Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Geçmişin En Eğlenceli Yansıması: Mizah Dergiciliğimizin Tarihçesi

O yılların en uzun soluklu karikatür dergisi, hiç şüphesiz Akbaba’dır. Politik nedenlerle kısa aralar vermesine rağmen en uzun süre yayımlanan mizah dergisi olma özelliği Akbaba taşımaktadır.

0 6.249

Bazen gerçekler, en çok gülünen şakalara dönüşür. Her şakanın içinde, bir gerçeğin gizli olduğu gibi mizah da özünde şakanın arkasına saklanmış bir ciddiyeti barındırır. Ve o mizah ki; aslında çok ciddi bir sanattır. Bu nedenle mizahsız bir ülkede yaşanmaz da diyebiliriz. Peki ya bizim gibi sürekli olarak mizaha ihtiyaç duyan bir toplumda acaba neler yapmış ve nasıl yaşamışız?

Etrafta görünen hemen her meseleyi; onun altında yatan ve görünmeyen bir diğer “gizil” simge ile ustaca analiz etmeyi her daim başarmış olan Freud’un dediği gibi “Her espri; otoriteye karşı bir başkaldırıyı ve onun baskısından kurtulmayı simgeler.” İşte mizah ve karikatür sanatı da bu çelişkileri görme yeteneğini içerisinde barındırır ve mutlaka parlak bir zekâ gerektirir. Karikatürlerdeki mizah duygusu, çevrede olup bitene karşı daha olumlu yaklaşmaya yardımcı olur. Özellikle zor durumlarda sınır tanımayan bir güçtür. Şakanın arkasına saklanmış ciddiyetiyle okuyucuya bir mesaj verir.

İnsanın Özgürleşmesi; Otoriteye Gülme Yeteneği İle Başlar

Otoriteye gülme konusundaki kendi sancılı tarihimize baktığımızda 1869 yılında Ermeni asıllı bir Osmanlı vatandaşı olan Teodor Kasap tarafından çıkartılan Diyojen’in yerel tarihimizdeki ilk mizah dergisi olduğunu görürüz. Ancak ne var ki; “keskin nükteler de keskin bıçaklar gibi, sık sık sahiplerinin parmaklarını keser…“ Bu, daha o zamanlar da böyle olmuş; ve Osmanlıca, Rumca, Ermenice ve Fransızca olarak yayımlanan Diyojen Dergisi tam üç kez yayın hayatına ara vermek zorunda kalmıştır. Diyojen’de Namık Kemal, Ebüzziya Tevfik ve Ahmet Mithat Efendi gibi dönemin tanınmış edebiyatçıları da yer almıştır.

Diyojen’in ardından gelen Kalem Dergisi’nin de akıbeti ilkinden çok farklı olamamış; Salah Cimcoz önderliğinde çıkartılan Kalem de sadece üç yıl boyunca yayımlanabilmiştir. Bu derginin bir önemli özelliği de kendinden öncekilerde karikatürler “resim” adı altında anılmaktayken;  Kalem’in tarihte ilk kez “karikatür” sözcüğünü kullanmış ve onu tanımlamaya çalışmış olmasıdır. Her iki dergi de bizlere o dönemleri şiir, roman, tiyatro gibi edebi türlerin yanında bir de mizah yönüyle görme imkânı vermeleri açısından şüphesiz büyük önem taşımaktadırlar.

Amcabey ile Abdülcanbaz

O yılların en uzun soluklu karikatür dergisi, hiç şüphesiz Akbaba’dır. Politik nedenlerle kısa aralar vermesine rağmen en uzun süre yayımlanan mizah dergisi olma özelliği taşıyan Akbaba, Beş Hececiler adlı edebiyat akımının iki önemli üyesi olan Yusuf Ziya Ortaç ve Orhan Seyfi Orhon tarafından kurulmuştu. İçeriğinde karikatürlere ilaveten eleştiri yazıları, tiyatro oyunları, fıkralar, genç fırçalar köşesi ve hatta rüya tabirleri bile yer almaktaydı. Öyle ki; Akbaba, siyasi mizah dergisi olmanın yanı sıra edebiyat dergisi olarak da nitelendirilmiştir. Bu dergide ayrıca yabancı karikatüristlerin eserlerine de yer veriliyordu.

Özellikle 1924’te Akbaba’da çizmeye başlayan Cemal Nadir Güler, modern Türk karikatürünün kurucusu ve karikatür sanatını yaygınlaştıran ilk isimlerden olmuştur. Cemal Nadir’in 1929’da büyük ilgi toplayan ünlü karakteri “Amcabey”, ilk yerli bant karikatürdür.

Aynı şekilde Akbaba’nın kadrosunda yer alan diğer bir isim Turhan Selçuk da 1950’li yıllarda Saul Steinberg’in öncülüğünü yaptığı modern karikatür anlayışının ülkemize yerleşmesine katkıda bulundu. Türkiye’de mizaha yön veren karikatüristlerden Selçuk’un “Abdülcanbaz” tiplemesi de Türk karikatür tarihinin en bilinen tiplemelerinden biri olmuştur.

Akbaba Dergisi 1922’de ilk sayısını yayımlamış ve 1977’ye dek piyasada kalmayı başarmıştır. Dergide yıllar içinde Aziz Nesin, Sabahattin Ali, Rıfat Ilgaz gibi ölümsüz yazarlar da yer almıştır.

1970’ler, Oğuz Aral ve En “Gırgır” Dönem…

‘’Geçim derdini, can sıkıntısını, aşk yarasını, karı-koca kavgasını şipşak keser. Her derde devadır, gırgır da gırgır’’

Bu sloganla ortaya çıkan ve Oğuz Aral’ın liderlik ettiği Gırgır, dönemin en çok satan mizah dergileri arasında yerini almıştır. Gırgır, toplumsal muhalefetin sert bir şekilde bastırıldığı bu dönemde, zaman zaman ara vermek zorunda kalsa da yakın bir geçmişe kadar yayın hayatına devam edebilmiştir. Dergi, bir dönem 500 bin tiraja kadar ulaşmıştır. Bu rakam,  Türkiye’de en çok satmış mizah dergisi olarak tarihe geçmiştir. “Sulu mizah” denilerek küçümsenen; argo ve cinselliği işlemekten çekinmeyen dergi,  kendinden sonra gelecek mizah anlayışının yolunu çizmiş ve onlara öncülük etmiştir. Bu anlamda Gırgır, ardından gelenler için bir dergiden ziyade bir karikatür okulu gibi oluştur.  Sektördeki geniş etkisi benzerlerine ve rakiplerine öncülük etmiştir. Günümüzün birçok tanınmış karikatüristinin hocası ve ağabeyi olarak anılan Aral’ın yarattığı en sevilen karakter “Avanak Avni” ise Türk karikatür tarihinin unutulmazları arasına girmeyi başarmıştır.

Erol Simavi tarafından çıkarılan Çarşaf, 1975’te Gırgır’ın karşısına alternatif olarak çıkarılan dergilerden biridir. O dönem derginin en ayırt edici özelliklerinden biri, önceki sarı/siyah tonlarında yayın yapan örneklerin aksine tam renkli olarak piyasaya çıkmış olmasıdır. Nehar Tüblek ve ondan sonra Semih Balcıoğlu editörlüğünde 17 yıl yayımlanan Çarşaf Dergisinin yayın hayatı 1992’de Hürriyet Gazetesinin mizah eki olarak sona ermiştir.

İlgili Yazılar

Gırgır ile aynı düşüncelere sahip olan Fırt ise Tekin Aral önderliğinde 1976’da hayatına başlamış ve Altan Erbulak, Müjdat Gezen ve Halit Kıvanç gibi isimleri de bünyesinde barındırmıştır. Gırgır, daha politik ve muhalif karikatürlere yer verirken; Fırt’ın -adından da anlaşılacağı gibi- çok daha magazinsel ve bir anlamda “bir fırtta okunup bitirilen” bir içeriğe sahip olduğunu söyleyebiliriz.

90’larda İşler Değişir…

Mizah, hayatın getirdiği en kötü darbelerin bazılarını yumuşatabilen bir güce sahiptir. Ve 90’larda bu güç önce Hıbır’ın daha sonra da Leman’ın eline geçecektir.

Oğuz Aral’ın, dergide ofis-boy olarak çalışan Rıza Külegeç adlı çocuktan esinlenerek bu karakteri yarattığı söylenir.

Öncelikle 1989’da Gırgır ekolünden gelen Hasan Kaçan, Latif Demirci, Ramize Erer ve Ergün Gündüzden oluşan ekip Hıbır Dergisi’ni çıkartır. Hıbır 6 yıllık bir süre boyunca yayında kalmayı başarır.

“İster siyasi ister sosyal, ister güldürü ister kara mizah olsun, karikatürcünün çizgileri, grafik sanatının gerektirdiği çizgiden yoksunsa ona bir sanat yapıtı gözüyle bakamayız. Grafik çizgi, güçlü bir espriyle desteklendiğinde, karikatür iyi bir karikatür olur.”             Turhan Selçuk

O sıralarda Gani Müjde, Şükrü Yavuz ve Mehmet Çağçağ gibi isimler de bir araya gelerek Limon Dergisi’ni  kurmuştur. Derginin sloganı, ‘’Haftalık Hastalığınız’’ olacaktır. Cinsellikargo ve sol siyaseti yoğun kullanan dergi, dönemin en çok okunan mizah dergilerinden olmayı başarır. Limon dergisinde, Gırgır’daki Oğuz Aral editörlüğünün izin vermediği derecede serbest bir üretim ortamı oluştuğu söylenir. Limon’un faaliyetlerine son vermesiyle -hemen hemen eş zamanlı olarak- bir mizah efsanesi olan Leman ortaya çıkacaktır. Bu belki de karikatür dünyası için bir mihenk taşıdır. Leman, politik ve kültürel figürlere sahip çıkması ile kısa bir sürede popüler olmayı başarır.

Leman’daki iyi hiciv, keskin bir jilet gibi, bir dokunuşla toplumsal sorunları yaralamayı yıllarca sürdürür. İlk kadrodan eser kalmamış olsa da dergi günümüzde hala ayaktadır.

“Zayıfın, Güçlüye Karşı Silahıdır Mizah….”***

Karikatür, sanatsal bir çalışma olmanın dışında düşünce ve duyguları geniş kitlelere ulaştıran önemli bir iletişim aracıdır. Bu özelliği karikatür sanatını her zaman önemli kılmış, yazılı basının önemli bir silahı haline getirmiştir.

Gülmeye başladığımızda egomuzun etrafına ördüğümüz duvarlar yıkılır, içimizdeki çocuk ortaya çıkar. Hani “Nasıl baş edeceklerini bilmedikleri tek şey, şiddet dışı eylemler ve mizahtır.” demiş ya John Lenon; işte aynen öyle, geçmişte de bugün gibi iyi nükte, kötü muameleye karşı en iyi yanıt olmuştur.

… Ve hem dünyaya hem de kendisine mizah duygusuyla yaklaşabilen kişi, öfkeli insandan hiç kuşkusuz daha büyük izler bırakabilecektir, zamanı geldiğinde.

***Yılmaz Özdil’in bir sözünden alınmıştır.

Yazı: Nilsu Emre

İnstagram Hesabı

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More