Eski Ahit’te (Tevrat) -Hititler-
İ.Ö. 2. Binyılda Anadolu’da güçlü bir imparatorluk kurmuş olan Hititler’in varlığı 19. Yüzyılın başında bilinmiyor, adlarının bir biçimi “Hitti” olarak yalnızca Eski Ahit’de anılıyordu. Kadim metinlerde tanımlanan onlarca kavimden biri sayılıyordu.
İ.Ö. 2. Binyılda Anadolu’da güçlü bir imparatorluk kurmuş olan Hititler’in varlığı 19. Yüzyılın başında bilinmiyor, adlarının bir biçimi “Hitti” olarak yalnızca Eski Ahit’de anılıyordu. Kadim metinlerde tanımlanan onlarca kavimden biri sayılıyordu.
Tevrat’ta, çoğul halinde “Hittim” ve “Bin Hittim”; “Hittiler” ya da “Heth Oğulları” olarak anılan bu kavmin adı, İbrani harfleriyle yazılmış Tevrat’ın “KJV”ye (King James Version) göre tercüme edilmesiyle Latin harfleriyle “HTY” olarak tercüme ediliyordu. Bu tanımdan kaynaklanarak, Hristiyanlık dininde Protestan mezhebinin kurucusu Martin Luther’in Almanca Eski Ahit çevirisinde Heth Oğulları deyimi çoğul halinde, Hethiter biçiminde kullanılmış, İngilizce ve Fransızca’da önce Hittites, Heetheenes sözcükleriyle karşılanmış sonra yerine Hittites’e bırakmıştı. Hititlere, İtalyanca İttiti denirken, Türkçe’de önceleri Eti, daha sonra evrensel tanıma uyularak Hitit sözcüğü kullanılmaya başlanmıştı.
Tevrat’ın “Tekvin-23,1-20” bölümünde; Hz. İbrahim’in ölen karısı Sara için Hebron yakınlarındaki Makpela mağarasını ve mağaranın içinde bulunduğu tarlayı “Heth Oğulları”ndan satın almıştı. Tarlanın sahibi Tsohar (Zohar) oğlu Efron bir “Hitti” idi. Burada “Heth Oğulları”ndan “diarın kavmi”, yani yörede yaşayan yerli bir topluluk olarak söz ediliyordu. Demek ki Hz. İbrahim zamanında Filistin’de Ürdün Nehri’nin batı yakasındaki Hebron civarında “Heth Oğlu”, “Hitti” adı verilen insanlar yaşıyordu.
“Tekvin-15,20”de, Hz. İbrahim’in zürriyetine verilen topraklar içinde; Mısır ırmağından (Nil), Fırat ırmağına kadar olan diyarlar arasında “Hitti”lerin ülkesi de sayılıyordu.
“II. Samuel-11,17”de, Betşaba adlı kadın ile yasak ilişki yaşayan Hz. Davut, kadını elinde tutabilmek için kocası Uriya’yı savaşa gönderip ölümüne yol açıyordu. Uriya bir “Hitti” idi!
“Sayılar-13,29”de, İsrael kavmine vaad edilen topraklar belirtilirken, Filistin’de dağlık bölgelerde yaşayanlar arasında Amori ve Yebusi topluluklarıyla beraber “Hittiler”de vardı.
Hititoloji bilgini Prof. O. R. Gurney’e göre Kutsal Kitap’ta, Hititler’in önceleri İsrail kavmiyle aynı, yakın, komşu yerlerde yaşadığı anlaşılırken daha sonraları, İsrail’in monarşi-krallık döneminde, Hittiler’in yerel öneme sahip bir topluluk olmaktan ziyade çekinilecek, kralları olan bir güç olduğu kaydediliyordu.
“I. Krallar-6,6”da, İsrailliler Suriyeliler’le savaşırken, Suriye ordusu at, araba ve asker gürültüsü duymuş ve İsrail’in, Hitti ve Mısır Kralları’nı onlara karşı kiraladığını sanmıştı. “II.Tarihler-11,17”de, Hz. Süleyman Mısırlılar’dan atlar satın alıyor, onları Hittiler’e ve Aramiler’e satıyordu. “I.Krallar-11,1”, bölümünde, Hz. Süleyman’ın yabancı, başka ülkelerden aldığı karıları arasında Hitti kadınlar da sayılıyordu.
Eski Ahit’in kaydedildiği dönemde, eğer yazarları doğru yazmış ise Hz. İbrahim, Haz. Davut ve Hz. Süleyman zamanlarında Filistin yakınlarında Hittiler/Hititler yaşıyor, Hitit Kralları’nın gübü hissediliyordu.
Bu bağlamda bilginler/araştırmacılar, Eski Ahit’teki anlatımlarda sözü edilen “Hitti-Hitit” kavminin, önceleri Filistin’e yakın, Kuzey Suriye çevrelerinde yaşadığını düşündü.
Ancak, 18. Yüzyılda başlayan ve 19. Yüzyılda artan Avrupalı gezginlerin Orta Doğu ve Anadolu topraklarında yaptıkları geziler ve keşifler, buldukları tarihsel kalıntılar Hititlerle ilgili bakışı değiştirmeye başladı.
Son yıllarda yapılan tarih, arkeolojik ve dil bilim çalışmaları ve yeni bulgular, bıraktıkları kültürel izler hala güçlü bir şekilde yaşayan Anadolu’nun sessiz ve gizemli insanları Luviler’e daha çok ilgiyle bakmamızı zorluyor.
Büyük bir erk’e sahip olmadan yüzyıllarca varlığını ve kültürünü korumuş bu görkemli Anadolu halkının bıraktığı kültürel mirasının günümüz Anadolu insanının, dilinin, coğrafyasının, inancının şekillenmesinde çok önemli bir rolü olduğu görülüyor.
3500 yıl öncesinin, İ.Ö.2.binyıl çivi yazılı tabletleri bu insanların yaşadığı ülkeye Luviya diyor. Luviya neredeyse Anadolu’nun önemli bir kısmını kaplıyor.
Eldeki veriler; Batı Anadolu ve çevresinin bu bölgelerden biri belki kendisi olduğunu, bu bağlamda Batı Anadolu’da yaygın bir biçimde Luvice konuşan toplulukların ve akrabalarının varlığını açıkça gösteriyor. Luvi kültürü ve Luviya izleri hala aramızda yaşıyor!
Batı Anadolu’dan başlıyoruz. Haydi arayalım!
İnceleme: Tolga Candur