Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Corona Virüs’den (Covid-19) Korkmamız İçin 10 Neden

Şu an biz bunları yazarken, tüm dünyadan rapor edilen vakalarla birlikte, Corona Virüsü gündemimizi oldukça meşgul ediyor. Çin ve komşu ülkelerindeki bütün hizmetleri bütünüyle çökertti ve sürpriz bir şekilde, teknolojik olarak gelişmiş ülkelerde ve dünyanın geri kalanında da durum hemen hemen aynı.

0 2.990

Geçtiğimiz 200 yıl içerisinde, Dünya’nın sonunu getirebilmek için hep birlikte uğraştık ve hatta daha yenilikçi yollar bulduk. Başlı başına barutun keşfi toplu katliamlar için eşi benzeri görülmemiş bir buluştu- geçmişte gerçekleşen bazı savaşların ölüm sayıları, nüfusumuzun hatırı sayılacak derecede bir popülasyonunu yok etse de bu sayılar gelecek nesillerin buluşlarıyla karşılaştırıldığında gülünç bir hal alacaktı.

Şu an biz bunları yazarken, tüm dünyadan rapor edilen vakalarla birlikte, Corona Virüsü gündemimizi oldukça meşgul ediyor. Çin ve komşu ülkelerindeki bütün hizmetleri bütünüyle çökertti ve sürpriz bir şekilde, teknolojik olarak gelişmiş ülkelerde ve dünyanın geri kalanında da durum hemen hemen aynı.

Bu gelişmelerin herkesi şoka uğratmasının nedeni, insan hayatına en büyük tehdidin atom bombaları ve başka bir şey değil, asıl tehdidin salgınlar olduğunu unutmamızdır. İleri teknolojilerimizle bile, bir virüsün ortaya çıkıp insanoğlunu yok etme tehdidi hala eskiden olduğu kadar gerçek bir tehdit.

10- Küreselleşme İşleri Daha Kötü Yapıyor

Dünyanın birbirine bu kadar bağlı olmasından dolayı, salgın hastalıkların, geçmişe kıyasla pek bir şansı olmadığını düşünebilirsiniz. Bağlantılılığımız, özellikle de tıp alanında olmak üzere, kolektif bilgilerimizi geliştirdiği için, bu bir bakıma doğru denebilir.

Ancak problem şu ki, 2019-nCoV gibi ciddi bir salgın baş gösterdiğinde, global ağın bütün nimetleri bizim aleyhimize çalışır. Genel olarak, daha önce hiç görülmemiş türlerden oldukları için, virüsü keşfedebileceğimiz bir yol bulunmuyor. Koskocaman ve birbirine bağlı ulaşım ağlarıyla insanların bütün Dünyayı gezmesi, ama virüs taşıyıcısı olup olmadıklarını anlamak için herhangi bir yolun olmamasıyla, salgınlar, biz önlem alamadan ilerleyebilirler ve kendilerini korumak için mekanizmalar üretebilirler. Misal olarak kuş gribini alalım, daha önceleri bilinmeyen, sadece kuşlarda görünen bir virüs türü olarak keşfedildi ve büyük bir olasılıkla da tehdit oluşturana kadar, tehdit olmayan antik bir hastalıktı.

9- Salgın Hastalıklar Diğer Her Şeyden Daha Fazla İnsan Öldürdü

Salgın hastalıkları, gerektiği kadar ciddiye almıyor oluşumuz, onlara karşı bağışıklık kazandığımızı ya da atom bombaları gibi şeylere kıyasla çok da ölümcül bir şey olmadıklarını düşündüğümüzden kaynaklanmaktadır. Yakın zamanda gerçekleşen yeniliklerin, patojenlerin saptanmasındaki ve tedavisindeki mücadelemizde bize yardımcı olduğu doğruyken, şu anda patojenlerin sayısı çok daha fazla, insanlara daha önce hiç bulaşmamış türler de dahil. Ölüm sayılarından bahsedecek olursak, salgın hastalıklardan kaynaklanan ölümler, tarihteki herhangi bir felaketten kaynaklanan ölüm sayısından çokça fazla durumdalar.

Tarihte çok da geriye gitmenize gerek yok, günümüzde hiç azımsanmayacak kadar çok salgın hastalıkların ortasındayız. Şu ana dek AIDS virüsü, yaklaşık olarak 40 milyon insanı öldürdü. Tarihte bile, küresel salgın hastalıklar açık arayla toplu ölümlerin en büyük etmenleri. Örneğin, Justinianus veba salgını yüzyıllar boyunca yüz milyonlarca kişiyi öldürmüştür. Salgının doruk noktasında, Konsantinapolis’te günde yaklaşık 10.000 kişinin öldüğü söyleniyor. İspanyol gribi, 40 milyon insan kaybıyla en yüksek ikinci ölüm sayısına sahip olan Birinci Dünya Savaşı sırasında, aylar içinde 100 milyon kişiyi öldürdü.

Bu virüslerin neden herkesi öldürmediğinin birçok etmeni var. İspanyol gribi mesela, zaman geçtikçe etkisini kendi kendine azalttı ve daha ılımlı olmaya karar verdi. Ayrıca, o zamanki dünya şu anki kadar birbirine bağlı da değildi. Eğer bu virüslerin güçlenmiş türleri geri dönerse, çok daha büyük bir etkiye sahip olacaklarından emin olabilirsiniz.

8- Her Yeni Salgın Sıfırdan Çalışmayı Gerektiriyor

Vakalar gün geçtikçe artsa da ülkeler Corona Virüsü’nden korunmak için milli seferberlik başlattılar. Bu yaşanan durumlar da şu soruyu su üstüne çıkartıyor; kendimizi nasıl oluyor da salgınlara karşı bu derece hazırlıksız buluyoruz.

Cevabı basit, tıbbi teknolojimiz yeni salgınları fark edip, çaresini bulacak kadar ileri seviyede değil. Önceki tıbbi bilgiler, yeni teşhis ve değerlendirme isteyen yeni türlerde kullanılamıyor. Tarihte görülmüş en ölümcül salgınlarda ölümler en çok ilk günlerde görülmüştür. Modern çağ salgınlarında bile ilk gün en ölümcül gün olmuştur. Her bir yeni salgın, patojeni sıfırdan anlamlandırma sürecine ihtiyaç duyuyor ki, bu da krize etkili bir şekilde cevap verme yetimizi olumsuz yönde etkiliyor.

7- Daha Da Güçleniyor (Ve Korkutucu Bir Düzeyde)

Eğer yakın zamanda meydana gelen ciddi salgınlar hakkında bir şeyler okuduysanız -corona virüsü de dahil- endişe verici detayların, korkunç detaylar olduğunu fark etmişsinizdir. Ebolayı örnek alalım mesela, çoğu insanı, yetkililerin giydiği koruyucu elbiseleri ve doktorların hastaları tedavi ederlerken kaptıkları enfeksiyon sonucu ölmeleri dehşete düşürmüştü. Bunlar yürek parçalayıcı görüntüler olsalar da, korkutucu kısım değiller. Birçok farklı hastalık, medyanın görmediği yerlerde, çok daha korkunç biçimlerde öldürüyor.

Yine de en kötü yanı, bu yeni türe karşı savunmasız olmamız değil. En kötü yanı, Ebolanın yeni çıkan salgını üzerinde yaptığımız her çalışmada- evet hala devam ediyor- bir önceki türden çok daha güçlü bir türle karşı karşıya geliyor oluşumuz. Bu da demek oluyor ki virüsler, herkesin beklediğinden çok daha hızlı bir şekilde evrimleşmenin yanında, ölmemede de hızlı bir şekilde daha iyi oluyorlar. Şu anki corona salgını bile, aslında insanları etkilemeyecek bir türden kaynaklanıyor, ama bu tür, insan sağlığını etkileyebilecek kadar mutasyona uğradı. Ayrıca daha önce bulunan bütün türlerden daha güçlü ve ölümcül ki bu da dünyada neden böyle bir krize yol açtığının nedeni.

Bu salgınlar, biyologların yıllardır söyledikleri şeyleri kanıtlıyorlar. Sağlık bilimimize karşı evrim geçiren, daha yeni ve daha güçlü virüs türleri, insan hayatına en büyük tehditlerden.

6- Aşılar Bazı Virüslerin Daha Ölümcül Olmasına Sebebiyet Veriyor

Bilimsel olarak, aşıların yan etkileri bulunuyor. Çalışmalara göre aşılar, virüsleri, özellikle de ölümcül olanları, daha da ölümcül hale getiriyor. Aşılar hem kümes hayvanları hem de evcil hayvanlar üzerinde kullanıldığı için, daha sonraları insanlar üzerinde olumsuz etkiler yaratıp tahribata yol açabiliyorlar.

Aşı karşıtı akıma prim verdiği için, çoğu bilim insanı sadece tavuklar üzerinde etkisini gösteren çalışmaları eleştiriyorlar. Kimleri etkilediği ve insanların aşılar hakkında ne düşündüğünden bağımsız olarak, eğer ki aşıları üretmek için alternatif bir yol bulamazsak, hepimizi öldüren kontrolden çıkmış bir salgın hastalık, mücadele etmemiz gereken yan etkilerden sadece biri olabilir.

5- Birçok Yeni, Daha Önceleri Bilinmeyen, Virüsler Ortaya Çıkıyorlar

İlgili Yazılar

İklim değişikliğinin patojenleri etkilediği hususunda birtakım endişeler olsa da ikisi arasındaki ilişki, tartışmaya açık. Tabi ki de daha yüksek sıcaklıkların patojenlerin diğer ülkelere yayılmasını kolaylaştıracağına dair bir şüphe yok, ama yine de hükümetler birlikle çalıştığı takdirde bunun önüne geçilebilinir.

İklim değişikliği ve virüs bağlantılı nesil tükenmelerinin daha ürkütücü bağlantısı dünya haritasının tepesinde yatıyor. Kuzey Kutbu’nun her yerinde görülen permafrost (donmuş toprak) – bilhassa Sibirya’da- birçok tehlikeli ve uyku halinde olan hastalıklara ev sahipliği yaptığına inanılıyor. Birçok bilim insanı, sayılar azımsanmayacak derecede çok yeni virüs türlerinin, Ebola gibi, çoktan eriyen permafrostlardan geldiği konusunda hem fikirler.

Her ne kadar, son yıllarda, corona virüs de dahil olmak üzere birçok yeni virüs türü keşfedilse de bu olay çok fazla insanın doğru bir şekilde açıklayamadığı bir fenomene dönüştü.

4- Mikroplar Gizemliler ve Üzerlerinde Çalışma Yapmak İmkânsız

Eğer size, dünya üzerinde insanlardan sonra en yaygın canlı türünün ne olduğunu sorsak, çok büyük ihtimalle memeliler dersiniz. Ancak, verilere baktığınızda ya da bir biyoloğa sorduğunuzda, hiçbir canlı türünün; sayısal, çeşitlilik ve hayatta kalabildikleri habitat türleri bağlamında mikroplarla kıyas daha edilemez olduğunu görürsünüz. Mikropların, hayal edebileceğiniz her yerde yaşayabildiklerini görürsünüz; okyanusun en derin yerinden, uzayın derinliklerine kadar. İşte mikropların bu çeşitliliği, onlara karşı önlem almamızı ve onlar üzerinde çalışma yapmamızı engelliyor.

Dünya üzerinde kaç farklı tür mikrobun yaşadığını bilmiyoruz. Hatta dünyayı boş verin, yakın zamanda, insan bağırsağında, bilim insanlarının daha önce hiç karşılaşmadığı bir mikrop keşfettiler. Bu yeni keşfedilen mikroba o kadar yabancıyız ki, bilim insanları bu mikrop için yeni bir yaşam dalı oluşturmak zorunda kaldılar.

3- Yeni Bir Salgın Kapıya Dayandı ve Biz Hazır Değiliz

Corona virisü salgınının kanıtladığı bir şey varsa o da hayatta kalmak için hala doğanın merhametine son derece muhtaç olduğumuzdur. Bilim, küresel bir salgın riskinde olduğumuzu söylese de, sistemlerimiz hala yeteri kadar donanıma sahip değiller.

Bir çalışmaya göre, eğer tam şu an küresel bir salgın ortaya çıkarsa, dünya üzerindeki yükselen sağlık krizi sorunlarından dolayı, 80 milyon kişiden fazla insan hayatını kaybedecek. Ayrıca biyologlar, hayvanlarda, çiftlik hayvanları başta olmak üzere, endişe verici derecede yüksek bir oranda bir sürü yeni virüs türü buluyorlar-daha önce hiç karşılaşmadığımız türler.

2- Onların Güçlenmesinden Bizler De Sorumluyuz

Tarihteki tahrip edici salgınlarda yapabileceğimiz çok bir şey yoktu. Bugün bile, virüsler, dünya üzerinde daha rahat bir yaşam sürebilmemiz için aldığımız önlemlerin ve antibiyotiklerin yan etkisi olarak, gün geçtikçe güçleniyorlar. Bizim hatamız gibi görünmediği için, tıbbi altyapımızı güçlendirmekten başka yapacak bir şeyimiz bulunmuyor.

Eğer büyük hükümetler ve bilimsel kurumlar tarafından alınan tarihsel kararlara bakarsak, virüslerin güçlenmesinde bizim de payımız var. Yakın zamanda ortaya çıkan salgınların askeri laboratuvardan ortaya çıktığını savunan komplo teorileri var ve bazılarının gerçek olmaması için bir neden göremiyoruz. Biyolojik ve kimyasal araştırmalar her zaman askeri bütçelerin büyük bir kısmına sahip olmuşlardır.

Birleşik Devletler hükümeti yakın zamanda, laboratuvar ortamında üretilebilen patojenleri denetlemeyi bıraktı ve ülkenin dört bir yanındaki özel ve devlete bağlı laboratuvarlarda, daha yeni ve daha ölümcül virüs türleri üretiminin önü açılmış oldu. Tabi ki, araştırmaların amacı bu hastalıklarla mücadeleydi ama parasal ve diğer nedenlerle kötüye kullanılma olasılıkları da göz ardı edilemeyecek kadar büyük bir olasılık olarak karşımıza çıkıyor.

1- Bazı Virüsler 2019-Ncov’den Çok Daha Kötü

İspanyol gribi ve kara veba, artlarında bıraktıkları yıkımdan ve dünyadaki etkilerinden dolayı hafızalarımızda büyük bir yere sahipler. Milyonlarca insanın canına mal oldukları ve toplumlarda çok derin değişikliklere sebebiyet verdikleri için kula çok korkutucu geliyorlar.

Etkilerini, daha düşük ölüm sayılarına sebebiyet veren diğer korkunç salgın vakalarıyla karşılaştırırsak, pek bir şansları olmuyor. Tarihte, İspanyol gribi sırasında görülenlerden çok daha kötü salgınlara da tanıklık ettik- kurbanlarını çok daha korkunç şekillerde öldüren, 15. yüzyıldaki İngiliz terleme hastalığı gibi. Bu tür salgınlardan haberdar olmamızın sebebi, kendi başlarına sakinleşip, ölüm sayılarını az miktarlarda tutmalarındandır.

Daha önemlisi, bu hastalıkların çoğu, nasıl baş edeceğimizi bilmediğimiz virüs ailelerine mensuplar. Birçok biyoloğa göre, insan yaşamı için gerçek tehdit, daha önce gördüğümüz her şeyden tamamen farklı olabilecek patojenlerdir.

Çeviren: Batıkan Demirtaş

Kaynak Listverse

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More