Latmos Dağı eteklerindeki Herakleia, günümüz Türkiye’sinin güneybatı kıyısında yer alan antik bir şehirdir. Şehir, Latmos Dağı’nın güney yamaçlarındaki konumu nedeniyle Latmos’un eteklerinde yer almaktadır. Herakleia antik bir şehirdi ve Karyalılar, Yunanlılar, Romalılar ve Bizanslılar da dahil çeşitli kültürlerin işgaline uğradı. Bu şehir antik zamanlar boyunca zenginleşti. Ancak bölgedeki coğrafi değişiklikler Herakleia’yı etkiledi ve bugün bu büyük kentten geriye kalan tek şey kalıntıları. Şu anda bölgeyi işgal eden modern köy, şehrin eski ihtişamıyla tam bir tezat oluşturuyor.
Erken Yerleşimciler
Latmos Dağı, mağaralarında bulunan kaya resimlerinin kanıtladığı üzere MÖ 6. veya 5. yy. gibi erken tarihlerde insanlar tarafından yerleşim yeri olarak kullanıyordu. Herakleia çok daha sonra kuruldu ve aslen Latmos adıyla bir Karya şehri olduğuna inanılıyor. MÖ 9. yüzyıldan itibaren Karya bölgesi, Yunanistan’ın kültürel etkisine karşı duyarlıydı. Bununla birlikte, İyonya toprakları sınırındaki bu şehrin Karya’nın kalanına nazaran İyonya ile daha fazla iletişimi olduğu düşünülüyor.
Savunmacı Bir İttifak
MÖ 5. yüzyıl boyunca Herakleia, Atina’nın önderliğindeki Yunan şehir devletlerinin konfederasyonu olan Attika-Delos Deniz Birliği’nin bir parçasıydı. Bu birlik başlangıçta üyelerini Pers İmparatorluğu’nun tehdidinden korumak amacıyla kuruldu. Herakleia, Attika-Delos Deniz Birliği’ni her yıl başka bir meziyeti ile onurlandırdı bu da onu ittifak içindeki Karya merkezlerinden daha önemli hale getirdi.
Yunan ve Roma Hakimiyeti
MÖ 4. yüzyılda, Herakleia, Karia hükümdarı Mausolus (en çok Halikarnas’taki Mozoleyi inşa etmesiyle tanınan) tarafından ele geçirildi. Mausolus, dostluk kisvesi altında ordusuyla şehre girmeyi başardı ve onu sahiplendi.
Hükümdar, Hellenleşme politikasına uygun olarak şehrin adını Latmos’tan Herakleia’ya çevirdi.
Mausolus’un aynı zamanda şehrin hisarlarının inşa edilmesinden de sorumlu olduğu ve bu projenin hilesi için bir kılıf olarak üstlenildiği rivayet edildi.
Herakleia, Mausolus’un ölümünden kısa bir süre sonra Büyük İskender tarafından Karya hükümranlığından kurtarılarak bağımsızlığına kavuşturuldu. Yunanlılardan sonra hükümranlığa koyulanlar Romalılar oldu.
Herakleia, Yunan ve Roma dönemleri boyunca zenginleşti. Bu durum, o dönemde şehrin Ege Denizi üzerinden Latmos Körfezi’ne bağlanan bir liman kenti olmasından ileri geliyordu. Bu körfezin denizle bağlantısı nihayetinde Büyük Menderes Nehri deltasının denize doğru ilerlemesi sonucu kesilmiştir, geride Bafa olarak bilinen göl kalmıştır. Bunun sonucu olarak şehir sonraki zamanlarda zenginliğini kaybetmiştir.
Endymion ve Ay
Bu ekonomik önemin dışında Herakleia’nın bazı dini önemi de vardı. Hristiyanlığın bölgeye oldukça erken bir dönemde geldiği söyleniyor. Bu, keşişlerin ve keşişlerin orada yaşamalarını sağlayan bölgenin tenha doğasıyla alakalıdır. Hıristiyanlığın gelişinden önce Herakleia, Endymion adıyla Karyalı bir mistik ile ilişkilendirilmiştir.
Bir efsaneye göre, Endymon tüm hayatını ay üzerine çalışarak geçirmiş ve uydunun gerçek yörüngesini keşfettikten sonra ölmüş. Rivayet olunur ki, çalışmaları sırasında Ay’dan tanrının adını öğrenmiştir gerçi hiçbir müridine söylemeye muvaffak olamamıştır.
Strabo’nun Coğrafya’sında Endymion’un mezarının şehrin yakınında bulunabileceği yazar. Pausanias da aynı zamanda Yunanistan’ın Tasviri’nde ermişin Latmos Dağı’nda bir türbesi olduğunu, yapının Endymion’ nun inzivaya çekilmesinden önce orada olduğunu yazmıştır. Yazar aynı zamanda Eleialıların da Endymion’un mezarının kendi bölgelerinde konumlanmış olduğunu iddia ettiklerini hatırlatır.
Şehrin Gerilemesi
Herakleia, MS 10. yüzyıl sonlarına kadar yerleşim yeri olarak kullanmış olabilir. Latmiya Körfezi’nin Ege Denizi’nden ayrılması da muhtemelen bu dönem civarında gerçekleşmiştir. Artık denizle bağlantısı olmayan şehir, ekonomik önemini kaybetmiş, nihayetinde yerleşimcilerini daha iyi ekonomik olasılıklar arayışı içinde uzaklara göç etmeye zorlamıştır.
Yazar: Wu Mingren
Çeviri: Zeynep Şenel Gencer