Mısır’ın Eski Krallığı Yok Mu? Oldu Veya Sadece Unutuldu Mu?
Yaklaşık bin yıl boyunca firavunlar; sayısız tapınaklar ve saraylar, devasa yapılar ve meşhur Keops Piramidi’ni inşa eden zengin ve refah içindeki bir ülkede hüküm sürdüler. Bu zenginliğin çoğu Nil’in düzenli taşmalarına bağlıydı ve Nil olmasa bu ülke yalnızca bir çöl olurdu.
Nil Vadisi’ni büyük bir kaosa sürükleyen Mısır’daki büyük, piramit inşa çağının sonu uzun bir süre boyunca travmatik bir çöküş olarak düşünülmüştür.
Dünya liderleri sera etkisinin insanlar üzerindeki etkisini azaltmak amacıyla yaptıkları bir anlaşmayı kutlarken arkeologlar tesirli, yıkıcı iklim değişiklikleri ile yüzleşmiş bir uygarlğa taze bir bakış atıyorlar.
Yaklaşık bin yıl boyunca firavunlar; sayısız tapınaklar ve saraylar, devasa yapılar ve meşhur Keops Piramidi’ni inşa eden zengin ve refah içindeki bir ülkede hüküm sürdüler. Bu zenginliğin çoğu Nil’in düzenli taşmalarına bağlıydı ve Nil olmasa bu ülke yalnızca bir çöl olurdu.
Sonra, M.Ö 2200 civarlarında, eski metinlere göre, sözümona Mısır’ın Eski Krallığı yabancı işgallerinin, salgın hastalıkların, iç savaşın ve yamyamlık ile sonuçlanacak derecede ciddi kıtlığın olduğu felaket bir döneme kapıldı. İklim verileri şiddetli ve uzun süreli bir kuraklığın yine bu zamanlarda bölgeye acı verdiğini geçen yıllarda ortaya çıkardı ve bu da uzun süre Mısır tarihinin karanlık çağı olarak anılan döneme yol açan çevresel faktörlere kanıt sağladı.
Fakat birkaç Eski Mısır bilimcisi kuraklığın suyun bulunmadığı bir toplumsal çöküşle sonuçlanmasını tartışıyor. “Bugünkü yaygın görüş Eski Krallık’ın birden bire yok olmadığıdır.” diyor British Columbia Üniversitesi Eski Mısır Bilimi profesörü Thomas Schneider. Thomas Schneider ve diğerleri iklim değişikliğinin Msır’ın farklı bölgelerinde farklı etkiler yarattığını ve her zaman en kötü şekilde olmadığını söylüyor. “Bu çöküş fikrinden uzaklaşmalıyız.” diyor.
Eski Krallık’ın yıkılışı ve Orta Krallık’ın –Eski Mısır bilimcilerin Birinci Ara Dönem’e verdikleri isim- başlangıcı arasındaki dönem hakkındaki 20 yy. görüşlerinin çoğu kaos içerisindeki bir toplumun hikayesini anlatan “İpuwer’in Nasihatleri” adlı metne dayalı. “Heryer mahvolmuş; arpası, insanların yağı, baharatı ellerinden alınmıştı.” diyor bir paragraf. “Herkes ‘hiçbir şey yok.’ diyordu. Ambor boştu ve bekçisi yere serilmişti.”
İpuwer, güçlü ve bilge firavunun yerine küstahça başa gelen avamların yönetiminden ve kaosun hüküm sürmesinden yakınıyor.
Fakat Schneider, metnin bilinen en eski versiyonunun metnin anlatmak istediği olaylardan 800 yıl sonrasına dayandığını belirtiyor. Diğer bir metin de yabancı işgallerinden bahsediyor fakat bu altı yüzyıl sonra yazılmış.
Eski Mısırlılar Çöküş ile Büyüledi
Pek çok bilim insanı, bu metinlerin insanları katı bir merkezi otoritenin olmadığı bir hayatın doğuracağı korkunç sonuçların hikayesi ile korkutarak Orta Krallık firavunlarının iktidarını sürdürmesine adanmış türler olduğuna inanıyor ve bu görüş modern Mısır’da da hala yankılanıyor. “Mısırlılar bizzat kendileri çöküş fikri ile büyülenmişlerdir.” diyor Cambridge Üniversitensi’nden bir arkeolog olan Barry Kemp. Fakat metinler gerçek olayların kayıtları olduğu gibi görünmüyor, diye de ekliyor.
Eski Krallık’ın sonraki yıllarının önemli etkisi olan Nil’in akışındaki değişimlerle ve merkezi hükümet sisteminde ekonomik gerileme ve çöküşle göze çarptığına şüphe yok. Abidevi yapıların, örneğin büyük piramitler ve tapınaklar, iki yüzyıl boyunca inşası duraklatıldı.
Mezar boyamaları ve yazıtları, çevrenin Eski Krallık’ın sonlarına doğru daha kurak olduğuna işaret ediyor çünkü bazı bitkiler yok olmuş ve kumullar nehir yerleşimlerine yaklaşmış. Nil havzasının merkezinden elde edilen veri iklimin M.Ö 2200 yıllarından itibaren kuraklaşmaya başladığını doğruluyor.
Fakat Schneider, kuraklığın etkisinin aşama aşama olduğunu ve bu yüzden toplumun büyük parçalanmalar olmadan uyum sağladığını iddia ediyor. İktidar yavaş yavaş firavundan ve başkent Memfis’ten eyalet liderlerine geçti. Yerel memurlar tarım sorunlarına uzakta kalan hükümdardan daha çabuk yardım ettiler. “Şartlar insanların becerikli olmasını gerektiriyordu.” diyor Atlanta’daki Doğu Araştırmaları Amerikan Okulu buluşmasında konuşan Schneider.
Yukarı Mısır’ın Bazı Bölgeleri İçin Refah Zamanı
Chicago Üniversitesi’nden bir arkeolog olan Nadine Moeller şunları ekliyor: “Arkeolojik kayıtlarda bu zaman boyunca iç savaş işareti yok.” Eski Krallık’ın son firavunu olarak bilinen II. Pepi’den uzun süre sonra “ülkenin politik olarak bir bütün olduğuna dair kanıt var” diye belirtiyor. Schneider ekonomik sistemin varlığını sürdürdüğünü ve II. Pepi’den sonra firavunun iktidarının, bu iktidar her ne kadar sembolik de olsa, Nil Deltası’ndan Asvan’a kadar kabul edildiğini belirtiyor.
Üst Mısır’da, Moeller Eski Krallık’ın çöküşünü takip eden dönemin Tell Edfu ve Dendera gibi şehirlerin büyüyüp geliştiği “kültürel olarak dinamik” bir dönem olduğunu buldu. Burada, nüfusta toplam bir artış da olmuş olabilir.
Kıtlık adına fiziksel bir kanıt da mevcut değil. Cambridge Üniversitesi’nden bir arkeolok olan Corinne Duhig, Birinci Ara Dönem’den iskeletler ile olan çalışmasında “ne kıtlık emaresi var ne de bunlar Eski Krallık döneminden” diyor. İncelediği iskeletler arasında şiddetli ölümlerde artış da bulamamış.
Kemp, iktidar merkezi olmaktan uzaklaştıkça Üst Mısır’da komşular arası savaş kanıtı olduğunu “fakat boyutunun ılımı” olduğunu söylüyor. Kemp bir çöküşten ziyade, insanların yönetiliş biçimlerinde bir değişiklik görüyor.
Yeni analiz, iki krallık arasındaki ara dönemin bir dönemden daha fazla olabileceğini gösteriyor ve bu Eski Mısır bilimcilerin önceden düşündüklerin daha kısa, diyor Schneider. Başka bir deyişle, krallıklar arasındaki boşluk önceden inanılandan daha kısa ve daha az travmatik olmuş olabilir.
Eski Krallık’ın düşüşünün eksik yapboz parçası, Aşağı Mısır bölgesinden gelen bilgi kıtlığı. Nil’in ağzına yakın olan bölge yıllık taşmadan Üst Mısır’a göre daha fazla etkilenmiş olabilir. Birmingham’daki Alabama Üniversitesi arkeologu Sarah Parcak, “tüm Mısır hakkında iyi yerleşim yeri verisi kıtlığının” kuraklığın etkisinin değerini biçmeyi güçleştiriyor.
“Bazı Eski Mısır bilimciler çöküşe sebep olan çevresel faktörlerden haz ediyor gibi görünmüyorlar” diyerek yakınıyor ve “kaba taslak bir bilimsel veri ile tartışamazsınız” diye de ekliyor. Fakat sadece iklim değişiminden yola çıkarak Eski Mısır gibi büyük ve karmaşık bir toplumun nasıl etkilendiğini anlamanın oldukça güç olduğunu kabul ediyor. “Çevresel faktörlerin antik Mısır’da oynadığı rol hakkında çok daha fazla düşünmeliyiz.” diyor. “Ve çok daha fazla veriye ihtiyacımız var.”
Haber Düzenleme: Berkan Seyhan