Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Maya Riviera’sında Bir Karayip Rüyası: Cancun

Mayalar, beyaz kumlu plajlar, mercan kayaları…Bir yanımızda Lagün diğer yanda büyüleyici Karayip Denizi ve turkuaz plajlarıyla Cancun’un; Meksika Yucatan Yarımadası’nın en gözde turizm merkezi olması tesadüf değil…

0 852

Mayalar, beyaz kumlu plajlar, mercan kayaları…Bir yanımızda Lagün diğer yanda büyüleyici Karayip Denizi ve turkuaz plajlarıyla Cancun’un; Meksika Yucatan Yarımadası’nın en gözde turizm merkezi olması tesadüf değil…

Cancun’da ilk olarak kendimize konforlu bir araç kiralamaya koyuluyoruz. Zira hedefimiz Yucatan Yarımadası’nı Tulum yönünden başlayarak Cancun merkeze doğru gezerek keşfetmek. Merakla beklediğimiz ilk durak olan Cenote Ik Kil’e varıyoruz. Yucatan yarımadaları, özellikle de Tulum bölgesi civarı, “Cenote” leriyle ünlü. Cenoteler, Meksika’nın doğal yüzme havuzları diyebiliriz. Bunlar, mağaraların çökmesi sonucu oluşmuş doğal kuyular. Aynı zamanda Yucatan bölgesinin de en turistik doğa güzelliklerini oluşturuyorlar. Cenote Ik Kil’in buz gibi sularında yüzmenin keyfini çıkartırken; bir yandan da bu büyülü görüntüye hayranlıkla bakıp Mayaların Cenote’yi tarih boyunca neden ritüel ayinler amaçlı kullanmış olduklarını daha iyi anlıyoruz.

Mayalar hakkında daha çok bilgi edinmek üzere yine aynı rotada yer alan Chichen Itza’ya geçtiğimizde; Meksika’nın en iyi şekilde korunmuş Maya piramitlerinden biri olan “El Castillo” çıkıyor karşımıza. Piramit hakkında bilgi edindikçe ona olan hayranlığımız artıyor. Öyle ki; her yıl ekinoksların gerçekleştiği anda gelen güneş ışıkları, piramidin çıkıntıları sayesinde, merdiven başlarında bulunan yılanbaşı yontusuna S’ler çizen bir gövde uzantısı oluşturuyormuş.

İngilizcesini güçlükle bulabildiğimiz broşürlerden okuduğumuza göre; piramidin her biri birer mevsimi sembolize eden dört yüzünde 91’er basamaktan oluşan merdivenler bulunuyor. Basamaklar toplamı 364’e hepsinin ulaştığı son basamak da eklenince ortaya 365; yani –evet doğru bildiniz- bir yılın toplam gün sayısı çıkıyor. Tüm bunları okuyunca piramidin “Dünyanın Yeni Yedi Harikası” listesine alınmasına hiç şaşırmıyoruz.

Piramidin önündeki bilumum seyyar satıcının arasından kendimizi güçlükle sıyırıp Baş Rahip Tapınağı, Savaşçılar Tapınağı, Büyük Top Sahası ve Caracol Gözlemevi gibi bu bölgedeki diğer gezi noktalarını da hızlıca görüp Chichen Itza’dan ayrılıyoruz.

Artık hemen yakındaki tipik Meksika kasabası Valladolid‘de güzel bir yemek molasını hak ettiğimize inanıyoruz. Yemeyi çok seven, her yemeğe hatta bazı içeceklere bile acı sos atan Meksika mutfağından ne yemek istediğimizi soran garsona “Fajita, Quesadilla, Enchilada, Guacamole…” diye elimizdeki rehberden ve menüden bildiğimiz hemen her şeyi saymaya başlayınca gözleri fal taşı gibi açılıyor. Karayip havasının insanı acıktırdığına dair bir şeyler söyleyip vaziyeti kurtarmaya çalışsak da bu sohbete ne bizim İspanyolcamız ne de bu turistik bölgenin kalabalığındaki hızlı tempoya ayak uydurmaya çalışan atik garsonumuzun vakti yeterli oluyor.

Cancun’da Yeni Bir Güne Başlarken…

Ertesi gün Playa Del Carmen’den kalkan feribotlarla Cozumel Adası’na geçmeyi planlıyoruz. Playa Del Carmen, restoranlar, su sporları ve eğlence merkezleriyle buranın en meşhur sahillerinden biri. Henüz sabah saatleri olmasına rağmen sahildeki kalabalık şimdiden dikkat çekici. Playa Del Carmen’in trafiğe kapalı caddesi Quinto Avenida’da bir tur atıp feribot saatimizin gelmesini bekliyoruz. Sabah serinliğinde dükkânlar henüz tenhayken el yapımı takıları ve ahşap hediyelikleri rahatça incelemenin tam zamanı.

Feribotla kısa sürede vardığımız en küçük Meksika adalarından biri sayılan Cozumel’de dalış, şnorkel, yelken, tekne ve hatta kite-surfing gibi spor faaliyetleri için dünyanın her yerinden gelen ziyaretçiler görüyoruz. Cozumel’in berrak sularında hiç şnorkel takmadan bile gözlemleyebildiğimiz çeşitli renklerdeki resiflerin resmini çekmeye doyamıyoruz.

İlgili Yazılar

Öğleden sonramızı Karayip Denizi’ne bakan bir uçurumun üzerine kurulmuş olan Tulum’a ayırıyoruz. Bu nefes kesici bölge, Mayaların yaşadıkları son yerleşim merkezlerinden biri. Gittiğimiz her yerde olduğu gibi burada da karşımıza çıkan -ve bir hayli sıcakkanlı olan- Meksikalı esnaftan Tulum’un Mayalar için dini bir öneme sahip olduğunu dinliyoruz. Tarih ile müthiş bir plaj deneyimini bir arada yaşadığımız Tulum’da dört bir yanımızı Maya arkeolojik alanları ile çevrili hissediyoruz.

Yolumuz üzerindeki küçük sahil kasabası Akumal, biraz dinlenip bu büyülü günde gezip gördüklerimizi zihnimize yerleştirmemiz için tüm otantikliğiyle bizi bekliyor. Okyanus manzaralı restoranlardan birine yerleşip kalamarlarla ev yapımı tortillaların tadına bakarken, gece boyunca sadece gizemli Mayalardan bahsetmeye devam ediyoruz. Hazırlanışı ve sunumu bu kadar basit olan tortillaların bize verdiği tat ise; bambaşka.

Önce Geyik ve Maymun Besleyip, Oradan Sualtı Müzesi’ne Geçiş

İstanbul’un kedileri neyse; Cancun’un iguanaları da o. Hemen her yerde serbestçe gezinen iguanaların ne kadar sakin hayvanlar olduklarını gördükçe gerçekten zararsız olduklarından şüphemiz kalmıyor. Puerto Morelos yolunda karşımıza çıkan “Dikkat timsah çıkabilir” tabelaları ise bizi korkutmak yerine Güney Amerika’nın tropikal hayvanlarını yakından görme merakımızı iyiden iyiye perçinleyince kendimizi Crococun Zoo’da buluyoruz. Bu interaktif doğal yaşam parkında timsahları ‘epeyce’ yakından görmeyi başarıp yılanlara, maymunlara ve hatta geyiklere dokunup onları kendi ellerimizle beslemenin şaşkınlığını yaşıyoruz. Bu, hayvanların hapsedildiği hayvanat bahçelerini kafeslerin ardından gezmekten çok öte bir deneyim; adeta onların doğal yaşam alanlarına konuk olmak gibi bir his veriyor insana…

Cancun’dan feribot ile Isla Mujeres (Kadınlar Adası) denen adaya yine sadece 20 dakikalık bir feribot yolculuğu ile geçtiğimizde, bu şirin Karayip Adası’na varan herkes gibi biz de adayı gezmek için bir golf arabası kiralayıp adada turlamaya başlıyoruz. Bembeyaz kumlara sahip meşhur Playa Norte’de bir yüzme molası veriyoruz. Adada tekne turuna katılınca buggie’lerin giremediği koyları da ziyaret edip Ada turunu tüm detaylarıyla tamamlamış oluyoruz. Bu turun en heyecan verici duraklarından birisi ise hiç şüphesiz MUSA Su Altı Müzesi’ni görebildiğimiz koy oluyor. Turda dileyenler dünyanın sayılı su altı müzelerinden MUSA‘yı su altından dalarak gezmek için kendini denize atarken; dileyenler tekneden kameralarıyla benzersiz kareler yakalayabilmenin benzersiz mutluluğunu deneyimliyor. Başka yerde kolay rastlanacak görüntüler değil bunlar ne de olsa…

Dünyanın ilk sualtı heykel müzesi MUSA’da heykeller denizin farklı noktalarında yer alıyor. Tekne turumuzun rehberi; şehir yönetiminin denizde belli noktalara turistlerin akın edip ölçüsüz bir kalabalık ve yığılma yaratmaması için bu çözümü bulduğunu anlatıyor. O anda, o teknede bir su altı müzesini ziyaret ederken öyle gerçek üstü bir atmosferdeyiz ki adeta hiçbir şeyin insanı rahatsız edip hiçbir şeyin insanın gözüne batması mümkün değil. Bizim için dünya o an; o minik Karayip Adası’nda sonsuz bir uyum içinde.

Mükemmel Parklar

Giderek daha da enteresanlaşıp beklentilerimizi aşan Cancun seyahatimizin son kısıtlı zamanlarında çok methini duyduğumuz parklardan hangisine gitmeli? Seçmekte zorluk çekiyoruz.   X – Elha , X – Plor , X – Charet… Kiminin mükemmel sularında dalış yapmanın; kimilerindeyse botlarla okyanusun ortasından geçip iguanalarla dolu müthiş ormanları seyretmenin mümkün olduğunu öğreniyoruz. Biz X – Elha’ya gidip bisiklet kiralamayı ve ormanda yürüyüş yapmayı seçiyoruz. Yoruldukça parktaki hamaklara kendimizi atarken; nehirde kano ve deniz bisikleti kullanmayı da ihmal etmiyoruz.

Malum, Cancun’da tropikal iklim hâkim… Sıcaklıklar günden güne çok fark etmese de bazen bir anda başlayan ani yağışlar görmek mümkün. İşte biz de böyle sürpriz bir yağışla karşılaştığımız bir öğleden sonrası kendimizi Cancun’un İnteraktif Akvaryum’una atıyoruz ve burada kendimizi köpekbalıklarını besleyip sualtı karakteriyle konuşmaya çalışırken buluyoruz. Akvaryum, Cancun’da bizim için olduğu kadar çocuklu aileler için de en şaşırtıcı yerlerden biri hiç şüphesiz. “Bu sizin bildiğiniz akvaryumlardan değil; bir girip görün şunu” diyenleri dinlediğimize seviniyoruz. Çıktığımızda çoktan sona ermiş olan sağanak yağmur aklımıza bile gelmiyor. ‘Hotelier Zone’ denilen Cancun Oteller Bölgesi’ne yürüyüş mesafesindeki Akvaryum’dan çıkıp yemek yiyeceğimiz restorana varana kadar yunusların sevimliliği dilimizden düşmüyor.

Cancun’daki La Isla, Las Americas, Plaza Kukulcan gibi alışveriş merkezleri hep açık hava konseptli, püfür püfür mekânlar. Özellikle La Isla’nın Lagun’a kıyısı olması burayı yemek saatleri için de tercih edilir kılıyor. Cancun Downtown’da çarşı turu yaparken kaç gündür çeşitli yerlerde ‘marimba’ çalan sokak müzisyenlerinin taktığı o şirin Meksika şapkalarını yakından incelediğimizdeyse; bavulumuza sığamayacak kadar kocaman olduklarını görüp hayıflanıyoruz. Neyse ki sevimli iguana heykelcikleri için hala biraz yerimiz var.

Yazı: Nilsu Emre

İnstagram Hesabı

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More