Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Orta Çağ Cadısının Evrimi ve Niçin Karşımıza Kadın Olarak Çıktığına Kısa Bir Bakış

Gökyüzünde bir süpürge sopasıyla uçarken hayal ettiğimiz popüler cadı görüntüsü ağırlıklı olarak bir kadın görüntüsündedir, öyle ki Cadılar Bayramı'nda tercih edilen cadı kostümleri genellikle kadınların giyim tarzını andırmaktadır. Peki ama bu cinsiyet sterotipi nereye dayanıyor?

0 2.321

Gökyüzünde bir süpürge sopasıyla uçarken hayal ettiğimiz popüler cadı görüntüsü ağırlıklı olarak bir kadın görüntüsündedir, öyle ki Cadılar Bayramı’nda tercih edilen cadı kostümleri genellikle kadınların giyim tarzını andırmaktadır. Peki ama bu cinsiyet sterotipi nereye dayanıyor? Bu sorunun bir kısmı, büyüye karşı olan orta çağ tutumları ile ve büyücülük suçuyla ilgili olarak erkeklere ve kadınlara atfedilen belirli davranış biçimleri ile açıklanabilir.

Popüler kültürde cadıların özelliklerinin belirlenmesine bir açıdan bakarsak -örneğin uçuşu çağrıştırması-, erken ve geç orta çağ dönemlerindeki tutumlar arasında bir dönüşüm geçirdiğini görebiliriz. 11. yüzyılda Piskopos Burchard of Worms, bazı günahkâr inançlardan bahsetmiştir:

“Bazı kötü ruhlu kadınlar, şeytana sırtlarını yaslamış ve şeytanların illüzyonları ve hayalleri tarafından baştan çıkarılmış; pagan Tanrıçası Diana ve sayısız kadınla birlikte gece saatlerinde bazı hayvanların üzerine bindiklerine ve gecenin ölüm sessizliğinde dünyanın üzerinden geçtiklerine inanıyor.”

Burchard’a göre bu kadınlar aslında uyku hâlinde, ancak onların zihinlerini rüyalarla oyuna getiren şeytan tarafından ele geçirilmiş. Aynı zamanda bu uçuşların gerçekleştiğine, fazlasıyla «ahmak ve budala» kişiler dışında kimsenin inanmayacağını düşünmektedir. Fakat 15. yüzyılın sonlarına kadar büyü hakkındaki görüşler oldukça değişime uğramıştır. Gökyüzünden uçan kadınların varlığı hakkındaki görüşler var olmaya devam etmiş; ancak bu kuşkucu bir tavır yerine kendini korkuya bırakmıştır. Geceleyin gerçekleştiği düşünülen bu uçuşlar, cadıların «sabbath» (witches› sabbath: cadı ayini) olarak bilinen gizli toplantıları ile ilişkilendirilmeye başlanmış; bebekleri öldürmek, çılgın eğlenceler düzenlemek ve şeytana tapmak gibi korkunç eylemler gerçekleştirdiklerine inanılmıştır.

Champion des Dames, 15. yüzyıldan süpürge sopaları

Bu da göstermektedir ki, ilk başlarda yalnızca kadınların ve budala erkeklerin inanışları sonrasında çok daha fazla ciddiye alınmaya başlamıştır. Peki böylesine bir dönüşüme yol açacak ne oldu?

Bu duruma tarihçi Michael D. Bailey tarafından şöyle bir açıklama getirilmiştir: 14. ve 15. yüzyıllar arasında belirli bir zamanda, dinî yetkililer farkında olmadan iki ayrı geleneği bir araya getirmiş olabilirler; «öğrenilen» büyü ve «yaygın» büyü. Büyünün yaygın olanları hiçbir eğitim gerektirmeksizin çoğu kişi tarafından bilinir ve hem erkekler hem kadınlar tarafından gerçekleştirilir; genellikle aşk, seks ve iyileştirme ile ilişkilendirilirdi.

Bunun aksine «öğrenilen» büyü ise Avrupa›ya doğudan gelmiştir ve Richard Kieckhefer›in «clerical underworld» (ruhani yeraltı dünyası) üyeleri olarak tanımladığı eğitimli erkekler arasında dolaşan «büyü el kitapları»nda gösterilmiştir.

İlginçtir ki, uçan insanlar bu el kitaplarında tanımlanmıştır ve kadınlar yerine erkeklerle daha fazla bağlantılı görünmektedir. Bunun bir örneği 15. yüzyıldan bir defterde karşımıza çıkmıştır: Erkek yazar, büyüyle ele geçirilmiş bir «şeytan-at»a binerek gökyüzünde dolaştığını anlatmaktadır.

Bu kayıt ve kadınlarla ilişkilendirilen kayıtlar arasındaki iki kilit farklılık uçan kişinin eğitimli bir erkek olması ve şeytanların bu eyleme açıkça dahil olduğunun görülmesidir. Kadınların gece uçuşları ve ruhani yeraltı dünyasının şeytanî büyüleri ile ilgili popüler inanışları birleştirerek, orta çağ engizitörleri; kadınların, kontrol edemedikleri şeytanların ayartmalarına yenik düşeceklerinden korkmaya başlamıştır.

İlgili Yazılar

Büyücülük ve Kadınlar

Aynı zamanda 15 yüzyılda yazılan ve kötü şöhretli bir cadı avlama el kitabı olan Malleus Maleficarum’da (Cadıların Çekici) erkekler yer alırken, bu eser uzun zamandır oldukça mizojinist (kadın düşmanı) olarak görülmektedir. Eserde, kadınların fark edilen akıl eksikliğinin, onları şeytanlara karşı daha itaatkâr bir duruma getirdiği ileri sürülmektedir. Bir bölümde şöyle bir kısım yer almaktadır:

“Aynı onların [kadınların] birinci kusuru olan akıllarındaki eksiklikle birlikte inançlarından vazgeçmeye daha meyilli oldukları gibi; ikinci kusurları da ölçüsüz tutkularıdır … ki onlar cadılık yaparak çeşitli intikamlara girişebilirler. Bu yüzden hiç şüphe yoktur ki bu cadıların çok büyük kısmı bu cinsiyettedir.”

Orta çağ’ın sonuna kadar, kadınların cadılığa daha yatkın oldukları inancı ortaya çıkmıştı. Cadıların süpürge sopası ile gezindiği görüşü (özellikle şeytan-at’a binen erkek figürü ile karşılaştırıldığında), kadının ait olduğu domestik alana vurgu yapmaktadır.

Cadı avcısı el kitabı

Kadınların, onlardan yerine getirmeleri beklenen toplumsal rollerin dışına çıkıyor oldukları konusunda var olan normlara karşı algılanan tehdit, erkek cadıları hedef alan suçlamaların sayısında da görülmektedir.

Bununla ilgili bir örnekte, Papa Gregory IX tarafından yazılan bir mektupta, önceki cadı ayinlerine (sabbath) benzeyen, ‹kafir› toplantıları tanımlanmıştır. Düzenlenen bu eğlencelerde yeterince kadın bulunmadığı durumlarda, erkekler diğer erkeklerle «ahlâksızlık» yaptıkları belirtilmiştir. Böyle yaparak efemine oldukları (kadınsılaştıkları) görülmüş, cinselliği yönettiği düşünülen doğal yasaları altüst ettikleri düşünülmüştür.

Büyü o zamanlarda birçok açıdan, kilise için var olan normlara ve kurumlara, aynı zamanda cinsel kimliklere bir başkaldırı şekli olarak görülmekteydi.

Önceki zamanlarda eğitimli erkekler ile ilişkilendirilen şeytanî büyülerin sonrasında kadınların uğraşısı olduğu düşüncesi, her ne kadar doğru olmasa da oldukça korkutucudur. Şeytanlarla uğraşmak hem erkekler hem kadınlar için yasaklanmıştır; ancak erkekler eğitimli olduğundan dolayı şeytanî güce karşı koyma şansına sahip iken, kadınlar değildi.

Kadınların akıllarındaki «eksiklik» ile «tutkuları»yla alâkalı çağdaş görüşler, kontrol edemeyecekleri «şeytana sadakat» anlaşmalarını yapmaya çok daha yatkın oldukları şeklinde anlaşıldıkları anlamını taşımaktaydı – kadınlar orta çağ kilisesinin bakış açısına göre, erkeklere kıyasla cadılığa çok daha eğilimlilerdi.

Çeviri: Seçil Akın

Kaynak Ancient-Origins

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More