Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Antik Çin’in Altından Yapılmış Merhamet Hediyeleri

Arkeologlar, binalar, saraylar ve mezarlıklarda araştırma yaparak bu kültürün izleri ve özelliklerinin peşinde koşmaya devam ediyor. Daha büyük binaların özenle inşa edilmiş temelleri nehrin yakınında keşfedildi.

0 1.608

Yaklaşık 3200 yıl önce çok sayıda sanat eseri, Çin’in güney batısındaki insanlar tarafından büyük çukurlara gömüldüler. Peki neden o bölgeye gömülmüşlerdi? Arkeologlar bir bilmece ile karşı karşıya kalmış durumdalar.

Sanxingdu halkı erkek fillere ait bir düzine dişi ritüel alanına sürükleyerek getiriyor ve her birini metrelerce yüksekliğe tırmanan ateşlerde şarkı söyleyerek kutsuyorlardı. Ardından bu dişleri, zaten katmanlar halinde yerleştirdikleri düzinelerce sanatsal kap-kacak, heykel ve araç-gereci barındıran çukurlara koyuyorlardı. İlk katmanda küçük nesneler yer alırken ikinci katmanda çukurdan çok uzakta olmayan ahşap stellerden ağır bronz kafalar yer alıyordu. Hayatta kalmayı başarabilmiş portreler ve oldukça ağır dişler de aynı şekilde toprağa gömülüyordu. San Francisco Asya Sanat Müzesi müdürü ve Sanxingdui çukurları uzmanı Jay Xu, Bu eşyaların çok daha büyük bir güce verilen hediyeler olduğu dile getirdi.

Xu, Sanxingdui’nin aynı zamanda 3000 yılı aşkın bir süre önce Doğu Asya’nın en büyük şehirlerinden biri olduğunu ve siyasi iktidar gücünün Sichuan’ın alçak ovalarında yoğunlaşmış olduğunu da sözlerine ekledi. Arkeologlar, Sanxingdui’nin yalnızca Doğu Asya’nın Erken Bronz Çağ’ında bölgeler üstü bir yer olmadığından eminler. Şehir, araştırmacıların uzun süredir Çin kültürünün beşiği olduğunu sandıkları Çin’in merkezindeki yerleşim yerlerinden farklı olarak kendine has bir kültürün ana vatanıymış gibi görünse de Sanxingdui’den elde edilen bulgular, bu fikir hakkında şüphe uyandırıyor.

Devasa Bronz Kafalar ve İnce Altın Maskeler

1929 yılında kuyu kazdığı sırada yeşim taşından yapılma kap-kacakları topraktan çıkaran ve böylece ilk parçaları gün yüzüne çıkaran bir çiftçi, eserlerin çoğunu tacirlere sattı.

Çinli arkeologlar bunun üzerine günümüzde bir metropöl olan Chengdu şehrinin yaklaşık 40 kilometre kuzeyinde uzanan bölgeyi tekrar tekrar köşe bucak aradı fakat Sanxingdui kültürüne ait başka bir ipucuna rastlayamadılar. 1986 yılına gelindiğinde ise bir inşaat sırasında tesadüfen eşyalarla dolu dikdörtgen şeklinde kazılmış iki çukur keşfettiler.

Kazı ekibi, Çin Bilimler Akademisi’nin bünyesinde yayınlanan “National Science Review” adlı dergide altı çukurdan daha da bahsediyor ve hatta Sanxingdui’nin altında tarihin uyuttuğu bu türden alanların olabileceği de ihtimaller arasındaki yerini koruyor.

5 numaralı çukurla en küçük çukurun dibi 5 metrekare, 8 numaralı en büyük çukurun dibi ise 20 metrekarelik bir alanı kapsıyor. Çukurların derinliği yarım metreden iki metreye kadar değişiyor. Şu ana kadar tespit edilen ve ikisi 1986’da çoktan tarih sahnesiyle buluşturulan 8 alandan 4’ü daha arkeologlar tarafından Mart 2021’e kadar gün yüzüne çıkarıldı. Hepsi altın, bronz, yeşim ve kilden yapılmış yüzlerce eserle ağzına kadar doluydu. Eserler arasında kap-kacak, heykel, maske, araç-gereç ve dişler bulunuyordu.

Aralarında dik saçlara ve devasa ellere sahip diz çökmüş bir adamın bronz figürün, pek çok parçadan oluşan bir sunağın ve ince bir altın levhadan yapılmış uzun kulaklı bir maskenin de aralarında bulunduğu gösterişli buluntular ortaya çıkarılsa da kesinlikle çok daha sıra dışı parçalar gün yüzüne çıkarılmayı bekliyor. Arkeologlar bunların haricinde bir buçuk metre uzunluğa, keskin yüz hatlarına, kedilerinki gibi dikey göz bebeklerine ve kepçe kulaklara sahip bronzdan dökme kafalar buldular. 1986’da yapılan ilk kazılar sırasında toprak altından bir zamanlar elinde büyük bir fildişi olan 2,62 metrelik bronz bir heykel çıkarmışlardı. Şu ana kadarki en büyük buluntu ise yaklaşık olarak 4 metre boyutunda bronz bir ağaç heykeli olabilir. Bu heykel çiçeklerle ve antik Çin kültüründe nadiren görülen yarı insan yarı kuş bir dış görünüşe sahip melez canlılarla süslenmişti. Kısacası adak çukurlarının altısındaki eşyaların kökleri, Bronz Çağı sırasında Çin’de başyapıtlar ortaya koyan bir kültüre dayanıyor.

Kazı: Arkeologlar, buluntuyu tahrip etmemek için koruyucu giysiler giyerek çukurların üzerine kurulan büyük bir koruyucu yapıyla çalışmalarını sürdürüyorlar. Böylece, arkeologlar sabit nem ve sıcaklıkla eşyaları dışarı çıkarmış oluyor

Sır Perdesi Aralanmamış Bir Medeniyet

İlk iki çukur işçiler tarafından keşfedildiğinde bile arkeologlar şu zamana kadar hiçbir şekilde sır perdesi aralanmamış bir kültürün zenginliği karşısında şaşkınlıklarını koruyamadılar. Çoğu eser tür ve biçim bakımından diğer bölgelerdeki bulgulardan ayrışıyordu. Araştırmacılar, ilk Çin Krallığı döneminin başlangıcının dayandığı yer olan Sarı Nehir’in orta kısımlarında yer alan medeniyetlerin haricinde ülkenin güneybatısında gelişmiş bir kültürün de var olduğu sonucuna vardılar. 3200 yılı aşkın bir süre önce insanlar verimli Sichuan düzlüklerine kurdukları büyük yerleşim yerlerinde yaşamaya başlamışlardı. İlk iki çukurdan çıkarılan eşyalar üzerine birçok incelemelerde bulunmuş olan Xu, bu kültürün oldukça yüksek bir seviyeye ulaşmış olduğunu söylüyor.

Keşfedilen yeni alanlar, ritüellerin tek seferlik bir şey olmadığını hatta bu tür törenlerin daha sık yapıldığını kanıtlıyor. Oxford Üniversitesi’nde Çin Arkeolojisi Profesörü olan Anke Hein’e göre ise bu törenler düzenli aralıklarla gerçekleştiriliyordu. 3000 yılı aşkın bir süre önce çukurların etrafında neler cereyan ettiği ayrıntılı olarak ortaya çıkarılamasa bile dünya çapındaki uzmanlar büyük ihtimalle, o zamanki toplumlar göz önüne alındığında büyük bir öneme sahip oldukları konusunda hem fikirler. Hein da bunların merkezi ve dini ritüeller olduğunu söylüyor.

Muhtemelen bulguların kökleri birkaç yüzyıl öteye gitmez. Araştırmacılar 4 numaralı çukurdan bir düzine organik numune aldı ve radyokarbon tekniğiyle yaşlarını tespit etti. Eşyalar M.S. 1000 ila 1200 yılları arasındaki bir zamana tarihlenmişlerdi. Ayrıca tüm açık ocaklardaki kap-kacak ve figürler yapılış şekli ve yapıldığı malzeme bakımından birbirine benziyordu. Buna göre zaman açısından birbirlerine çok uzak yerlerde ortaya çıkmış olamazlar.

Diz Çöken Adam Heykeli: 4 numaralı çukurda dik saçlı bronz bir adam figürü bulundu. Ellerinin arasında eskiden muhtemelen daha büyük bir şey tutuyordu.

İşe Yaramaz Hediyeler

Kayda değer bir nokta da tüm çukurlardaki eşyaların katmanlar halinde toprağa yerleştirilmeden önce ya yanmış ya da bilinçli olarak tahrip edilmiş olmalarıydı. Bronz figürler yüksek sıcaklığa maruz kalarak bükülmüş ve deforme olmuştu. Xu; insani şeyler yanmanın etkisiyle doğaüstü şeylere dönüşür, diyor. Arkeologlar buna benzer bir duruma başka bir kültürde de rastlamıştı. Hediyelerin Tanrı’ya dönüşü olmayacak şekilde verilmesi için kullanılmaz hale getirilmeleri gerekiyordu. Büyük gözlere ve kulaklara sahip bu abartılı yüzlü altın maskelerle bronz kafalar, muhtemelen natüralist insan heykelleri değillerdi. Aksine onlar doğaüstü güçlerle ilişkilendiriliyordu. Zürih Üniversitesi’nden arkeolog ve Çin uzmanı Patrick Wertmann, portrelerin kimi temsil ettiği hala belirsizliğini korusa da bunların ataları veyahut tanrıları temsil etmiş olabileceğini açıklıyor.

Sanxingdui halkı en değerli eşyalarını tanrıya hediye ettiler. Xu, bu eşyaların toplumda çok değerli olup günlük kullanımda olmadığını bilakis kült eşyalar olduğunu açıklamalarına ekledi.

Yeni bulgular Harvard Üniversitesi’nden Amerikalı arkeolog Rowan Flad gibi diğer ülkelerden araştırmacıları da heyecanlandırıyor hatta Flad, dini törenler ve anlamları üzerine daha fazla bilgi edinmek için bu altı yeni çukur sayesinde karşılaştırma yapmamıza olanak kılan çok sayıda materyale sahip olduklarını söylüyor. Onu ilgilendiren asıl konu ise farklı eşyaların çukurlara neden katmanlar halinde yerleştirildiği ve en üst katmanın tam olarak ne olduğuydu. Kazı ekibi bir çukurda son derece değerli 80 adet fildişi buldu. Yalnızca erkek fillerin bu kadar uzun dişleri olabilirdi. Flad, filleri avlamanın ve ardından bu kadar çok sayıda dişi çukura yerleştirmenin, o dönem insanlarının ne kadar güçlü olduklarına bir kanıt olarak gösterebiliriz, dedi. Böyle bir av, yüksek derecede bir organizasyon gerektiriyordu ve geniş alanları kapsıyor olmalıydı. Fil avlamak büyük ölçüde bir plan ve geniş bir alana hakimiyet gerektiriyordu.

Aç Gözler: Zamanımıza ulaşmayı başarabilmiş bronzdan yapılma bu kafa heykeli kepçe kulaklara, geniş bir ağza ve dışarı fırlamış gözlere sahipti. Bu heykelin hangi canlıyı tasvir ettiği henüz belirlenebilmiş değil.
İlgili Yazılar

Filler gerçekten de büyük rol oynamış olmalılar. Bu fikri destekleyenlerden Wertmann, o zamanlar Sichuan bölgesinin fillerin habitatı olduğunun altını çiziyor. Günümüzde de hala bölgenin güneybatısında varlıklarını sürdürüyorlar. Herhangi biri çukurda rastgele bir yere baksa hayvanları rahatlıkla görebilirdi. Sanxingdui halkının fillere taptığını düşünen Wertmann, bir zamanlar avuçlarında fildişi olan büyük bir heykele göndermede bulunuyor. Figürün tabanında fil kafatasları betimlenmişti ve bu bir çeşit fil tanrısını mı temsil ediyordu? Wertmann, “Elbette mümkün ancak bu fikir henüz cevap bulmadı,” diye açıklıyor.

Çin’deki Coşku

Zenginlik, sanat eserleri, altın veya bronz gibi maddeleri işleme yeteneği, büyük ölçekli törenlerin hepsi oldukça gelişmiş bir kültürün kanıtıdır. Çin’in merkezindeki Sarı Nehir yakınlarından elde edilen çok sayıda buluntudan farklı olarak nesnelerin süslemesi ve türü Çin’e özgüydü ve bu durum Çin’de bir büyük coşku oluşturdu. Los Angeles California Üniversitesi’nde Çin arkeolojisi profesörü ve Çin Bronz Çağı uzmanı Lothar von Falkenhausen: “Halkın ilgisi gerçekten inanılmaz ve insanlar tarihe tanıklık etmek istiyor.” Eyalet başkenti Chengdu’nun Jinsha bölgesi yakınlarında yeni müzeler ortaya çıkarıldı. Tüm bunlara ek olarak Mart 2021’de devlet televizyonu Sanxingdui’deki kazılarda günlerce canlı yayın yaptı.

Sanxingdui’den elde edilen yeni buluntular, ülkenin en önemli keşifleri listesine girmeye aday konumda hatta şu an ilk Çin imparatorunun mezarındaki Terracotta Ordusu’ndan bile daha değerli görülüyor. Çinli araştırmacılarla yakın ilişki halinde olan Anke Hein, hükümetin güncel kazılar sebebiyle bölgeyi öncelikli listeye aldığını ve ülkenin her yerinden arkeologların buraya çağrıldığını söylüyor. Şu anda kazı alanında 120’den fazla bilim insanı çalışıyor.

Çin’deki kazı ve koruma çalışmaları, diğer alanlarda da en üst seviyede destek görüyor: Geçen iki yılda Çin Devlet Başkanı Jinping, arkeolojinin yalnızca kültürel tarihi araştırmamasını aynı zamanda politik ve sosyal çalışmalarda da önemli olması gerektiğine defalarca açıklamalarında yer verdi. Çin devlet haber ajansı Xinhuanet’in bildirdiğine göre Jinping, kazı bulguları görkemli başarıları ile dünya kültürüne büyük miras bırakan Çin kültürünün kökenini ve gelişiminini gözler önüne serdiğini dile getirdi. Patrick Wertmann ise: “Hâlâ bunun tam olarak neye benzediği üzerinde çalışmaya devam ediyoruz fakat kesin olan şu ki Çin’de arkeoloji son derece teşvik görüyor.” yönünde açıklamalarda bulundu.

Hayat Ağacı: Bu çukurlardan birinde bir ağaç heykeli gömülüydü. Restorasyonunun ardından şu anda Sanxingdui Müzesi’nde ziyaretçilerini bekliyor.

Uzaylılar?

Aslında şu ana kadar yeni buluntuların resimlerini gösteren birkaç Çin menşeili web sitesi ve tartışma forumu haricinde uluslararası bilim dergilerinde ve resmi kazı raporlarında Sanxingdui’ye ait hiçbir şey yayınlanmadı. Oradaki uzman ve uzman olmayan bazı kişiler, özellikle altın ve bronz eserler ve onların nasıl yapıldıkları üzerine bilgi alışverişinde bulunuyorlar. Hatta şaşı gözlü ve büyük kulaklı bu maskeler, uzaylıların ziyaretinin kanıtı olabilir miydi? Cevap: Tabii ki de hayır.

Rowan Flad veya Lothar von Falkenhausen gibi uzmanlar en azından çevrimiçi konferanslar aracılığıyla yeni bulgular hakkında bilgi edindiler. Flad’ın bildirdiğine göre sekiz çukurun diğer tarafının bölge için önemi ve tüm yerleşimin daha net bir resmi yavaş yavaş belirleniyor. Flad gibi araştırmacılar altın ve bronzdan daha fazlasına odaklanıyor. Onlar, geçmiş kültürlerin yaşam şartları ile düşünme biçimlerini yeniden diriltmek istiyorlar. Toplumda hiyerarşik bir sisteme sahip olan Sanxingdui’de seçkinlerin olup olmadığını ve halkın komşularıyla ve ticaret yaptıkları kişilerle ne gibi ilişkileri olduğunu anlamak istiyorlar.

Aslında arkeologlar artık bu esrarengiz kültür hakkında daha iyi bir fikre sahip. Çünkü; Sanxingdui halkının diğer kültürlerle yakın temas kurdukları gayet açık. Bronz kap-kacak ve heykelleri dökmek için kullandıkları teknik – günümüzde Hubei ve Hunan olarak bilinen bölgelerde – Yangtze Nehri havzasının ortasındaki bölgeye dayanıyor. Yeşim taşından yapılma kap-kacak ve çanak çömlekler, bizi daha çok kuzey bölgeleriyle ticari ilişkiler kurulduğuna götürüyor. Görünen şu ki Sanxingdui halkı sürekli olarak çok sayıda eşya ithal etmiş ve bunları gereksinimlerine göre farklı şekillerde kullanmışlar.

3000 Yıldan Daha Eski İpek

Arkeologlar, binalar, saraylar ve mezarlıklarda araştırma yaparak bu kültürün izleri ve özelliklerinin peşinde koşmaya devam ediyor. Daha büyük binaların özenle inşa edilmiş temelleri nehrin yakınında keşfedildi. Temel, basit bir kulübeninkinden çok daha güçlüydü. Flad’ın dediğine göre binaların yüksekliği 65 metreye kadar varıyordu. Aslına bakacak olursak yükseklikleri hakkında hiçbir şey bilinmiyor ancak çok katlı binaların bölgedeki diğer yerlerden hareketle tahmin edilebiliyor. Araştırma ekibi ayrıca zanaatkarların bronz veya altın işlediği atölyelerin kanıtlarına rastladı. Bu durum bizlere toplumda iş bölümü olabileceğini gösterir.

En son kazılarda, 3000 yıldan daha eski olan ipek kalıntıları ilk kez gün yüzüne çıkarıldı. Küçük bir sansasyon, çünkü bu kadar ince bir doku genellikle on yıllar içinde toprakta parçalanır. Patrick Wertmann, bunun gerçekten olağanüstü bir keşif olduğunu ve bugün Sichuan eyaletinin ülkedeki ipek üretiminin başlangıç yerlerinden biri olduğu kabul edilmesine rağmen şimdiye dek Sanxingdui’de ipeğe dair hiçbir kanıta rastlanılmadığını hatta aynı dönemde Çin’in bu bölgesinde de buluntular olmadığını söylüyor.

Bu arada, arkeologlar neredeyse yedi kilometre uzunluğunda bir şehir duvarının kalıntılarını ortaya çıkardılar. Bazı yerlerde temelleri günümüze ulaşan güçlü kilden kale, bizlere şehrin ne kadar büyük olduğu hakkında bir bilgi sağlıyor: Surlarla çevrili alan en az üç kilometre alanı kapsamış olabilir ki bu Tunç Çağı’ndaki bir şehir için olağanüstü bir alan.

Alanın dışında ise araştırmacılar yoğun yerleşim bölgelerine ait işaretlere rastladılar. Bunlara dayanarak tüm yerleşimin açıkça daha büyük bir alana yayılmış olduğu söylenebilir. Çinli uzmanlar bunun on iki kilometrekare kadar olduğunu düşünüyor. Nüfusun sayısına yönelik tahminler değişiklik gösteriyor. Bazı araştırmacılar, Sanxingdui’de yaşamış 30.000 kişi olabileceğini göz önünde bulunduruyor. Rowan Flad ise daha tutucu bir şekilde bu sayının yaklaşık 10.000 kişi olduğu fikrinden yola çıkıyor.

Fil Tanrısı?: Boyu iki buçuk metreden fazla olan erkek figürü, bir zamanlar elinde bir fildişi tutuyor olabilir. Taban üzerinde tasvir edilen fil kafatasları yoksa bir fil tanrısını mı temsil ediyor?

Ya Bir Sel Setiyse?

Duvarın kendisi heybetli olduğu kadar kayda değer bir mimariye de sahipti. 6 metre yüksekliğindeki duvar 40 metre genişliğindeydi, ancak mimarisi tipik bir sel setiyle uyuşmuyordu. Flad’ın aktardığına göre duvarın iç kısmı çok dik bir şekilde yükselirken dış kısmı iç kısmına nazaran daha düz eğimli bir yapıya sahipti. Bu özellikler savunma amacı için tam olarak uygun değildi. Ayrıca dış kısımdaki parçaların birbirine monte ediliş şekli de hiç güçlüymüş gibi görünmüyordu.

Flad’a göre, bir zamanlar Sanxingdui’den akan iki nehir tortuları yıkamış gibi görünüyordu ve bu sistem muhtemelen muson yağmurlarından sonra taşan nehirlere karşı devasa bir bariyer işlevi görmekteydi.

Bu kanı belki de şehrin kaderine bir ışık tutabilir. Seller yerleşim yerlerine defalarca zarar vermiş olabilir. M.Ö. 11. yüzyılda muhtemelen günümüzde Chengdu metropolünde bir bölge olan Jinsha doğrultusunda nispeten hızlı bir şekilde terk edildi. San Francisco’dan Sanxingdui uzmanı Jay Xu; daha yüksek güçlere hediye vermenin nedeninin, Sanxingdui muson sellerinin oluşturduğu bu sürekli varoluşsal tehdit olabileceğini söylüyor. Sanxingduililer, en değerli mallarıyla doldurdukları devasa çukurlar ve göz alıcı ritüellerle tanrıların onlara merhamet etmesini istiyordu.

Çeviri: İsmail Çiçek

Kaynak Spektrum

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More