Lonely Planet yazarlarından Esme Fox, 10 yıl önce gittiği Barselona’ya ilk görüşte aşık olduğunu; aradan geçen onca zamana karşın Barselona’nın hala kendisini şaşırtabildiğini dile getiriyor. Her köşesinde bir festivalin, konserin, sokak sanatının olduğu bu şehirde daha önce hiç fark etmediğiniz çarpıcı bir mimari ögeye rastlamanız mümkün. Şimdi gelin Esme Fox’un anlatımıyla bu güzel Akdeniz şehrini daha yakından tanıyalım.
Arkadaşlarıma şehri gezdirirken onları Barselona’nın daha az rağbet gören yerlerine götürmeyi tercih ederim. Bunlardan biri de Recinte Modernista de Sant Pau. Eski bir hastane olan bu tarihi yapı dünyanın en büyük Modernista kompleksi ve şu anda UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alıyor. İkinci olarak Gaudi’nin ilk tasarımlarından olan Palau Güell. Burası Gaudi’nin diğer ünlü yapıtları La Pedrera ve Casa Batllo ile kıyaslandığında çok daha sakin bir görüntü sunuyor. Arkadaşlarımı asla La Rambla’ya götürmeyi tercih etmiyorum. Burası Barcelona’nın en ünlü caddelerinden biri olsa da hem çok kalabalık olması hem de kebap restoranları, İrlanda barları ve hediyelik eşya dükkanlarıyla dolu olması sebebiyle şehrin kendine has dokusunu bozduğunu düşünüyorum. Bu sebeple arka sokaklar ve gözden uzak yerleşimler Barselona’yı tanımak için çok daha uygun yerler.
Gece dışarı çıktığımda doğruca Gràcia’ya gidiyorum. Burası canlı gece hayatı, hareketli meydanları, uluslararası restoranları ve mükemmel barları ile gece hayatı için ideal bir yer. En sevdiğim mekânlardan biri olan El Ciclista Cocktail Bar bisiklet parçalarının masa, lamba ve duvar sanatına dönüştürüldüğü ve ayrıca harika cin toniklerin servis edildiği güzel bir işletme. Farklı barlar görmek isteyenler Plaça de la Virreina veya Plaça del Sol’da bulunan teraslı barlarda da güzel zaman geçirebilirler.
Hafta sonlarımı geçirmek için genelde kendimi plajlara atıyorum. Yaz ayları oldukça sıcak geçtiğinden başka şeyler yapmak pek iç açıcı olmuyor. Şehirdeki plajlara gitmeyi çok tercih etmiyorum. Dışardan ne kadar temiz gözükseler de pek temiz olduğu kanısında değilim çünkü hafta sonları oldukça kalabalık oluyor. Onun yerine trenle şehre yaklaşık 30 dakika uzaklıkta bulunan plajlara gitmeyi daha çok seviyorum. Hem daha sakin hem de daha temiz plajlar buralar. Caldes d’Estrac ve Sitges bunlardan bazıları. Havanın o kadar da sıcak olmadığı zamanlarda ise Parc de Collserola tepelerinde şehrin muhteşem manzarasını izleyerek yürüyüş yapıyorum. Tabi yaban domuzlarına da dikkat etmek gerekiyor. Hafta sonlarımı ayrıca sergilere, pazarlara ve şehir etkinliklerine giderek de değerlendirdiğim oluyor.
Barselona’nın en ilgi çekici kısmı hiç şüphesiz festivaller… Kahve ve şarap festivallerinden mimari etkinliklerine ve yerel kültüre ait şenliklere kadar bulabileceğiniz her şey bu şehirde. Eylül ayında kutlanan La Mercé en sevdiğim festivallerden biri. Festival boyunca ücretsiz konserler, sokak gösterileri ve geçit törenlerine katılıp eğlenebilirsiniz. Ayrıca Şubat ayında tüm şehrin ışıklarla süslendiği Santa Eulàlia ve Ağustos ayında insanların caddelerini süsleyerek en iyisi seçilebilmek için kıyasıya yarıştığı Festa Major de Gràcia ilgi çekici diğer festivaller arasında.
İlgili Yazılar
Uygun fiyata yemek seçenekleri için evrensel tatları tercih edebilirsiniz. Şehirde İtalyan gurbetçilerin açmış olduğu sayısız restoran ve lokanta var. Neredeyse her köşe başında bir pizza veya piadina[1] dükkanı bulmak mümkün. Büyük pizza dilimleri 2€ civarındayken 5€ ödeyerek lezzetli bir piadina satın alabilirsiniz. Daha İspanya’ya özgü tatlar denemek isterseniz Poble Sec’de bulunan Carrer Blai Caddesi’ne uğrayabilirsiniz. Tüm cadde boyunca Bask tarzı pintxos barlarında lezzetli atıştırmalıkları deneyebilirsiniz. Üstelik her biri yaklaşık 1-1,5€.
Barselona oldukça turistik bir şehir olabilir. Gezip görülecek onlarca yer var. Ancak nereye gideceğinizi biliyorsanız kendi alanınızı keşfetmek hiç de zor değil. Şehre gelen çoğu ziyaretçi şehrin merkezine bağlı kalıyor. Oysa Barselona’nın çevresinde her biri kendi özelliklerini yansıtan çok sayıda yerleşim yeri var. Eğer çok az kişinin bildiği manzaraları görmek, kalabalıktan uzak barlarda takılmak ve yerel yaşam tarzını keşfetmek istiyorsanız şehirden biraz uzaklaşmanız yetecektir. Sarrià ve Pedralbes muhteşem mimari yapıları ve manzaralarıyla iyi birer seçenek olabilirler. Ejderha işlemeli kapısıyla Pavellons Güell ve zarif bir mimari örneği Museu-Monestir de Pedralbes sizleri bekliyor.
Barselona’ya gelen ziyaretçiler şunu çok iyi bilmeliler burası Katalonya. Kendine ait dili, tarihi, mutfağı ve gelenekleri olan eşsiz bir bölge. Burada Flamenko, paella ya da sangria gibi İspanyollara has kültür öğeleri bulmaya çalışmayın. Katalonya kültürünün tadını çıkarın. İnsanların sardana danslarını izleyin. Butifarra (bir çeşit yerel sosis) ya da Cargols’un (salyangoz) tadına bakın. Correfocs ya da Castellers gibi yerel gösterileri izlemeye gidin. Katalonya güçlü bağımsızlık arzusu olan hassas özerk bir bölge. Bu sebeple İspanya ve Katalonya hakkında insanları rahatsız edebilecek genellemelerden, davranış ve söylemlerden kaçının. Katalanca’da birkaç kelime öğrenmeniz orada yaşayan insanlarla iletişiminizde size fayda sağlayacaktır.
Şehrin kalabalık havasından çıkmak istediğimde kıyı bölgelerine ya da dağlara yöneliyorum. En sevdiğim bölgelerden biri de eski ve şirin köyleriyle, saklı kalmış koylarıyla ve uçurumun kenarında nefes kesen yürüyüş parkurlarıyla dolu Costa Brava… Bembeyaz evlerin harika bir görüntü oluşturduğu Cadaqués ve muhteşem taş köprüsüyle adeta bir Ortaçağ köyünü andıran Besalú da gezip görmeye değer harika bölgeler arasında.
[1] Piadina: İçerisinde çeşitli malzemelerin bulunduğu bir çeşit İtalyan gözlemesi
Çeviri: Gürkan Çimen
Kaynak
Lonely Planet