Girit’te 3500 yıldan fazla zamandır el değmemiş eski bir mezar odası keşfedildi. Araştırmacılar, bu mezarın Minos Uygarlığı’nın hüküm sürdüğü M.Ö. 1400’lü yıllarda öldüğü tahmin edilen bir yerliye ait olduğunu düşünüyorlar.
Çeşitli oymalarla süslenmiş 4 metre uzunluğunda tonozlu bir mezar, iki iskelet ve yaklaşık iki düzine vazo, incelenmek üzere arkeologları ve arkeoloji öğrencilerini bekliyor.
Mezar, bir Girit yerlisinin eski çağlarda kil kullanılarak kapatılan bir yer altı mağarasına rastlamasıyla gün ışığına çıktı.
Mezar Odası, Yerapetra kasabası yakınlarındaki bir zeytinlikte, yüzeyin yaklaşık iki buçuk metre altında bulundu. Odanın içerisinde bardak, şarap karıştırma kabı ve yaklaşık 15 adet amfora çömleği gibi defin eşyaları bulunuyor.
Mezar ve içerisindeki eserlerin, Tunç Çağı’na; M.Ö. 1200 ila 2400 yılları arasında bir döneme ait olduğuna inanılıyor.
Yunan Kültür Bakanlığı’na göre, dikey bir kanal aracılığıyla keşfedilen mezar, üç farklı odaya bölünmüştü. Mezarın güney ucunda, üzerinde bir kapak bulunan sağlam bir lahit ve içerisinde, yetişkin bir kişinin “büzülmüş vaziyette’’, iyi korunmuş iskeleti bulunuyordu.
Mezarın kuzey ucunda ise, kapaksız bir lahit vardı. Bu lahdin içinde çeşitli seramik parçaları ile birlikte, oldukça kötü durumda olan yetişkin bir insan iskeleti bulunuyordu.
Minotor Efsanesi
Minos Uygarlığı, Akdeniz’in Girit Adası’nda M.Ö 2600 civarında ortaya çıkmış ve 12 yüzyıl gibi bir sürede gelişerek M.Ö. 1400’lü yıllara kadar varlığını korumuştur.
İngiliz arkeolog Arthur Evans’ın 1900 yılında uygarlığın başkenti olan Knossos Antik Kenti’ni ortaya çıkarmasıyla, Minos Uygarlığı’nın varlığı da kanıtlanmış oldu. Knossos Antik Kenti’nin efsanevi kral Minos’un evi olduğu düşünülüyor.
Efsaneye göre, Kral Minos, yarı boğa-yarı insan Minotor’u hapsetmek için özel bir labirent yaptırır. Minotor, mimar Daidalus ve oğlu İkarus tarafından tasarlanan labirentin içinde yaşar; ta ki Atina’nın kahraman kralı Thesus tarafından öldürülünceye kadar…
Çeviri: Gürkan Çimen