Antik Yunan medeniyetinin ve mimarisinin Sicilya’ya armağanı, Güney İtalya’nın başlıca turistik yerlerinden biri aynı zamanda UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki göz bebeği… Bu yazımızda tarihî Agrigento şehri ve Tapınaklar Vadisi’ne bir günlük hızlı bir gezinti yapıyoruz.
Agrigento’ya gelmenin en güzel yolu hiç şüphesiz deniz ulaşımıdır. Yunan tapınaklarının muhteşem görüntüsü ile bir tepe gibi yükselen şehir Avrupa’nın en muazzam manzaralarından birini gözler önüne seriyor. Karaya ayak bastığınızda, Tapınaklar Vadisi’nin modern Agrigento şehri ile deniz arasında uzanan bir sırt boyuna inşa edilmiş olduğunu göreceksiniz.
Modern ve antik şehir arasında kalan vadi; kalıntıların, kazı çalışmalarının ve tarımın iç içe girdiği huzurlu ve yeşil bir ortam oluşturuyor. Tarihe baktığımızda Yunanların Akragas, Romalıların Agrigentum diye adlandırdıkları bu antik kentin bugünkü modern oluşumundan çok daha büyük olduğunu görüyoruz.
Şehir merkezinden yürüyerek kolaylıkla arkeolojik alana ulaşmanız mümkün ancak daha hızlı ve daha kolay bir şekilde ulaşmak için 1, 2 veya 3 numaralı şehir içi otobüslerini kullanabilirsiniz. Tek binişlik ya da tam gün kullanımlık biletlerinizi büfelerden satın alabilir ve şoförden sizi Valle dei Templi durağında indirmesini isteyebilirsiniz. 18 yaş altı ve 65 yaş üstü Avrupa Birliği vatandaşları için girişler ücretsiz olup, 18-25 yaş arasındakiler içinse indirimli tarifeler uygulanıyor.
Hem Tapınaklar Vadisi’nin tüm bölümlerini gezmek hem de kendinize küçük molalar vererek okumalar yapmanız için en az üç saatinizi ayırmalısınız. Gezerken yanınızda bir gezi rehberi kitabı ya da şehrin tarihi yerlerini gösteren bir harita bulundurmanız gezinizi daha renkli ve daha anlamlı kılacaktır. Geziniz özellikle sıcak aylara denk geliyorsa yanınıza bir şişe su ve güneş kremi almayı unutmamanızı tavsiye ediyoruz.
İlgili Yazılar
Tapınaklar Vadisi’nin doğu kısmı en etkileyici ve bütünlüklü yapıları bünyesinde barındırıyor. Yola en yakın olanı Herakles Tapınağı. Tarihi milattan önce 6. yüzyıla kadar uzanan bu tapınak Agrigento’da bulunan tapınak kalıntılarının en eskisi olma özelliğine sahip. Sırt boyunca sıralanan diğer tapınak ise Concordia Tapınağı. Agrigento’nun yapısal olarak en bütünlüklü tapınağı olan Concordia bu özelliğini erken dönemde kiliseye dönüştürülmesine borçlu.
Tepenin en uç kısmında Yunan Mitolojisinde Hera olarak da adlandırılan Juno Tapınağı bulunuyor. Ayakta kalan sütunları ile içinde devasa bir sunak taşının kalıntıları bulunan tapınağın duvarlarında, MÖ 406 yılında şehri almaya ve yağmalamaya gelen Kartacalıların sebep oldukları hasarların izlerine rastlamak mümkün.
Yolun batı tarafında, antik çağın en büyük tapınaklarından biri olan Zeus Tapınağı’nın kalıntılarını bulacaksınız. Tapınağın muhtemelen hiç tamamlanamadığı ya da Kartacalı işgalciler tarafından büyük ölçüde hasara uğratıldığı düşünülüyor. Yine de tapınağın gösterişli bir modelini yakınlarındaki arkeoloji müzesinde görebilirsiniz.
Antik kalıntılardan başka, şehirde bir zamanlar dalyan olarak da kullanılan yeşil bir geçit var. İtalya Çevre Fonu [1] tarafından korumaya alınarak Giardino della Kolymbetra adıyla narenciye bahçesine dönüştürülen bu geçitte yöresel narenciye ağaçları ve bitkiler yetiştirilerek ziyaretçilere sergileniyor. Tüm antik kalıntıların tozlu havasından sonra burası dinlenmek ve nefes almak için adeta bir vahayı andırıyor.
Eğer zamanınız ve hala gezecek enerjiniz varsa, antik şehirden sonra modern Agrigento şehrini de kısaca gezebilirsiniz. Dik yokuşları ve sokaklarıyla şehir merkezinin tepesindeki İtalyan Katedrali’ni ve yokuş aşağı az bir mesafede modern Agrigento’nun en önemli turistik yerlerinden birini; Santa Maria dei Greci Kilisesi’ni ziyaret edebilirsiniz.
[1] FAI: Fondo Ambiente Italiano – İtalya Çevre Fonu
Çeviri: Gürkan Çimen
Kaynak
musement