Claudia Peter, Lonely Planet yazarı, tüm hayatı boyunca Zürih ve çevresinde yaşadı. Sırt çantasıyla Hindistan Ladakh’dan, ABD’deki Lone Pine’a kadar yol almasına rağmen, her zaman ona uluslararası seyahatlerini hatırlatan kahve, canlı müzik ve yiyecek araştırmak için Zürih’in göl kıyısındaki ihtişama geri döndü.
Arkadaşlarım burada olduğunda, özellikle Zürih’i daha önce ziyaret etmemişlerse, onları Polybahn teleferik ile bilim ve teknoloji üniversitesi ETH Zürih’e götürürüm. Bahçeli cafelerden, şehrin muhteşem manzarasını seyrederiz. Zürih Gölü kıyısında piknik yapmak için Niederdorf (Eski Şehir) boyunca gezip dolaşırız ve Gucci, Armani gibi zengin ve ünlü mağazaları görmek için Bahnhofstrasse’ye doğru yürürüz. Akşam yemeği için, onlarla mükemmel hamburgerleri ve Akdeniz yemeklerine ev sahipliği yapan 4. bölgedeki Piccolo Giardino’ya geliriz ve son olarak Sihl nehrinin kıyısındaki Rio Bar’da eğleniriz.
Eğer uyanmak için kafeine ihtiyacım varsa, 5. bölgedeki Café Noir’e gidiyorum. Dar bir sokağa sıkışmış bu küçük kahve dükkanında sadece birkaç masa var, kahve çekirdeklerini kendileri çekiyorlar ve kahveyi kendileri demliyorlar. Burası güne başlamak için mükemmel bir yer.
Zürih’de bir hafta sonunda, uzun bir brunch yapabilir ve ardından bitpazarlarını gezebilirsiniz. Özellikle Fas’a özgü bir restoran olan Maison Blunt’ı çok seviyorum ve eğer arkadaşlarımla buluşacaksak orada yemek yiyoruz. Genellikle kahvaltıda kremsi humus, etli zeytin ve taze doğranmış salatalık ve nane salatası da içeren iki veya üç kahvaltı tabağı sipariş edip paylaşıyoruz. Kanzlei-Areal’deki bitpazarı eski ve ikinci el kitapların hazinesidir ve çok az turist bunu bilir.
Zürih’deki en sevdiğim park, Niederdorf’un göbeğinde bulunan Lindenhof’dur. Limmat nehri üzerinde bulunuyor ve şehrin mükemmel manzarasını izleyebilirsiniz. Burada 4. yüzyıldan kalma bir Roma kalesi yer alıyor ve buradan, nehrin parıldayan mavisini, sivri çatıları ve ufuktaki dağları görebilirsiniz.
İlgili Yazılar
Özel bir şeyleri kutlarken ise; nefis yemeklerin çarpıcı iç tasarımla buluştuğu bir restoranda rezervasyon yapıyorum. En sevdiğim yer ise, mermer barı ve yeşilliklerle şık bir şekilde dekore edilmiş, endüstriyel görünümlü bir Vietnam mekânı olan Co Chin Chin. Baharatlı pho burger gibi füzyon yemeklerin yanı sıra bún riêu (yengeç eti ve tofu içeren pirinçli erişteli bir çorba) gibi çok çeşitli otantik yemekler sunmaktadır.
Zürih’te iyi bir gece geçirmek isterseniz canlı müzikli bir yere gitmenizi tavsiye ederim. Şarkıcılar genellikle 4.bölgenin barlarında olurlar. Rock müzik için Niederdorf’taki Ebrietas’ı, punk rock müzik için Hafenkneipe’i deneyin. Burada yıl boyunca çok sayıda festival olur, ama Street Parade en unutulmazıdır. Bu büyük tekno parti, Avrupa’daki en büyük partidir ve bu parti olduğunda şehir neredeyse durma noktasına gelir.
Zürih, ailece tatil yapmak için harika bir yerdir çünkü tüm gün yağmur yağsa bile her zaman yapacak bir şeyler bulabilirsiniz. Eğer çocuklarım yanımdaysa, neredeyse her zaman hayvanların en gerçekçi doğal yaşam alanlarını yaratmaya çalıştıkları Zürih Hayvanat Bahçesine gideriz. Sıcak ve nemli Masoala Yağmur Ormanı, kırmızı önlü lemurlardan ağaçlarla dolu geniş bir bahçedeki rengârenk papağanlara kadar her şeyi barındırıyor; ağaç tepelerinin üzerinden zikzaklar çizen, tamamen yeni bir bakış açısı sunan bir yürüyüş yolu bile var.
Eğer ucuz bir şeyler yemek istersem, yaratıcı oluyorum. Üniversite, makarna ve lezzetli salatalar gibi makul fiyatlı yiyecekler satan birçok kantine sahiptir ve hatta burada yemek yiyebilmek için öğrenci kimliğine de ihtiyacınız yoktur. Ancak, güzel bir yemek için benim favori mekanım Langstrasse üzerinde Palestine Grill. Burası, kasabadaki en lezzetli falafel ve sabich (içi patlıcan ve yumurtayla doldurulmuş pide) yapar.
Şehirden çıkmak istediğimde ise; Zürih’e sadece 20 dakika mesafede, hoş, küçük dükkanlarla dolu bir kasaba olan Winterthur’a giden trene biniyorum ve mükemmel manzaralara şahit oluyorum: iki Oskar Reinhardt müzesi (biri Avrupa başyapıtlarını bulunduran, diğeri ise İsviçre, Almanya ve Avusturya eserlerini kapsayan bir müze); çağdaş fotoğraf müzesi ve çocukların bilimde uygulamalı bir yaklaşım geliştirdiği Technorama. Büyüleyici eski kentte birçok güzel kafe var; en sevdiğim ise retro tarzı iç mekanı ve yaratıcı kokteyl menüsü ile La Cyma.
Çeviri: Demet Geçgen
Kaynak
Lonely Planet