre, bu metot M.S. 867’de Northumbria kralı Aella’yı öldürmek için kullanılan metottu.
Çeviri: Sena Yılmazkarasu