Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Hristiyanlıkta Hac ve Hacılık Kavramı

Zaman ilerledikçe ortaya yeni dinler çıkmaya başlamış ve insanlar bu farklı gördükleri inanç sistemlerinin peşinden gitmişlerdir. İlk önce Hz. Musa ile başlayan Yahudilik, Filistin’den başlayıp tüm dünyayı etkilemiş ardından kendisini Yahudiliğin bir reformisti olarak gören Hz. İsa aynı topraklardan çıkarak tüm eski dünyaya Hristiyanlığı yaymıştır.

0 31.325

İnsanlar çevrelerinde gelişen ve nedenini çözemedikleri olayları birtakım dinsel nedenlere bağlamışlardır, bunun sonucunda da ortaya sayısız Tanrı ve Tanrıça çıkmıştır. Mevsimlerin değişmesi, güneş, rüzgar, yağmur, gök gürültüsü ve deprem gibi doğa olayları; savaş, barış, kıtlık ve hastalık gibi insan elinden çıkan etmenler, Tanrıların insanlara verdiği bir nimet veya ceza olarak algılanmıştır. Doğadaki nesneler, Tanrı ve Tanrıçalarla özdeşleştirilmiş ya da dolaylı olarak ilgisi olduğu düşünülmüştür. Örneğin paganlık döneminde gök gürültüsü ve şimşekler Zeus’la, savaşlar Ares’le, barışlar ise Athena’yla ilişkilendirilmiştir.

Zaman ilerledikçe ortaya yeni dinler çıkmaya başlamış ve insanlar bu farklı gördükleri inanç sistemlerinin peşinden gitmişlerdir. İlk önce Hz. Musa ile başlayan Yahudilik, Filistin’den başlayıp tüm dünyayı etkilemiş ardından kendisini Yahudiliğin bir reformisti olarak gören Hz. İsa aynı topraklardan çıkarak tüm eski dünyaya Hristiyanlığı yaymıştır.

son-aksam-yemegi

Hristiyanlığın yayılmasında bir köprü vazifesi gören ve bu yeni inancın ilk etkileşime geçtiği yer Anadolu topraklarıydı. İsa çarmığa gerildiğinde peşinden giden ve ona sadık olan sadece 12 Havarisi bulunuyordu. Hristiyanlığın yayılmasında işte en önemli rolü bu havarilere oynamış ve bu yeni peygamberin mesajını zengin, fakir, köle ya da efendi ayırt etmeden tüm insanlığa iletmişlerdir.

Hristiyan inancına mensup kişiler 4. Yüzyıla kadar çok fazla zulüm görmüş ve ibadetlerini gizli olarak yapmışlardır. O zaman bile “kutsal topraklara” gitmek için hiçbir tehlikeden kaçınmamışlardır. Hristiyanlığın doğduğu ve peygamberin anılarının yaşatıldığı belki de onunla manevi olarak iletişime geçildiği topraklara “Hac ziyareti” yapmak günümüzde olduğu kadar o dönemde de çok popülerdi.

Hacılık sadece kutsal toprakları ziyaret ederek yapılmıyor, Hristiyanlık için can vermiş şehitler, azizler ve Yeni Ahit’te adı geçen Meleklere adanmış mekânları ziyaret ederek de uygulanıyordu. İşte bu mekânların en yoğun olduğu bölge Hristiyanlığın ilk etkileşime geçtiği Anadolu topraklarıydı.

aziz-ve-hacilar

Anadolu, o zamanlar Bizans dönemi boyunca daimi ve sık hacı akınına uğrayan bir konumdaydı. Din adamı grubundan olsun olmasın, hacılar ticaret ve ruhani yolda ilerleme hazzının birleştiği merkezlerde toplanırdı. Bunun dışında yerel halkın sevgisini kazanmış daha küçük mabetler grubu vardı ki bugün onların pek azını biliyoruz. Bu mütevazı köylü halk büyük ihtimalle her dönemde ve her bölgede hacıların çoğunluğunu oluşturuyordu. Uzun yollar kat eden yüksek kademelerdeki insanlar gibi onlar da imanlarını yenilemek, dua etmek ve özellikle şifa arayışı için geliyorlardı. Her ne kadar bu antik dönemlerin parlak imajı tekrarlanamasa da, belgeler her ne kadar kusurlu olursa olsun bize şunu söylüyor; hacılık Hristiyanlığın ortaya çıktığı ve Bizans döneminde geliştiği tarihi boyunca hatta daha sonra bile, bireylerin ve halkların hayatlarının önemli bir parçasını oluşturmuştur.

Haç Kültü

 Haç Hristiyan inancında ve sanatında sembolik anlamı, liturjideki yeri ve tasvir sanatlarında anlamı nedeni ile tercih edilmesi açısından önem taşır. İsa’nın çarmıha gerilişi, ölüme karşı zaferi, Hristiyanlık ve imparatorlar için düşmanlara karşı kazanılan zaferin sembolüdür. Roma İmparatorluğu’nun erken dönemlerinde askeri törenler, ayinler ve zafer kutlamalarında taşınan standart, vexillum ve tropaeum*ların yerini Bizans Döneminde haç almıştır.

Haç bir noktada kesişen iki çizginin oluşturduğu dört yönü gösteren bir şekildir. Başlangıçta Grekçe stavros şeklinde ifade edilen bu kelime “direk, sivri uçlu kazık, sırık” anlamlarına gelmekteyken sonraları haçı ifade etmek için kullanılmaya başlanmış; aynı kelime istavroz şeklinde Türkçeleştirilmiştir.

İlgili Yazılar

kutsal-kitap

Haç kültü, 4. Yüzyılda, Büyük Konstantin’in Milvian Köprüsü’ndeki savaş sırasında gördüğü rüyadan sonra önem kazanır. İmparator, savaşı zaferle sonuçlandırdıktan sonra Romalıların haçı işkence aleti olarak kullanma geleneklerine son verir.

Haç, taç giyme ve kabul törenleri gibi imparatorluk seremonilerinin, savaş sırasında ve zaferle başkente dönüldüğünde askeri törenlerin ve dini törenlerin önemli bir parçasıdır.

O dönem yazarlarının naklettiği bir diğer bilgide ise Büyük Konstantin’in annesi Helena 327 yılında, 72 yaşında, tutkulu bir din değiştirmenin bütün coşkusuyla, Filistin’e gitmek üzere yola çıktı. Orada Kudüs Piskoposu Makarios onu başlıca kutsal alanlara götürdü ve geleneğe bakılırsa, o gezinti sırasında Helena bir Aphrodite Tapınağı’nın arkasındaki mahzende Haçı (Hz.İsa’nın çarmığa gerildiği ahşaptan yapılmış Haç) buldu; ölmekte olan bir kadının üzerine koydu ve mucizevî bir şekilde iyileştiğini gördüler. Böylece yaşanan bu mucize “Haçın” İsa ile birlikte çarmığa gerilen iki hırsızınkinden farklı olduğunu anlamışlardı.

hac-yolunda-hacilar

Helena gerçek “Haçı” bulması sayesinde yıllarca İmparatorlukta son derece popüler olmanın keyfini sürmüştü ve büyük bir hevesle sarıldığı din aşkı karşılığında çok büyük sayıda insanın din değiştirerek Hristiyanlığa geçmesini sağladı. Kutsal yerlere yaptığı yolculuk tüm Hristiyanlığın rüyası haline geldi. Helena’nın hakiki haçı bulduğundan şüphe duysak bile, bu bölgedeki gittiği kiliselere, manastırlara, hastanelere ve yetimhanelere yaptığı yardımların ne sayısını ne de cömertliğini inkâr edebiliriz. Helena’nın Doğu Akdeniz’de ne kadar kaldığı ya da nasıl ve ne zaman öldüğünün ayrıntılarını bilmiyoruz. Konstantinopolis’e döndüğüne dair kesin bir kanıt yok ve adanma törenlerine katılmış gibi de görünmemektedir. Bundan dolayı söyleyebiliriz ki, muhtemelen dilemiş olduğu gibi (bilinen ilk Hristiyan Hacısı ve o zaman bu zamana kadar süren hacılık geleneğinin kurucusu olarak) Filistin’de ölmüş olabilir.

HRİSTİYANLIKTA HAC VE HACILIK KAVRAMI (Bölüm 2)

*Standart: Âlem, bayrak; Vexillum: Törenlerde taşınan askeri bayrak; Tropaeum: Mağlup edilen düşmanın silahlarının asıldığı ağacın gövdesi.

Yazan: Tolga Candur

Yayınlanan Tezin Tamamına Buradan Ulaşabilirsiniz.

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More