Karakurum: Gümüş Bir Ağaç Ve 13.Yüzyıl Moğol Başkentinin Diğer Eşsiz Parçaları
13. yüzyıl boyunca, Karakurum muhtemelen dünyanın en önemli şehirlerinden biriydi. Moğol İmparatorluğu’nun başkentiydi.
13. yüzyıl boyunca, Karakurum muhtemelen dünyanın en önemli şehirlerinden biriydi. Moğol İmparatorluğu’nun başkentiydi. Yok edilmeden önce ünlü şehrin yeri bulunamıyordu. Ama Karakurum kalıntıları arkeolojik çalışmalar ve etkileyici tarihsel söylemler aracılığıyla yeniden keşfedildi ve araştırmacılar altın çağı boyunca şehrin nasıl göründüğünü hayal edebiliyordu.
Karakurum’un İlkel Tarihi
Karakurum kuzey merkezi Moğolistan’ın Orkhon Vadisinde bulunan tarihsel bir şehirdi. Şehir Moğolların gelişinden önce kurulmuştu ve arkeolojik kayıtlar 8. Veya 9. Yüzyılda Tunç Devri Bozkır Topluluklarının Uygur nesli tarafından bir çadır kent olarak ilk defa kurulduğunu göstermektedir. Sonraki yapı ise daimi olarak Cengiz Han tarafından 1220’de Karakurum’da kuruldu.
Karakurum civarındaki alan tarımsal açıdan çok verimli değildi. Cengiz Han’ın başkent olarak Karakurum seçimi, aynı zamanda, stratejik olarak Moğolistan’dan geçen İpek yolu noktaları kuzey-güney ve doğu batı kesişimin de bulunmasına dayalıdır. Diğer bir deyişle, bu şehir ticaret alanında genişlemek için büyük bir potansiyele sahipti. Şehir aynı zamanda Cengiz Han’ın Çin akınına üs olarak hizmet etti.
Han’ın Sarayı
Cengin Han tarafından bulunan Karakurum onun zamanına kadar çok fazla gelişmemişti. Cengiz Han’ın varisi, Ögeday Han’ın saltanatı boyunca Karakurum Moğol İmparatorluğu’nun başkentine yakışır bir şehir haline gelmeye başladı. 1235’de Jin Dynasty Moğollar tarafından yıkıldı ve Karakurum’da yapı çalışmaları başladı. Granit temel üzerine yapılan 64 ahşap sütun ile desteklenen saray Büyük Kaan’ın rezidansı olarak kullanılması amacıyla inşa edilmişti ve korumak amacıyla şehrin çevresinde kerpiç duvarlar ile kaplıydı.
Karakurum Kubilay Han’ın başkenti Hanbalık’a taşıdığı 1264 yılına kadar Moğol İmparatorluğu’nun başkenti olmaya devam etti. Yaklaşık 3 yıl sonra, Karakurum büyük ölçüde terk edildi. 1368 yılında Yuan Hanedanı’nın son hükümdarı Bilikt Khan Pekin’den sürüldü ve yer yer yeniden inşa edilen Karakurum’a geri döndü. Çin’de Moğollardan yönetimi ele geçiren Ming Hanedanı kalan Yuan sadıklarını Moğolistan’a sürdü. Ve 14. Yüzyılın sonlarında Karakurum yok edildi.
KARAKURUM GÜMÜŞ AĞAÇ
Ortaçağ gezginlerinin yazıları sayesinde altın çağı dönemindeki Karakurum’un betimlemeleri korunmuştur. Bu yazarlardan biri Moğol mahkemesinde Fransa Kralı 9. Louis’e elçi hizmetinde bulunan Flaman Fransiskan misyoneri William Rubrucktur.
William dördüncü Büyük Han’ın hükümdarlığı döneminde Möngke saltanatı boyunca Karakurum’da Kaan’ın sarayına girişinde gümüş bir ağaç inşa eden Parisli William Bouchier adında bir altın kuyumcu olduğunu belirtti. Ağacın tabanında ağzından süt püskürten dört tane gümüş aslan bulunmaktadır. Buna ek olarak, her biri ağzından farklı bir içecek püskürten dört altın yaldızlı yılan ağacın etrafına sarılıydı.
William aynı zamanda şehirde farklı inanç çeşitlerinin olduğunu gösteren on iki farklı pagan tapınağı, iki cami ve bir kilisenin olduğunu belirtti.
Moğolistan Başkentinin Yeniden Keşfedilmesi
Karakurum’un tahribatından sonra, Moğolistan’ın önceki büyük başkenti yavaş yavaş hafızalardan silindi. Karakurum’un yeri 1889 yılında bölgede çalışan iki Rus doğu bilimci tarafından keşfedilmiştir. Sonraki yüzyıllarda şehirde arkeolojik kazılar başladı.
Diğer şeyler arasında, kazılar çanak çömlek fırınları, metal işleme atölyeleri ve İslam dinine ait mezarlık bulundu. 1940’larda burayı kazı yapan arkeologlar, hanın sarayının kalıntılarını keşfettiklerinden emin olmalarına rağmen, son yapılan kazılar, bu yorum üzerine şüphe uyandırdı ve bu da “saray” ın bir tapınak olabileceğini düşündürdü.
Çeviri: Gözde Yıldırım